Söyleşiler

Türkiye, Meselenin İnsani Yönüyle İlgilenmelidir Putin Hayranı Olduğu Sovyetler Birliği’nin Taktiğini Uyguluyor TÜRKMENLER, MUKAVEMET VE DİRENİŞ RUHUNU GÖSTERMELİDİR TÜRK MİLLETİ UYAN! DOĞU TÜRKİSTAN’DA SOYKIRIM VAR! İran Türklüğünün Esas Gayesi, Millî ve Siyâsî Kimliğimizin Yeniden İhyasıdır Olayların Sosyal, Siyasî ve Ekonomik Sebepleri Var ADI DEVLET OLSUN
“Evlatlarım” deme nezaketini gösteren bir “Başbuğ”

“Evlatlarım” deme nezaketini gösteren bir “Başbuğ”

Metin Turhan ile 100. Yaş gününde Alparslan Türkeş’i konuştuk.

Röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Doğumunun üzerinden yüz yıl, vefatının üzerinden de yirmi yıl geçmesine rağmen hala ismini duyduğumuzda duygulandığımız, içimizi titreten, Türk Milliyetçiliği fikrinin önderlerinden Alparslan Türkeş sizce kimdir?

Bilge lider, değerli komutan, dava adamı bunun yanında bizlere “evlatlarım” deme nezaketini gösteren Başbuğumuzdur…

Doğumundan ölümüne kadar hayatı mücadele içerisinde geçen, tabutluklarda yatan, 1960 darbesine Türk Milliyetçisi askerlerin lideri olarak katılan, memleketteki sorunlara çözüm bulmaya çalışırken iç darbe ile sürgüne gönderilen, yurda tekrar dönüş yaptığında ise hiç müdahil olmamasına rağmen darbe girişimi gerekçesiyle suçlanıp tekrar tutuklanan, daha sonraki yıllarda ise hayatını tamamen Türk Milleti’ne ve Türk Milliyetçiliği fikrine adayan Alparslan Türkeş’in Türk siyasi hayatındaki yeri nedir?

Alparslan Türkeş ilk defa 1965 yılında CKMP’ne katılarak Türk siyasi hayatındaki yerini almıştır. Bu tarihe kadar Türk Milliyetçileri çeşitli derneklerin çatıları altında faaliyetlerini yürütüyorlardı. Alparslan Türkeş’in partinin genel başkanı seçilmesiyle bu derneklerin mensupları parti çatısı altında toplanmıştır.

Alparslan Türkeş, o tarihlerde komünist ve bölücü akımlara karşı demokrasi mücadelesi vermiştir.

Siyasi krizleri Türk Milleti’nin faydasına olacak şekilde çözen bir karaktere sahipti. Kıbrıs Barış harekâtından sonra CHP-MSP koalisyon hükümetinin bozulması, Sadi Irmak hükümetinin güvenoyu alamaması üzerine kurulan koalisyon hükümetinin mimarı olmuştur. Kurulan bu hükümette Alparslan Türkeş Başbakan Yardımcılığı görevini üstlenmiştir.

1977 seçimlerinden sonra kurulan AP-MSP-MHP Hükümetinde Alparslan Türkeş’i yine Başbakan Yardımcılığı görevinde görüyoruz.

Kurulan bu iki koalisyon hükümetleri döneminde Alparslan Türkeş, devlet adamlığı kimliğiyle öne çıkıyordu.

Bir örnek verecek olursak bir türlü seçilemeyen Meclis Başkanı, MHP’nin verdiği destekle CHP adayı olan Cahit Karakaş’ın Meclis Başkanı seçilmesidir.

1978’den 12 Eylül 1980 tarihine kadar Alparslan Türkeş muhalefet partisi lideri olarak siyasi hayatına devam etmiştir. Bu süreçte ülkede yaşanan anarşi ve terör olaylarında partisinin birçok mensubunun şehit edilmesiyle zor günler yaşayan Türkeş, buna rağmen Türk milliyetçilerinin oyuna gelmemesi, bir iç savaşın, kardeşin kardeşe kırdırılmasının önüne geçme çabalarıyla da milletin takdirini kazanmıştır.

12 Eylül 1980 darbesi sonrası diğer parti liderleriyle birlikte tutuklanan Alparslan Türkeş, idamla yargılanmasına ve uzun süre hapis yatmasına rağmen devlete küsmemiştir.

1985 yılında tahliye olan Türkeş, 1987 yılında MÇP’nin Genel Başkanı olmuş, 1991 yılında ise Yozgat’tan milletvekili seçilerek TBMM’de yer almıştır.

