Özel Haberler

...

HÜSEYİN NİHAL ATSIZ

Türk yazar, Türkolog, şair, düşünür ve öğretmen kimlikleriyle bir “Ülkü” nün haklı mücadelesi ile süren yüce bir ömrün üzerinden kırk yedi yıl geçmiştir. Yıllar var ki düşünceleri, ülküsü zihinlerde açmaya ve yeşermeye devam etmektedir.

“Ülkü uğrunda gönüller delidir,
Kişiler ülkü için ölmelidir.
Tanrı'nın insana değmiş elidir,
Şu ölüm adlı güzel şey... Saralım.”

1905-1975 yılları arasında yetmiş yıllık bir büyük ömür...

“Ülkü” kelimesini eserlerinde nakış nakış işleyerek Türk milliyetçiliğinin nişanesi yapan bir büyük kahraman...

Her şeyden önce bir ülkü adamı olan, fikir yürüttüğü sahalarda tarihçiliğinde, edebiyat araştırıcılığında, romanlarında, şiirlerinde, makalelerinde hep o savunduğu kutlu ülkünün etrafında nesilleri aydınlatmış ve Türk milliyetçiliği tarihinin yılmaz kalemi olmuş olan Hüseyin Nihal Atsız, 1905 yılında İstanbul Kadıköy'de dünyaya gelmiştir.

1931 yılından beri yani 26 yaşından itibaren Türk milliyetçiliği tarihinde büyük bir yeri olan Hüseyin Nihal Atsız, 1931 yılında Atsız Mecmua ile Türk milliyetçiliğinin yılmaz bir savunucusu olmaya başlamıştır. O yıla kadar da kendisini iyi yetiştirmiştir.  Çocukluk dönemini İstanbul’da geçirmiş olan Nihal Atsız, babası Nail Bey’in deniz binbaşısı olması sebebiyle de daima istiklal ruhunun heyecanı içinde büyümüştür.

Kendisini yetiştirmedeki okuma ve araştırmaları neticesinde Meşrutiyet dönemi büyüklerinden olan Rıza Nur ve Ziya Gökalp’in büyük tesiri altında kalmıştır. 1922’de imtihanla girdiği Askerî Tıbbiye ’den milliyetçi duygularından dolayı tepki almış ve disiplin cezası alarak üçüncü sınıftayken 4 Mart 1935’te askeriyeden çıkarılmıştır. Hayatı boyunca asker olmamasına rağmen bir asker gibi yaşamıştır. Bu hadiseden sonra İstanbul Darülfünun Edebiyat Bölümünde okumaya devam etmiştir.  Hüseyin Nihal Atsız'ın yetişmesinde ülkenin hâlihazırda içinde bulunduğu durum ve yukarıda bahsettiğimiz Türkçü isimlerin büyük etkisi olmuştur. Türkçülük noktasını esas itibariyle ilmi temellere oturtması okuduğu Türkoloji bölümünde daha da hız kazanmış ve aynı zamanda Türkoloji’nin babası sayılan Mehmet Fuad Köprülü ve tarih ilminde sayılı üstatlardan Umumi Türk Tarihi kürsüsü Başkanı Zeki Velidi Togan'ın da öğrencisi olmuştur.

Aynı zamanda ciddi bir tarih birikimine sahip olan Nihal Atsız: “Tarih, millî terbiye vasıtasıdır ve her millet, kendisine göre, uygun bir tarih tarzı bulmalıdır.” ifadelerinden hareketle tarih bilmenin de ötesinde Türk tarihini yer yer şuur açısından yeniden harmanlayıp güçlü kaleminin çemberine almış ve yerli olan tek ülkünün Türkçülük olduğunu savunmuştur.

Bu kutlu ülküyü savunmuştur diyoruz, çünkü çağında Türk milliyetçiliği ara ara hor görülmekle kalmamış özellikle bilindiği üzere 1944 olaylarından sonra bir vatan hainliği olarak dönemin siyasilerince nitelendirilmiştir.

