Ömür Kızıl

Tüm yazıları
...

Türk Kültür Birliği ve Eğitim

İletişim: omurpasha@hotmail.com

Ömür Kızıl

Dünya üzerinde yaygın olarak varlık gösteren ideolojiler, değişen koşullarda nasıl kendilerini yenileyerek varlıklarını sürdürüyorlarsa, benzeri bir doğrultuda Atatürkçülüğün de değişen koşullara ayak uydurarak geleceğe dönük biçimde etkinliğini sürdürmesi gerektiği söylenebilir.(1) Bu ise Atatürkçülüğü ancak dinamik bir yapı olarak ele alabilecek Atatürkçülük eğitimine bağlıdır. Zira ideolojileri zihinlerinde yaşatıp geleceğin dünyasına göre şekillendirenler bireylerdir. Bunun da ötesinde Atatürkçülük, Türk milletine varlığını sürdürmesinin ve yükselmesinin reçetesini veren bir ideolojidir. Atatürkçülüğün eğitim yaşantılarında bu bağlamda ele alınması önem arz etmektedir.

Avrasya ve Türkistan’daki yeniden yapılanma ve bölgeselleşme süreçlerinde, pek çok aktör kendi programları doğrultusunda toplum mühendisliği çalışmaları yürütmektedir. Türkiye 1991 yılında, bir anda hazırlıksız şekilde Türk dünyası gerçeğiyle yüz yüze kalmıştır. Oysa Atatürk, devletin yeni kurulduğu müşkül durumlardayken dahi Anadolu dışındaki Türklüğü ihmal etmemiş ve bir gün Türk kültür birliğinin gerçekleşeceği inancına bağlı olarak kültür faaliyetlerini sürdürmüştür. Aşağıdaki ifadelerde bu husus net bir şekilde görülmektedir:

Düşün bir kere, Osmanlı İmparatorluğu ne oldu? Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ne oldu? Dünyayı ürküten Almanya’dan bugün ne kaldı: Demek hiçbir şey sürekli değildir. Bugün ölümsüz gibi görünen nice güçlerden, ileride belki pek az şey kalacaktır. Devletler ve milletler, bu idrakin içinde olmalıdırlar. Bugün Sovyet Rusya, dostumuzdur, komşumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağını kimse kestiremez. Tıpkı Osmanlı İmparatorluğu gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan İmparatorluğu gibi parçalanabilir. Bugün elinde tuttuğu milletler, avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşır. O zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir. Bizim, bu dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir, öz kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız.

Hazır olmak, yalnız o günü susup beklemek değildir, hazırlanmak lâzımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır? Manevî köprülerini sağlam tutarak! Dil, bir köprüdür; inanç, bir köprüdür; tarih, bir köprüdür.

Bugün biz bu kitlelerden dil bakımından, gelenek, görenek, tarih bakımından ayrılmış, çok uzağa düşmüşüz. Bizim bulunduğumuz yer mi doğru, onlarınki mi? Bunun hesabını yapmakta fayda yoktur. Onların bize yaklaşmasını bekleyemeyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gerekli… Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Tarih bağı kurmamız lazım, folklor bağı kurmamız lâzım… Bunları kim yapacak? Elbette biz! Nasıl yapacağız? İşte görüyorsunuz, dil encümenleri, tarih encümenleri kuruluyor… Dilimizi, onun diline yaklaştırmaya ve böylece birbirimizi daha kolay anlar hale gelmeye çalışıyoruz… Tarihimizi ona yaklaştırmaya çalışıyoruz, ortak bir mazi yaratmak peşindeyiz. Bunlar açıktan yapılmaz, adı konarak yapılmaz, bunlar devletlerin ve milletlerin derin düşünceleridir.(2)

Atatürkçülük; “Atatürk’ün düşüncelerini uygulamak, ülkülerini ve amaçlarını gerçekleştirmek, Türk toplumunun düzenini onun gösterdiği yönde biçimlendirmek, Türk yurttaşlarına ve ulusuna insanlık evreninde onun istediği değeri ve yüksekliği sağlamak ve bu inancı güçlendirmek çabaları” olarak nitelendirildiğinde, Türkiye’nin diğer Türk topluluklarının bağımsızlığı gerçeğine hazırlıksız yakalanışını Atatürkçülükten uzaklaşmaya bağlayabiliriz. Zira Atatürk’ün, Türk Dünyası ile ilgili ülküleri ve amaçları yukarıdaki ifadelerde gayet açık bir şekilde görülmektedir. Bu durum Atatürkçülüğün dinamik yapısından uzaklaşıldığının bir göstergesidir. Atatürkçülük kapsamında, Atatürk’ün çizdiği bu yolun takip edilmemesi ve gelecek nesillere aktarılmaması, Atatürk’ün ölümüyle birlikte Anadolu Türklüğünü adeta “dış” Türklere kapatmıştır.

