Sakin Öner

Tüm yazıları
...

CUMHURİYETİ 1921 ANAYASASI RUHUYLA TAÇLANDIRMANIN ŞİFRELERİ

İletişim: sakinoner@hotmail.com

Sakin Öner

Anayasa, bir devletin yönetim biçimini ve egemenlik haklarının kullanım yetkisinin kimde olduğunu belirleyen en geniş toplumsal sözleşmedir. Toplumumuzun, 1876 yılındaki Kanun-i Esasi ile başlayan 1921, 1924, 1961 ve 1982 Anayasaları ile devam eden 145 yıllık bir Anayasa serüveni vardır. Son günlerde Cumhurbaşkanı, hukuk reformu ile yeni bir Anayasa’nın yapılmasından bahsetti. Yeni anayasa konusunda da Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ‘yeni bir toplumsal sözleşme’nin “1921 Anayasası ruhuyla” taçlanacağına inandıklarını söyledi, AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan, “1921 Anayasası’na dayalı yeniden kuruluş anayasası yapacağız” dedi.

Yeni bir anayasanın yapılması için çok önemli bir toplumsal değişimin olması gerekir. Dikkat ederseniz; ilk anayasa 1876 yılındaki Kanun-i Esasi, I. Meşrutiyet’in ilânı üzerine hazırlanmıştır. 1921 Anayasası, Mütareke döneminde payitaht olan İstanbul’un işgali üzerine kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin anayasasıdır. Hâkimiyet 1921 Anayasası ile ülke yönetimi “payitaht” İstanbul’dan “başkent” Ankara’ya geçmiştir. 1924 Anayasası,  1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasasıdır. 1961 Anayasası, 27 Mayıs 1960 İhtilâli üzerine kurulan Kurucu Meclis tarafından hazırlanmıştır. 1982 Anayasası, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra kurulan Danışma Meclisi tarafından hazırlanmıştır. 1982 Anayasası, son 40 yılda 184 değişiklik geçirmiştir. Böylece bu anayasanın üçte ikisi değişmiştir. 16 Nisan 2017’de yapılan son değişiklikle “Başkanlık sistemine” geçilmiştir.

Şimdi şu sorular aklıma geldi: Ne oldu da yeni bir anayasa yapma ihtiyacı doğdu? Neden “yeniden kuruluş anayasası” yapıyoruz? Türkiye Cumhuriyeti yeniden mi kuruluyor? Son sorum da şu: Neden başka bir anayasa değil de 1921 Anayasası ruhu? Şimdi soruları tek tek cevaplandırmaya çalışalım. Siyasi iktidar değişmedi, 19 yıldır iktidarda. Bu yüzden “Yeni Anayasa”yı gerektirecek büyük bir değişiklik yok. Fakat İki yıl sonra cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimleri var. “Yeni Anayasa” ancak yeni seçimde kullanılacak bir politika malzemesi olabilir. “Neden başka bir anayasa değil de 1921 Anayasası ruhu?” sorusunun cevabını da arayalım.

1921 Anayasası ruhu tektir. Birinci maddesinde belirtildiği gibi “Hâkimiyet bilâ kaydü şart milletindir. İdare usulü halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir.” Yani hâkimiyet, padişahtan millete geçmiştir. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Millet egemenliği devam ettiğine göre, aranan ruh bu değildir. Her şeyden önce o tarihte Osmanlı devleti devam ediyordu. 1921 Anayasası, 20 Ocak 1921’de İstiklâl Harbi devam ederken, Anadolu’da kurulmakta olan yeni millî devletin teşkilatlanmasıyla sınırlı bir anayasadır. Bu yüzden adı “Kanunu Esasi” değil, “Teşkilat-ı Esasiye Kanunu”dur. 1921 Anayasası, diğer konuları düzenlememekle bunları Osmanlı anayasası olan Kanunu Esasi’ye bırakmıştı. Merhum Bülent Tanör, Osmanlı Türk Anayasa Gelişmeleri adlı kitabında 1921-1923 dönemini “iki anayasalılık” olarak tanımlamıştır.

1921 Anayasası, Millî Mücadele’nin zorlukları ve şartlarından doğmuştur. 1921 yılında Kuvayı Milliyeciler sadece dış cephe ile değil, aynı zamanda iç savaşla da uğraşmışlardır. Bu anayasanın kabulünden sonra, İstiklâl Harbi 9 Eylül 1922’de zafere kavuşmuştur. 1 Kasım 1922’de saltanat, Meclis kararıyla kaldırılmış, daha sonra seçimlere gidilmiş, yeni meclis 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’i ilan etmiştir. 3 Mart 1924’te Halifelik kaldırılmış, ardından da 1924 Anayasası TBMM tarafından üçte iki çoğunlukla kabul edilmiştir.

