Söyleşiler

Türkiye, Meselenin İnsani Yönüyle İlgilenmelidir Putin Hayranı Olduğu Sovyetler Birliği’nin Taktiğini Uyguluyor TÜRKMENLER, MUKAVEMET VE DİRENİŞ RUHUNU GÖSTERMELİDİR TÜRK MİLLETİ UYAN! DOĞU TÜRKİSTAN’DA SOYKIRIM VAR! İran Türklüğünün Esas Gayesi, Millî ve Siyâsî Kimliğimizin Yeniden İhyasıdır Olayların Sosyal, Siyasî ve Ekonomik Sebepleri Var ADI DEVLET OLSUN
Türkiye, Katar ve İngiltere ekseninde bağları güçlendirecektir

Türkiye, Katar ve İngiltere ekseninde bağları güçlendirecektir

​​​​​​​Yeni Ekonomi Derneği Başkanı Mustafa Çetinkaya ile ekonomideki gelişmeleri konuştuk.

Türkiye Varlık Fonu ve Katar Yatırım Otoritesi (QIA) arasında 26 Kasım tarihinde imzalanan mutabakat anlaşmasına göre Borsa İstanbul’un %10’luk payının QIA’ya devrini içeren işlem tamamlandı. Öncelikle bu devir işlemi ne anlama gelmektedir? Kısa ve uzun vadede yansımaları neler olacaktır?

Konuyu farklı şekillerde değerlendirenler var. Bir grup bu tür varlıkların yurtdışına satışına karşı. Bakış açısı olarak belki de en tutarlı grup burası. Katar ile bağlantılı olarak değerlendirme yapan iki grup var. İlki Katar’ın mevcut yönetimi ile olan ilişkiler üzerinden eleştiride bulunuyor. Bunu Kanal İstanbul Projesinden başka satılan varlıklara geniş çerçevede ele alıyor. İkincisi, Katar ile olan ilişkileri bir eksen kayması olarak görenler var. Türkiye, Batı bloğundan kopuyor, yüzünü Ortadoğu’ya dönüyor diye endişeye kapılıyorlar. Son grup da satışı destekleyen grup, Katar ile olan iyi ilişkilere vurgu yapıyorlar.

Borsa İstanbul hisseleri daha önce de yurtdışı yatırımcılara satıldı. %10 büyük bir satış değil, halen hisselerin çoğunluğu Türkiye Varlık Fonunda. Burada iki şeye bakabiliriz. Satış süreci nasıl işledi, fiyatlandırma nasıl? Satış sürecinin şeffaf ve herkese açık olduğunu, satış konusunda kamuoyunun net şekilde bilgilendirildiğini söyleyemeyiz. Satış için konuşulan rakamların borsanın değerinin üstünde olduğu değerlendiriliyor, bu nedenle zarar edildi diyemem ancak satışı açık şekilde yapmazsanız kimin ne vereceğini de bilemezsiniz. Benim eleştirim bu iki konuda.

Satışın ekonomimiz için olumlu veya olumsuz önemli bir yansıması olacağı kanaatinde değilim. Yalnızca Türkiye, Katar ve İngiltere ekseninde bağları güçlendirecektir. Buna ek olarak Türkiye’nin son dönemde bazı ülkelerle ilişkileri geliştirme çabalarını değerli buluyorum, tek eksenli kalmamak gerekiyor. Yeni ekonomi yönetiminin oluşumuna ve yaptığı ilk açıklamalara bakıldığında esen olumlu bir rüzgâr var ancak genel yaklaşım ve eylemlerin bunu desteklemesi gerekir. Yoksa söylenen sözler, atılan adımlar piyasalarda zamanla etkisini kaybeder.

Korona virüsü salgını nedeniyle alınan tedbirler kapsamında Türkiye genelinde birçok iş yeri yeniden kapandı ya da cirolarında düşüşler yaşamakta. Bu durumdan ciddi anlamda etkilenen iş yeri sahipleri ve çalışanlara yönelik nasıl adımlar atılmalıdır?

Hükümet ve yerel yönetimlerin süreçten olumsuz etkilenen işletmelerle ilgili çalışmaları var. Bu desteklerin artarak bahar sonuna kadar sürdürülmesi ve salgından etkilenen işletmelerin yaşatılması gerekiyor. Aşılardaki gelişmeler ümit verici, yaygın aşılama ile birlikte virüsün etkisi büyük ölçüde kontrol altına alınabilir. Sektörel olarak bakıp önümüzde kalan süreyi en etkin şekilde geçirmeliyiz.

Açıklanan son enflasyon rakamlarına göre, tüketici fiyat endeksi yıllık %14,03 arttı. Bu artışı ve enflasyon rakamlarını nasıl yorumluyorsunuz? Kısa zaman önce Merkez Bankası tarafından yapılan faiz artırımının bu artışla bir ilgisi var mıdır?

Enflasyonun etkisi toplumun büyük kesimi için düşünülenden daha fazla. Özellikle de alt gelir grupları ve üretim yapan işletmeler için. Merkez Bankasının temel amacı fiyat istikrarını sağlamak, bu bağlamda başarılı olunduğunu söylemek zor. Kurdaki artışın enflasyon üzerinde önemli etkisi olduğunu düşünüyorum. Çünkü birçok şey ithalata ve dövize dayalı.

Merkez Bankasından bir faiz artışı beklentisi vardı ve bu gerçekleşti. Kurlar üzerinde yansıması da oldu ama yeterli değil. Yüksek faiz vermemize rağmen neden beklediğimiz ölçüde bir sermaye akışı olmuyor düşünmek lazım. Diğer taraftan işletmelerin yüksek miktarlı döviz borçları var, bazı firmaların işlemlerde dövize döndüğünü görüyoruz. Dövizde talep taraflı risk devam ediyor. Ödenemeyecek ve yeniden yapılandırılacak borçlar için artık yüksek faiz riski de var. Aynı şekilde, yeni yatırım yapmak isteyen firmalar yüksek faizle bunu nasıl yapacak?

Faiz ve enflasyon arasındaki ilişkiyi çözebilmek için enflasyonun nedenine bakmak gerekiyor. Talebin yüksek olmasından kaynaklı bir enflasyon varsa faizleri artırarak talep frenlenebilir ve insanlar tasarrufa yönlendirilebilir. Eğer maliyetlerden kaynaklı bir enflasyon varsa faizlerde indirime gidilerek üretim maliyetleri düşürülebilir. Bu nedenle neyin neyi ne kadar etkilediğini çok iyi hesaplamak gerekiyor.

Olaylar ve kavramlar arası bağlantılar iyi okunmalı. Bir şeyi değiştirdik her şey düzelecek demek hayalcilik olur. Domino etkisini dikkate alarak bütüncül bir politika uygulanmalı, bu politika da yapısal reformlarla desteklenmeli.

Diğer Söyleşiler