Yağmur Tunalı

Tüm yazıları
...

Zafer Kiraz’ın Dönüşü ve Enkırmenliği

Henüz yazar hakkında detaylı bilgi verilmemiştir.

Yağmur Tunalı

Galiba iki sene önceydi. TRT nasıl olduysa Zafer Kiraz’ı yeniden ana haber sunmak için seçmişti. Çölde bir pınar bulmuş gibi sevindim. Ve hemen bu dönüş haberini kutlamak üzere feysbukta uzunca bir not yazdım.

Felek bize hep yakınmayı ve hep şikâyet etme yolunu gösterecek değildi ya… İşte böyle güzel bir haber de duyuluvermişti. Türkiye’nin açık ara en iyi erkek spikeri Zafer Kiraz haber okumaya devam edecek ve bir ölçü sunacaktı. Seyredenler, dinleyenler, haberlerde işte bu ciddiyeti özlemiştik diyeceklerdi. Az da olsa anlayanlar yazacaklardı. Bir uyanış başlayacaktı. Türk Dil Kurumu, üniversiteler, okumuşlar bu dönüşü tebrik edecek ve diğerlerine siz de bu doğru ve güzel anlayışla devam etmeye mecbursunuz diyeceklerdi.

Zafer’in gelişi bir fitili ateşleyecekti. Yanlış gidişi, kural tanımazlığı, çirkinliği, Türkçe düşmanlığına yorulacak, alay eder gibi sunuşları bize apaçık gösterecek bir dikkatin yolunu açacaktı. Türkçe gündem olacaktı. Yönetenler bu doğru örnek karşısında utanacak ve mensuplarını ikaz edeceklerdi. Sonra herkes kendine çeki-düzen verecek ve kanalları sarmış ayrık otlarını temizleme fırsatı doğacaktı.

Hayal bu ya…  Böyle neler neler kurdum ve heyecanla beklemeye başladım. Bir kişinin haber sunmaya başlaması bu kadar hayali gerçek kılmaya yeter mi diyecekler olabilir. Böyle hayaller kurmaktan asla vazgeçmem. Hayalsiz gerçek olmaz. Olabildiğince gerçekçi yaşar, fakat hayallerle düşünürüm. Ülküler bir uzak hayale dayanır, biliriz. Ona varmak için duyulan heyecan ve yolunda gösterilen gayretle mesafe alınır. Bu yolu yürümenin zevki bütün bir hayatı sarabilir ve yaşamanın şaşmaz manasını duyurur. Böyle düşünen, böyle duyan, böyle inananlar kazanır.  

Değil Zafer Kiraz’ın haber sunması, bir başka kabiliyetin görülmesi de aynı heyecanı verir. Biz bunlarla yaşarız. Evet, Zafer Kiraz’ın yıllar sonra, yeniden haber sunmaya başlaması bir müjde gibi gönlümü okşadı.

Henüz emekli olmamıştım ama dil konusunda en net cümlelerle kurumumu tenkit etmeyi varlık sebebi sayıyor ve her fırsatta söylüyor, yazıyordum.

Zafer’in dönüşü

Yazdığım not şöyleydi:

“TRT’nin, Türkçe katlinde, özel kanalları solladığı bir dönemdeyiz.  Ne haber dinleyebiliyorum, ne de spor karşılaşmalarını seyredebiliyorum. Seyredeceksem, işkenceden kurtulmak için sesini kapatıyorum. Bunu defalarca yazdım. Metni anlama yok. Kelime grupları, bölümleme, hele vurgu hak getire… Frenkçe gibi vurguluyorlar ama o da değil. Yerden bitme gibiler. Şaşılacak şey ki eskiler de onlara benzedi. Sanki bozmak için hızlandırılmış özel kurs verdiler ve yanlışın doğru olduğu bir zaman aralığına girdik… Doğru yadırganır hale geldi. Zafer’le, doğru ve güzel Türkçe telâffuza dönüş mü başlıyor?  İnşallah. Hoyrat bir şekilde emekli edilen Türkiye’nin en iyi kadın sesi Nermin Tuğuşlu da davet edilir ve dil dikkati yeniden yerleştirilmeye başlanırsa bu ümidim tam olacak. Bu da hicranlı bir konudur. Nermin Tuğuşlu, adeta zorlanarak, yeni bir frenk tabiriyle mobbing uygulanarak emekliliğe mecbur edildi. 2011 yılında, gitmezse Erzurum’a sürüleceği söylendi ve ayrılmak zorunda kaldı. Bunu da pek tabii her kötü şey gibi Fetöcüler yaptılar.

