Sakin Öner

Tüm yazıları
...

II. Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e Türk Milliyetçiliği-7

İletişim: sakinoner@hotmail.com

Sakin Öner

2. II. Meşrutiyet Dönemi Türk Milliyetçiliğinin Önemli Şahsiyetleri

2.1. Dönemin milliyetçi şahsiyetlerine genel bakış

2.1.2. Mehmet Emin Yurdakul

Mehmet Emin Yurdakul, Türk Milliyetçiliği tarihinin en önemli şahsiyetlerinden biridir. Daha 28 yaşında 1897 yılında, Osmanlı-Rus Savaşı münasebetiyle yazdığı ve Selanik’teki Asır Gazetesi’nde yayımlanan “Cenge Giderken” başlıklı şiirindeki “Ben bir Türk’üm dinim, cinsim uludur” mısrasıyla “Türk Şairi” unvanını kazanmıştır. Bir taraftan çeşitli devlet kademelerinde görev yapmış, bir taraftan Millî Edebiyat’ın oluşmasına ve gelişmesine katkıda bulunmuş, bir taraftan de Türkçülük davasının başarısı için teşkilâtlanmasında öncülük etmiştir.

Mehmet Emin Yurdakul, Türk Edebiyatı tarihinde Millî Edebiyat akımının ilk öncülerindendir. Bu konuda ilk adımı, “Anadolu’dan Bir Ses yahut Cenge Giderken” adlı şiiriyle atmıştır. Mehmet Emin, İstanbul Zekeriyaköy’deki bir balıkçı ailenin çocuğudur. Bu halk çocuğu edebî zevkini, küçük yaşta babasından dinlediği halk hikâyelerinden almıştır. Milliyetçi duygularının oluşmasında aile çevresinin etkisini şöyle açıklamıştır: “Ben İstanbul lehçesini anamdan, babamdan, sonra Anadolu lehçesini karımdan öğrendim; onun saf ve asil ruhunun kaynaklarından Türklük aşkının kevserini içtim.”(1)

Mehmet Emin’in milliyetçi olmasında en büyük etki, Şeyh Cemâleddîn-i Efgani’ye aittir. 1892’de İstanbul’a gelen Efgani’nin sohbetlerine katılmış, bazı fikirlerinden istifade etmiş ve “Beni o yoğurmuştur” ifadesini kullanmıştır. Şeyh Cemaleddin Efgani Afganistan’da doğmuş, İlahiyat, Matematik ve Tabii Bilimler okumuş, XIX. Yüzyılın Türk dünyasında etkili olmuş bir Türk-İslam filozofudur.

Batı emperyalizmine karşı mücadele eden Efgani’ye göre, İslam dünyası tamamiyle geri durumdadır. Reformist görüşlere sahip olan Efgani, müslümanlığı içinde bulunduğu taassuptan kurtarmaya çalışmıştır. Bu kötü durumdan kurtuluşun yolunu, İslam ümmetine mensup olan milletlerin ayrı ayrı millî kimlik ve benliklerine kavuşup kalkınmasında bundan sonra da birlikte hareket etmelerinde görmüştür. Hakkında çok farklı kanaatler bulunan Efgâni, dönemin Osmanlı aydınları üzerinde büyük etki bırakmıştır.

Mehmet Emin Yurdakul’un üç cephesi vardır: Edebiyat adamlığı, Dava adamlığı, Devlet ve siyaset adamlığı. Türk Milliyetçiliği tarihi üzerinde yaptığımız bu çalışmada “Edebiyat adamlığı” ve “Dava adamlığı” üzerinde duracağız.

Edebiyat adamlığı

Mehmet Emin Yurdakul, Servet-i Fünûn şiirinin en güçlü döneminde, 1898’de yayımladığı “Türkçe Şiirler” adlı şiir mecmuasıyla daha 10 yıl öncesinden milli şiir ahenginin öncülüğünü yapmıştır. Şiir yazmaya başlamadan önce hangi yönde yazacağını düşünmüş ve “Gözleri ilk açıldığında bir balıkçı evinin isli çatılarına ilişen ve ninesinin söylediği ninnileri dalgaların uğultuları boğan bir balıkçı oğluna, bir halk evlâdına nasıl yazmak yaraşırsa işte öyle yazmalıyım” demiştir.

Mehmet Emin, şiirlerinde herkesin anlayabileceği sade ve duru bir halk Türkçesi kullanmıştır. O şiir dilinin ne olması gerektiğini şiirlerinde de ortaya koymuştur. “Türk Dili” adlı şiirinde Türkçenin önemini ve zenginliğini şöyle ifade ediyor:

Ey güzel dil, bir coşkun ırmağısın sen yurdumun;

Senin meçhûl günleri naklediyor kumsalların,

Benim ölmez ırkıma bir ebedi vatansın sen;

Hayat susar, lâkin sen umman gibi çağıldarsın

Onun dil konusundaki hassasiyetini “Irkımın Türküsü” başlıklı şiirinde de açıkça görüyoruz:

Bakın, bizim öz Türkçemiz ne hoş dil!

