Konuk Kalemler

Tüm yazıları
...

ADALET ASKIDA MI?

M. Furkan Duatepe

Adalet askıda mı? Evet, bir akşam vakti işittiğim haber üzere bu soruyu sordum. Bir habere baktım bir de kendime ki kulaklarım duyduklarına inanamamıştı. Muhtemelen sehven söylenmiş bir söz yahut tarihlerin karıştırılması üzerine altyazıya konu olmuş bir haber olmalıydı. Fakat yanılmıştım. Hepimizin son zamanlarda şaşırdığı, yanıldığı, hayret ettiği gibi ben de yanılmış ve şaşırmıştım. Ne vahim ki haber doğruydu. Açık cezaevlerindeki Korona virüsü izinleri 31 Temmuz 2023’e kadar uzatılmıştı. Evet, peşin peşin açık cezaevlerindeki izin tam 1 yıl uzatılmıştı. Hakikaten de bu adaletin tam 1 yıl kısmî askıya alındığının açıklanmasıydı.

Açık cezaevi izinleri, Korona virüsü salgınının başlangıcından bu yana her defasında en fazla 2 ay olmak üzere uzatılmaktayken yapılan açıklamayla ilk defa bu iznin 1 yıllık uzatılması söz konusu oldu. Söz konusu mevcut durumun nasıl bir vahamet olduğu mu anlaşılamadı yoksa artık bu türlü akla ve hakkaniyete aykırı uygulamaların toplum ve medya tarafından kanıksanması sebebiyle mi bilinmez ama kanunu bir şekilde dolanıp açıkça hukukî vicdanı yaralamaktan başka bir şey olmayan bu izin uygulamasına karşı hiçbir kesim gerekli ve zarurî tepkiyi göstermedi. Zarurî bir tepki olmasından bahsediyoruz çünkü çoğu suçun cezaî yaptırımlarının fiilen 1 yıllığına askıya alınmasının ne akla ne de mantığa yaraşır bir tarafı bulunmamaktadır.

İznin bu şekilde uzatılmasının hiçbir izahı olmayıp Korona virüsü sebebiyle getirilen bütün kısıtlamalar kaldırılmış -müzik yasağı hariç- ve adeta virüs tamamen bitmiş gibi günlük yaşama devam edilirken açık cezaevi izinlerinin 1 yıl peşinen uzatılmasının hikmetinin de kendinden menkul olduğunu aşikâr kılmaktadır. İzinlerin bu şekilde uzatılmasının hikmeti, tahmin edebileceğimiz üzere ülkemizde rutin olarak uygulanan seçim dönemlerine yakın yapılan hükümlülerin aile ve çevrelerinin sempatisini ve duygularını celbederek oylarına talip olmaktır. Ancak, bir seçim uğruna bu şekilde vicdanın ve hukuka güvenirliğin zedelenmesi kabul edilebilir değildir. Açıkladığımız üzere izinlerin bu şekilde uzatılmasıyla ciddî manâda güvenlik ve hukuk zafiyeti meydana gelmektedir. Şu an işlenecek bir suça karşılık suçlu bir kimsenin İnfaz Yasası gereğince bu izinin uzatılmasıyla birlikte cezaevine uğramadan serbest bir şekilde gezmesi olağan hale gelmektedir. Daha da anlaşılır bir şekilde açıklamak gerekirse 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun öngördüğü suç tiplerinden kasten yaralama, dolandırıcılık, hürriyeti tahdit, mala zarar verme, hakaret, tehdit, hırsızlık, özel ve resmî belgede sahtecilik ve daha birçok suçu şu an işleyen bir kimsenin hakkında 3 yıl veya altında ceza verilmesi halinde cezaevine uğramadan dışarıda gezmesi 1 yıl boyunca mümkün hale gelmektedir. Hatta suça karşılık verilen cezada direkt açık cezaevine geçilen suçların genelinde adlî para cezası yahut hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verildiği de göz önüne tutulduğunda belirtilen suçların bir kısmının iki veya üç defa işlenmesi halinde de suçu işleyen kimsenin cezaevine uğramadan bu 1 yıllık sürede dışarıda rahat rahat gezmesi mümkün olmaktadır.

İzinlerin yine bu şekilde uzatılmasıyla 96.718 hükümlünün dışarıda olmasının malî olarak da bütçeye olan yükün hafiflemesini sağlayacağı da gözden kaçırılmamalıdır. Görünürde bir seçim kaygısı izlenimi veren bu olağandışı izin uzatması, öte yandan da bir türlü düzelemeyen ekonomik gidişatın bir tezahürü olabileceği tahmini de bizleri yine yanıltmayacaktır. Diğer taraftan cezaların suçluyu rehabilite edici bir vasıta olduğu gerçeği de gözetildiğinde yine 96.718 kişinin rehabilite edilmeden topluma dönmelerinin yaratacağı sorunlar da göz ardı edilmemelidir. Bu yüzden her ne sebeple olursa olsun yapılan bu büyük yanlışın güvenlik sorunu oluşturacağı ve toplumun adalete bakışını derinden yaralayacağı ortadadır. Eğer bir af çıkarılmak isteniyorsa bile bu geçmişe dönük olmalıdır. Af, usûle ve kanuna uygun bir şekilde yapılmalıdır. Bu şekilde anlamsız ve sebepsiz bir şekilde geleceğe yönelik 1 yıllık izin uzatılması, cezaların yaptırım gücünün askıya alındığını söylemekten başka bir şey değildir. Kaldı ki, devlet egemenliğinin en önemli gücü olan cezaî yaptırımın virüs bahanesiyle kısmen askıya alınması suça eğilimi artırabilecek ve güvenlik zâfiyetine sebebiyet verebilecektir. Bu tür hukukun özüne aykırı fiilî uygulamaların olduğu bir toplumda fertlerin suça ve suçluya karşı önlemleri kendilerinin sağlamaya temayül edebilecekleri de muhtemeldir.

Hukuka inancın zayıflığı her defasında sosyal medya vasıtalarıyla gündeme gelmekteyken yarın yine yapılan bu yanlış yüzünden artacak tepkilerin cevabını kimse veremeyecek ve meydana gelebilecek zararlar telâfî edilemeyecektir. Oysa hepimiz eşimizin, dostumuzun yahut aynı sosyal hayatı paylaştığımız herhangi bir ferdin başına gelebilecek bir menfî olay karşısında suçlunun cezasız kalmamasını temennî edebilmek gibi insanî bir vasfa sahip olmakla bu büyük yanlıştan bir an önce dönülmesini isteriz ki milletimizin bekâsı zedelenmesin. Gönül ister ki yapılan bu yanlıştan bir an önce vazgeçilsin; toplumun hukuk devletine olan inancı daha da yara almasın, mülkün temelinde bir sarsıntı olmasın. Yoksa adalet olmadan beka olamayacak, adalet olmadan hürriyet olmayacak ve dahi adalet olmadan mülk olmayacaktır.

Adaletin askıya alınmasından bir an önce vazgeçilmesini ümit edip yanlışın neresinden dönülürse dönülsün kâr olacağını hatırlatarak Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun:

Ekmek, su, aş bulmak gecikebilir.
Temele taş bulmak gecikebilir.
Devlete baş bulmak gecikebilir.
Adalet gecikmez tez verilmeli.

Mısralarının vicdanlara nakşolmasını umut ediyorum…