Sakin Öner

Tüm yazıları
...

Türk Milliyetçiliğinin Güncel Meseleleri - 9

İletişim: sakinoner@hotmail.com

Sakin Öner

27. Rum Pontus Devleti’ni kurma hayali hortladı

Türk milliyetçilerinin takip ettikleri ve rahatsız oldukları konulardan biri de, Türkiye’deki bazı gelişmelerin Rum Pontus Devleti’ni kurma özlemlerinin ve hayallerinin hortlatılmak istenmesidir.

Rum Pontus Devleti, Bizanslılar tarafından Trabzon ve Rize çevresinde kurulmuş olup, 1204 ile 1461 yılları arasında hüküm sürmüştür. Rum Pontus Devleti, 15 Ağustos 1461 tarihinde Fatih Sultan Mehmet Han tarafından yıkılmış ve bu tarih Trabzon’un fetih tarihi olarak kabul edilmiştir. O dönemde Osmanlı İmparatorluğu’nun çok güçlü olması dolayısıyla, Pontus Rum Devleti’ni yeniden kurma meselesi uzun süre gündeme getirilmemiştir 20. yüzyılın başlarında Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıflaması ve ardından çökmesi, Pontus Rumlarının eski devletlerini yeniden kurma hayallerini de harekete geçirmiştir. 1918’de Mondros Mütarekesi’nin ve 1920’de Sevr Antlaşması’nın imzalanması ile Osmanlı İmparatorluğu’nun resmen bittiğini düşünen Pontus Rumları, önlerinde bir engel kalmadığını düşündüler. Bu hayali gerçekleştirmek için yer yer ayaklandılar. Fakat Türk milleti, Atatürk’ün öncülüğünde yaptığı Millî Mücadele’yi büyük bir başarıyla sonuçlandırınca, Rum Pontus Devleti’ni yeniden kurma hayali rafa kaldırılmıştır.

Son yıllarda meydana gelen bazı gelişmeler, bu hayalin yeniden raflardan indirilip gündeme sokulmak istendiği izlemini uyandırmaktadır. Trabzon’un Maçka ilçesindeki tarihi Sümela Manastırı’nda 1922 yılından sonra 88 yıl dini ayin yapılmamıştır. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, 88 yıl sonra 15 Ağustos 2010 tarihinde burada Patrikhane’nin dini ayin yapmasına izin vermiştir. O tarihten bu yana da orada, aynı tarihte, Fener Rum Patriği Dimitri Bartholomeos yönetiminde dini ayin yapılmasına devam edilmektedir. Her şeyden önce bu ayin için seçilen tarih, çok manidardır. Her ne kadar Patrikhane, bu tarihin Hristiyan âleminde ‘Meryem Ana’nın göğe yükseliş günü’ olarak kabul edildiği için seçildiğini söylese de, Rum Pontus Devleti’nin Fatih tarafından yıkılışı ve Trabzon’un fetih tarihi olarak kabul edilen15 Ağustos 1461 tarihi esas alınarak seçildiği ihtimali daha yüksektir.

Patrik Bartholomeos, 88 yıl sonra Sümela Manastırı’nda yapılan ayindeki konuşmasında şunları söylemiştir: “Çok uzun bir ayrılıktan sonra bu muhteşem bölgede ve tarihi manastırda ibadetimizi yapmamıza vesile olan yüce Allah’ımıza hamdolsun. Sümela Manastırı on yıllarca bir efsane gibi aramızda sabırla bu günleri beklemiş. Ortodoks camiasının, hatta tüm Hristiyan camiasının en önemli günlerinden biri olan Aziz Meryem Ana’mızın ölüm yıl dönümünün de olduğu bir tarihte, yani 15 Ağustosta burada bulunmaktan ve ayini yönetmekten büyük bir onur ve mutluluk duymaktayım.” Bartholomeos, 15 Ağustos 2016 tarihinde 6. ayine geldiğinde havalimanında gazetecilere yaptığı açıklamada, “Ayin için Sümela Manastırı’na gelmiş bulunuyoruz. 6 sene önce dönemin Başbakanı olan bugünkü Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan sayesinde bu ibadetlerimiz başladı.” demiştir.

