Sakin Öner

Tüm yazıları
...

Halkçı ve Millî Edebiyatın Öncüsü Ahmet Midhat Efendi (1844-1912) - 2

İletişim: sakinoner@hotmail.com

Sakin Öner

“Halkın Türkçesini millet dili” yapmayı teklif eden ve dilin sadeleşmesi konusunda ciddi teklifler getiren Ahmet Midhat Efendi’nin, samimi Türkçeciliği,  onun Avrupa Âdâb-ı Muaşereti yahut Alafranga isimli kitabının mukaddimesinden alınan şu bölümde açıkça görülmektedir.(1)

 

“Alafranga!... Otuz kırk seneden beri bu kelimenin ziyaret etmediği ağız mı kalmıştır? Her ağızdan olur olmaz münasebetler üzerine bir “alafranga” sözüdür çıkar. Bazen bu sözün kuvveti bir hükm-i kat’î derecesine varır. “Alafranga imiş!...” Artık buna kim itiraz edebilir? Ya acaba bu sözün asıl mânâsı ne olduğunu kaç kişi bilerek söyler? Bir zamandan beri “şık” kelimesi dahi hemen her derecelerde taammüm etmişse de onun da ne olduğunu bilerek istimal edenler hakikaten enderdirler. Öyle olmasa bu kelime hakikat-i halde kelimât-i medhiyeden iken zem makamında istimal olunmazdı. ‘Şık’ kelimesinin mânâsı yaptığı şeyi gayet zarif yapmakta mahareti teslim edilmiş sanâtkar demektir. Badehu ne yapsa, ne telebbüs etse kendisine yakıştıran adama dahi ıtlak olunmuştur ki, ilk mânâsına göre, bizce mukabili, ‘hezar-fen’ ve ‘çîre-dest’ ve ikinci mânâsına göre dahi bizce mukabili “titiz” ve “yosma” kelimeleri olmak lâzım gelir. Halbuki şık kelimesini istimal edenlerimiz süslü, cebi delik, yılışık bir adam mânâsına istimal ediyorlar. Hele “alafranga” tabirinin delâlet etmesi lâzım gelen usul ve âdâb-ı muaşeret-i Avrupaîyeden ne kadar gafil olduğumuz düşünülse hakikaten istiğrab olunur. Avrupa yanı başımızda bulunmak şöyle dursun, âdeta Avrupa bizim içimizdedir. Biz dahi Avrupa kıt’asındayız. Hele şehrimizde birkaç yüz bin Avrupalı vardır da, usul ve âdâb-ı maişetlerinden haberdar değiliz Onlar dahi bizim âdâb ve usul-i maişetimizden bi-hakkın haberdar değillerdir ya. Lâkin bizde her şeyi onlara taklide heves görülüyor. Bilmediğimiz şeyleri taklitteki hevesimiz dahi ekseriya alafranganın gayr-ı matbu ve gayr-ı müstahsen olan cihetlerini taklide ve makul ve memduh olan şeylerini gafletle ihmâle sevkeyliyor.”.

 

Prof. Dr. Yusuf Akçura, Ahmet Midhat Efendi’nin, “Dilinde, üslubunda fiilen en çok Türkçülük eden ve bu mesleğinde asla şaşırıp sürçmeyen ilk Osmanlı yazarı” olduğunu belirtmiş ve onun Türkçülüğü hakkındaki düşüncelerini şöyle açıklamıştır:

 

“Milliyet fikrinin unsurlarından birisi de halkçılık “demokratlık”tır. O zamanlar yapı ve üslûb demokratlığında Midhat Efendi ile yarışmaya girip, onu geçecek hangi yazarımız vardır? Midhat Efendi Kemal ve arkadaşlarından daha fazla açıklıkla Avrupa medeniyetinde en önemli yerlerden birini tutan milliyet fikrini anlamıştır. Bu anlayış diğer bazı faktörlerle beraber, Midhat’ı halka, muhitimizin nankör bir deyimiyle “avama”, daha doğrusu Türkçülüğe sevk etti. Bugünkü Avrupa medeniyetinin ruhu, ilim ve marifeti, sanayi ve edebiyatı demokratiktir. Ahmet Midhat Efendi, işte asıl bu ruhu keşfetmişti ve bütün hayatını keşfettiği bu esasın tatbikine sarf etti.”(2)

 

MUHTEVADA DA HALKÇI VE MİLLİYETÇİYDİ

 