Siyaseti vatana ve millete hizmet olarak görmüştür.

Bu süreçte de Alparslan Türkeş, milletin ve memleketin menfaatlerini diğer bütün hesapların üzerinde tutmuştur. Çünkü O, siyaseti vatana ve millete hizmet olarak görmüştür. Muhalefet anlayışı yıkıcı değil, yapıcı ve yön verici olmuştur. Türkeş, Türk siyasi hayatında koltuk sevdasına dayanan kavgayı ortadan kaldırıp, milletin menfaatini öne çıkaran ortamın, demokratik zeminin meydana getirilmesi gerekliliğine inanıyordu.

1995 yılından vefatına kadar olan süreçte de Alparslan Türkeş, “Karizmatik”, “Bilge Lider” vasıfılarıyla öne çıkmıştır.

Alparslan Türkeş, Türk Milliyetçiliği davası için, fikri için neyi ifade eder?

Türk milliyetçiliği davası ve fikri için bedel ödemeyi, son nefesine kadar mücadele etmeyi, adanmışlığı, fedakarlığı, ifade eder. 1944’lerde tabutluklarda bedel ödemeyle başlayan süreç vefat ettiği gün Amasya il kongresinde davayı anlatmak için gösterdiği çabayı, fedakarlığı bize gösterir.

Türk Dünyası için Alparslan Türkeş neyi ifade eder?

Türk topluluklarının büyük bölümü yıllarca Sovyet ve Çin esareti altında kalmışlardır. Onların hür ve bağımsız yaşayabilmeleri için Alparslan Türkeş’in verdiği mücadele kamuoyunun malumudur. Bir zamanlar ona Faşist, Irkçı, Turancı, hayalci suçlamasını yapanlar Türk topluluklarının bağımsızlıklarına kavuşmasıyla birlikte Türkeş’ten daha çok Turancı olmuşlardır. O ise bu tabloyu yaşarken görmenin bahtiyarlığındadır. Ebulfez Elçibey’den, Rauf Denktaş’a, Mustafa A. Kırımoğlu’ndan İsa Yusuf Alptekin’e kadar Türk Dünyası’nda yürütülen mücadelelerde hep Alparslan Türkeş’in de unutulmaz desteği ve katkıları vardır.

Kamuoyunda onun hep otoriter bazen de baskıcı bir lider olarak gösterilmeye çalışıldığını görüyoruz. Gerçekten de Alparslan Türkeş baskıcı ve otoriter bir lider miydi? Alparslan Türkeş’in liderlik tarzı hakkında ne söylemek istersiniz?

Demokrasiye inanan bir liderlik tarzı olduğunu söyleyebiliriz. Koalisyon hükümetinde yer alacak bakanların belirlenmesinden tutun, ikinci evliliğini bile partinin yetkili kurullarında oylatan bir tarzı vardı.

Kararlı, davasından taviz vermeyen, fedakar, yeri geldiğinde “evlatlarım” diyen, yeri geldiğinde “Başbuğ nerede biz oradayız” diyenlere, “Hayır, siz neredeyseniz Başbuğunuz orada” deme tevazuunu gösteren bir liderlik anlayışı vardı.

Düşünün vefatından yirmi yıl geçmesine rağmen bugün 17 yaşındaki liseli öğrencilerin onun fikirlerinin takipçileri olması onun liderlik tarzını ortaya koyan en önemli göstergesidir.

Onun ülkücülüğü hakkında çok şey söylendi, yazıldı. Genelde de Alparslan Türkeş hayalci, Türk Milleti’ni kılıçla, okla Turan hayali için Sovyet Rusya ile savaşa sokma gayreti içerisinde olan biri olarak gösterildi. 90’lı yılların başında Sovyetlerin dağılması ile kurulan Türk Cumhuriyetleri onun haklı olduğunu gösterdi. Türk Milleti’nin kısa zamanda kalkınması için ortaya koyduğu çözümler ve sahip olduğu Türk Milliyetçiliği fikri açısından baktığımızda Alparslan Türkeş’in Ülkücülüğü nasıldı? Akılcı bir ülkücülüğe mi sahipti yoksa hayalci bir ülkücülük müydü?

Bunun cevabını Dokuz Işık’ın “İlimcilik” ilkesinde görebiliriz. Ne diyordu orada, “Olayları ve varlığı ön yargılardan ve art düşüncelerden sıyırarak ilim mantalitesi ile incelemek ve girişilecek her çeşit faaliyette ilmi önder yapmak prensibidir.”

Diğer Söyleşiler