Söyleşiler

Türkiye, Meselenin İnsani Yönüyle İlgilenmelidir Putin Hayranı Olduğu Sovyetler Birliği’nin Taktiğini Uyguluyor TÜRKMENLER, MUKAVEMET VE DİRENİŞ RUHUNU GÖSTERMELİDİR TÜRK MİLLETİ UYAN! DOĞU TÜRKİSTAN’DA SOYKIRIM VAR! İran Türklüğünün Esas Gayesi, Millî ve Siyâsî Kimliğimizin Yeniden İhyasıdır Olayların Sosyal, Siyasî ve Ekonomik Sebepleri Var ADI DEVLET OLSUN
Yerli üretime odaklanılmalı, mevcut üretici korunmalı

Yerli üretime odaklanılmalı, mevcut üretici korunmalı

Gelişim Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Hakan Yıldırım ile Merkez Bankası Başkanı değişikliğini, işsizlik meselesini ve ekonomideki gelişmeleri konuştuk.

Geçtiğimiz günlerde Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal görevden alındı. Uysal’ın yerine ise eski Maliye Bakanı Naci Ağbal atandı. Öncelikle bu değişikliğin sebepleri nelerdir ve yaşanan değişikliğin ülke ekonomimize yansımaları neler olacaktır? Merkez Bankası Başkanlarının müdahaleyle sürekli değiştirilmesini nasıl yorumluyorsunuz?

Öncelikle T.C Merkez Bankasının görevlerinden bahsetmek yerinde olacaktır. Merkez Bankasının görevleri: Fiyat istikrarı ve finansal istikrarı sağlamak, döviz kuru rejimini hükümet ile birlikte belirleyip uygulamak, ödeme sistemlerinin kesintisiz işlemesini ve gözetimini sağlamak, banknot basma ve ihraç işlemleri olarak sıralayabiliriz. İfade edilen söz konusu beş görevde ekonomiye ve finansal piyasaların akıbetini önemli düzeyde etkileyen faaliyetlerdir. Bu yüzden Merkez Bankaları ülkelerin ekonomi ve finansal piyasalarında anahtar rol üstlenen en önemli kuruluştur. Görev ve sorumluluklarını tam anlamıyla yerine getiremeyen bir merkez bankası düşünülemez. Aksi takdirde piyasa mekanizması etkin bir şekilde çalışamaz ve bu da ülke ekonomisi için büyük bir felaket yaşamasına sebebiyet verir. Söz konusu beş ayrı görev ve uygulanan para politikası objektif ve piyasaları olumlu şekillendirebilecek şekilde yerine getirilmez ise yine ekonomide büyük sorunlar ile karşılaşılabilir. Bu yüzdendir ki ülkemizin merkez bankası Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası yerine Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası adını alır. Bu ismin içeriğinde bankaların bankası olan Merkez Bankasının bağımsız bir kuruluş olduğu anlamı yatar. 11 Haziran 1930 yılından bu yana bağımsız bir şekilde faaliyet gösteren merkez bankası hâlen bağımsız bir şekilde faaliyet göstermeye devam etmektedir. Böylelikle Merkez Bankası’na müdahale gibi bir durumun olamayacağı kanısına da varabiliriz.

Para politikasını Merkez Bankası, maliye politikasını ise hükümet adına Maliye Bakanlığı uygular. Maliye politikası; tam istihdamın sağlanması, ekonomik dalgalanmanın minimize edilmesi ve gelir adaletsizliğinin önüne geçilmesi gibi faaliyetleri içermektedir. Bir de önemli olan husus para politikası ile iktisat politikasını oluşturmaktır. İşin özü Maliye Bakanlığı tecrübesine sahip olan Sayın Ağbal maliye politikasının yanı sıra Merkez Bankasının üstlendiği görev olan para politikası sürecine de önemli düzeyde hâkimdir diye düşünüyorum. Tabi ki Merkez bankası başkanlığındaki ani değişim piyasada olumlu bir reaksiyona sebep olmayacaktır. Ancak orta ve uzun vadede piyasalarda olumlu bir havanın eseceğini düşünüyorum.

