Oğuzhan Saygılı

Tüm yazıları
...

Çanakkale Cephesinden Mektup Var

Henüz yazar hakkında detaylı bilgi verilmemiştir.

Oğuzhan Saygılı

Çanakkale Savaşları’na katılan bir İngiliz teğmenin gözüyle savaşları görmek ve anlamak isteyenler için önemli bir eseri tanıtacağız. Başlıkta ismi zikredilen kitabın yazarı Guy Warneford Nıghtıngale, I. Dünya Savaşı’nın Çanakkale Cephesi’nde İngiltere’nin subayı olarak Osmanlı’ya karşı savaşanlardan biridir.

Kitap, Nıghtıngale’nin annesi, babası ve kardeşine düzenli olarak gönderdiği mektuplardan oluşur. Kitabın hazırlanmasını ve tercümesini Akademisyen Yahya Yeşilyurt-Recep Gülmez yapar. Kitapta yazarın ailesine yazdığı 49 mektup bulunmaktadır. Mektuplar 1 Mayıs 1915’te başlayıp, 19 Ekim 1915’te biter.

Yazar, bulunduğu birliğin yazıcısıdır. Dolayısıyla mektupların sansürsüz olması önemlidir. Mektuplarda savaştaki İngiliz kayıplarıyla ilgili gazetedeki bazı haberlerin yanlışlığına ve bunların tashihine yönelik bilgiler dikkat çekmektedir. Annesine yazdığı bir mektupta, savaşın içeriğiyle ilgili sağda solda konuşmamasını, aksi takdirde sansüre uğrayabileceğini ifade eder. Başka bir yerde, “Umarım mektuplarımın herhangi birini başka kimselere yollamamışsındır; özellikle de basına.”(s.132) der. Sıradan bir askerin, kendisi kadar ailesine mektup yazma fırsatı olmadığını söyler.

Yazarın mektuplarının ilk bölümlerinde savaşı kazanacaklarına olan inanç oldukça fazladır. Ama evdeki hesap çarşıya hiç uymayacaktır.  Kayıplar çok fazladır. Yazar, kayıpların muhasebesini şöyle yapar:

“Afrika’da 3 yıl içinde kaybettiğimizden daha fazla sayıdaki asker ve subayımızı Çanakkale’ye çıkan bu taburda ilk üç gün içinde kaybettik.” (s.38)

Kitabın en dikkat çekici ve özgün tarafı ise yazarın, İngiliz askerlerinin ruh halini ustaca yansıtmasıdır. İngilizler için ümitsizlik bir salgın halini almaya başlamıştır artık. Mektupların sonuna doğru, başta kendisi ve askerlerin tamamında ‘bir kurşun saplansa da ölüp kurtulsak’ zihniyetinin yaygın olduğunu belirtir. Hatta ve hatta bütün İngiliz asker ve subaylarında artık; “Türkiye Türklerindir.” algısının yerleştiğini belirtir. (s.144)

Savaşın uzamasıyla birlikte İngiliz askerlerindeki ümidin ümitsizliğe doğru kaydığını, birçok askerin kafayı yediğini, bazı subay ve askerlerin kısa sürede saçının ağardığını, sinir hastalığı ve kalp krizinden öldüğünü beyan eder. Psikolojisi bozulan askerlerin binlerce olduğunu vurgular.

Yazar, soğukkanlı bir kişiliğe sahiptir. Savaşın acımasız, korkunç anlarını gördüğü gibi anlatmaktadır. Bir askerin yemek yerken vurulduğunu, çorbanın içine düştüğünü, çaydanlığın içerisine kan damladığını, her şeyin berbat olduğunu, gün boyu bundan dolayı yemek yemediklerini beyan eder.(s.80) Ailesine, birkaç santim ile ıskalayarak geçen Türk kurşununu mektubuyla birlikte gönderir. (s.82), Paramparça olmuş bir Türk askerinin cesedinden hatıra olarak bir kibrit kutusunu çaldığını dile getirir. (s.128)

Türk askerlerinin kahramanlığını ve özellikle de nişancılarının başarısını ısrarla belirtir. Mektuplarda düşmandan bahsederken, her zaman Türk vurgusu vardır. Mektupların hiçbir yerinde ‘Osmanlı’, ‘İslam’ kavramı bulunmamaktadır.

Savaşın bütün acımasızlığına rağmen yazarın işini aksatmadan kitap ve gazete okuması dikkat çekicidir. Okuduğu kitapların isimlerine değinir. Diğer yandan ailesinden mektupla birlikte başta kitap olmak üzere; puro, sigara, çikolata, çorap, saat, hava yastığı, tütün, fener pili gibi birçok şey ister. Bunların neredeyse tamamı kendisine ulaştırılır.

Osmanlı ordusunda savaşlarda Alay ve Tabur imamlarının görev yaptığını biliyorduk. Mektuptan İngiltere ordusunda Alay papazlarının, Londra Piskoposluğu görevlilerinin olduğunu, Çanakkale’de Alay ve Tugay papazlarının olduğunu öğreniyoruz.

İngiltere’nin belli başlı büyük gazeteleri Çanakkale’ye düzenli olarak askeri birliklere ulaştırılır. Ailesi de takviye olarak birçok gazete gönderir yazara. 

Yazar, 4 Mayıs tarihli mektubunda esir aldığı Osmanlı askerlerini kurşuna dizdiklerini beyan eder.  Kurşuna dizilen Türklerin sayısı harp tarihi literatürüne geçecek niceliktedir. Mektupların başka bir yerinde ise esir alıp zahmete girmek yerine öldürme seçeneğini tercih ettiklerini belirtir. Bu durumu soğukkanlılıkla anlatır: “…300 esir aldık, hâlbuki 3000 kadar alabilirdik; fakat onları vurmayı tercih ettik. Bütün nehirler boydan boya kan akıyordu.” (s.45)

Çanakkale Savaşları’nı İngiliz bakış açısıyla görmek isteyenler için vazgeçilemez bir eser olarak değerlendirilebilir. [*]

[*]  Guy Warneford Nıghtıngale, “Çanakkale Cephesinden Mektuplar”, Hazırlayan ve tercüme eden: Yahya Yeşilyurt, Recep Gülmez, 200 s., 2014, İstanbul, Ötüken Neşriyat