Alihan Limoncuoğlu

Tüm yazıları
...

PANDEMİ EKONOMİSİ

Henüz yazar hakkında detaylı bilgi verilmemiştir.

Alihan Limoncuoğlu

Çin Virüsü salgını dünyada iki yılı geçkin bir zamandır azgın bir şekilde toplumlara zarar vermeye devam ediyor. Korona virüsü salgını, dünya çapında dört buçuk milyondan fazla doğrulanmış vaka ve üç yüz binden fazla ölümle sonuçlanmıştır. Aynı zamanda, yaklaşan bir ekonomik kriz ve durgunluk korkularını da ateşledi. Sosyal mesafe, kendi kendine izolasyon ve seyahat kısıtlamaları, tüm ekonomik sektörlerde iş gücünün azalmasına yol açtı ve birçok işin kaybedilmesine sebep oldu. Okullar kapatıldı, bu da doğal olarak metalara ve mamul ürünlere olan ihtiyaç azaldı. Buna karşılık, tıbbî malzeme ihtiyacı önemli ölçüde artmıştır. Gıda sektörü de panik satın alma ve gıda ürünlerinin stoklanması nedeniyle artan taleple karşı karşıyadır. Küresel Çin Virüsü salgınının ekonomik zararının rakamsal olarak tam ne kadar olacağını söylemenin bir yolu olmasa da iktisatçılar ve finansçılar arasında küresel ekonomi üzerinde ciddî olumsuz etkileri olacağı konusunda yaygın bir ortak konu mevcut. Uzmanların ilk yorumları virüsün küresel bir salgın haline gelmesi durumunda, birçok büyük ekonominin 2020’ye göre gayri safi yurtiçi hasılalarının (GSYİH) en az yüzde 2,9’unu kaybedeceğini tahmin etmekteydi. Bu tahmin sonradan yüzde 4,5’lik bir GSYİH kaybı olarak yeniden hesaplandı ve ilk tahminlerin iyimser olduğunu kanıtlamış oldu. Bunu daha da açmak gerekirse küresel GSYİH’nın 2019’da yaklaşık 87,55 trilyon ABD doları olduğu tahmin edilmektedir, yani ekonomik büyümede yüzde 4,5’lik bir düşüş, neredeyse dört trilyon Amerikan doları kayıp ekonomik çıktı anlamına geliyor.

Türkiye, iktisadi olarak 2001 krizinden sonra toparlanmış, 2000’li yılların sonuna kadar ekonomik yönden genişlemiştir. DSP-MHP-ANAP hükümetinin aldığı kararlar ve bu kararların sonraki AK Parti hükümetleri tarafından uygulanması ile belki de Cumhuriyet tarihinin iktisadi manada nadir başarılı zamanlarından birini yaşamıştı. Bununla birlikte, son on yılda, ekonomik kırılganlıklar ile birlikte bugüne kadar kaydedilen iktisadi ilerlemenin hatırı sayılır bir kısmını tersine çevirme riski taşıyan gelişmeler yaşanmıştı. Genel makroekonomik tablo, artan enflasyon ve işsizlik, daralan yatırım, artan kurumsal ve finansal sektör zayıflıkları ve düzeltici politika eylemleri ve reformlarının düzensiz uygulanması göz önüne alındığında daha savunmasız ve belirsiz bir hal almıştır. Özellikle Suriye kaynaklı olarak Ortadoğu’da devam eden jeopolitik gerilimler Türk ekonomisini tartışmasız bir şekilde kötü etkilemiştir. Çin virüsü süreci toplumdaki bazı ayrımları da derinleştirmiş, genç işsizliğini ve yoksulluk oranını arttırmıştır. İktisadi eşitsizlik de tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de artmıştır. Korona virüsü Türkiye için ciddi olumsuz sonuçlara yol açması ve ekonomik ve sosyal kazanımları daha da zayıflatması beklenmektedir.

Bütün bunların üstüne gelen Suriyeli akını Türk Milletini iktisadi olarak ciddi manada sarsmıştır. Sayısı tam kesin olmamakla birlikte 5 milyonun üzerinde olduğu tahmin edilen sayıları ile kaçak çalışma, vergisiz iş yeri açma gibi birçok faaliyette bulunanları da mevcut bu Suriyelilerin ve de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının iktisadi olarak ciddi manada zarar görmesine sebep vermişlerdir.

Özellikle bu kapanma süreçlerinde esnaf büyük darbeler almış, kiraları, borçları ödeyemez olmuş, bir de buna inat gibi hekimlerin televizyona çıkıp bu önlemler yetersiz daha da sert olmalı gibi yorumlarda bulunması bu durumu iyice içinden çıkılmaz bir hale getirmiştir. Sadece tıbbi durumu gözetip, sosyolojik, psikolojik ve de iktisadi durumu hiç önemsemeyen bu uzmanların sıklıkla kendileriyle çeliştiğini veya örneğin bazılarının tavuk gribinde ülkedeki tüm kanatlı hayvanların telef edilmesi gibi akla mantığa sığmayacak uygulamalar önerdikleri ortaya çıkmıştır.

Netice itibariyle, Türkiye birçok değişik sebepten ekonomik olarak ciddi bir darboğazdan geçiyor. Bu durum hızlı bir şekilde düzeltilmediği süreçte toplumda ciddi manada sosyolojik, psikolojik ve siyasi sıkıntılar oluşacaktır. Umarım hükümetteki yöneticiler de iktisadî durumun ne kadar sıkıntılı olduğunun farkındadır.