O zaman “1921 Anayasası ruhu”nu aramaya devam edelim. 1921 Anayasası’nda bugünkü anayasadan farklı bakalım neler vardı.

1- İdare usulü, halkın kendisini bizzat idare esasına dayanır. Aslında bu Cumhuriyet’e giden yolda atılmış ilk adımdır. Türkiye Cumhuriyeti, köken ve mezhep zihniyetini terk eden temel yurttaşlık esası üzerine kurulmuştur.

2- “Türkiye Devleti” ilkesi (Türk Devleti değil) kabul edilmiştir.

3- Kesin Kuvvetler Birliği ilkesi, bütün erklerin Meclis’te toplanması kabul edilmiştir. Bütün kuvvet mecliste toplanmıştır.

4- 1921 Anayasası’nın 2. maddesine göre, “Türkiye Devletinin dini, İslâmdır.” 1924 Anayasası’nda da bulunan bu madde, 10 Nisan 1928’de yapılan bir değişiklikle çıkarılmıştır. 5 Şubat 1937’de yapılan bir değişiklikle “Laiklik” maddesi anayasaya girmiştir.

5- Yerinden yönetim ilkeleri kabul edilmiştir. 11. madde illere “muhtariyet” (özerklik) vermektedir. Burada muhtariyetlerden kastedilen siyasi özerklik değil, yerel yönetimlerde serbestliktir. Belediyelerde belediye meclisi, illerde il genel meclisi üyelerinin seçimle göreve gelmesidir.

Şimdi yürürlükteki 1982 Anayasası’na bir göz atalım. Bu anayasa 1982 yılında yüzde 93 halk oyuyla kabul edilmiştir.  Bu anayasanın ilk üç maddesinde (Devletin şekli/Cumhuriyetin nitelikleri/ Devletin bütünlüğü, Resmî dili, bayrağı, milli marşı ve başkenti) belirtilmiştir. Buna göre;

Madde 1 – Türkiye Devleti bir cumhuriyettir.

Madde 2 – Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.

Madde 3 – Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı “İstiklal Marşı”dır. Başkenti Ankara’dır.

1982 Anayasası’nın 4. Maddesi ise (Değiştirilemeyecek hükümler) başlığını taşımakta olup “Anayasanın 1’inci maddesindeki devletin şeklinin cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2’nci maddesindeki cumhuriyetin nitelikleri ve 3’üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez” denilmektedir.

Şimdi 1982 Anayasası’nın ilk dört maddesi değiştirilemeyeceğine göre 1921 Anayasası’nın hangi madde veya maddelerine göre yeni bir anayasa yapacağız? 1921 Anayasası, 23 maddeden ibaret olup halk egemenliğine ve kuvvetler birliğine ve dayanan bir meclis hükümetini esas almıştır. Son yapılan referandumla “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmiştir. Bu sistem ile Anayasanın ilk 4 maddesinin mevcut siyasi iktidarın kırmızı çizgisi olduğu açıklanmıştır.

Bu durumda geriye iki farklı madde kalıyor. Birincisi; 1921 Anayasası’nın 2. Maddesinde belirtilen “Türkiye Devletinin dini, İslam’dır” hükmüdür. Fakat 1982 Anayasası’nın ilk dört maddesi değiştirilemeyecek 2. Maddesinde “laiklik” ilkesi kabul edildiğine göre 1921 Anayasası’ndaki bu hüküm yeni anayasaya konulamayacaktır. Ama “Devletin dini İslam’dır” maddesi, laikliği (dinsizlik) olarak anlayan İslami hassasiyetleri yüksek bazı kesimleri oldukça cezbedecektir. Bu maddenin tartışılmasının oldukça getirisi olabilir ama milli birliğe zarar verir.

İkincisi; o zaman geriye 1921 Anayasası’nın yerel yönetimlere özerklik maddesi kalıyor. Tabii özerklik ile ilgili bu madde gündeme gelirse, yıllardır gizli gizli bu özlemi ifade eden HDP ve seçmenlerince olumlu karşılanacak ve bu konuyu gündeme getiren iktidara bir yakınlık duymasına yol açacaktır. Ama bu da 1982 Anayasası’nın değiştirilemeyecek 3’üncü maddesindeki (Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür) hükmüne takılacaktır.

Sonuç olarak soruyorum; nereden çıktı bu “yeni anayasa” ve “1921 Anayasası ruhu”? Bence bu siyasi bir meseledir ve açılacak yeni bir siyasi kampanyanın malzemesidir. Bu tartışma belki siyasi açıdan biraz rant getirebilir ama bu kadar iç ve dış sorunun sarmalında olan ülkemizde milletimizin milli birlik ve beraberliğine zarar verecektir.