Mustafa E. Erkal

Tüm yazıları
...

Kaşınanlar Dizisi: Yunanistan, Ermenistan ve Biden

Mustafa E. Erkal

Kaşınanlar Dizisi: Yunanistan, Ermenistan ve Biden

Azerbaycan toprağı olan Karabağ’ın Ermeni işgali altında olması, yüz binlerce soydaşımızı göçe mecbur etmişti. Rahat durmayan ve önüne gelenin kullandığı, hukuk tanımayan Ermenistan, sınırdaki Türk köylerine ve sivillere saldırdı. Batı’nın üç şımarık çocuğu var. Batı’da Yunanistan, doğuda Ermenistan ve Ortadoğu’da İsrail. İşte Ermenistan, kendisini şımartan Batılı güçlere güvenerek yeniden Azerbaycan topraklarına saldırdı veya saldırtıldı.

Bugüne kadar Amerika, Rusya ve Fransa tarafından her yönden desteklenen şımarık Ermenistan, bu kez çok yanıldı. Çünkü bugünün dünya siyasi şartları ve uluslararası ilişkileri, otuz yıl önceki gibi değildir. Ayrıca bugünkü Azerbaycan ordusu, otuz yıl önceki ordu değil, daha eğitimli, daha düzenli ve daha donanımlıdır. O yüzden, bu son Ermeni saldırısına ilk cevabı verdiği andan itibaren sürekli, işgal edilen topraklarında ilerliyor. İşgal altındaki Türk yerleşim birimleri işgalden birer birer kurtarılıyor. Azerbaycan, saldırgan Ermeniler işgal ettikleri Karabağ’ı tamamen terk etmeden savaşa son vermemeli, barış masasına oturmamalıdır.

Ermeni saldırısını ve bu saldırıyı seyreden ülkeleri ve milletlerarası kuruluşları şiddetle kınıyor ve ayıplıyoruz. İstanbul’da çatlak ses çıkaran tahrikçi malum Ermeni gazetesinin, Türkiye-Azerbaycan dayanışmasından rahatsız olduğu anlaşılıyor. Türkiye Cumhuriyeti ciddi bir devlet olduğuna göre, Asala artığı gazeteci kılıklı bu teröristleri, vatandaşlıktan çıkarmalı ve sefil ülkelerine postalamalıdır. Ayrıca yüz bini aşkın Ermenistan vatandaşının Türkiye’de çalışmalarına son vermelidir. Türkiye yolgeçen hanı değildir.

Türkiye Cumhuriyeti, kardeş Azerbaycan’a her türlü maddî ve manevi desteği vermeye devam etmelidir. Sivillere saldırarak yeni bir savaşın fitilini ateşleyen Ermenistan, bu saldırganlığının bedelini işgal ettiği Türk Karabağ’dan çekilerek ödemelidir.

Biden sürpriz yapmadı ki…

ABD başkanlık seçimi yaklaştıkça adayların beyanları da tartışılıyor. Türkiye’ye bakışta Trump ve Biden’ın görüşleri arasında farklar olması pek beklenmemelidir. Biden’ın sekiz ay önce verdiği beyanattan çok bugün Türkiye ile ilgili neler söylediği daha önceliklidir.

Dünya dengeleri değiştikten, soğuk harp şekil değiştirdikten sonra ABD’nin dostluk ve müttefiklik anlayışı tamamen millî çıkarları üzerine kuruludur. Yıllardır süren ABD politikası bize dostça yaklaşmadı ki; adaylar dost olabilsin. Önemli olan ABD ile ilişkilerde menfaatlerimiz arasında optimal bir noktayı bulabilmektir. Milletlerarası hukuka göre, kimin haklı olduğu ve insan hakları kavramları millî çıkarlara göre şekil alır.

Demokrasiye saygı, seçilmiş iktidarlara ve millî iradeye saygıdır. Ülkeleri hallaç pamuğu gibi atan, iktidarları çıkarları uğruna seçimsiz değiştirebilen, içişlerine pervasızca karışan, baskı kuran, çirkin pazarlıklar içine giren, değişik ülkelerde taşeron uşaklar ve işbirlikçiler bulan, sözde demokrasi mücahidi ABD’nin çirkin yüzü birçok yerde kendini göstermiştir. İşine gelen terör örgütlerini destekleyen ve kullanan, işi biteni yok edebilen, aslında demokrasi ve özgürlük düşmanı, millî devletlere saygısız, BM’yi ve NATO’yu istediği gibi kullanan terörist devlet, ABD başkanlık seçimine gidiyor. Her iki adayı da artık tanıyoruz. Biden’ın son küstahça verdiği beyanat dikkat çekicidir. Kendisi bir kısmı Kürt de olmayan bazılarını Ortadoğu’daki çıkarları için kullanmaya devam edeceğini, Türkiye’de iktidarı darbe ile değil; seçimle değiştirebileceğini iddia edebiliyor. Muhalefete tam destek verip yönetimi değiştireceğinden bahsediyor. Bu açıklama diplomatik nezakete uygun olmayan, saygısızca ve küstahça verilmiştir. Açık olarak Türkiye’nin millî bağımsızlığı, toprak bütünlüğü, demokrasisi hedef alınmıştır. Başta HDP hariç muhalefet partilerinin sesi daha da gür çıkmalı, hele yeni piyasaya çıkan bazı partilerin babalarından miras kalmış gibi ülkeyi açık artırmaya çıkarma çirkinliği bir tarafa bırakılmalı ve uygun üslupla bu dünya barışı için tehlikeli zat protesto edilmelidir.

Bizzat Sayın Cumhurbaşkanı, bölücü ve ırkçı terör örgütünün TBMM’deki temsilcisi olan parti dışındaki diğer parti liderlerini bir araya getirmeli, yıllardır süren kısır tartışmalar ve kayıkçı kavgası terkedilerek ortak güçlü bir açıklama yapılmalıdır.