Ayşe Göktürk Tunceroğlu

Tüm yazıları
...

20 Saniye

Yazar hakkında bilgi henüz girilmedi.

Ayşe Göktürk Tunceroğlu

Biz Türk kadınları temiz olduğumuzu düşünürüz. “Bütün gün elim sudan çıkmıyor” deriz sık sık. Doğrudur! Temiz olduğumuz söylenebilir. Ama bütün gün mutfakta, banyoda elimiz sudan çıkmayarak yaşamış olsak da Korona’nın hepimize iyice bellettiği gibi elimizi hakkıyla sabunluyor muyduk, emin değilim. Zira 20 saniye az bir zaman değil! Az bir zaman olmadığını öğrendik.

Bütün dillerde tercümeleri olan, dilden dile, kalemden kaleme bazı farklılıklar da gösteren anonim bir “zaman listesi” vardır:

Bir yılın değerini anlamak için sınıfta kalan öğrenciye sor,

Bir ayın değerini anlamak için erken doğum yapan anneye sor,

Bir haftanın değerini anlamak için haftalık derginin editörüne sor,

Bir günün değerini anlamak için 29 Şubat günü doğan birine sor.

Bir saatin değerini buluşmayı bekleyen sevgililere sor,

Bir dakikanın değerini treni kaçıran yolcuya sor,

Bir saniyenin değerini araba kazasından kurtulana sor,

Bir salisenin değerini Olimpiyatlarda gümüş madalya kazanana sor.

Bu listeye artık bir ilâve yapabiliriz: 20 saniye!

20 saniyenin ne demek olduğunu ve değerini Korona salgını yaşayanlara sor!

Yirmi saniye el sabunlamak pek de kolay değilmiş! Tek tek, on parmağımıza sabunu yedire yedire, 20 saniye. Elimiz sudan çıkmıyor desek de demek ki bugüne kadar belki 5-10 saniye sabunlayıp geçiyorduk. Hiçbir zaman lavabolarda saat tutmadık. Hâlâ musluk başında dalgınlığımıza gelirse, sabunlama faaliyetini “kronometre 20 saniyeyi doldurmadan” eskisi gibi sonlandırıverecek oluyoruz ki…. Korona günlerinde olduğumuzu hatırlıyoruz! Yok öyle, sabunu avucumuzda dolaştırıp hop suyun altına… Sabunlamaya devam!

Bir çözüm buldum. Şiir! Gün boyu yirmişer saniyelik el sabunlama seanslarına eşlik edecek güzel bir şey. Elinizi sabunlarken şiir okuyun. İçinizden değil hafif yüksek sesle, kendiniz duyacak kadar.

Fakat ezberinizde olan veya en azından kulağınız aşina olduğu için ezberlemesi kolay mısralar gerek.

İstiklâl Marşı’mızın ilk dörtlüğünü, kelimelerin hakkını vere vere, şöyle kürsüye çıkmış gibi okursanız, 20 saniye:

Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen alsancak,

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak,

O benim milletimin yıldızıdır parlayacak,

O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Yunus’suz olmaz! Anlamını hissederek okuyun, 20 saniye.

Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı,

Söz ola ağulu aşı, bal ile yağ ede bir söz.

Kişi bile söz demini, demeye sözün kemini,

Bu cihan cehennemini, sekiz uçmak ede bir söz.

Kaygusuz Abdal’ın meşhur koşmasından iki dörtlük okudunuz mu, 20 saniye!

Bir kaz aldım ben karıdan,

Boynu da uzun borudan,

                Kırk abdal kanın kurutan,

                Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz

                Kazımın kanadı ala

                Var yürü git güle güle

                Başımıza kalma belâ

                Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz

               

                Kaz yerine Korona’yı koyun!         

Bir 20 saniye de Cahit Sıtkı Tarancı ile çocukluğa yelken açın:

                Affan Dede’ye para saydım,

                Sattı bana çocukluğumu,

                Artık ne yaşım var ne adım,

                Bilmiyorum kim olduğumu,

                Hiçbir şey sorulmasın benden,

                Haberim yok olan bitenden,

                Ne güzel dönüyor çemberim,

                Hiç bitmese horoz şekerim!

deyip sokun ellerinizi musluğun altına!

Yahya Kemal sizi yavaşlatır, musluktaki ellerinizi 20 saniyeye ayarlar, a’ları uzata uzata. “Çubuklu Gazeli” deyip başlayın:

                Âheste çek kürekleri mehtâb uyanmasın

                Bir âlem-i hayâle dalan âb uyanmasın

                Âgûş-ı nevbaharda hâbidedir cihan

                Sürsün sabâh-ı haşre kadar hâb uyanmasın

Divan şiiri istiyorsanız Kanuni Sultan Süleyman’ın (Muhibbî) meşhur beytini iki defa (iki defa!) kelimelerin, veznin hakkını vererek okuyun, tamamdır. Günün anlam ve önemine de uygundur:

                Halk içinde mûteber bir nesne yok devlet gibi,

                Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.

Gün boyunca devam eden 20 saniyelik sabunlama seanslarından birinde de koyverin gitsin:

                Manda yuva yapmış söğüt dalına

                Yavrusunu sinek kapmış gördün mü

                Amanın yandım tiridine bandım

                Bedava mı sandın para verip aldım

                Sabah erken çifte giderken

                Öküzüm torbadan düştü gördün mü

                Amanın yandım tiridine bandım

                Bedava mı sandın para verip aldım

Bu da 20 saniye!

Hâsıl-ı kelâm, musluk başında kronometre tutacak halimiz yok, kolumuz da saat de yok (takmayın dediler), o halde 20 saniyeyi ayarlamamız gerek.  Değerini yeni anladığımız 20 saniyeye şiiri eşlik ettirirsek, el sabunlama sanat faaliyetleri cümlesinden sayılabilir! Ya benim yukarıda örneklediğim 20 saniyelik “denenmiş” mısraları okuyun ya da herkes zevkine göre kendine 20 saniyelik birkaç şiir parçası ayarlasın! (20 saniyelik başka şiir tekliflerine açığım).

Şiiri okurken musluğu kapatın ki hem suyun sesi şiirinize parazit yapmasın hem de su israf olmasın!

Bakıyorsunuz, Korona günleri inşaallah geçtikten sonra, önceden şiir sevmeyenler bile, birer şiir sevdalısı olup çıkmış!