Gökmen Kılıçoğlu

Tüm yazıları
...

İlham Tohti ve Doğu Türkistan mücadelesi

Henüz yazar hakkında detaylı bilgi verilmemiştir.

Gökmen Kılıçoğlu

Bu satırlar 2017’nin son günlerinde yazılıyor olsa da sizler yeni bir yılda okuyacaksınız. Tüm okurlarımızın yeni yılları kutlu olsun.

Eski yıllardan yeni yıla taşıdığımız sorunlarımız var ve maalesef iyileşmek yerine ağırlaşan sorunlar. Bunlardan biri de Doğu Türkistan sorunumuz. Bu haftaki yazımızda bu sorunu bir Uygur bilim adamının ağzından sizlere aktarmaya çalışacağım.

İlham Tohti iktisat ve hukuk profesörü olan bir Uygur Türk’ü. Uygurların Çin’in sanayileşme sürecinden uzak tutularak kırsal bir alanda sıkıştırılmasına itiraz eden çalışmaları ile tanındı. Tohti, her yönden zengin bir bölge olan Doğu Türkistan’da bilinçli olarak fakir bırakılan, Çinli nüfus karşısında gün geçtikçe hakları azaltılan Uygurların mücadelesini hem hukuki hem akademik anlamda savunan bir aydın.  2014 yılının Ocak ayından beri Çin zindanlarında tutsak olan Tohti, kendisinin siyasal bir figür olarak gösterilmesini kabul etmiyor; bir akademisyen olduğunu bunun dışında illa bir şey söylenecekse etnik gruplar arasında ‘iletişim köprüsü’ unvanını kendisi için yeterli görüyor.

İlham Tohti’nin yazılarında, söyleminde, açtığı internet sayfalarında ayrılıkçı bir söylem yok. Doğu Türkistan’ın Çin’den bağımsızlığını isteyen bir tutum içerisinde değil. Tohti’nin temel vurgusu Çin Anayasası’nın ve Bölgesel Milli Özerklik Yasaları’nın Doğu Türkistan’da uygulanması; zira Uygurlara özerklik tanıyan bu yasalar hâlihazırda askıya alınmış bir durumda.

Tohti Uygur ve Han Çinlileri arasında gerilen ilişkilerden ve kopan iletişimden duyduğu rahatsızlık ile 2005 yılında ‘uyghurbiz’ adlı bir internet sitesi kurar. Amacının Uygur ve Çinli olarak aynı ortamda fikir alışverişinde bulunacak ve tartışabilecek bir fikir ortamı yaratmak olduğunu söylemektedir.(1) Bu sayfayla Çinli elit ve aydın kesimin dikkatini Uygur bölgesine çekmeyi, onlara Uygur kültürünü ve Uygur toplumunun yapısını anlatmaya çalışmıştır. Sayfanın etkisinden korkan Çin yönetimi siteyi kapatmıştır.

Tohti’ye göre Uygur Özerk Bölgesi’nin sosyal, ekonomik, kültürel gelişimi ve bu topraklardaki çeşitli etnik grupların birlikte yaşayabilmeleri, Çin’in ülke şartları içinde devletin egemenliği ile yerli özerklik dengesinin sağlanmasından geçmektedir. Tohti, Uygur gençlerini sosyoloji, hukuk, siyasal bilimler, iktisadi bilimler, felsefe, antropoloji gibi bölümlere yönelmelerini tavsiye etmektedir. Bu alanlardaki kazanımları ile kendi halklarının uygarlık yolunda ilerlemesine katkıda bulunabileceklerdir.

