Harun Meral

Tüm yazıları
...

Beynimdeki kıymıklar

Henüz yazar hakkında detaylı bilgi verilmemiştir.

Harun Meral

1- İslam, iyi ve başarılı insan yetiştirmek projesidir. Din değişmediği halde insanların din ile ilgili anlayışları ve algısı değiştirilmiş ise ortaya çıkan kaosun sorumlusu din değil, insanlar ve ülkeleri yöneten siyasilerdir.

İslam’ı sadece ibadetlerden ibaret sanan o yüce dinin sosyal muhtevasını göz ardı ederek, ayrıca siyasallaştırılmış bir din ortaya çıkaran sizlerin vebali büyüktür. Din sadece ritüel değil, iyi eğitilmiş bir vicdan meselesidir. Hepimiz biliyoruz ki İslam dininde Nas’lar dışında her konu yaşadığımız çağa göre düzenlenebilir. Bu konuda içtihat yolu açıktır. Zaten İslam akıl dinidir, ilim dinidir. İlme ters olan, akla ters gelen hiç bir uygulama İslami olamaz. Mezhepler din değildir. Mezhepler yorumdur. Siz buna karşı gerçek İslam’ı anlatan hakikate ve ilme dayalı, akla uygun yorumlar yapacak meşveret meclisleri kurdunuz mu? Diyanet İşleri Başkanlığı’nı bile, siyasetin arka bahçesi haline getirmekten gayrı ne yaptınız? Mevcut durumdan sorumlusunuz.

İslam’ın sosyal muhtevası iyi anlaşılıp idrak edildiğinde görülecektir ki, İslam gerçek anlamda başarılı ve iyi insan yetiştirmek projesidir. Bu nedenle Türk milletine bilim yolunu göstermek, milletimizin hurafe ve bidat gibi yanlış anlayışlardan kurtulmasını, korunmasını sağlamak da görevimiz olmalıdır. İslam dini doğası gereğince birleştirici ve bütünleştirici olması gerekirken bugün din, İslam dünyasında ve Türkiye’de bir ayrışma ve kamplaşma sebebi haline getirilmiştir. Sadece ibadete indirgenmiş olan, nakle dayalı geleneksel din anlayışı gerçek İslam’ı temsil etmiyor. İşte bu çıkmazı aşmamız ve bu açmazdan kurtulmamız için bütün Türklerin Hoca Ahmet Yesevi ve İmam Maturidi’nin İslam ve din anlayışını özümsemeye davet ediyoruz. Sayın yetkililer, İmam Maturidi hazretleri hakkında araştırmalar yapalım, genç nesilleri yetiştirelim, hurafe ve israiliyattan kurtulalım.

*

2- “Ve bir gün olumlu veya olumsuz olarak her şey bittiğinde hatırlayacağımız tek şey; düşmanlarımızın sözleri ve saldırıları değil, dostlarımızın sessizliği, bencilliği, anlayışsızlığı ve vurdumduymazlığı olacaktır. Dostların cahilliğidir bizi yaralayan. Dost görünenlerin kaypaklığıdır ayağımızdaki pranga.”