Mizacımı zorlayarak bu iki isimle ilgili bir konuyu da hatırlatmam lazım. Sanırım 15 yılı aşmıştır. Türk Dil Kurumu ödül vereceği spikerleri tesbit etmiş ama ilan etmemişti. Bir yemekte TDK Yönetim Kurulu Üyeleriyle beraberken bunu öğrendim. İsimleri söylediler. “Keşke Zafer Kiraz ve Nermin Tuğuşlu’yu düşünseydiniz...” dedim ve sebebini anlattım. Uzunca bir konuşma sonunda, Zafer Bey ve Nermin Hanım’a ödül verilmesi gerektiği kabul edildi. O zamanın TDK Başkanı Ahmet Bican Ercilasun’du. Eski dostuz. Türkçe telâffuz dikkatimi yakından bilirdi. Onun fikrimi müzakereye açmasıyle heyeti ikna etmiş olduk. Bunu da ilk defa mahcubiyetle açıklamış olayım.”

O da bozdu

Evet, Zafer Kiraz haber sunmaya başladı.

Bu dönüşü hararetle alkışladığımı okuyan dostlar, nasıl bulduğumu sordular.

Sıcağı sıcağına onu da yazdım. Öncelikle söyleyeyim: İki gün karne vermek için yeterli değildir, diyerek başladım. Çünkü bu da bir alışma ve idman meselesidir. Söyleyeceklerim bu çerçevede bir değerlendirme olarak anlaşılmalı kaydını düşerek notlarımı şöyle sıraladım:

1. Genel olarak, kendi sağlamlığının uzağında olsa da beğendim. Fakat epeyce vurgu hatası duyduğumu söylemeliyim.

2. “Enkırmenlik Türkiye’de dil zevkinin canına okudu...” kanaatim, maalesef Zafer’le de teyit ve ispat edildi. Sebebi, sohbet kültürünü ve anlatma geleneğinin şahane örneklerini unutmamızdır. Enkırmen dediğimiz sunucu seyircisiyle sohbet eder gibi konuşan bir anlatıcıdır. Nasıl sohbet eder, konuşur, anlatır gibi haber sunulur… Doğru örnekleri bilmiyoruz. Merhum Birand’ın açtığı Türkçe dışı yıkıcı çığır herkesi etkiledi.

3 Kelime gruplarını bölmek vurgu hatası getirdi. 

     a. Özel isimlerde ad ve soyadı arasına es koyarsanız soyadı ayrı vurgulanır ve hatadır. Yalçın dedikten sonra es verip Akdoğan diyemezsiniz.

     b. Tamlamalar da aynıdır. Mesela, “köpek balığı” es vermeden beraber söylenir ve tonlanır.

     c. Bir kelimede virgül esi verirken, ilk heceye kuvvetli vurur veya son heceyi gereksiz uzatırsanız, Türkçe telaffuz gider. Mesela, “Buradaaa...” diye başlarsanız sonraki kelimeyi yanlış tonlamanız kaçınılmazdır. Bugün, en yaygın hatalardan biri budur.

     d. Fiil veya fiilimsilerden önce mutlaka es vermek gibi akıl almaz bir yanlış, kaaide gibi söylenir oldu. Mesela, “ Davutoğlu Kayseri’yeee, GİTti..” şekli yaygınlaştı ki olur şey değildir. Türkçe’de, “Gitti”ye ayrıca vurgu yapmak ancak “ gitmedi” diyen varsa, o iddiaya karşı böyle tonlanır. Ayrıca, fiilin önünde es vermek bu durumda da gerekmez.

Zafer bu hataları -sayıca az olsa da- yaptı. Gün geçtikçe, ondan bu hataları azdan az duyacağımızdan eminim. Haber metinleri ayrı bahis.  Zafer Kiraz’ı hakıkaten özlemişiz. Hoş geldi, dedim ve ümidimi tam kaybetmedim.

Ne oldu dersiniz?

Aradan geçen günler onu bildiği Türkçe’ye tam döndüremedi. Çünkü piyasayı saran yanlışa savrulma modası onu da bırakmadı. Bilmemiz gereken galiba şudur: Hemen her moda yıkıcı da olsa geçicidir. Gelin görün ki dilde bu görülmemiş, duyulmamış moda yıkarak ve kaybettirerek geçecektir. Üzerinde konuşacağımız ve karşısında duracağımız bir nokta da burasıdır.

Zafer Kiraz örneği de gösterdi ki ekranlarda Türkçe telâffuz konusunda teselliden bile mahrumuz.