Onun her bir nağmesi,

Gökten gelen hitap gibi saf sesi

Ne bülbüle, ne tutuya(2) eş değil.

Millî Edebiyat Akımının mimarlarından Ömer Seyfettin “Mehmet Emin” adlı şiirinde onun Türk diline verdiği değeri ve yeniden dirilişine yaptığı katkıyı şöyle dile getirmiştir.

Türk güneşi batıyorken / Nurlar saçtın kaleminden.

İlk önce sen Türkçe yazdın, / Gafletlere mezar kazdın!

Kıymet verdin Türk diline, / Can getirdin Türk iline!

Sen dirilttin bu milleti, / Sen olmasan bitmiş idi!

Mehmet Emin şiire başladığı günden itibaren, milli ölçümüz hece vezni ve milli dilimiz olan Türkçe ile şiirler yazmıştır. Şiirleri teknik ve estetik yönden başarılı bulunmaz. Fakat sade dili, samimiyeti, coşkusu ve millî duyguları ile temayüz etmiştir. Şiiri, sanat ve lirizm vasıtası değil, millî edebiyata dönüşün ve halka dokunuşun bir vasıtası olarak kullanmıştır. “Şiir güzellik için olmakla birlikte iyilik içindir de...” diyen şair, sanatın gayesinin güzellik yanında millî fayda temin etmek olduğunu belirtmiştir. Bu yüzden daha çok, didaktik (öğretici) şiirler yazmıştır. Hayatın dağınıklığı, sosyal kuruluşlardaki çözülme ve memleketi saran tehlikelerden millî değerlere dönmekle kurtulmanın mümkün olduğunu savunmuştur.

Kendisine şiirden ne anladığı sorulduğunda şöyle cevap vermiştir: “Ben eski edebiyattan iki yolda ayrıldım. Birincisi yazış, ikincisi vezindir. Yazışla onlarla birleşemedim. Çünkü umum Türklere karşı şimdiye kadar geciken bu işi ancak bu yolda yazarsam görebileceğim. Onlarla vezinde ayrıldım. Çünkü bu yolda yazılan şiirleri parmak hesabından başka bir yolda söylemeye dil dönmüyor. Ahalinin düşüncelerini kendi beyninde, duygularını kendi yüreğinde duyan ve o câhil ana baba arasında eline alıp okumak için uzanmış bir el ve zaaf-ı ruhuna kuvvet vermek için karşısında bir kuvvet göremeyen avam evlâdına nasıl yazı yazmak yaraşırsa işte öyle… bir Türk’e nasıl yazmak lazım gelirse işte öyle. … Eğer Luther İncil’i millî dil olan Almancaya tercüme etmeseydi halkın düşünme alışkanlıkları olacak mıydı?”

Millî Şairimiz inandığı değerler uğruna asla taviz vermemiş, vatan sevgisini daima ön planda tutmuştur. Şiirlerinde ele aldığı başlıca konular şunlardır: Türkçülük, milliyetçilik, halkçılık, Türklük, Turan, Türk Dili, Yurt ve Anadolu, Millî Mücadele, savaş, vatan sevgisi, din, özgürlük, aile, insan, köy ve orman, çevre, iş ve sanat, şiir. Mehmet Emin, Cumhuriyet’ten sonraki yıllarda ortaya çıkan memleketçi edebiyatın oluşmasına da öncülük yapmıştır. Bu dönemdeki eserlerinde inkılâpçılık ve inkılâplar yoğun olarak işlenmiştir.

Mehmet Emin, halka ait bir dille, onun anlayacağı bir anlatım düzeni içinde şiire yönelmiştir. Milliyetçi olduğu kadar halkçıdır da. Şiirlerinde özellikle toplumun dar gelirli yoksul insanlarının sorunlarını dile getirmiştir. O, şairleri halkın duygularının, düşüncelerinin, vicdanının sesi olduğunu düşünmüş ve “Türk Sazı” adlı eserindeki “Bırak Beni Haykırayım” başlıklı şiirinde bu görüşünü şöyle dile getirmiştir:

Ben en hakîr bir insanı kardeş sayan bir rûhum;

Bende esîr yaratmayan bir Tanrı’ya îman var;

Paçavralar altındaki yoksul beni yaralar;

Bırak beni haykırayım, susarsam sen mâtem et;

Unutma ki şâirleri haykırmayan bir millet,

Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir

Millî Şair, “Türk Sazı”  adlı eserini, 1913-14 döneminde Balkan Savaşı yenilgisi ve I. Dünya Savaşı öncesi sıcak gerilimlerin yaşandığı anlarda yayınlayarak millî ruh ve heyecanı canlı tutmaya çalışmıştır.