                                                                                                                                  -Bilge Kral Aliya Izzetbegoviç-

Siyasetin neredeyse tamamı, karşıtlık teorisi üzerine hareket ediyor artık. Hem partiler arası hem partilerin içindeki iç mücadele, hem yerel hem genel anlamda durum böyle. Karşıtlık teorisi şu demek: Karşında kavga edeceğin bir rakip yaratmak, ona göre hiza almak, siyasi söylem üretmek ve taraftarlarını bununla konsolide etmek. Eğer siyasi paradigmanızı karşıtlık üzerine kuruyorsanız, otomatikman kutuplaştıran ve ötekileştiren bir dil kullanmanız gerekir. Bu da ülke meselelerine çözüm üretmekten çok sen ben kavgasını ve adamcılık hastalığını körükleyen beyhude bir sonuca evrilmeyi getirecektir. Siyasi hafızanın artık dünü bile hatırlamaz hale geldiği günümüzde, insanlar önceki seçimleri ve söylemleri çok çabuk unutuyor. En kötüsü de olumlu sonuç alınamayan eskimiş metotlarla yeniden olumlu sonuç almak gayretleridir. Kim ne diyor, ne için ne söylüyor, arzusu isteği nedir acaba diye hiç düşünmeden, kendisi gibi düşünmeyen insanları hizip olarak nitelendirmek hastalığı bütün siyasi hareketlerin handikabı olarak siyasetçilerimizin yanlışları olarak devam ediyor. Benim olsun küçük olsun mantığı hiç bir zaman başarı getirmemiştir.

*

3- Türkiye’de her gün duyduğumuz ve en tepeden başlayarak en alta kadar bazılarının tekrar ettiği en yaman çelişki şöyle ifade ediliyor; “Seksen milyon milletimiz. Seksen milyon tek yürek vs. vs.” Bir saat sonra bir başka konuşma esnasında ise aynı kişi ; “Bizim karşımızda olanlar, ittifak dışında olanlar terörist, şer odağı, düşman işbirlikçileri, hainler vs. vs. vs.” Aynı siyasetçiden ve onları benimseyenlerden her gün bu iki zıt ifadeyi duymak mümkündür. İşte böyle bir anlayışın kıskacında yaşıyoruz.

 

*

4- Kardeşim Mehmet…

- Güç karşısında boyun eğerek veya hissi duygularla hareket edip, ‘ayıp olur, şimdi bana ne derler’ diyerek her hangi bir konuda duygusal yaklaşımlarla davranıp bir yanlışa bilerek göz yummak, hakikate ve etik olan kurallara ihanettir.

- Birileri seni ucuz teşkilatçılık duygularıyla ve geri kişiliği ile yanlış bir konuda etkilemeye çalıştığında, ‘bu sefer de böyle olsun’ şeklindeki tavrın sebebiyle yarınlarda, sen de onlarla beraber itham edileceksin. Tavır ve davranış geliştirirken yarını hiç unutma.

- Uçmak hayali ayrı, uçabilmek donanımı ayrı, uçmak eylemi ise ayrıdır. Uçacağız kaçacağız diyerek sana hayal satanlara aldanma. Donanım ve iradesini sorgula, sonra ona destek ol. Bir sıfat için başarısızlığa ortak olma.

- Bazıları vardır ham bir özgüven ile kendisini bir yerlere layık görür, az olan tecrübesini kendi gözünde büyütür, bu nedenle kendini olmuş zannederek siyasette ön almaya, mihenk olmaya çalışır. Sen ondan daha kültürlü ve tecrübeli olduğuna inanıyorsan, sen kendine güveniyor, o kifayetsiz muhteristen daha iyi hizmet verebileceğine inanıyorsan ben de varım diyerek bir adım öne çık. Fazla tevazu israftır.

- Kapasitene, çevrene güveniyorsan, sosyal ve siyasi alanları az gelişmişlerin, yeteneksizlerin ve adamın adamı olmaktan başka özelliği olmayanların eline bırakma.

- Bir şeyler yapıyor gibi görünen birilerinin gerçekte ne yaptıklarını, ne yapmadıklarını, yaptıklarının doğru olup olmadığını, haklı temele dayanıp dayanmadığını da hakkaniyet ölçüsüne göre tahlil etmeden kimsenin yanında veya karşısında olma.

- Basit ve şahsi beklentilerin buluşması, zaafların öne çıkması mücadele azmimizi kırar. Bu nedenle vitrinde olanların niteliklerine, keyfiyetlerine çok önem ver... Kifayetsiz, yeteneksiz ve adamın adamı olan herkesi çiz. Ölçü niyet ve kapasitedir.

Selam ve saygılarımla…