Mücadelenin İlk Yılları

Yirmi altı yaşında yetişmiş bir Türk milliyetçisi, Türkçü, Tarihçi olarak Atsız Mecmua'yı çıkarmaya başlamıştır. Atsız Mecmua’nın Türk fikir hayatındaki yeri oldukça kıymetlidir. 18 sayıda çıkmış olan bu dergi muhteva noktasında oldukça besleyicidir. Birlikte okudukları Orhan Şaik Gökyay, Tahsin Banguoğlu, Pertev Naili Boratav gibi isimler de Atsız Mecmua'ya yazmıştır. Yalnız arkadaşları değil Türkoloji bölümündeki yetkin hocalar da Atsız Mecmua'yı her bakımdan desteklemiştir. Aynı zamanda Türk Edebiyatı Tarihçiliği alanında en yetkin isimlerden olan H. Nihal Atsız, dili korumanın bir namus meselesi olduğunu da defalarca yazılarında vurgulamıştır. “Unutmamalı ki bir millet, ordusunu kaybederse büyük bir tehlikede, devletini kaybederse korkunç bir felâkette, fakat dilini kaybederse ölümün kucağındadır.” demiş ve “arınmış ve geliştirilmiş bir Türkçeyi” savunmuştur. Fakat bunun yanında bilim dışı tavır sergileyenleri de “Arınmış ve geliştirilmiş bir Türkçe istiyoruz. Dil Kurultayı maskaralıklarının yadigârları temizlenecek fakat bu arada elde edilmiş bazı müspet sonuçlar saklanacaktır.” ifadeleriyle yine milleti sarsacak olan hemen her konuda yaptığı gibi ciddi eleştirilerle baş başa bırakmıştır.

3 Mayıs 1944: Kutlu Bir Neslin Direnerek Yeniden Dirilişi

Atsız'ın yazıları ise kendisini en iyi tarif ettiğini dile getirdiği Türkçülük ülküsüne dair yazdığı yazılar olmuş ve erken yaşlarda birçok alanda kendisini Türk toplumuna tanıtmıştır. Devletin de aynı zamanda gittiği bir yol olan Türk milliyetçiliği ve buna büyük ölçüde hizmet eden Türk Ocakları 1931 yılında kapatıldıktan sonra Türk Dünyası için önemli olan isimler ise yurtdışına sürgüne gönderilmiştir. Böyle bir boşlukta Türk milliyetçileri Atsız'a kulak vermiş ve 1934 yılında Nihal Atsız, Orhun Dergisini çıkarmıştır. 1944 yılının mart ve nisan ayı sayılarında dönemin başbakanı Şükrü Saraçoğlu'na açık bir mektubunda, özellikle İnönü döneminde liselerde tarih ve edebiyat başta olmak üzere değiştirilen müfredata ve bunun yanında liselere komünist öğretmenlerin yerleştirilmesi hususlarında ciddi eleştirilerde bulunması sonucunda bilinen 44 olayları başlamıştır. İki adet yazılan bu açık mektup, milliyetçilik tarihimizde “3 Mayıs 1944 Milliyetçilik Olayları” olarak geçmiştir. Daha sonraki süreç ise insanlık dışı bir muamele gören “Atsız ve Sabahattin Ali” arasındaki “Irkçılık-Turancılık Davası”na giden sürecin hızla başlamasına da yol açmıştır.

3 Mayıs 1944’te Ankara 'da Türkçü gençlerin Atsız'ı ve Türk milliyetçiliğini savunması açısından önemli bir tarih olmuştur. Yapılan yürüyüş, hükümete yapılacak olan bir darbe gibi görülmüş ve yüze yakın Türk Milliyetçisi tutuklanıp gözaltına alınmıştır. Tutuklananlar arasında Nihal Atsız, kardeşi Necdet Sançar ve Alparslan Türkeş başta olmak üzere birçoğu da Türk milliyetçisi ilim adamlarımızdan olmuştur. Sonrasında beraat edilse de toplumun nezdinde uzun süre Türk milliyetçiliği özümsenmesi gereken bir fikirden saptırılmıştır. 3 Mayıs'a kadar daha çok fikir sahasında yer edinen Türk milliyetçiliği ilk defa aksiyon halinde ortaya çıkmış oldu. Tüm bunlara rağmen o günden bu yana Türk milliyetçiliği tarihinde önemli bir yer tutan 3 Mayıs Türkçüler tarafından kutlanmaktadır. Yine belirtmekte fayda vardır ki 3 Mayıs 1944, Türk milliyetçilerinin, Türkün millî varlığına düşman gözlere karşı yapılan ilk başkaldırıdır. Türkçülük adına yapılan bu hamle yerinde olmamış olsaydı bugün Türk milliyetçiliği fikri, siyâsî platforma taşınamayacak ve geniş kitlelere ulaşamayacaktı denilebilir. Türk gençliği, bir milletin asırlardır gelen hafızasını silmeye çalışan bölücü vatan hâini güçlerin önünde sarsılmaz bir duvar gibi durmuşlar ve tehlikeler karşısında nasıl hareket etmeleri gerektiğinin yol haritasını da çizmişlerdir. Tarih bize bunu 1980 olaylarında bir daha acı bir gerçekle göstermiştir.