Türkiye’deki bu gelişmelerin yanı sıra Yunanistan’da da Rum Pontus Devleti’ni kurma hayallerini gündemde tutacak etkinlikler yapılmaktadır. Yunan Savunma Bakanı Kammenos, 22 Mayıs 2016’da Atina’nın Monastiraki Meydanı’nda binlerce kişinin katıldığı Anma Töreni’nde, Türkiye’yi Pontus Rum soykırımı ve Ermeni soykırımı yapmakla suçlamıştır. Türk Hükümeti’nin, bu küstahça ve alçakça suçlamalara karşı sessiz ve tepkisiz kalmasından cesaret alan Yunan Hükümeti, bu kez de ülkelerine gelen turistlere zorla sözde Pontus Rum Soykırımı Broşürü dağıtmışlardır. Broşürün kapağında ‘sözde Pontus Rum soykırımı’ olduğu iddia edilerek, “Türk rejimi suç işlemeye devam ediyor”, “Türk statükosu soykırımı tanımaya zorlanmalıdır” denilmektedir.

Sözde Pontus Rum soykırımı broşürünün arkasındaki haritada; batıda İnebolu’dan doğuda Batum’a kadar, 150 km. derinlikte ve 140 bin kilometrekarelik alanda bulunan Kastamonu, Sinop, Amasya, Samsun, Tokat, Ordu, Giresun, Erzincan, Bayburt, Gümüşhane, Trabzon, Rize ve Artvin olmak üzere toplam 13 ilimiz sözde Pontus Rum Devleti’nin sınırları içinde gösterilmiştir.

Broşürde Türkiye’de yaşayan Kripto Pontus Rumların inançlarına ve ibadetlerine izin verilmediği, kendilerine baskı yapıldığı ve eşit davranılmadığı iddia edilmektedir. Türk vatandaşlarına tanınan haklardan eşit şekilde istifade eden Kripto Pontus Rumların bir kısmı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin üst makamlarında görev yapmaktadırlar. Pontus Rum Soykırımı iddiaları tamamen yalan ve iftiradır. Yunanistan’ın da imzaladığı Lozan Antlaşması’nın hiçbir yerinde Pontuslu Rumların soykırımı ile ilgili hiçbir kayıt bulunmadığı gibi, aksine Lozan Antlaşması’nın 59. maddesinde, Yunan ordusunun Anadolu’da yaptığı katliamlar açık bir şekilde yazılmış ve katliam bizzat Yunanistan tarafından kabul ve tescil edilmiştir.

Türk milliyetçileri, Türk hükümetinin Rum Pontus Devleti’nin yıkıldığı ve Trabzon’un Türklerce fethedildiği gün olan 15 Ağustos tarihlerinde Sümela Manastırı’nda yapılan ve masumlaştırmak için turistik bir etkinlik olarak gösterilen dini ayine derhal son verilmesini beklemektedirler. Ayrıca Yunan hükümetinin Türkiye’nin kuzeyinde 13 ilimizde Pontus Rum Devleti’nin bulunduğunu ve Türklerin Pontus Rumlarına soykırım yaptıklarını iddia eden broşürüne hükümetimizin sessiz ve tepkisiz kalmasını kınıyoruz ve bir an önce bu duruma müdahale etmesini istiyoruz.

28. Büyük Ermenistan hayali hortlatılmak isteniyor

Sevr Antlaşması, I. Dünya Savaşı sonrasında İtilaf Devletleri ile Osmanlı İmparatorluğu hükümeti arasında 10 Ağustos 1920’de imzalanmıştır. Bu antlaşmanın 88. - 93. maddeleri arasında Ermenistan ile ilgili hükümler bulunmaktadır. Bu maddelere göre; Osmanlı, Ermenistan Cumhuriyeti’ni tanıyacak; Türk-Ermeni sınırını hakem sıfatıyla ABD Başkanı belirleyecektir. ABD Başkanı Wilson 22 Kasım 1920’de verdiği kararla Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis illerini Ermenistan’a vermiştir. Fakat antlaşma imzalandığı dönemde devam eden Türk Kurtuluş Savaşı Türklerin galibiyetiyle sonuçlanmıştır. Bu antlaşma yerine 24 Temmuz 1923’te Lozan Antlaşması imzalanıp, uygulamaya konduğundan Sevr Antlaşması geçerliliğini kaybetmiştir. Böylece ‘Büyük Ermenistan’ hayali rafa kaldırılmıştır. Fakat son yıllardaki bazı gelişmeler bu hayalin tekrar gündeme getirilmek istendiğini ortaya koymaktadır.

