Osman Kepenek

Tüm yazıları
...

Hafter Rusya’nın Sözünden Çıkabilir Mi?

1991 yılında Eskişehir’de dünyaya gelmiştir. İlköğretim, lise ve üniversite öğrenimini bu şehirde tamamlamıştır. Türkiye’nin önemli düşünce kuruluşlarında uzun dönem stajyer olarak bulunmuş, çeşitli proje çalışmalarına dâhil olmuştur. 2013 yılında farklı üniversitelerde öğrenim gören öğrencilerle birlikte Akademik Araştırma Enstitüsünü kurmuş ve başkanlığını üstlenmiştir. Eskişehir Yenigün gazetesinde 3 yıl boyunca düzenli olarak köşe yazarlığı yapmıştır. Yazılarının genel muhtevası ihtisas alanı olan dış politika üzerine olmakla birlikte, Türk Dünyasındaki mühim gelişmelere ve Türk tefekkür hayatına dair görüşlerine de bu köşede yer vermiştir. Türk Dünyasının ihtiyaç duyduğu yetişmiş insan kaynağını sağlamak üzere kurulan Avrasya Eğitim Merkezinin temsilciliğini üstlenmiştir. Yurtiçi ve yurtdışında pek çok kongre ve sempozyumlara katılmış olan Kepenek’in ulusal basında ve muhtelif dergilerde yayınlanmış çok sayıda yazısı mevcuttur. Akademik çalışmalarına başkanı olduğu Enstitü bünyesinde devam etmektedir.

İletişim: osmankepenek26@gmail.com

Osman Kepenek

2011 yılından bu yana devam eden Libya iç savaşında yeni bir boyuta geçildi. Sıcak çatışmanın tüm hızıyla sürdüğü ülke, fiili olarak ikiye bölünmüş durumda. Bir yanda Birleşmiş Milletler’in tanıdığı, Türkiye dâhil pek çok ülkenin desteklediği Ulusal Uzlaşı Hükümeti, diğer yanda ise kendisine Libya Ulusal Ordusu ismini veren eski General Halife Hafter’e bağlı milis güçler bulunuyor.

Esasında Libya iç savaşı ülkedeki dengeleri ve güç mücadelesini aşarak bölgesel hatta uluslararası bir nüfuz mücadelesine dönmüş durumda. Ankara ve Ulusal Uzlaşı Hükümeti arasında imzalan kıta sahanlığı anlaşması sonrası Libya’nın durumu Türkiye kamuoyu tarafından çok daha yakından takip edilmeye başlandı. Doğu Akdeniz’deki kaos karşısında meşru bir hamle yapan Türkiye, Uzlaşı Hükümetinin Libya’da ayakta kalması yönünde her türlü tedbiri ve sorumluluğu almaya hazır olduğunu defaten açıkladı. Ne var ki Türkiye, Suriye konusunda olduğu gibi Libya’da da Rusya ile karşı karşıya gelmiş durumda. Suriye iç savaşının başlangıcından bu yana tavrını koruyan Rusya, Esad’a olan açık desteğini hiçbir zaman gizlemedi. Bu noktada Türkiye-Rusya ilişkilerinin birçok kez krizler atlattığı, iki ülke ilişkilerinin bu krizlerden derin yaralar aldığı da bütün dünya kamuoyunun malumu.

Rusya’nın Suriye’de izlemiş olduğu politika Türkiye ile örtüşmese de farklı başlıklar altında yürütülen ikili ilişkilerin geldiği nokta Ankara-Moskova hattındaki mekik diplomasisinin bir sonucudur. Suriye’deki görüş ayrılıklarının bir şekilde üstesinden gelmeyi başaran diplomatik hamlelerin şimdi de Libya’da devreye girmesi bekleniyor. Daha doğrusu öyle umut ediliyor. Zira, Suriye konusunda olduğu gibi Libya’da da Moskova ve Ankara arasında ciddi görüş ayrılıkları söz konusu. Hatta öyle ki; isyancı General Hafter’in en büyük dayanağının Moskova olduğu iddiaları en yüksek perdeden rahatlıkla ifade edilebiliyor. Türkiye ise Ulusal Uzlaşı Hükümetinin düşmemesi için Libya’ya asker çıkarmış durumda.

Moskova ile birlikte Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Mısır ve Fransa’da Hafter’in yanında yer alıyor.  Geçtiğimiz hafta Moskova’da imzalanması beklenen anlaşma metni ile meselenin halledileceği, Hafter’in silah bırakacağı kanaati bütün kamuoyuna hâkim olmuştu. Hafter’in söz konusu ateşkes anlaşmasını imzalayacak olması Türk-Rus işbirliğinin Suriye’den sonra Libya’da da başarılı bir sonuç verdiği şeklinde bir takım erken yorumları da beraberinde getirmişti. Söz konusu cümleler henüz sarf edilmişti ki Hafter’in Moskova’dan ayrıldığı ve anlaşma metnini imzalamadığı açıklaması yapıldı. Beklenmedik bu durum karşısında en sert tepki Türkiye’den gelirken, Rusya’dan dişe dokunur makul bir açıklama gelmemesi dikkatlerden kaçmadı. Sahadaki en büyük desteği Rusya olan Hafter’in Moskova yönetiminin izni olmadan anlaşma masasından kalkması akıllarda soru işaretlerine sebep oldu. Kalıcı ateşkes anlaşmasını imza altına almaya geldiği duyurulan Hafter’in Rusya’nın karizmasını yerle bir ederek, güya meydan okurcasına Moskova’yı terk etmesinin altında bir şeylerin olduğu muhakkak. Rusya’nın izni olmadan Hafter’in Moskova’yı terk etmeyi bir kenara bırakın otelden ayrılması dahi mümkün değildir. Bütün bu gerçeklere rağmen Ankara’nın Rusya’nın samimiyetini sorgulayacak her hangi bir söz etmekten imtina etmesi de en az Hafter’in Moskova’dan apar topar ayrılması kadar düşündürücü. Hafter’in, Mısır ve Birleşik Arap Emirliklerinin desteğini Moskova’nın desteğinden daha önemli görme ihtimali de pek mantıklı bulunmuyor. Ateşkes anlaşmasının maddeleri arasında Libya’daki yabancı güçlerin ülkeyi terk etmesi şartının da eklenmesini isteyen Hafter’in yabancı güçten kastı Türkiye ve Rusya ise Libya’da bundan sonraki sürecin daha farklı işleyeceğini söylemek gerekir. Putin yönetimi Hafter’e olan desteğini çeker, ya da Hafter’le karşı karşıya gelirse Ulusal Uzlaşı Hükümetinin de eli güçlenecek ve dolayısıyla Türkiye ile Rusya ortak noktada buluşmuş olacaktır. Tabii bu durumda Rusya’nın Libya’da yeni bir süreci de devreye sokacağını ve Hafter’in bu durum karşısında epey zorlanacağını da söylemek gerekir. Libya, Suriye, Doğu Akdeniz ve hali hazırda devam eden sınır ötesi harekâtlarımız başta olmak üzere aynı anda birçok noktada varlık gösteren devletimize kudret, devlet adamlarımıza ise akıl ve feraset diliyorum.