Söyleşiler

Türkiye, Meselenin İnsani Yönüyle İlgilenmelidir Putin Hayranı Olduğu Sovyetler Birliği’nin Taktiğini Uyguluyor TÜRKMENLER, MUKAVEMET VE DİRENİŞ RUHUNU GÖSTERMELİDİR TÜRK MİLLETİ UYAN! DOĞU TÜRKİSTAN’DA SOYKIRIM VAR! İran Türklüğünün Esas Gayesi, Millî ve Siyâsî Kimliğimizin Yeniden İhyasıdır Olayların Sosyal, Siyasî ve Ekonomik Sebepleri Var ADI DEVLET OLSUN
ANİ VE PİYASANIN BEKLEMEDİĞİ DEĞİŞİMLER YATIRIMCILARI TEDİRGİN EDER

ANİ VE PİYASANIN BEKLEMEDİĞİ DEĞİŞİMLER YATIRIMCILARI TEDİRGİN EDER

Yeni Ekonomi Derneği Başkanı Mustafa Çetinkaya ile ekonomideki gelişmeleri konuştuk.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ın görevden alınmasını ve yerine Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu’nun getirilmesini düzenleyen Cumhurbaşkanlığı kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sayın Naci Ağbal bürokrat kökenlidir, piyasa oyuncuları kendisini iyi tanır. Hazine ve Maliye Bakanı ile birlikte yapılan bu değişim, insan hakları ve hukuka yönelik bazı adımların atılacağının ilanı piyasalarda bir güven ortamı oluşturmaya başlamıştı. Özetle, kurdaki düşüşü yalnızca faiz artırımına bağlamıyorum. Bir gecede Merkez Bankası Başkanı değişti. Bu tür ani ve piyasanın beklemediği değişimler yatırımcıları tedirgin eder. İkinci tedirginlik noktası ise Merkez Bankasının bağımsızlığı ile ilgili. Merkez Bankası bir kamu kuruluşu değil, anonim ortaklıktır. Bu nedenle de Türkiye Cumhuriyeti değil, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasıdır. Merkez Bankası amaç ve araçlar yönüyle bağımsız olmalıdır. Ancak bu sık ve bazı grupların istekleri doğrultusundaki değişimler Merkez Bankasının bağımsızlığına zarar vermektedir.

Merkez Bankası’nın almış olduğu faiz arttırma kararı doğru muydu? Faiz artırımı hakkında neler söylemek istersiniz?

Faiz artırımı para politikası yönüyle doğru bir karardı. Merkez Bankası faiz artırımı ile hükümete “biz üzerimize düşeni yaptık, sıra sizde” dedi. Hükümet de birkaç eylem planı açıkladı ancak politik gündem bu eylem planlarının hayata geçmesini engelledi. Faiz artırımı kararı yapısal reformlar ile desteklenseydi bir işe yarayabilirdi. Ancak bugünkü noktada elimizde hem yüksek kur hem yüksek enflasyon hem de yüksek faiz var. Ayrıca, yüksek faizin getireceği riskleri de üstlenmiş olduk. Gelmesi beklenen adımlar ise piyasaları daha da endişelendiriyor. Önceki benzer durumlar dış finansman ile aşılmaya çalışılmıştı ancak tüm bunlar sadece günü kurtarmaya yetiyor. Sorunların kalıcı çözümü için sadece ekonomide değil, hayatının her alanında yapılacak yapısal reformlara ihtiyaç var.

Türk lirasının aniden yaşadığı değer kaybı Türk milletinde derin bir endişeye yol açtı. Bu kaybın sebepleri nelerdir?

Kurlardaki dalgalanmalar bize özel değil ancak Türkiye, çeşitli riskler nedeniyle diğer gelişmekte olan ülkelere göre daha kırılgan bir yapı ortaya koyuyor. Ekonomide olup biten şeyler kadar beklentiler de önemlidir. Yüksek enflasyon beklentisi, paranın değer kaybedeceğine olan inanç dövize yönlendiriyor. İşletmelerin borçları nedeniyle kısa ve orta vadeli yüksek döviz talebi var ve bunu temin etmeye çalışıyorlar. Türkiye’ye sıcak para veya doğrudan sermaye girişi ile ilgili sorunlar var. Cari açık veriyoruz ve bunu finanse etmek gerekiyor. CDS priminin yüksek olması nedeniyle döviz bulma güçlüğü yaşıyoruz, bu güvenle ilgili bir durum. Merkez Bankası net rezervleri ekside, bu borç verenleri endişeye sürüklüyor. Siyasi olarak ABD ve AB ülkeleri ile çeşitli nedenlerle yaşanan gerilimler bir risk unsuru olarak görülüyor. Önlemler alınır ve riskler azaltılırsa Türk Lirasının değer kazanabileceğini düşünüyorum.

Türkiye ekonomisinin güçlenmesi ve istikrarlı hale gelmesi adına yapılması gerekenler nelerdir?

Riskin düşürülmesi, piyasalara güven verilmesi gerekiyor. Rasyonel olmayan kararlar piyasaları tedirgin eder. İlk olarak rasyonel bir bakış açısının ortaya konulması gerekiyor. İkincisi, istikrar. Bir şeyler iyiye gidiyorsa yöneticilerin sık şekilde değişmemesi gerekir. Üçüncüsü, Merkez Bankasının bağımsızlığını güçlendirecek adımlara ihtiyaç var. Sonrasında ise yapısal reformlar yapılmalı, onları da kısaca şöyle özetleyebiliriz.

Ekonomi ve toplum hayatı birbirinden bağımsız değil. Açıklık, şeffaflık ve hesap verebilirlik tüm kamu kurumları için temel ilkeler olmalı. Hukukun her yönden siyasileşmesinin önüne geçilmeli, hukukun üstünlüğü temel alınmalı. İnsanların herhangi bir endişe yaşamadan, özgür bir biçimde görüşlerini açıklamasının önü açılmalı. Kamudaki atamalarda liyakat sadakatin önüne geçmeli, kamu çalışanlarının kamu yöneticileri dışındaki oluşumlardan emir ve talimat alması önlenmeli. Uluslararası ilişkilerde yeni bir evreye geçilerek sorun yaşadığımız ülkelerle ilişkilerimizi normalleştirmek için diplomasi çalışmaları başlamalı. Toplumun tüm kesimlerinin katılımı ile yeni bir anayasa ve siyasi partiler kanunu hazırlanmalı. Devletin bürokratik yapısına hız kazandırılmalı, kamu harcamalarındaki israf azaltılmalı ve mali disiplin sağlanmalı. Hayatın her alanına müdahil olan büyük devlet yapısı yerini denetleyici ve düzenleyici, özgürlüklerin teminatı bir devlet yapısına bırakmalı. Büyüme ithalata bağımlı yapıdan çıkarılmalı, cari açık üzerinde kontrol sağlanmalı. Bunlar yapılabilecek yapısal reformların yalnızca bir kısmı. Özetle, almamız gereken çok yol var ve biz henüz yola çıkmadık.

Diğer Söyleşiler