Ayşe Göktürk Tunceroğlu

Tüm yazıları
...

‘Seçimler’ bahsinde iki madde

Yazar hakkında bilgi henüz girilmedi.

Ayşe Göktürk Tunceroğlu

Franklin Delano Roosevelt ABD tarihinde -farklı kuruluşlarca yapılan- en iyi başkan sıralamalarında ya birincidir ya da ilk üçün içindedir.

Roosevelt ABD tarihinde dört dönem adaylığını koymuş ve seçilmiş tek başkandır. 1933-1945 arası Beyaz Saray’da o vardır. Dördüncü dönemine başladıktan birkaç ay sonra vazife başında hastalık sebebiyle vefat etmiştir.

O vakte kadar ABD başkanları sadece iki defa aday oluyorlardı. Devletin kurucu babalarından ilk başkan George Washington iki defa aday olmuş, iki defa seçilmişti, üçüncü defa adaylığını koymamıştı ve bu yazılı olmayan bir kural, bir gelenek olarak devam edegelmişti. Ta ki Roosevelt’e kadar. Roosevelt büyük bir halk desteği ile iktidara geldi. Kongre’nin büyük çoğunluğu da kendi partisindendi. (Demokratik Parti) Hatta arkasındaki bu muazzam desteğe güvenerek, anayasanın kendisine tanıdığı sınırları zorlamaya bile başlamıştı. Meselâ Yüksek Mahkeme’yi yeniden yapılandırmaya, gücünü sınırlamaya çalışmak da bunlar arasındaydı. Fakat halkın o kadar desteklediği ve Amerikan halkı için gerçekten yararlı, bugün de geçerli çok mühim işlere imza atmış Roosevelt’in Yüksek Mahkeme konusundaki niyetleri Kongre’de karşılık bulmadı. Çoğunluğu, kendisinin de bağlı olduğu Demokratik Partili üyelerden oluşmasına rağmen, menfaatleri icabı başkanla aynı adımları atmaları beklenirken, Kongre’nin iki kanadı da yetkileri sınırlandırılmayan, başkanın üzerinde keyfince oynayamayacağı, tam bağımsız bir Yüksek Mahkeme’den yana tavır koydu; Roosevelt’in istediği şekilde Yüksek Mahkeme’yi yeniden yapılandırmanın yargı bağımsızlığına zarar vereceğine hükmedip reddetti. Bir gün herkesin, kendilerinin de, hatta onları başkana karşı bile koruyacak bağımsız bir yargı kurumuna ihtiyaçları olabilirdi.  “Dur!” dediler başkana. “Yapamazsın!”

Ve Roosevelt’in dört dönem aday olup büyük çoğunlukla seçilmesi, bu başarının getirdiği özgüvene dayalı pervasızlık Amerikan kanun yapıcılarını uyardı, gelecekte de benzer bir başkan seçilirse -çok iyi bir başkan bile olsa- güç zehirlenmesi sonucu bu iş diktatörlüğe gidebilirdi ve Roosevelt’ten sonra anayasaya yirmikinci değişiklik maddesi kondu, bir başkanın ancak iki dönem bu makamda olabileceği, üçüncü defa aday olamayacağı kesinleşti.

Bir kanun değişikliği de John Fitzgerald Kennedy’den sonra yapılmıştır. Kennedy 1961’de Cumhurbaşkanı seçildi. Kardeşi, genç -35 yaşında- ve tecrübesiz Robert Kennedy’i Adalet Bakanı olarak tayin etti.

Sonra, malûm… Amerikan halkının çok sevdiği başkanlardan olan Kennedy, 1963’te bir suikastta hayatını kaybetti.

ABD tarihinde ‘akraba ataması’ deyince akla ilk Kennedy kardeşler gelir. Gerçi ondan önce, devletin kuruluşundan itibaren pek çok başkan akrabası mühim görevlere tayin edilmiştir. Yalnız kabinede bakan olan ilk başkan akrabası Robert Kennedy oldu.

Ve kanun koyucular bu işe de çare bulunması gerektiğine karar verdi.

1967 yılında yürürlüğe girmiş anti nepotizm kanunu vardır. Yani hısım-akraba kayırmacılığına karşı kanun. Bu kanuna göre Başkan veya Kongre üyelerinden, bakanlardan, yasama, yürütme ve yargı erklerindeki federal memurlardan biri aşağıda sıralanmış akrabalarını herhangi bir devlet dairesine, hükümete bağlı resmi organlara, kabine üyeliğine tayin edemez, tayin edilmesini teklif edemez. Bu akrabalar şunlardır: Baba, anne, kız veya erkek evlât, kız veya erkek kardeş, amca, teyze, dayı, yenge, birinci dereceden kuzen, yeğen, karı veya koca, kayınpeder, kayınvalide, damat, gelin, kayınbirader, baldız, görümce, üvey baba, üvey anne, üvey evlât, üvey kardeş.

Bu kanun kardeş Kennedy’lere reaksiyon olarak doğmuş ve kabul edilmiştir.

Siyaset bilimciler hısım akraba kayırmacılığının sadece adaletsiz olmakla kalmadığını, aynı zamanda hukuk kurallarının yozlaşmasına, görevi kötüye kullanmaya, devlette erozyona sebep olacağını söyler.

Trump’ın damadını -ve kızını- ne yapacağız bu durumda?

Trump’ın damadını ve kızını kendisine baş danışman olarak atamasını bu kanunun ihlâli olarak gören hukukçular da var, “ihlâl etmiyor” diyenler de. İhlâl yok diyenler “Bu kanun Beyaz Saray kadrosunu kapsamaz. Bu kanun yürütme organı ile ilgilidir. Zaten bu hizmeti için damada ve kızına para ödenmiyor.” diyorlar.

Memleketimizdeki seçim hengâmesinin arasında ABD başkanlık seçimleri ve başkanın ‘seçimleri’ cümlesinden bu iki maddeyi öylesine hatırlayıverdim.