1994 yılıyla birlikte sanayi ve çeşitli üretim, hizmet sektörlerinde yer alan Uygurlar ve diğer yerli toplulukların şagang (görevden düşme) politikaları ile görevlerinden atılarak yerlerine Çinliler yerleştirilmeye başlandı. Şehir ve kasabalardaki topraksız Uygurların %85’i işsiz kalmıştı. Bölgede büyük kalkınma hamleleri başlatıldı ancak Uygurlar bundan uzak tutuldu. Verimli toprakların ve su kaynaklarının büyük çoğunluğunun da yarım ordu statüsündeki inşaat ordusu (bingtuan) tarafından gasp edilmesi ile tarımla geçinen halkta çaresizlik içinde bırakıldı. Halkın perişanlığından yararlananlar Uygur çocuklarını kaçırarak iç bölgelerde organ mafyasına pazarladılar. Genç kızlar tuzağa düşürülerek Çin’in gelişmiş kıyı şehirlerindeki lüks otellerde pazarlandı. Çin’in tüm bölgelerinde küçük Uygur çocukları her türlü suç için kullanılmaya başlandı. Çin devleti bu durumdan Uygurları potansiyel suçlu üreten toplum olarak lanse ederek yararlanmaya çalıştı. Uygurların tarihi, dini, ahlaki değerleri ile tamamen çelişen ve giderek kötüleşen bu durum hakkında araştırma yapmak, yazmak kesinlikle yasaklanmıştı.

5 Şubat 1997 tarihinde Gulca’da gerçekleşen olaylar sonrasında Çin Hükümeti bölücülükle mücadele adına Uygurlar üzerindeki baskıyı arttırmış ve bu, Uygurların devlete karşı güvensizliğini iyice pekiştirmiştir.

5 Temmuz 2009 Urumçi olayları, dünyanın dikkatini Doğu Türkistan’a çekmiştir. Bu olaylarda yaşanan vahşet, Çinlilerin ayrımcı uygulamaları Uygurlarla bölgeye yerleştirilen Çinlilerin arasında artan gerilim Çin’in tüm gizlemelerine rağmen dünya kamuoyuna ulaşmıştı. Etnik nefret ve toplumlar arası güvensizliğin artmasından endişe duyan Tohti, Çin Devleti’ne Uygur Özerk Bölgesinde milliyetler uzlaşı günü diye bir gün tesis edilmesini ve 5 Temmuzun her yıl tatil ilan edilmesini önermiştir. Önerisine yanıt alamamış, üzerindeki baskılar daha da artmıştır.

Tohti, Çin’in yanlış ‘Milliyetler Politikası’nın sonuçlarının yaratacağı vahameti korkusuzca Çinli yetkililere anlatmaya çalışmıştır. Etnik sorunları çözmeye yönelik çalışmalar, Çin etnik milliyetçiliğinin etkisi ve yasal olarak tanınan özerkliklerin göz ardı edilmesi ile başarısız olmuştur. Bugün Uygurların sosyo-ekonomik hakları yok seviyesindedir. Temel insan haklarından maalesef yoksundurlar. Milli ve dini hakları gasp edilmektedir. Devlet memurlarının, parti üyelerinin, gençlik kolları üyelerinin, 18 yaşından küçük gençlerin, çocukların ve tüm kadınların camiye girmeleri ve ibadetleri yasaktır. Bu kısıtlamaların dışında kalanların ise kendi mahallelerinin dışındaki camilerde ibadetleri yasaktır. Kamu alanlarında namaz kılmak, Kuran okumak yasaktır. Oruç tutulması yasaklanmakta ve çeşitli şekillerde engellenmektedir. Dini kitaplar toplatılmakta ve yakılmaktadır. Köylerde zaman zaman kadınlar meydanlara toplatılarak Allah’a değil Çin Komünist Partisi’ne inanacaklarına, çocuklarına dini eğitim vermeyeceklerine dair yemin ettirtilmektedir. Türk bayraklı veya Doğu Türkistan Cumhuriyeti bayraklı giysiler ve eşyalar yasaktır.

Tohti tüm bunları ve diğer hak ihlallerini gündeme getirmiş, ilgilileri uyarmıştır. Urumçi olaylarında kaybolanların akıbetlerini sorgulamıştır. Bu yüzden 2014 yılının Ocak ayında tutuklanmış, Temmuz ayında ise ömür boyu hapse atılmıştır. Tek bir kurşun atmamış, şiddete bulaşmamış, ayrılıkçı bir tutum içine girmemiş bir bilim adamının hukuk mücadelesi inşallah sonuçsuz kalmayacaktır. 2018 yılının Ocak ayı Tohti’nin kurtuluşu olur inşallah.

(1) İlham TOHTİ, Yolum ve Gayem: Uygur Türkleri ve Çin Meselesi, (der. Hamit Göktürk), Şira Yayınları, İstanbul 2015.