Atatürkçülük konularının öğretimini kapsayan yegâne ders T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersidir. Bu dersin içeriği incelendiğinde, Atatürkçülük bağlamında, Atatürk’ün Anadolu dışındaki Türklere yönelik Türk kültür birliği düşüncesinin ve bu ideale ulaşmak için gerçekleştirdiği uygulamalarının ele alınmadığı görülmektedir. Atatürkçülük öğretiminden anlaşılan, daha çok Atatürk ilkelerinin, inkılaplarının ve milli güç unsurlarının ulusal sınırlar içerisindeki Türkiye tarihi bağlamında öğretimi olarak gözükmektedir. Bu durum Sosyal Bilgiler dersinde de kendisini hissettiren Anadolu perspektifiyle Türk tarih yazımı geleneğinden kaynaklanıyor gibi görünmektedir.(3)

Cumhuriyetin ilk yıllarında bir millet bilinci oluşturmak için ulusal sınırlar içerisinde gerçekçi bir hedef belirlenmiş ve bunda büyük ölçüde başarılı olunmuştur. Ancak Atatürk’ün söylev, demeç ve uygulamaları incelendiğinde yeni gelişebilecek olan konjonktürleri gözeterek Anadolu dışında yaşayan Türkler ile ortak kültürde buluşmayı uzak hedef olarak gösterdiği görülmektedir. Aynı zamanda Misak-ı Milli’nin kurtarılamayan bölgelerindeki soydaşların varlığını da her fırsatta vurguladığı; Musul ve Hatay örneklerinde görüldüğü gibi bu Türk bölgeleriyle entegrasyon çalışmalarını gelişen fırsatlara göre sürdürdüğü bilinmektedir. 

Talim Terbiye Kurulu’nun 34 sayılı 26.04.1999 tarihli kararı ile ilköğretim T.C. İnkılap tarihi ve Atatürkçülük dersi öğretim programına “2. Dünya Savaşı ve Türkiye” konusu eklenmiştir. Bundan sonra 2005 ve 2018 yıllarındaki güncellemelerle “Atatürk’ten Sonra Türkiye” ünitesi eklenmiş ve konular İkinci Dünya Savaşı sonrasına kadar getirilmiştir. Bu değişikliklerin sebebi gelişen ve değişen dünya düzeni hakkında öğrencilerin bilgi sahibi olmalarını sağlamaktır.(4) Öğretim programlarının güncel gelişmelere duyarlılık sergilemesi oldukça önemlidir. Ancak T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersinin, konu eklenmesinden fazlasına ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç, dersin öğretim yaklaşımının modern eğitim ilkelerine göre düzenlenmesi; içeriğinin ve felsefesinin ise Atatürkçülüğü dinamik bir şekilde bütün olarak ele alacak şekilde güncellenmesi şeklinde formüllendirilebilir.

Düşünce sistemi, sistem yapısının bir gereği ve yansıması olarak, değişen toplumsal şartlara uyum gösterebilen devingen bir yapıya sahiptir.(5) Bu yüzden düşünce sisteminin öğretimi gerçekleştirilecekse; donuk, kalıpsal öğretimi yerine dinamik niteliğini ön plana çıkartacak şekilde, bugüne ve Türk milletinin tarihi misyonlarına Atatürkçü bakış açısıyla bakacak öğretim süreçlerinin yaşanır kılınması önemlidir. Atatürkçülük burada, teorik ve pratik tüm altyapısıyla bir bütün olarak ele alınmalıdır.

Atatürkçülük, Türk milletinin çağdaş uygarlık seviyesine ulaşma süreci içerisindeki rehberliğini sürdürürken; Türk kültür birliğini sağlama idealini de yitirmeden Türk milletinin genç nesillerine aktarılarak yaşatılmalıdır.

 

(1) Çeçen, A. (1999). Atatürk ve Avrasya. İstanbul: Cumhuriyet Kitapları, s. 124.

(2) Ahmet Yesevi Üniversitesi, Türtep. Atatürk'ün Türk Dünyası ile İlgili Öngörüsü https://www.turtep.edu.tr/index.php?sayfa=ataturk_ongorusu (Erişim Tarihi: 20.05.2020)

(3) Kızıl, Ö. (2013). Türkistan’dan Anadolu’ya Setleri Parçalamak. Ankara: Murat Kitabevi.

(4) Dönmez, C., ve Yazıcı, K. (2008). T.C.İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Konularının Öğretimi. Ankara: Nobel Yayıncılık, s. 33-36

(5) A.e., s. 102.