Senan Kazımoğlu

Tüm yazıları
...

67 YILLIK SIRRIN HİKÂYESİ

Senan Kazımoğlu

Türk milletinin bazı şairleri var ki, bu kişiler hayatını milletine ve davasına vermiştir. Bu dava ile yaşamış ve bu dava uğruna da şehit olmuşlardır. Bu insanların bir diğer özelliği de davasını kalemlerine dökmüş ve kalplerindeki o ateşi başka yüreklere de şiirleriyle ulaştırmışlardır. İşte o dava adamlarından birisi de Türkiye’de “Çırpınırdı Karadeniz” türküsüyle tanınan Azerbaycan’ın İstiklal Şairi, Türk milletinin kahraman evladı Ahmet Cavad’tır. Ahmet Cavad ile ilgili daha sonra başka bir yazı hazırlayacağım için şairin hayatına girmek istemiyorum. Bugün size anlatacağım konu şairin son şiiri olacaktır. Zira bu şiir ve bu şiirin hikayesi en az Ahmet Cavad’ın hayatı kadar önemlidir.

Stalin dönemi Sovyet rejiminin en kanlı zamanlarında yaşayan Ahmet Cavad’ın, başı üzerinde kara bulutlar dolanmaya başladı. Defalarca ev aramaları, tehdit ve baskılar sonucunda Ahmet Cavad’ın Azerbaycan Yazarlar Birliğinden atılması, artık şairin akıbetinin ne olacağını belli ediyordu.

Şehadetinden birkaç ay önce arkadaşıyla Gence’nin meşhur “Han Bağı” parkında yürüyüşe çıkmışlardı. Bu yürüyüş sırasında muhtemeldir ki, şair takip edildiklerinin farkındaydı. Ahmet Cavad, arkadaşına eğilerek sessiz bir şekilde ona bir sır vereceğini bildirdi. Şair arkadaşına bir şiir okuyacağını, dostunun da bunu ezberinde tutup zamanı gelince şiiri ortaya çıkarmasını rica etti. Arkadaşı Ahmet Cavad’ın söylediği şiiri can kulağıyla dinleyip ezberledi. Bu olaydan bir iki ay sonra Ahmet Cavad, Sovyet rejimi tarafından tutuklanarak işkence görerek şehit edildi.

Aradan yıllar geçse de arkadaşı şairin emaneti olan bu şiiri unutmadı. 1980’lerin sonuna doğru Sovyet rejiminin çöküşü hızlanınca, tüm birlik ülkelerinde olduğu gibi Azerbaycan’da da ayaklanmaların kıvılcımları başlamıştı. Sırrın sahibi olan şairin arkadaşı ölüm döşeğindeyken, sırrın unutulmaması için şiire ilgisi olan oğlunu yanına çağırır. Yıllardır kimseye anlatmadığı sırrı oğlu Fazıl Memmedov’a söyler ve şiiri zamanı gelince ortaya çıkarmasını vasiyet eder. Şairin arkadaşı Azerbaycan’ın bağımsızlığını göremeden vefat eder. Ancak bağımsızlıktan sonra sırrın yeni sahibi Fazıl Memmedov şiiri ortaya çıkarır. Düğünlerde, şenliklerde ve çeşitli etkinliklerde şiiri ve hikayesini anlatır. Bu şenliklerin birisinde bulunan bir gazeteci hikâyeyi ve şiiri bölge gazetesine taşır. Böylece şiir ortaya çıkar. Daha sonra edebiyat eleştirmenleri şiiri inceleyip eserin üslup itibariyle gerçekten Ahmet Cavad’a ait olduğunu onaylarlar. Şimdi sizi, hikayesini aktardığım meşhur “Susmaram” şiiriyle baş başa bırakıyorum:

Men bir kulam, yük altında ezilmişem, gardaşım,
Sevinç bilmez bir mahkumam, ahu zardır sırdaşım.
Damga vurup, zincirleyip tullamışlar (atmışlar) zindana,
Karlı, buzlu cehennemler mesken olmuştur bana.

Mene dinme (konuşma), sus deyirsen, ne vahtecan (zamana kadar) susacam,
Buhranların, hicranların, mahbesinde (mahpusunda) kalacam?
Niye susum, danışmıyım (konuşmayım), insanlıkta payım var,
Menim ana vatanımdır talan olan bu diyar.

Niye susum, danışmıyım, Türk yurdudur bu toprak,
Oğuzların, İlhanların vatanında kimdir, bak!
Susmayacağım! Koy atsınlar, yük altında ölünce
Tahkirlere döze döze (dayanarak), düşmen mene gülünce…

Süt verirken doğma anam bele (böyle) demiştir mene:
“Seni kurban besleyirem Türk yurduna, vetene
Bu dünyada azatlığı şan şöhretten üstün tut
Alçaklığı, yaltağlığı (yalakalığı), rezilliği sen unut

Senin sevgin vatan olsun, millet olsun, men olum
Sütüm sene haram olsun hiyanet etsen oğlum”

Nece (nasıl) susum, danışmıyım, men eyleyim hiyanet?
Hanı sevgi, hanı vatan, de harda kaldı millet?
Men bir kulam, yerim altun, suyum gümüş, özüm aç,
Atam mahkûm, anam sali (dilenci), elim her şeye muhtaç.

Dil yaranıp danışmağa, men danışa bilmirem
Aç kalbimi, yar sinemi ciğer veremdi verem
Koramal (oluklu kertenkele) tek (gibi) sürünmekte denen (söyle) var mıdır mena?
Ne vahtacan çörek (ekmek) için girek her alçak dona (kıyafete)?

Men Türk evladıyam, derin aklım, zekâm var,
Ne vahtacan çiynimizde (omzumuzda) gezecektir yağılar?
Ne kadar ki, hakimlik var, mahkumluk var, men varam,
Zulme karşı isyankâram, ezilsem de SUSMARAM!