Ahmet Midhat Efendi’nin gözünde “bir millet-i cedidiye-yi Osmaniye” vardır. “Osmanlılık fiilen hükümdar bulunan padişaha tabiiyeti mensubiyet-i aslîye-yi siyasiye bilmekten ibarettir.” Bu mensubiyet için hangi dilde, hangi mezhepte bulunulursa bulunulsun, hiç beis yoktur.(3) Fakat zaman içinde meydana gelen olayların “Osmanlıcılık” siyasetini yavaş yavaş geçersiz kılması üzerine Midhat Efendi, II. Abdülhamit döneminin ortalarına doğru İslâmcılık ve Türkçülük fikrine temayül etmiştir. 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında ilmî Türkçülük yapan Necip Âsım Bey, Yusuf Akçura’ya gönderdiği tercüme-i hâl mektubunda “Ahmet Midhat Efendi ile onun yanında görüştüğüm Veled Çelebi’yi Türkçü ettim.” demiştir. Akçura, II. Meşrutiyet ihtilalinden bir müddet sonra kendisiyle ilk tanıştığında “Midhat Efendi’yi “ Hâce-yi evvelimizi pedegoji, dil, tarih, ilâhiyat ve siyaset sahalarında tamamen Türkçü bulmuştum” demektedir.(4)

 

Ahmet Midhat Efendi’nin bazı yazılarında Türkçü tavrını oldukça ileri götürerek Türk dünyasının birliğini savunduğunu görüyoruz. Ahmet Metin ve Şirzat romanında tamamen Türkçü bir tavır sergileyen yazar, “Türk kavminin tarihinin Osmanlılar veya Selçuklularla başlatılamayacağını, İslâmiyetten önce de Türklerin dünya tarihinde çok önemli bir yere sahip bulunduklarını ve hatta medeniyet-i Çiniyenin Türkler tarafından tesis edilmiş olduğunu” ileri sürmüş ve Ahmet Metin’i modern anlamıyla tam bir Türk Milliyetçisi olarak kişileştirmiştir.”(5) Orhan Okay da Ahmet Midhat Efendi’nin bu tavrı konusunda şu yorumu yapmaktadır: “Bu şekilde gerek tarihimizin menşeinin Osmanlı ve Selçuklulardan çok evveline dayanması düşüncesi, gerekse Osmanlı cemaati fikrinden ziyade Türk ırkı esasına dayanan bir milliyetçilik şuuru Ahmet Midhat Efendi için yeni ve oldukça yabancı görünen düşüncelerdir.”(6)

 

Ahmet Midhat Efendi, Türk dünyasına ilgisini sadece yazılarında ve eserlerinde göstermemiş, ayrıca Türk dünyasından Türkiye’ye gelen fikir ve mücadele adamlarıyla da sürekli temas halinde olmuştur. Özellikle Türk dünyasında “Dilde, fikirde, işte birliği savunan” İsmail Gaspıralı’nın faaliyetlerini yakından takip ve takdir etmiştir. Bu konuda Tarik’te yayımlanan “Biz Nereliyiz? Asyalı mı, Avrupalı mı?” başlıklı yazıda, Avrupalılığın coğrafya ile tarif edilemeyeceğini, zihniyetle ilgili olduğunu, hiç Avrupa’da yaşamadığı bazı kişilerin zihniyet olarak Avrupalı olabileceğini belirtmiş ve bu konuda İsmail Gaspıralı’yı örnek göstermiştir.(7)

 

Ahmet Midhat Efendi yine Tarik’te yayımlanan ‘Muharririn Teşekkürat-ı Minnetdaranesi’ başlıklı yazısında, Osmanlı devletini hem Türk dünyası, hem de İslâm dünyası için bir eğitim merkezi olarak gördüğünü, buralardan gelen öğrenciler için Avrupalının biz olduğumuzu belirtmiş ve Gaspıralı İsmail’in Rusya Müslümanlarına yönelik başlattığı yeni maarif seferberliğinden övgüyle bahsetmiştir.(8)  

 

  Ahmet Midhat Efendi, Avrupa Âdâb-ı Muaşereti yahut Alafranga, İstanbul 1312,s.2

2 Akçuraoğlu Yusuf; Ahmed Mithad Efendi, Türk Yurdu, c. 3, s170

3 Ahmet Midhad Efendi, Üss-i İnkılab, Takvimhane-yi Âmire, İstanbul,1294 (1878) s.10-13

4 Yusuf Akçura, Türkçülük, s.78-79

5 Mehmet Kaplan, Kültür ve Dil, s. 121-122

6 Kenan Akyüz, Modern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri, İnkılap Kitabevi,İstanbul 1990, s.74

7 Orhan Okay, Batı Medeniyeti Karşısnda Ahmet Midhat Efendi, Atatürk Üniversitesi Yayını, Ankara 1975, s. 34

8 Orhan Okay, a.g.e., s. 35