Sakin Öner

Tüm yazıları
...

Türk Milliyetçiliğinin Güncel Meseleleri - 6

İletişim: sakinoner@hotmail.com

Sakin Öner

22.İstiklâl Marşı, ‘Andımız’ın alternatifi mi?

Türk milletinin milli kimliğine karşı yapılan saldırılardan biri de, ilkokullarda her sabah çocuklarımızca okunan ‘Andımız’ın kaldırılmasıdır. Milli Eğitim eski Bakanlarından Reşit Galip tarafından 1932 yılında yazılan ‘Andımız’, toplumda genel kabul görünce 1933 yılından Ekim 2013’e kadar 80 yıl ilkokullarımızda, çocuklarımızda millî kimlik duygusunu geliştirmek ve millî şuuru güçlendirmek amacıyla okutulmuştur. Fakat 2013 yılında, ‘Açılım politikası’ ve ‘Çözüm süreci’ sırasında ‘Andımız’, yönetmelikten çıkarılmış ve dolayısıyla okunması yasaklanmıştır.

Kamu-Sen’e bağlı Türk Eğitim-Sen, Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin ‘Öğrenci Andı’ başlıklı 12. maddesini yürürlükten kaldıran düzenlemenin iptali istemiyle 2013 yılında Danıştay’da dava açtı. Danıştay 8. Dairesi, beş yıl sonra oy çokluğuyla aldığı kararla, ‘Öğrenci Andı’nın okutulması uygulamasını kaldıran, 8 Ekim 2013 tarihli Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik'in 1. Maddesindeki hükmü iptal etti.

Danıştay 8. Dairesi’nin kararına esas olan iptal gerekçesinde özetle şu görüşlere yer verilmiştir: “Türk Devletini ve milletini ebediyete kadar yaşatacak, çağdaş uygarlığın ve medeniyetin ortağı ve öncüsü yapacak, toplumun ve kişilerin refah, huzur ve mutluluğunu sağlayacak yeni nesillerin yetiştirilmesi olan milli eğitim sistemimizin, temel amaçlarını gerçekleştirmesini içeriği itibarıyla sağlamaya yardımcı olabilecek nitelikteki ‘Öğrenci Andı’nın kaldırılmasına ilişkin değişikliğin haklı ve hukuksal temellere dayandırılmadığı anlaşıldığından, dava konusu düzenlemede hukuka uyarlık görülmemiştir.”

Türkler ulus bilincine en geç ulaşan topluluktur

Hukuken bu iptal kararının en geç otuz gün içinde uygulanması ve okunmasına başlanması gerekirken Milli Eğitim Bakanlığı, Danıştay 8. Dairesi’nin ‘Andımız’ ile ilgili kararını, iptali isteğiyle temyiz etti. MEB Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı temyiz dilekçesinde, ‘Öğrenci Andı’, “çağdışı ve bilimsel değil” diyerek eleştirildi, “faşizm ve komünizm uygulamalarına” benzetildi. Türk ulusal kimliğinin tarih sahnesine çok geç çıktığı belirtilen dilekçede, Osmanlıcılık ve Fransız İhtilali’ne de değinilerek “Türkler kendi çağdaşı unsurlara göre ulus bilincine en geç ulaşan topluluktur” denildi.

MEB Temyiz dilekçesindeki görüşler özetle şöyledir: “Özellikle 30’lu yıllarda benimsenen politika, artık toprak bütünlüğünü garanti altına alan bir ülkenin milli bütünlüğünü de sağlamasıydı. Öğrenci Andı da bu amaçla benimsenmiş ve ilkokullarda okutulmaya başlanmıştır. Ulus bilincine geç ulaşan bir toplumda bu çeşit sembol ve ritüellerin kullanılarak, ortak bir milli kimlik inşa edilmeye çalışılması anlaşılabilir bir durumdur. Ancak 2023 yılında yüzüncü yılını dolduracak olan Türkiye Cumhuriyeti’nde toplumun zaten bir milli kimlik kazanmış olduğunu kabul etmek gerekir. Yani Öğrenci Andı işlevselliğini yitirmiştir. Hal böyleyken 21. yüzyıl Türkiye’sinde 30’lu yılların ritüellerini benimsemek anakronik (çağdışı) bir yaklaşım olacaktır.”

