Osman Kepenek

Tüm yazıları
...

ABD- PKK ortaklığı tüm hızıyla devam edecek

1991 yılında Eskişehir’de dünyaya gelmiştir. İlköğretim, lise ve üniversite öğrenimini bu şehirde tamamlamıştır. Türkiye’nin önemli düşünce kuruluşlarında uzun dönem stajyer olarak bulunmuş, çeşitli proje çalışmalarına dâhil olmuştur. 2013 yılında farklı üniversitelerde öğrenim gören öğrencilerle birlikte Akademik Araştırma Enstitüsünü kurmuş ve başkanlığını üstlenmiştir. Eskişehir Yenigün gazetesinde 3 yıl boyunca düzenli olarak köşe yazarlığı yapmıştır. Yazılarının genel muhtevası ihtisas alanı olan dış politika üzerine olmakla birlikte, Türk Dünyasındaki mühim gelişmelere ve Türk tefekkür hayatına dair görüşlerine de bu köşede yer vermiştir. Türk Dünyasının ihtiyaç duyduğu yetişmiş insan kaynağını sağlamak üzere kurulan Avrasya Eğitim Merkezinin temsilciliğini üstlenmiştir. Yurtiçi ve yurtdışında pek çok kongre ve sempozyumlara katılmış olan Kepenek’in ulusal basında ve muhtelif dergilerde yayınlanmış çok sayıda yazısı mevcuttur. Akademik çalışmalarına başkanı olduğu Enstitü bünyesinde devam etmektedir.

İletişim: osmankepenek26@gmail.com

Osman Kepenek

Malumunuz olduğu üzere geçtiğimiz haftalarda ABD’ye bir ziyaret gerçekleştiren Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, mevkidaşı Pompeo ile bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmenin ardından Çavuşoğlu’nun ifadeleri basınımızda geniş yer buldu ve Ankara-Washington hattında yaşanılan gerginliğin ortadan kalkmasında ciddi bir adımın atıldığı yönünde kanaatler dile getirildi. Suriye başta olmak üzere ABD’nin Orta Doğu’da atmış olduğu adımların masaya yatırıldığı bu görüşmede, Çavuşoğlu’nun ifadesiyle “bir yol haritası üzerinde” anlaşmaya varıldı. Ancak bu yol haritasının ne olduğu, Menbiç başta olmak üzere sınırlarımızın yanı başında varlıklarını devam ettiren terör örgütlerinin durumu ve ABD’nin terörist gruplarla iş tutmaya devam edip etmeyeceği soruları yine muallakta kaldı. Esasen zihinlerdeki kargaşanın sebebi toplantı sonrasında Çavuşoğlu’nun ifade ettiği hususlarla, ABD’li Bakanın açıklamalarının örtüşmemesinden kaynaklanmakta. Daha evvelde pek çok kez şahitlik ettiğimiz bu durum karşısında, ülkemizdeki aklı evvellerin “tabi ki de kendi devletimizin yetkililerine inanacağız” şeklinde ortaya koydukları tavır, bu zamana kadar memleketimiz hayrına bir netice doğurmadı ve karşı karşıya kalacağımız olumsuzluklarla mücadele etme noktasında elimizi zayıflatan bir zaaf halini aldı.  Zira,  bugüne kadar, ABD bütün vaatlerine rağmen terör örgütleriyle stratejik ortaklığına devam edip, Türkiye’nin milli güvenliğini yok saymaktan geri durmamıştır. Son olarak ABD’li Bakan Pompeo, söz konusu görüşmenin hemen ardından sosyal medya hesabından Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) sahip çıkmaya devam edeceklerini net şekilde ortaya koyan bir tvit atarak niyetini belli etmiştir. Türkiye ise SDG’yi terör örgütü YPG’nin bir uzantısı olarak kabul etmekte ve Suriye’de muhatap alınabilecek bir yapı olarak görmemektedir. Türkiye’nin bu açık hal beyanına rağmen ABD’nin ortaya koymuş olduğu bu tavır hiçbir şeyin değişmeyeceği ve ABD’nin bölgede terör yapılanmalarıyla yoluna devam edeceğini göstermektedir. Nitekim görüşmenin ardından Türk askerinin Menbiç ve civarındaki terör yuvalarında güvenliği sağlamak için ABD ile hareket edecek olmasına Menbiç Askeri Meclisi’nden yapılan karşı çıkışın altında da şüphesiz ki ABD’nin gizli eli vardır.

Bilindiği gibi Menbiç Askeri Meclisi, terör örgütü YPG’nin bir kolu olan Suriye Demokratik Güçleri’nin himayesinde kurulan ve bu minvalde çalışmalarını yürüten bir yapı. Yani bu yapının öyle kendi başına hareket etme, inisiyatif kullanma, hele de ABD’nin ortaya koymuş olduğu stratejilere karşı çıkma gibi bir durumu söz konusu değil. Menbiç Askeri Meclisi’nden yapılan son açıklama da ise; “Menbiç sınırları içerisinde ki çok az sayıdaki YPG’linin silahlarını Askeri Meclise (!) teslim ederek kenti terk edecekleri” ifade edildi. YPG militanlarının ‘savaşcı’ olarak tanımlandığı açıklamada, “bundan böyle Menbiç’de sadece Menbiç Askeri Meclisi’nin savaşçıları bulunacak” ifadesi önem arz etmektedir. Özetle denilebilir ki, PKK terör örgütü bu kez de Menbiç Askeri Meclisi’ne bağlı savaşçılar adıyla karşımıza çıkacak ve ABD terörist unsur olarak görmeyeceği bu yapıyı desteklemekten geri durmayarak bugüne kadar uygulamış olduğu politikayı devam ettirecektir.

Türkiye’nin, Orta Doğu coğrafyası ve Suriye’de ABD’ye rağmen atmış olduğu adımlar önemlidir ve devam ettirilmesi hayati önem taşımaktadır. Önümüzdeki günlerde Kandil’e yapılması kuvvetle muhtemel olan askeri harekâtta esasında bu sebeple önemledir. Terör örgütünün silahlı militanlarının büyük oranda boşalttığı Kandil bölgesine yapılacak bu operasyonla, PKK askeri anlamda ciddi bir zarara uğramayacak olsa da, Türk Silahlı Kuvvetleri terör örgütünün uzun yıllar boyunca ana karargâh olarak kullandığı bu bölgeyi bir daha teröristlerin insafına terk etmemek üzere elinde bulunduracaktır. Bu manada sembolik ve psikolojik bir harekât olacağını ifade etmek yanlış olmayacaktır. Kandil’le beraber Menbiç, Afrin ve diğer terör yuvaları ve Doğu-Batı ayrımı yapmaksızın Fırat’ın her bir yanını çok uluslu terör örgütlerinden arındırmak devletimizin birinci önceliğidir.   Bu mücadele esnasında savunma sanayimizde ABD’ye bağımlı olmaktan kurtulmakla yetinilmemeli,  Rusya başta olmak üzere şimdilik müttefikimiz olan ülkelere karşı da bağımlı olmaktan kaçınılmalı, bugüne kadar yapılan hataların tekrar edilmesine mahal verilmemelidir.