Söyleşiler

Türkiye, Meselenin İnsani Yönüyle İlgilenmelidir Putin Hayranı Olduğu Sovyetler Birliği’nin Taktiğini Uyguluyor TÜRKMENLER, MUKAVEMET VE DİRENİŞ RUHUNU GÖSTERMELİDİR TÜRK MİLLETİ UYAN! DOĞU TÜRKİSTAN’DA SOYKIRIM VAR! İran Türklüğünün Esas Gayesi, Millî ve Siyâsî Kimliğimizin Yeniden İhyasıdır Olayların Sosyal, Siyasî ve Ekonomik Sebepleri Var ADI DEVLET OLSUN
KURAKLIK: TABİATIN GİZLİ TEHLİKESİ

KURAKLIK: TABİATIN GİZLİ TEHLİKESİ

Prof. Dr. Engin Kınacı ile ülkemizde yaşanan kuraklığın tarıma etkisini, önümüzdeki süreçte bizleri nelerin beklediğini ve yapılması gerekenleri konuştuk.

Ülkemizde yağışların mevsim normallerinin altında gerçekleşmesi ve bilinçsiz su kullanımından kaynaklanan bir kuraklık yaşamaktayız. Yaşanan kuraklık ne aşamadadır ve beklenmekte miydi?

Sonbaharı kurak, kışı kar örtüsüz ve mevsim normallerinin üzerinde sıcak geçen aylar ve endişeyle havaya baktığımız günler yaşıyoruz. Ülkemiz, dünyada sürekli kuraklık tehdidi altında olan yarı kurak bir kuşakta ve Dünya Meteoroloji Teşkilatının bildirdiğine göre kuraklıktan sık etkilenen 47 ülke arasında yer almaktadır. Kuraklığın ne zaman başlayacağı da ne zaman biteceği de tahmin edilememektedir, o yüzden “tabiatın gizli bir tehlikesi” olarak nitelendirilmektedir. Kuraklık bir doğal afettir ve afetler içinde en kapsamlı etkiye sahip olanıdır. Sosyal, çevresel ve ekonomik olarak önemli zararlar oluşturur, bütün sektörleri ve yaşayanları etkiler ama en büyük etkiyi tarım sektöründe yapar.

İklim değişikliklerinin yaşanan kuraklığa etkisi nedir? Yaşamış olduğumuz kuraklığı buna bağlayabilir miyiz?

Kuraklığın da meydana gelmesine neden olan iklim değişiklikleri yaşamın her alanında, alışkanlıkların, uygulamaların, hedeflerin, öngörülerin ve tedbirlerin değişmesine yol açmaktadır. Bu durum, tarımda da böyledir. İklim değişikliklerinin önüne geçmenin olanakları yoksa bu değişikliklere uyum sağlayacak üretim yöntemlerini belirlemek ve yetiştirme uygulamalarını buna göre yapmak gerekir. Tedbirler dizisi, topraklara uygulanacak işlemlerle başlar, sonra o koşullarda üretilmesi için ıslah edilmiş (geliştirilmiş) ürün çeşitlerin yetiştirilmesi ve verilecek gübrelerin seçimi ile devam eder. Sulama yapılacaksa verilecek suyun miktarının “toprağı değil bitkileri doyuracak kadar” olmasına çok dikkat edilmesi gerekir. Sadece yağışa bağlı üretim yapılan kuru tarım alanlarında, toprakta yeterince su depolanamaması nedeniyle ilkbahardan itibaren bitkilerde su stresi tehlikesi baş gösterebilecektir. Sulu tarım yapmak zorunda olan yerler için su stresi biraz daha fazla olacaktır çünkü yetiştirmekte oldukları çeşitlerin, verimli olmak için su isteği yüksektir.

Kuraklığın kısa vadede ortadan kalkmaması durumunda tarımda ne gibi sorunlar ortaya çıkacaktır? Önümüzdeki süreçte kıtlık bekleniyor mu?

Ümitle beklediğimiz yağmur ve kar yağışları kısa bir süre içinde istediğimiz miktarlarda gelmezse sonbaharda ekilişleri yapılmış olan ürünlerin verecekleri ürünlerde doğal olarak azalmalar meydana gelecektir. Miktar olarak meydana gelecek azalma yanında ürün kalitesinde de azalmalar olabilecektir. Ancak bu gibi durumlar için tedbirler alındığından kıtlık ya da darlık sorunu olmayacaktır. İlkbaharda yapılması gereken uygulamalar konusunda üreticiyi tereddüt içinde bırakan bu gibi yıllarda; koşullar beklediğimiz gibi olmazsa gübre çeşidi seçimi, verilecek miktar ve uygulama zamanı ile yabancı ot ilaçlaması normal yıllara göre daha büyük dikkat ve özen isteyecektir. Nadasa bırakılan tarlalarda, anız bozma zamanına, sürüm derinliklerine ve sürüm aleti seçimine çok itina etmek gerekecektir. Bütün bunlar bir bütündür, birini iyi yapıp diğerini ihmal etmek ciddi kayıplara neden olabilecektir. Yazlık ürün yetiştirmek isteyenler, suya daha az ihtiyaç duyacak ürünleri de dikkate almalı, bir kısım arazilerinde bir baklagil üretimine yer vermeyi de düşünmeli, planlarını buna göre hazırlamalıdır.

Hem içerisinde bulunduğumuz hem de gelecekte tekrar yaşanabilecek kuraklıklara karşı devletimizin ve vatandaşların alması gereken önlemler nelerdir?

Kış kuraklığının en ciddi sonuçlarından biri hem yer üstü hem de yer altı su kaynaklarının azalmasına yol açmasıdır. Bu durum içme, kullanma ve tarımsal sulama için kullanılacak tatlı su miktarının azalmasına neden olabilecek ve çok sayıda soruna yol açabilecektir.

Ülkemizin yakın bir gelecekte ciddi bir su sıkıntısına girebileceği ileri sürülmektedir. Ülke olarak yıllık tüketilebilir su potansiyelimizin önemli bir kısmını halen kullanamıyoruz. Bundan en yüksek oranda faydalanabilmek için su depolama ve su yönetiminin çok daha etkin hale getirilmesi gerekmektedir. Nüfus artışı ve kentleşme nedeniyle su tüketimi giderek artacağı için tasarrufun büyük önemi vardır. Bugünün teknolojisi ile yaşamda herhangi bir değişikliğe neden olmadan su kullanımının tarımda %15, sanayide %40-60, kentlerde %30 su tasarruf edilebileceği mümkün görülmektedir. Yeryüzündeki su kaynaklarının sadece %1-2,5 kadarı tatlı sudur. Geçtiğimiz yüzyılda dünya nüfusu 2 kat artarken, su tüketimi 6 kat artmıştır. Su kaynaklarının miktar, kalite ve ekosistem açısından koruma ve kullanma dengesi içinde yönetilmesi temel maksattır. 2030 hedeflerine göre tarımda kullanılacak suyun %64 düzeyine çekilmesi planlanıyor. Sulama randımanı halen %51 olup, hedef 2024’te %55’e çıkarmaktır. Yeni su kaynaklarının bulunup kullanılması kadar, hatta daha da önemlisi mevcut suyun verimli ve sürdürülebilir kullanılmasıdır. Aşırı su çekimi yapılan akiferlerde bunun önüne geçilmelidir.

Diğer Söyleşiler