Türk milletinin milli kimliğini keşfetmesinin, Fransız İhtilali’nden sonraki gelişmelere ve fikir akımlarına (Osmanlıcılık-İslamcılık-Türkçülük) bağlanması kadar saçma bir düşünce olamaz. Bu hatalı görüşü öne süren kurum, başka bir kurum olsa affedilebilir, ama görevi milli tarihimizi çocuklarımıza öğretmek olan Milli Eğitim Bakanlığı olursa, asla affedilemez. Kendi tarihini bilmeyen kişiler, bu bakanlıkta nasıl görev yapar? Bu kişiler, Destanlar Devri’nden itibaren milletimizde Türklük bilincinin var olduğunu bilmiyorlar mı? Bakanlık, bu konuda kamuoyunda oluşan büyük tepkiler üzerine,  bu görüşlerin kendi görüşlerini yansıtmadığını belirterek,  Hukuk Hizmetleri Genel Müdürü ile iki avukatı görevden aldı, iptal isteyen gerekçeyi de değiştirdi. Ama bu adım kamuoyunu pek tatmin etmedi.

Öğrenci andı Amerika’da da okutuluyor

‘Öğrenci Andı’, başta ABD ve Japonya olmak üzere birçok ülkenin eğitim sisteminde de vardır. Amerikan Bağlılık Ahidi (yemini), 1892 yılından bu yana ABD’de okullarda her sabah öğrenciler tarafından okunuyor. Bu ‘Ant’ta; “Herkes için özgürlük, adalet ve tek bir millet olmayı sağlayan cumhuriyeti temsil eden ABD bayrağına, sadakat ile bağlı kalacağıma tanrının huzurunda yemin ederim” deniyor. Bu ‘Ant’ın amacı, Amerika’da yaşayan 72 milletten insanı, tek bir millet olarak bir araya getirmektir. Amerikalılar diyorlar ki, “Bayrak sevgisi, milli birlik duygusu, özgürlük ve adalet gibi kavramların önemi, çocukluk çağlarında öğretilirse, insanlar bu değerlere sahip çıkarlar.”

Kendini Türk vatandaşı olarak hisseden hiçbir bir kimsenin ‘Andımız’ın okunmasından asla rahatsız olmaması gerekir. ‘Andımız’ın okunmasından, ancak ‘Türklük’e, ‘Atatürk’e karşı olanlar ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile hesaplaşmak isteyenler rahatsız olabilirler. Ama biz çocuklarımızı onların sakat ve zararlı anlayışlarına göre değil, bilime ve milli ülkülerimize göre yetiştirmek zorundayız. Bunun için, yargı kararına uyarak ilkokullarımızda çocuklarımıza ‘Andımız’ı yeniden okutmaya başlamalıyız.

Türkiye'de tarihi süreç içinde eğitime bakış, bilimsel değil, her zaman siyasi veya ideolojik olmuştur. Her siyasi iktidar, kamunun istediği yurttaş yerine, kendi politik yurttaşını yetiştirmek için eğitimi araç olarak görmüştür. Hâlbuki eğitim, aklın ve bilimin gerçekleri ışığında ve milli hedefler doğrultusunda yapılanmalı ve siyaset üstü bir yapıya sahip olmalıdır. ‘Andımız’ın siyaset veya ideoloji ile ilgisi yoktur, sadece eğitimin milli olması ile ilgilidir ve Türk nesillerinin milli ruh ve şuurla yetişmelerine yöneliktir.

Andımız’la ‘değerler eğitimi’ ve milliyetçilik

Milli Eğitim Bakanlığı son yıllarda eğitimimizde ‘değerler eğitimi’ dersine de yer vermiştir. ‘Andımız’la, aynı zamanda çocuklarımıza ‘Türklük’ bilincinin yanı sıra “doğruluk, çalışkanlık, küçükleri korumak, büyükleri saymak, yurdu, milleti kendimizden çok sevmek, ülkü sahibi olmak, yükselmek, ileri gitmek” gibi temel insani değerler kavratılmaktadır. ‘Andımız’, ‘değerler eğitimi’ne katkı sağlayan önemli bir unsurdur.

‘Andımız’dan rahatsız olanlar, açıkça söylemeseler de, içinde ‘Türküm’ kelimesi, “Ey büyük Atatürk!” hitabı geçtiği için rahatsız oluyorlar. Oradaki Türklüğe takılanlar Ant’ın bütününü ve ortaya çıkışın altında yatan sosyolojik nedenleri düşünseler, belki biraz daha mantıklı fikir yürütebilirler. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, çeşitli etnisitelerden ve farklı kültürlerden oluşan imparatorluk bakiyesi üzerine kurulan bir milli devlettir.