Dava adamlığı

Mehmet Emin Yurdakul, Osmanlıcılık, İslâmcılık ve Batıcılık akımlarına karşı Türkçülük akımını savunmuştur. Bir taraftan şiir ve nesirleri ile Millî Edebiyat’ın oluşmasına katkıda bulunurken, diğer taraftan da Türkçülük teşkilatların ve yayın organlarının kurulmasına öncülük etmiştir.

Resmî kuruluşu bir yıl sonra gerçekleşen, ancak fiilen 3 Temmuz 1911’de kurulan Türk Ocağı derneğinin geçici idare heyeti başkanlığına seçilmiştir. Türk Ocakları’nın 1 numaralı resmi kurucusu ve üyesidir. Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Ahmet Ağaoğlu, Yusuf Akçura gibi döneminin ünlü Türkçüleri ile Türk Yurdu dergisini 18 Ağustos 1911’de kurmuştur. 17 Aralık 1914’te “Türkler’in ilk büyük millî şairi” tanıtımıyla Türk Ocağı tarafından adına büyük bir tören düzenlenmiştir. Halide Edip (Adıvar), Ziya Gökalp, Hamdullah Suphi (Tanrıöver), Fuat Köprülü ile Hars ve İlim Heyeti üyeleri,  Dr. Adnan Adıvar ve Yusuf Akçura ile Millî Türk Fırkası’nın kurucuları arasında yer almıştır. Ünlü Sultanahmet Mitingi’nde işgalcileri lanetleyen konuşmacılardan biri de Mehmet Emin Yurdakul’dur. Çanakkale Zaferi sonrasında kurulan Edebî Heyet ile birlikte savaş alanına gitmiş ve askerin maneviyatını yükselten konuşmalar yapmıştır.

Mehmet Emin, İngilizlerin Türk Ocağı’nı işgalinin hemen ardından yaptığı bir konuşmada Türk Gençlerini yeniden bir büyük mücadeleye çağırmıştır: “Ey genç, bak senin ocağın, bugün de seni çağırıyor. Onun millî ruhu sana bugün de başka bir mücadele yolu gösteriyor. Yakılmış, yıkılmış, harap fakir vatanımızın hasretini çekiyoruz. Burada gençler baş başa vermiştir. Siyasi sınırlarıyla, dağlarıyla, dereleriyle değil, feyzi ile ümranı ile kalemi il sanatı ile yeni bir vatan çizip ortaya çıkaracağız. Biz ocağımızın mihrabı önünde bunun için toplandık, bunun için and içtik. Ocağın içinde gözlerin görmediği, fakat ruhların sezdiği bir fikir mihrabı vardır.”

Mütarekenin ardından İstanbul’un işgali üzerine Yusuf Akçura ile birlikte Millî Mücadele’ye katılan Mehmet Emin, halka ve orduya moral verici konuşmalar yapmak için Nisan 1921’de Mehmet Âkif (Ersoy) ve Samih Rifat’la birlikte Anadolu’ya gitmek üzere yola çıkmıştır. İnebolu’ya geldiğinde, 1 Nisan 1921’de Mustafa Kemal’den bir telgraf almıştır: “Türk milliyetperverliğinin ilahî mübeşşiri olan şiirleriniz mücahedemizin ruh-i hamasetine ufk-i tulû olmuştur. Teşriflerinizden duyduğum memnuniyeti beyan ile sizi milletimizin mübarek babası olarak selamlarım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi M. Kemal”. Ankara’da Atatürk tarafından ilgiyle karşılanan millî şair Antalya, Adana ve İzmir yörelerinde dolaşarak halkın ve ordunun manevi gücünü arttırıcı konuşmalar yapmıştır.

Cumhuriyet’in ilân edildiği 1923’ten vefat ettiği 1944 yılına kadar beş dönem Şebinkarahisar, Urfa ve İstanbul milletvekili olarak hizmet etmiştir. Türk Ocağı’nın ilk Genel Başkanlığı şerefini de taşıyan Mehmet Emin Yurdakul, ölünceye kadar, Türk milliyetçiliği ülküsünü sarsılmaz bir inançla yaşamaya ve yaymaya devam etmiştir.         Yüzyıllardır ihmal edilen Türk dili ve Türk kimliği konusunda edebî ve fikrî eserleri, Türkçü teşkilâtların kurulması, Türkçe ve Türklük şuurunun kurumsallaşması çalışmalarıyla millî devletin inşasına çok büyük katkılar sağlamıştır.

(Devam edecek)

(1) Abdullah Uçman, TDV İslâm Ansiklopedisi   “Mehmet Emin Yurdakul” maddesi

(2) Tutuya: Papağana