TÜİK’in açıklamış olduğu işsizlik rakamlarına göre ülkemizde işsizliğin geçen yıla göre azaldığını görmekteyiz. Geçtiğimiz haftalarda da ekonomik güven endeksinin arttığı yönünde rakamları paylaşmışlardı. Söz konusu rakamlar hakkında neler söylemek istersiniz? TÜİK’in açıklamış olduğu rakamlar gerçeği yansıtıyor mu?

İşsizlik rakamları 4 milyon 194 bin kişi olarak deklare edilmiştir. Söz konusu işsizlik rakamı geçen yılın aynı dönemi ile karşılaştırıldığında 456 bin kişi azaldığı söylenebilir. Bu da işsizlik oranında 0.8 puanlık bir düşüş demektir. Sonuç olarak işsizlik rakamı %13.2 düzeyindedir. İstihdam oranı incelendiğinde ise %43.9 seviyelerinde olduğu görülmektedir.

1990-1999 yılları arasındaki işsizlik oranlarının ortalamasını ele aldığımızda oran %7.77 iken 2000-2019 dönemi için ise %10,62 düzeyindedir. Yani işsizlik oranları geçen yıla göre iyimser olsa da 1990 yılından bu yana dokuz yıllık ortalamaların üstünde seyretmektedir.

Osmanlı döneminden günümüze dek hep tüketim toplumu olduk. Üretmekten çok tüketmeye odaklandık. Piyasaya yeni bir teknoloji sürüldüğünde almak için hep uzun kuyruklar oluşturup, tüketim çılgınlığımızı kat ve kat arttırdık. Japonların elektronik aletleri, Almanların arabası ve iş makinaları, Amerika’nın rüyası ve birçok farklı ülkenin uzmanlaştığı üretimlerin yanı sıra biz sadece üretilen ürünleri kullandık. Bu durum bizim ithalatı yoğun bir ülke olduğumuza işaret eden en belirgin göstergedir. Aslında denklem basit. Üretim yoksa tesis de yok ve tesisin olmadığı yerde istihdam edilecek personele de ihtiyaç yoktur. Böylelikle işsizlik oranları ile mücadelenin sonu gelmeyecektir. Artık işsizlik oranları klişe bir gösterge oldu çünkü zaten işsizlik ile mücadele ediyor ve bu mücadeleyi sadece anlamsız yorumlar ile süslüyoruz. Artık haklı veya haksız aramak yerine girişimcilerin elini taşın altına koymaları gerekmektedir. Bir üretmek yerine, kalite bakımından düşük ürünleri düşük fiyatlar ile ithal etmek ve yüksek karlar elde etmek yerine, yerli üretime odaklanmalı ve mevcut üreticiyi koruyucu önlemler alınmalıdır. Böylelikle üretilen mallar hem iç piyasada tüketilebilir hem de arda kalan mallar ihracata konu olabilir.

Son yıllarda millîleşme çabalarımız çeşitli medya kuruluşlarınca vurgulanmaktadır. Teknoloji, ağır sanayi ve birçok alanda millîleşmemiz tabi ki ülke ekonomimize büyük katkılar sağlayacaktır. Ancak bu bir veya iki senede gözle görülür sonuçlar vermez. Millîleşme ve birçok sektör kolunda uzmanlaşma yıllar süren meşakkatli bir süreçtir ve meyveleri de uzun yıllar sonra toplanabilir.  

 

ABD Merkez Bankası’nın, piyasaların beklediği gibi politika faizini değiştirmeyerek sabit bırakması ve varlık alımlarında da değişikliğe gitmemesi ne anlama gelmektedir?

Seçim sürecinde piyasada oluşan oynaklık ve Korona virüsünün piyasalara etkisi gibi bazı sebepler ABD Merkez Bankası’nın daha temkinler atmasına sebep olmaktadır. Diğer taraftan emin olunmak istenen noktaların olması da politika faizinin şekillenmesinde önemli bir role sahip. Temkinli bir davranış içerisinde olan ABD Merkez Bankası politika faizi ile ilgili kararlar alırken fiyat istikrarı, finansal istikrar ve tam istihdam gibi hedeflere ulaşılıp ulaşılmadığına bakmaktadır. Söz konusu bu üç hedef sağlanmadan da politika faizlerinde bir artışın olmayacağı aşikârdır.

Diğer Söyleşiler