Alihan Limoncuoğlu

Tüm yazıları
...

Amerika Birleşik Devletleri Seçimlerinin Türkiye Üzerindeki Olası Etkileri

Henüz yazar hakkında detaylı bilgi verilmemiştir.

Alihan Limoncuoğlu

Amerika Birleşik Devletleri’ndeki seçimlerin kaldırdığı toz yavaş yavaş yatışırken doğal olarak bizler de bu çekişmeli ve nispeten olaylı geçen seçimin Türkiye üzerindeki sonuçlarını tartışmaya başlıyoruz.

Her ne kadar bu konuyu anlatacak olsam da öncesinde bu seçimler ve bu seçimlerin Türkiye’de medyada yer aldığı şekliyle ilgili kopan tartışmalar üzerindeki fikirlerimi belirtmek isterim.

Özellikle bir kesimde, ABD’de olan bu seçimlerin Türkiye’de ve Türk medyasında neden bu kadar geniş yer tuttuğu ve üzerine günlerce konuşulduğu anlaşılamamış gözükmektedir. Bunu anlayamamanın sebebini de ben anlayamıyorum. Amerika Birleşik Devletleri halen bugün teke tek bakıldığında dünyanın en güçlü ülkesi. ABD ve diğer büyük ülkelerdeki seçimlerin dünya siyasetine olan etkisi yadsınamaz bir gerçektir. Kaldı ki daha evvelinde Birleşik Krallık’ta yapılan seçimlerin ve Brexit sürecinin de oldukça büyük bir medya ilgisine mazhar olduğu aşikârdır. Bunun haricinde şunu da belirtmek gerekir ki bu saydığım iki ülke dışındaki diğer büyük ülkelerdeki seçimler sadece göstermelik yapıldığı için Türkiye, Rusya ve/veya Çin seçimlerini medyada tartışmıyoruz.

Donald Trump, biraz da şaibeli şekilde kaybettiği gözüken bu seçimin akabinde her ne kadar yargı yolunu deneyerek başkanlığı bırakmama amacında gibi gözükse de anlaşılan çok büyük ihtimalle başkanlığı kaybetmiştir. Maalesef medyadaki muazzam bilgili ABD uzmanları televizyonlara çıkıp “Bizim için farketmez, Beyaz Saray’da kim olursa olsun Türkiye kendi politikalarını uygular. Türkiye bağımsız bir ülkedir. Türkiye kendi rotasını çizebilecek güçte bir ülkedir.” gibi bir takım hamasi ve gülünç söylemlerde bulunsalar da Donald Trump başkanlığından Joe Biden başkanlığına geçiş, Cumhuriyetçi başkan ve yönetiminden, Demokrat başkan ve yönetimine geçmek anlamına gelip, beraberinde doğal olarak büyük farklar getirecektir. Bu değişimin ardından Amerika Birleşik Devletleri’ni Türkiye ile ilgili dış politikasının değişmeyeceğini düşünmek, teorik olarak, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarından sonra gelecek bir Cumhuriyet Halk Partisi iktidarının Suriye politikasının değişmeyeceğini iddia etmekle aynı şeydir, izansızlıktır.

Joe Biden’ın kendisi eski ve tecrübeli bir siyasetçidir. Zaten Güneyli bir demokrat olan Biden’ın Amerikan siyasetindeki ideolojik konumu oldukça merkeze yakın bir yerdedir. Burada asıl büyük değişiklikleri yaratacak ve Türkiye’yi yüksek ihtimalle zorlayacak gelişmelerin müsebbibi Biden’ın etrafına konuşlanmış olan Amerikan liberal solcuları ve en başta da Amerikan Başkan Yardımcısı Kamala Harris’tir. Donald Trump, her ne kadar tahmin edilemez olmakla eleştirilse de aslında oldukça tutarlı bir Amerikan başkanıydı. Olaylara ticaret gibi al-ver şeklinde bakan ve ülkesinin karını maksimum seviyeye çıkartmak için çabalayan bir profil çizmiştir.

Aynı hususları maalesef yeni oluşacak yönetim için söylemek pek de mümkün gözükmemektedir. Biden’ı ayırarak belirtmeliyim ki yeni gelecek yönetim, kendi çarpık dünya görüşlerine göre ve ideolojik olarak saplantılı bir siyaset anlayışıyla karşımıza çıkacaktır. Oluşacak olan yeni uluslararası konjonktürde bu ideolojik saplantıların ve de yönetimde görev alacak olan sözde entelektüellerin hem Türkiye hem de Orta Doğu, Balkanlar gibi sıkıntılı coğrafyalarda büyük problemler çıkaracağı öngörülebilir. En son Demokrat başkan Barack Obama seçildiğinde hem sosyal hem de iktisadi olarak nispeten iyi durumda olan Türkiye’nin başına gelenler (Kürt açılımı, Ermeni açılımı, Ergenekon, Balyoz ve Şike kumpasları) kanaatimce Türkiye’nin dikkatli olması gerektiğini vurgulamaktadır.

Sonuç olarak Türkiye’nin dikkatli bir dış politika izlemesi gerekmektedir. Donald Trump, renkli bir başkan da olsa aslında anlaşması mantık ve al-ver hesabıyla bir şekilde halledilebilir. Aynısının bu kadar basit bir şekilde yeni gelen yönetim ile olabileceğini düşünmek saflık olur. Mevlüt Çavuşoğlu, alanında tecrübeli ve işinin ehli bir Dış İşleri Bakanı’dır ve bu süreçte kendisine büyük sorumluluklar düşecektir. Her ne olursa olsun Türkiye’nin ve büyük Türk milletinin karşısına çıkacak güçlükleri aşabileceğine inancım tamdır.