Harun Meral

Tüm yazıları
...

Uyarı

Henüz yazar hakkında detaylı bilgi verilmemiştir.

Harun Meral

Bugünkü güçlü, modern ve mütecanis Finlandiya’nın oluşmasında manevi mimarlardan birisi olan önder Snelman’ın, o dönemdeki gerici ve yobaz din adamlarına mesajı şöyle idi:

“Topluma etki etmek çabasında olan din adamları!

- Düşmanınız olarak değil, inançlı bir insan olarak sizden rica ediyorum.

Hiç kimseyi ayırmadan, ötelemeden halkımızın gerçek koruyucusu olun.

Din adamları ibadethane memurları değildir. Sizin temel göreviniz sadece ibadetler yapmak veya yaptırmak değildir. İbadethaneyi açıp kapatmak ve ibadet vakitlerinde ibadetlere zemin hazırlayarak dini görevlerinizi tümüyle yerine getirmiş olmazsınız.

- Peygamberler, halka öncelikle temiz, iyi ve adil bir yaşam tarzı öğretiyorlardı.

Sizler Peygamberin takipçisi olduğunuzu iddia ediyorsunuz.

Oysa Peygamberler, insanlardaki vicdan duygusunu ve başkalarına olan sevgiyi, saygıyı uyandırıyorlar, nasıl iyilik yapabileceklerini, nasıl dürüst olabileceklerini, eşitliği, hakkaniyeti öğretiyorlardı.

Çalışmayı, başarılı olmayı, doğrudan yana tavır almayı öğütleyen Peygamberin izinden gittiğini söylemek ile haksızlık ve zulüm karşısında susmak bir tezat değil midir?

- Halkım adına gözlerimde yaşlarla size yalvarıyorum: Üzerinizdeki ölü toprağını temizleyin ve halkımıza dinin sosyal boyutunu, adaletini ve bu gerçeği anlamayı öğretin.

Yaşlılarda ve çocuklarda, gençlerde ve yetişkinlerde milli şuuru, evrensel insani değerleri ve insan olduklarına dair iradeyi uyandırın…

- Ücretlerini gününde ve tam olarak alan din adamları:

Unutmayın ki, sizin sorumsuz davranışlarınız sebebiyle toplum yaralıdır.

Halk gönülden yaralıdır, hem de tehlikeli bir şekilde yaralıdır... Din, insanın diğer insanlara, insanın devletle, insanın sistemle, evrenle ve kırdaki her bir otla bile ilgisini canlı canlı fark ettirecek bir duygudur. Eğer böyle bir duygu yoksa ne devlet, ne toplum, ne aile, ne de insan var olamaz.

Kitlelerin dine olan ilgisizliği toplumun tehlikeli bir hastalığı haline geldiğini fark edin artık. Bazı insanların din adına yobaz ve öteleyici davranışlar geliştirdiğini görün artık.

- Dinden uzaklaşmalar ve din yobazlığı, bu iki tehlikenin sonucunda moralsizlik, kaba bencillik, sevgisizlik, tembellik, saygısızlık, güçlünün zayıfı ezdiği sosyal adaletsizlik ve hırsızlık ortaya çıkar.

- Kendinize gelin ve ölü vaazlar değil, gönüllere Yaratıcı’nın canlı duygusunu veriniz!

Sadece cennet cehennem masalları değil, sosyal hayatın pratiğine dair ilke ve kuralları vaz etmek sizin ilk görevinizdir.

Yönetenin değil yaratıcının memurusunuz, unutmayın.

Dinsizliğin en büyük öğreticisi, din ile ilgili sosyal kuralları ve ilkeleri bildiği halde anlatıp uygulamayanlardır.

Siz, ibadethane memurları değilsiniz. Peygamberin takipçilerisiniz.”

“Aydın olmak, modaya uygun elbise giymek, pahalı arabalara binmek, uzak diyarlarda uzun tatiller yapmak, maaş karşılığı iş yapmak değildir. Din adamı olmak bir cübbe ve bir kaç dua ile sınırlı olamaz.

Aydınlar ve din adamları bir milletin beyni gibidir.

Beyin vücudun hareket kaynağıdır.

Millet sizi iyi bir öğrenim gördükten sonra bir maaşa konasınız; akşamları okey masalarında oyun oynayarak, kendiniz gibi bir kaç kişi ile beraber olup gülüp eğlenesiniz diye okutmamıştır. Cenaze gömün diye de maaş verilmiyor size.

Küflenmiş ve sadece kendisi için yaşayan eğitimli insan aydın olamaz.

Entelektüel olmak, gerçek din adamı olmak, korkak olmak demek değildir.

Gerçeği söylemek, yanlışa itiraz edebilmektir.”

Grigory Petrov - Beyaz Zambaklar Ülkesi