Her Türk Milliyetçisinin Temel Vasfı: Tehlikeyi Önceden Sezmek

Her Türk milliyetçisi gibi nesillerin içerisinde ve nesillerin ilerisinde birtakım tehlikeleri önden sezen Hüseyin Nihal Atsız, kendisinden sonraki nesillerin Türklüğünü sorgulamaması için çetin bir mücadele vermiştir. İktidar değişikliğinden sonra tekrardan kapatılan Orhun dergisinin yerini 1951-1952 yıllarında Orkun dergisi almış ve haftalık olarak çıkan bu dergi 58 sayı çıkmıştır. Tehlikeleri önden sezen ve önlem alan Hüseyin Nihal Atsız milli eğitim noktasındaki görüşlerinden de diğer görüşlerinde olduğu gibi hiç sapmamış ve yerinde tenkitlerde bulunmuştur. İçinde bulunduğu toplumun nabzını diri tutmayı daima başarmıştır diyebiliriz.

Asker millet olan Türk milletinin yalnız tehlikelere karşı değil daimî hayatında bulundurması gereken bir şuurla yaşamalarını ister ve ‘Bütün Türk Gençliğine’ yazmış olduğu bir şiirinde nesillere şöyle seslenir:

Atadan kalmış olan kılıcı iyi bile
Onu bütün gücünle vuracaksın çağında
Savaş... Bunun tadını ey Türk sen bulamazsın,
Ne sevgili yanında ne baba ocağında.
Savaşmaktan kaçınır kim varsa alnı kara,
Kan dökmeyi bilenler hükmeder topraklara...
Kazanmanın sırrını bilmiyorsan git, ara
"Çanakkale ufkunda, "Sakarya" toprağında"

Haklı Mücadelenin Bitmeyen Savunması

Haklı mücadele edenin davası, kişinin aynı zamanda bir sınaması olduğunu da Nihal Atsız’ın hayatından görmekteyiz. Sonraki yıllarda Demokrat Parti devrinde Ankara'da yaptığı bir tarih konferansından dolayı Edebiyat öğretmenliğinden alınmış ve İstanbul Süleymaniye Kütüphanesine memur olarak görevlendirilmiştir.  17 yıl süren bu görevi 67 yaşına emekli oluncaya kadar sürmüştür. 60 yaşından sonra doğrudan doğruya bir derginin başında olmasa da Milli Yol, Ötüken dergilerinde birçok yazıları basılmıştır.  Ötüken dergisinde yazmış olduğu makalelerden ötürü tutuklanmıştır. Türk milliyetçilerinin bir imza kampanyasıyla 15 ay sürecek olan hapis cezası 3 aya indirilmiştir. Hüseyin Nihal Atsız, hayatının son dönemlerinde dahi birçok tehlikeleri göz önüne alarak söyleyeceklerinden yılmamış, daima gelecek nesillerin tehdit altında olmaması için çağrıda bulunmuş ve her zaman etrafını beslemiş bir büyük aydındır.

Hemen hemen tüm yazılarında, eserlerinde, şiirlerinde, romanlarında, hikâyelerinde Türk’ün ahlakı temel taş görevi görmüş ve fikirler bu taşın üzerine bina edilmiştir. Yılmaz savunuculuğunu yapmış ve benimsemiş olduğu Türkçülük anlayışına uygun olarak Türk kültürünün yaşatılması ve korunması konusunda son derece dikkatli ve hassas davranmıştır. Ona göre kültür, bir milletin gıdasıdır ve millî kültür tehlikeye düştüğü zaman, Sosyal yapının "vitamini" azalmış demektir. Böyle bir durumda ise zafiyet, çöküntü ve hastalıkların başlaması kaçınılmazdır. Bunun neticesinde komaya girmiş olan bir kültür de milletin doğrudan yok olması demektir. Yalnız kültür değil fakat kültür başta olmak üzere değindiği konular belirli yılları kapsamakla birlikte bir milletin doğrudan olarak yaşama ve ölme arasındaki tercihinde asılı kalmaktadır.

Bu vatanı vatan yapan adı olmayan, mezarı olmayan şehitlerimizden tutalım; Türk tarihinin savaşçı kahramanlarından, yüce bir dilek olan “Kızıl Elma”ya varışa kadar şuurlu bir şekilde Türk Milliyetçiliğini bir neslin hafızasına kazımıştır. Haklı mücadelenin her türlüsünü bir savaşa savaşı da düğüne benzeten Nihal Atsız, 11 Aralık Perşembe günü, Kurban Bayramının ilk günü, geçirmiş olduğu bir kalp krizi neticesinde uçmakta toy yerine varmıştır. Rahmet ve minnetle anıyoruz.

Alternate Text
Aylık Türk Dünyası Raporu
Tarihte Bugün
Karikatür