Ömür Kızıl

Tüm yazıları
...

Kayıp Vatan Türkmeneli Destek Bekliyor

İletişim: omurpasha@hotmail.com

Ömür Kızıl

Türkmeneli ve Güney Azerbaycan, Türk Kültür Coğrafyası jeopolitiği açısından bir köprü konumundadır. Bugün iki ayrı coğrafya gibi bahsettiğimiz bu bölgeler, aslında dört farklı devletin (Azerbaycan, Türkiye, İran, Irak) sınırları içerisinde bölünmüş olan tarihi Büyük Azerbaycan kültür havzasının güney ve güneybatı sektörlerini oluşturmaktadır. Güney Azerbaycan yaklaşık bir buçuk asır, Türkmeneli ise bir asırdır kayıp vatanlar olarak Türk Dünyası’nın kanayan yaraları olmuştur. Anavatanlarından siyasi olarak kopan ve bu coğrafyalarda kalan milyonlarca Türk, Irak ve İran’ın ayrıştırıcı politikaları neticesinde katliamlara varan sayısız zulme maruz kalmışlardır.

Irak’ın aslî unsurlarından olan Türkmenler, hem Amerikan müdahalesi öncesindeki dönemlerde, hem de Amerikan müdahalesi sonrasındaki dönemlerde ayrıştırıcı politikaların yarattığı zorluklarla mücadele etmişler ve halen etmektedirler. Amerikan işgali sonrasında Kürt, Şiî ve Sünnî eksenli olarak üçlü sacayağı üzerine inşa edilmeye çalışılan siyasi ve toplumsal yapı, Türkmenleri dışarıda bırakmıştır. Son olarak Irak’ta yeni kurulan hükümette yine aynı politika izlenmiş ve Türkmen nüfusun temsilcilerine yeni Irak hükümetinde herhangi bir pozisyon verilmemiştir. Türkmen nüfusu, adeta Şii-Sünni-Kürt bloklarının arasında, üçlü bir potanın içerisinde ayrıştırılarak eritilmeye çalışılmaktadır. Mezopotamya coğrafyası, bu misyonu gerçekleştirebileceğine şahitlik eden bir tarihe sahiptir.

Türkmenlerin, millî ajitasyonu geniş halk kitlelerine ulaştırabilecek ve yayabilecek aydınlar topluluğu sürekli kırıma ve katliamlara maruz kalmıştır. Bugünkü Türkmen varlığı, buna rağmen varlığını sürdüren bir olgu olarak bir direnişin sembolüdür. Türkmen nüfusun aydınları, bugün de saldırı ve sindirme politikalarının baskısı altında Türkmen milli varlığının sürekliliği için çaba göstermeye devam etmektedir. Irak Türkmen Cephesi (ITC) Başkanı, Erşat Salihi’nin “Maalesef, Türk dünyasından beklediğimiz desteği görmedik. Bizlere sadece Türkiye destek vermektedir(1) açıklaması, Ortadoğu hududunda varlık mücadelesi veren bir Türk kültür havzasına yönelik kayıtsızlıkları açısından Türk Dünyası için bir utanç kaynağıdır.

Salihi, Türkmenlerin kendi gelecekleri için kendi stratejilerini geliştirmelerinin önemini vurgulamaktadır. Ancak Türkmenlerin, kendi stratejilerini geliştirebilmeleri ve uygulayabilmeleri için hamle yapabilecekleri bir alana ve boşluğa ihtiyaçları vardır. Bu ise ancak dış destekle mümkün olabilir. Türkiye, zaman zaman yetersiz olarak nitelendirilebilecek düzeylerde de olsa Türkmeneli’ne destek vermektedir. Ancak bu desteğin kararlı bir uluslararası stratejinin parçası olarak sürdürülmesi, Türkmenlere daha fazla hareket sahası sağlayacaktır. Aynı şekilde Türk Dünyası’nın geri kalanının da desteği elzemdir. Türk Dünyası bütünleşmesi ve Türk ülkelerinin işbirliğinin geliştirilmesinden bahsedilen bu dönemde, Türkmeneli gibi kayıp vatanlarda yaşayan millettaşlarının kendi kaderlerine terk edilmesi kabul edilebilecek bir politika değildir. En adil hâkim olan tarih, böyle bir hatayı affetmeyecektir.

Türk Dünyası’nın, Türk Keneşi gibi devlet üstü organizasyonları politikalarını inşa ederken; geleneksel diplomasinin bir gereği olarak yalnızca üye ülkelerin ulusal çıkarlarını gözetirse Türk Dünyası bütünleşmesinden hakiki manada bahsetmek mümkün olmayacaktır. Zira Türk Dünyası’nın kayıp vatanlarındaki Türk kültürünü muhafaza etmek ve hatta bağımsızlığı için mücadele vermek Türk Dünyası bütünleşmesi veya diğer adıyla Türk Birliği için en önemli ilkelerden birisi olmalıdır. Bu bağlamda, Türk Dünyası’nın bağımsız ülkelerinde, (en azından kayıp vatanlardaki Türk nüfusun kültürünü devam ettirebilmesine imkân tanıyacak) irredantist politikaların gözetilmesi zaruridir.

Erşat Salihi’nin, Türkmenlerden Bağdat’la olan ilişkilerini gözden geçirmelerini ve yeni verilecek kararlara hazırlıklı olmalarını istemesi bölgenin yeni gelişmelere gebe olduğunu göstermektedir. ITC’nin, Irak gibi kavimler mezarlığı bir coğrafyada özerklik veya bağımsızlık yönünde karar verebilmesi için tüm Türk Dünyası’nın maddî ve manevî desteğine ihtiyacı vardır. Türkmenlerin görmezden gelinmesine seyirci kalmak, Amerika ve İran çıkarları arasında gidip gelen Irak yönetiminin bu kararına meşruiyet kazandırmaktan başka bir şey değildir. Öyleyse Türkiye ve diğer Türk devletleri, Irak yönetiminin bu saygısızlığına ve Türkmen varlığını hedef alan bilinçli politikalarına gerekli siyasi cevabı vermeli ve Türkmenlerin arkasındaki Türk Dünyası varlığını hissettirmelidirler.

Türkmeneli, çok değil yüz yıl kadar önce Türkiye’nin kaybettiği ve geri almak için mücadele ettiği bir coğrafyadır. Özdemir Bey ve millî kuvvetlerinin, İstiklal harbi bitmiş olmasına rağmen bölgede gerçekleştirdikleri operasyonlar ve mücadele Türk milletinin zihninden silinmiş olmasaydı, belki bugünkü Türk vicdanı ve siyasi coğrafyanın manzarası başka bir şekilde vuku bulmuş olabilirdi. Bu sebeple Türk millî vicdanını harekete geçirici politikalarda Türkmeneli’nin tarihi, coğrafyası ve kültürü göz ardı edilmemelidir. Aksi takdirde, Türk Dünyası’nın bugünkü duyarsızlığı dahi, yakın gelecekte aranır bir hal alacaktır.

(1) Millî Devlet Gazetesi, https://www.millidevletgazetesi.net/Soylesiler/Soylesi/225 (Erişim Tarihi: 09/05/2020).