Gökmen Kılıçoğlu

Tüm yazıları
...

Sudan sebepler

Henüz yazar hakkında detaylı bilgi verilmemiştir.

Gökmen Kılıçoğlu

1993 yılından bu yana 22 Mart Dünya Su Günü olarak kabul edilmiştir. BM, temiz su bulmanın giderek güçleşeceği öngörüsü ile bu konuya dair bir farkındalık oluşturmak istemiştir. İnsan hayatı için zaruri bir ihtiyaç olan tatlı suyun tüketimi, 20. yüzyılda dünya nüfusu üç katına çıktığından, %70 artmıştır. Stratejistler geleceğin savaşlarının su yüzünden çıkabileceğini ileri sürmekteler. Halen dünyanın birçok noktasında sudan kaynaklanan sorunlar yaşanmaktadır. Bu gün vesilesi ile Türk dünyasının önemli bir meselesine dikkat çekmek istedik.

Küresel ısınma, kirlenme ve nüfus patlaması dünya nüfusunun %11’inin temiz ve güvenli içme suyuna erişimini engellemiştir. 2025 yılına gelindiğinde, 1,8 milyar insanın su kıtlığı ile karşı karşıya kalabilme ihtimali vardır. Yetersiz su kaynakları, insan güvenliği ve bölgesel istikrar önemli tehdit unsurları oluşturmaktadır. Bununla birlikte, asıl tehlike sınır aşan suların ülkeler arasında kargaşa yaratmasıdır. Tatlı suların çoğunlukla bir devlet tarafından kontrol edilmemiş olması ve/veya tartışmasız olarak sahip olmaması nedeniyle etkin su yönetimi kolay değildir. Başka bir deyişle, su yönetimi problemi sınır aşan suların yönetimi sorunu olmaktadır.

Dünyada 276 sınır aşan nehir havzası, 200 sınır aşan akiferler(1) tespit edilmiş ve 148 ülke bir veya daha fazla sınır aşan nehir havzasına sahiptir. 39 ülke topraklarının %90’dan fazlası bir veya daha fazla sınır aşan nehir havzasında yer almaktadır. Yani, dünya nüfusunun yaklaşık %40’ı sınır aşan sulara dayanmaktadır. Bu nedenle, dünyadaki su yönetimi sorunu, bu tür uyuşmazlıkların tarafları olan ülkeler için güvenlik soruları gündeme getirmektedir.

Su sorununun yoğun yaşandığı ve bir ihtilaf konusu olduğu yerlerden biri Türkistan coğrafyasıdır. SSCB döneminde su kullanımının yoğun olduğu pamuk gibi tek tip ürün politikası ve suyun kötü kullanımı bölgeyi hem kuraklaştırmış ve çoraklaştırmış hem de insan sağlığını tehlikeye düşürecek kadar çevre sorunlarına yol açmıştır. Ayrıca bu dönemde sınır aşan sular üzerinde tek söz sahibi neredeyse SSCB iken şimdi bağımsızlıklarını kazanan Türk devletleri, su yönetimi üzerinde söz sahibi olmuşlardır. Moskova odaklı politikaların acı bakiyesi bu devletlerin aralarında sorunlar yaşanmasına sebep olmaktadır.

Sovyet döneminde, su kaynakları yönetimi, Su Kaynakları Bakanlığı tarafından merkezi olarak organize edilmiştir. Moskova, Türkistan’ın aşağı kıyıdaş Cumhuriyetlerinde pamuk yetiştirme kararı almış ve pamuk üretimi için zengin kaynaklar sağlamak üzere kontrol için Tacikistan ve Kırgızistan’da bulunan Ceyhan ve Seyhan nehirleri üzerinde barajlar ve kanallar kullanmıştır. Sovyetlerin önceliği pamuk olduğundan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın barajlarda depolanan sudan elektrik üretmesine izin vermemiştir. Bunun yerine, aşağı ülkeler (Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan) kışın Tacikistan ve Kırgızistan’a gaz ve kömür sağlaması görevini almışlardır. Aşağı akım ülkeler için pamuk üretimine verilen önem nedeniyle, Moskova’nın projeleri yalnızca devletlerarasında bir yukarı - aşağı akım bölümü yaratmakla kalmamış aynı zamanda pamuk üreten devletlerin tüm ekonomik faaliyetler için tamamen suya bağımlı olmasına neden olmuştur. Dahası, yukarı ülkeler elektrik enerjisi için aşağı ülkelere oldukça bağımlı hale gelmiştir. 1991 yılında SSCB çöktüğünde, Sovyet Cumhuriyetleri arasındaki daha önce merkezi olan su ve enerji paylaşımı anlaşmaları bozulmuştur. Kırgızistan ve Tacikistan ülkeleri elektrik üretimi için suyunu kullanmak isterken, aşağı ülkeler sulama suyuna ihtiyaç duymaktaydılar. O zamandan beri bu Cumhuriyetler bölgenin su kaynakları için rekabet etmektedirler. Su, bölgede gerginliğe yol açma potansiyeli nedeniyle alışılmadık bir güvenlik tehdidi olarak kabul edilmektedir.