Andımız, Atatürk’ün “Ne mutlu Türküm diyene!” sözleriyle sona erer. Bu sözde geçen ‘Türklük’, bir ırka mensubiyeti değil, hangi etnisiteye ait olunursa olunsun, herkesin kendini Türk milletinden hissetmesini, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma şuurunu ifade eder. Bu konuda en açık ifadeleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk kullanmıştır: 

“Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türk halkına Türk Milleti denir.” (1930)

“Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı hep bir soyun evlâtları ve hep aynı cevherin damarlarıdır.” (1932)

“Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk toplumudur. Bu toplumun fertleri ne kadar Türk kültürü ile dolu olursa, o topluma dayanan Cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur.” (1923) 

Bu devletin, vatandaşlarına milli kimlik kazandırmak için, çocukluktan itibaren bu tür milli ritüellerle beslemesi, milli hassasiyetleri sürekli güçlendirmesi gerekir. Fakat bugün bunun tam aksine Türkiye’nin biri ‘Türklük’ olmak üzere 36 etnisiteden oluştuğunu söylemek, Andımız’ın okunmasını yasaklamak, milli bayramlarda düşük profilde kutlamak, milli marşlarımızı öğretmemek gibi davranışlar, milli kimliğimizi zayıflatmaktan başka bir işe yaramaz. Hâlbuki ülkeyi yönetenlerin görevi, milli birliği, beraberliği ve bütünlüğü zayıflatmak değil, güçlendirmektir. Atatürk’ün 10. Yıl Nutku’nda ifade ettiği gibi; “Millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek millî ülkümüzdür.”

Bizim tek andımız, İstiklal Marşı’dır

Bugün Andımız’dan rahatsız olanlar, şimdi de, “Bizim tek andımız, İstiklal Marşı’dır” diyorlar. “Türk müsün, Müslüman mısın?” sorusu ne kadar abes ise, Andımız ile İstiklâl Marşı’nın birbirinin alternatifi gösterilmesi de o kadar abestir. Bu zihniyet Andımız’ı Türkiye’nin gündeminden çıkardıktan sonra, mutlaka İstiklâl Marşı’na da savaş açacaklardır. Bu marştaki “Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl / Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl” ve “Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl” ifadeleri de bu zihniyeti rahatsız edecek ve bu yüzden ileride bu marşın değiştirilmesini isteyeceklerdir.

Bu konuda ilk işaretler, İstiklal Marşı’nın bestesiyle ilgili yapılan açıklamalarda ortaya konulmuştur. Nisan 2018 tarihinde yapılan muhtarlar toplantısında “En büyük üzüntüm, bu emsalsiz marşın hakiki manasını yüreklere nakşedecek bir bestenin bulunmamış olmasıdır. Burada bestekârlara büyük iş düşüyor. Güfte var istenilen beste yok. Temenni ederiz ki o da çıkar” denilmiştir.

Biz Türk milliyetçileri olarak, Andımız ile İstiklâl Marşı’nı birbirinin rakibi değil, bütünleyicisi görüyoruz. İkisinin de çocuklarımız ve gençlerimizde milli kimliğimizin ve milli ruhumuzun gelişiminde büyük katkısı olduğuna inanıyoruz. Bu yüzden ikisinin bugüne kadar söylendiği şekliyle sonsuza kadar söylenmesini istiyoruz. Bu konuda da her türlü imkân ve vasıta ile mücadele edeceğimizi bir kere daha ifade ediyoruz.

Türklük ve Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı olanların hedefi, Türk milliyetçiliği ve Türk milliyetçilerini tamamen etkisiz hale getirmektir. O zaman, Türk milletinin milli refkesi dumura uğrayacak, milli etkinlikleri ve milli ritüelleri millet hayatından çıkarmak daha kolay olacaktır. Çünkü bu eylemlere karşı toplumun hiçbir tepkisi olmayacaktır. Bu yüzden, Türk milliyetçileri, yeni nesilleri, mutlaka ‘milli şuur ve milli kültür’ konularında yetiştirmek zorundadırlar. Zaten 12 Eylül 1980’den bu yana takip edilen ‘apolitik gençlik yetiştirme’ politikalarından en az iki kuşak etkilenmiştir. Bu konuda en büyük görev, milliyetçi kanaat önderleri ile milliyetçi teşekküllere düşmektedir.

Şimdi ‘Andımız’ı bir kere daha hep birlikte okuyalım.

ANDIMIZ

Türküm, doğruyum, çalışkanım,

İlkem: küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak,

Yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.

Ülküm: yükselmek, ileri gitmektir.

Ey Büyük Atatürk!

Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.

Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.

Ne mutlu Türküm diyene!