Sakin Öner

Tüm yazıları
...

MİLLÎ MÜCÂDELE VE MEHMET ÂKİF ERSOY

İletişim: sakinoner@hotmail.com

Sakin Öner

“Çanakkale Şehitlerine” destanını ve İstiklal Harbi’nin moral kaynağı olan “İstiklâl Marşı”mızın yazarı millî şâirimiz Mehmet Akif Ersoy (20 Aralık 1873-27 Aralık 1936)’un aramızdan ayrılışının 85. yılını idrak etmiş bulunuyoruz. Bu vesîleyle Âkif’in Millî Mücâdele’deki rolü ve Atatürk ile ilişkileri üzerinde durmak istiyorum.

Mehmet Akif Ersoy, samimi bir Müslüman, cesur bir vatansever, bir dava adamı ve iyi bir şairdir. Akif, hayatı, eserleri ve şahsiyeti ile bütünlük arz eden örnek bir insandır. Akif, bağımsızlıktan yana çağdaş düşünceli bir Türk aydınıdır. Atatürk’ün “muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmak” hedefine inanmıştır. Müslüman Türkiye’nin çağdaşlaşmasından yanadır. Mehmet Akif, hizmetleriyle Millî Mücadele’nin manevi komutanlarından biridir.

Mehmet Âkif Ersoy, İstiklal Harbi’nin her safhasında en önde yer almıştır. İstiklal Harbi’ni yürüten Birinci Meclis’te Burdur Milletvekili olarak görev yapmıştır. Millî Mücadele’ye karşı olan padişah ve taraftarlarının yanında değil, ülkenin bağımsızlığı ve milletin özgürlüğünün yanında yer almıştır. Yanlış propagandalarla kandırılıp Millî Mücadele’ye karşı olan halkı ikna etmek, çıkan isyanları etkisiz hale getirmek için Konya’ya, Kastamonu’ya, Balıkesir’e ve yurdun değişik yerlerine giderek camilerde vaaz vermiş ve halka konuşmalar yapmıştır. Hazırladığı Millî Mücadele’nin önemini belirten bildirisi, yüz binlerce basılarak bütün Anadolu’ya dağıtılmıştır.

Âkif’in Millî Mücadele’ye en büyük desteği, düşmanın ilerlediği, bağımsızlık ve özgürlüğümüzü tamamen kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğumuz bir ortamda, milletimize ve ordumuza en büyük moral kaynağı olan, İstiklal Marşı’nı yazmasıdır. Fakat Âkif, devletin açtığı İstiklal Marşı yazma yarışmasına, birincisine o zamana göre çok büyük bir para olan 500 lira ödül verildiği için, “para ile İstiklal Marşı yazılmaz” diyerek katılmamıştır. Bu konuyu öğrenen Atatürk’ün talimatı üzerine, Maarif Vekili Hamdullah Suphi, “kazandığı takdirde mükâfatı istediği hayır kurumuna bağışlayabileceğini” belirten bir mektupla yarışmaya davet etmesi üzerine, İstiklal Marşı yazma yarışmasına katılmayı kabul etmiştir. Marş, 12 Mart 1921’de Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından coşku ile “Millî Marş” olarak kabul edilmiştir.

Mustafa Kemal Atatürk, İstiklal Marşı ile ilgili şu sözleri söylemiştir: 

“... Bu marş bizim inkılâbımızı anlatır. İnkılâbımızın ruhunu anlatır. Bunu ne unutmak ne de unutturmak lâzımdır. İstiklâl Marşı’nda istiklâl davamızı anlatması bakımından büyük bir manası olan mısralar vardır. Benim en beğendiğim yeri de şurasıdır:

“Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet
Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl”

Benim bu milletten asla unutmamasını istediğim mısralar işte bunlardır. Hürriyet ve istiklâl aşkı bu milletin ruhudur. Tarihe bakın: Bütün milletlerin bir esaret ve hürriyetsizlik devri geçirdikleri bir hakikattir. Fransa, İngiltere Roma vilâyeti olmuşlardır. Almanya, Hun eyaleti devresi geçirmiştir. Roma İmparatorluğu’nun üzerinde kurulduğu İtalya, Napolyon’a tâbi olmuştur. İspanya önce Arap sonra Fransız idaresine girmiştir. Dünya tarihinde fasılasız hürriyet ve istiklâlini muhafaza ve müdafaa etmiş bir millet vardır, Türkler. Batı tarihinin millî kahramanı Versengetoriks kendisi talim ederek hemşerilerini kurtarmıştır. Bizim ona tekabül eden kahramanımız, hürriyetini kaybedeceğini anlayınca nefsini ateşe vermiş ve küllerini bile düşmanına teslim etmemiştir. İşte Türk budur.

İstiklâl Marşı’nın bu pasajı asırlar boyunca söylenmeli ve bütün yâr ve ağyâr anlamalıdır ki, Türk’ün Mete hikâyesinde olduğu gibi her şeyi, hatta en mahrem hisleri bile tehlikeye girebilir, fakat hürriyeti asla... Bu pasajı her vakit tekrar ettirmek bunun için lâzımdır. Bu demektir ki efendiler Türk’ün hürriyetine dokunulamaz !...”

10 Temmuz 1921’de saldırıya geçen Yunan ordusu çok hızlı bir gelişmeyle ilerliyordu. 13 Temmuz’da Afyon düştü. 17 Temmuz’da Kütahya ve 20 Temmuz’da Eskişehir Yunanın eline geçti. Ankara da düşme tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyordu. Ankara halkı akın akın Kayseri, Kastamonu ve Sivas yollarına düşmüştü. Devlet merkezinin bile Kayseri’ye, hatta Sivas’a nakli hazırlığı başlamıştı. Mehmet Âkif, bir çözülmeyi önlemek için bu düşünceye şiddetle karşı çıkmış ve asla Ankara’dan ayrılmamıştır.

İstiklal Marşı Şairi Mehmet Âkif Ersoy, vatanımızın bölünmez bütünlüğü, milletin birlik ve beraberliği konusunda son derece hassas bir vatan şairimizdir. O’nun şu mısraları, bugün de milletimize rehberlik edecek etkinliktedir.

Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez
Sahipsiz olan memleketin batması haktır
Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır

İstiklâl Marşı Şairi Mehmet Akif Ersoy’u bir defa daha rahmet, minnet ve şükranla andık. Ruhu şad, mekânı cennet olsun.