Su yönetimi sorunu Türkistan’daki Aral gölüne akan en büyük nehirler olan Ceyhun ve Seyhun nehir havzalarında ortaya çıkmaktadır. Nehirlerin çoğu iç göllere akarak veya buharlaşma ile çölde kaybolmaktadır. Bu iki nehir Orta Asya’nın doğu dağlarından doğmakta ve suyunu çölün ortasında büyük bir terminal gölü olan Aral Gölü’ne boşaltırken sırasıyla Kara Kum ve Kızıl Kum çöllerinden geçmektedir. Ceyhun’un akışı yılda 73 kilometreküp ve Seyhun’un akışı ortalama yılda 37 kilometreküptür. Aral Gölü havzası, Türkmenistan, Kırgızistan, Tacikistan, Özbekistan, Kazakistan, İran ve Afganistan’a kadar uzanan yaklaşık 1,8 milyon kilometrekarelik alanı kapsamaktadır.

Ceyhun nehri batıdan Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Afganistan’a akmaktadır. Beş Türkistan Cumhuriyetinin dördünün paylaşmasına rağmen, nehir üzerindeki en büyük çatışma Özbekistan ve Tacikistan arasında, Rogun Barajı’nı inşa etmek projesinden dolayı çıkmıştır. Seyhan nehri, Kırgız dağlarından doğar ve Özbekistan’ın Fergana Vadisini, Tacikistan’ın kuzeybatıdan geçip Kazakistan boyunca akıp ve sonunda Aral Denizi’ne dökülür. 1990 yılına kadar, Sır Derya’nın temel işlevi, Özbekistan ve Kazakistan’ın sulama ekonomilerine su sağlamaktı. Bununla birlikte, Kırgızistan hükümeti bağımsızlıktan sonra Kırgızistan’daki enerji sıkıntısını durdurmak için bir adım atmaya karar vermiştir ve Kambarata Barajı-1’in 2010’da Kambarata Barajı-2’nin (Özbekistan ve Kırgızistan arasında işbirliğinde) hemen üstünde inşa edilmesi önermiştir. Barajlar özellikle aşağı kıyıdaş ülkeleri endişelendirmektedir.

Türkistan’da bazı durumlarda su yönetimi konusunda işbirliği çalışmaları yapılmaktadır. Özellikle Aral Denizi’nin karşılaştığı zorluklara karşı Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan ve Kırgızistan, Orta Asya Su Koordinasyonu için Devletler Arası Komisyonu kurmuşlardır ve denizlerin iyileşmesine yardımcı olmak için bütçelerinin % 1’ini vermeye söz vermişlerdir. Ancak, konu Seyhun ve Ceyhun’a geldiğinde, Türkistan Cumhuriyetleri arasındaki işbirliği ortamı ortadan kalkmaktadır. Almatı Anlaşması (1992), Nukus Bildirgesi (1995), Almatı Deklarasyonu (1997), Aşkabat Bildirgesi (1999) ve Duşanbe Deklarasyonu (2002), gibi iki sınır aşan nehirler üzerinde Cumhuriyetler arasında çok sayıda anlaşma, bildirim ve girişimler olmasına rağmen bölgedeki sorun devam etmektedir. Bölgesel ve uluslararası kuruluşlar, bağımsız izleme ve değerlendirme birimlerinin kurulmasıyla birlikte paylaşılan nehir havzalarında işbirliğini geliştirmeye yardımcı olabilmelerine rağmen bugüne kadar pek başarılı olamamıştır.

Bölgedeki su sorunlarının diğer bir boyutu su nakli ile ilgili altyapının, altyapı elementlerinin büyük çoğunluğunun eski ve yıpranmış olmasıdır. Eskimiş altyapı su sızmalarına ve kaybına neden olmaktadır. Özellikler sulama kanalları ve drenaj şebekeleri ile ilgili sorunlar çözümünü beklemektedirler.

Türk dünyasının karşısındaki en büyük zorluklardan biri çevre felaketleridir. Özellikle su konusundan kaynaklananlar için acil önlem alınması gereklidir. Bu konu üzerinde bilimsel, akademik çalışmalar artmalıdır.(2) Güney Azerbaycan’da yer alan Urmiye Gölü’nün durumu, Hazar Denizi’nin, Aral Gölü’nün, Seyhun ve Ceyhun nehirlerinin, Türkiye’deki önemli su havzalarının korunması ve iyileştirilmesi çalışmaları mutlaka Türk Cumhuriyetlerinin ve komşu ülkelerinin işbirliği içerisinde olmasını gerektirmektedir.

(1) Ekonomik olarak önemli miktarda suyu depolayabilen ve yeterince hızlı taşıyabilen (iletken) geçirimli jeolojik birimlerdir.

(2) Üniversitelerimizde bu konularda çalışmalar sevindiricidir. Bu yazıda da Kocaeli Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümünde Yrd. Doç. Dr. Buket Önal’ın danışmanlığında Özbekistanlı bir öğrenci Aygul Agayeva tarafından hazırlanan “Orta Asya’da Su Sorunu ve Sınır Aşan Sular Meselesi” başlıklı kıymetli yüksek lisans tezinden yoğun olarak yararlandık.