Ermenistan’ın devlet armasında, özgürlük bildirgesinde ve anayasasında, Türkiye’nin toprak bütünlüğüne yönelik ifadeler bulunmaktadır. Doğu Anadolu, Batı Ermenistan olarak tanımlanırken, Ağrı Dağı’na ise Ermenistan devlet armasında yer verilmiştir. Ayrıca, 23 Ağustos 1990 tarihinde yayınlanan Bağımsızlık Bildirgesi’nde “Ermenistan Cumhuriyeti, Osmanlı Türkiye’si ve Batı Ermenistan’daki 1915 soykırımının uluslararası olarak tanınmasının başarılması görevini desteklemeye devam etmektedir.” denilmektedir.

Ermenistan Cumhuriyeti’nin arması, bir kalkan ortasında Ağrı Dağı’nda Nuh’un gemisi ve tarihi Ermenistan’ın dört kralının armalarını içermektedir. Ermeniler için ‘Ararat’ adı verilen Ağrı Dağı, Nuh’un gemisi efsanesine dayandırılan Ermeni tarihinin başlangıcının sembolü olmasından öte, “Kaybedilen topraklar için doğal bir anıt kimliği” taşımaktadır. Ayrıca, Ermenistan’da bastırılan haritaların ilk sayfasında Ağrı Dağı’nın fotoğrafına yer verilmekte, Doğu Anadolu Bölgemizin büyük bölümü Batı Ermenistan olarak gösterilmektedir. Devlet armasına başka bir ülke topraklarındaki bir dağı koymak, o ülke toprakları üzerinde hak iddia etmenin simgesel bir ifadesidir ve kabul edilemez bir durumdur.

Ermenistan’ın Türkiye’nin toprakları üzerinde hesaplarının olması, bir şekilde anlaşılabilir. Ama Türkiye’nin farkında olmadan Ermenistan’ın bu hesaplarına destek olacak adımlar atması izah edilemez. Van’ın Gevaş ilçesinde Van gölündeki Akdamar Adası’nda bulunan tarihi Akdamar Surp Haç Ermeni Kilisesi, Kültür ve Turizm Bakanlığınca 2005-2007 tarihleri arasında restore edilmiştir. Akdamar Kilisesi, 2007 yılında uluslararası törenle ‘Anıt Müze’ olarak açılmış ve Bakanlıkça Ermeni cemaatine burada yılda bir gün ayin izni verilmiştir.

19 Eylül 2010 tarihinde 95 yıl aradan sonra ilk ayin yapılmıştır. En son ayinin, İzmir’in düşman işgalden kurtuluş günü olan 9 Eylül 2018 tarihinde yapılması son derece manidardır. Akdamar Kilisesi’ndeki ayinlere Türkiye Ermenileri Patrikliği Patrik Vekili Başpiskopos Aram Ateşyan da katılmış ve yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ve Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’a teşekkür etmiştir. Her yıl Ermenistan’dan yüzlerce Ermeni’nin de katıldığı bu ayine Kültür ve Turizm Bakanlığınca ve yerel yönetimlerce inanç turizmi olarak değerlendirmektedir. Fakat biz Türk milliyetçileri olarak bu ayinin, Ermenilerin ‘Büyük Ermenistan’ hayalini canlı tutmasına katkı sağladığını düşünüyoruz. Bu uygulamaya en kısa zamanda son verilmesinin ülkemizin bekası açısından doğru olduğuna inanıyoruz. 

Ermenistan’da Sarkisyan Hükümeti’nden sonra işbaşına gelen Peşinyan Hükümeti’nin de, Türkiye’ye karşı toprak taleplerine ve soykırım iddialarına dayalı geleneksel dış politikalarını sürdürmektedir. Türkiye ile Ermenistan arasında diplomatik ilişki kurulması en çok Ermenistan’ın işine yarayacaktır.  Bu ülke ile Türkiye arasında diplomatik ilişki kurulması, bazı şartlara bağlıdır. Bu şartların ilki, Ermenistan’ın Türkiye aleyhindeki sözde soykırım iddialarından vazgeçmesidir. İkinci olarak,  hukuken Azerbaycan’a ait olan ve ülkenin yüzde 20’sini oluşturan Dağlık Karabağ bölgesindeki işgale derhal son verilmesi ve asli sahibi olan Azerbaycan’a teslim edilmesidir. Türk Hükümeti’nin “Karabağ konusunda Azerbaycan’ın istediği bir çözüm olmadan Ermenistan sınır kapıları açılmayacaktır.” beyanını yürekten destekliyoruz.

(Devam edecek)