Osman Kepenek

Tüm yazıları
...

Birleşmiş Milletlerin Yapısı ve Son Zirvede Öne Çıkan Başlıklar

1991 yılında Eskişehir’de dünyaya gelmiştir. İlköğretim, lise ve üniversite öğrenimini bu şehirde tamamlamıştır. Türkiye’nin önemli düşünce kuruluşlarında uzun dönem stajyer olarak bulunmuş, çeşitli proje çalışmalarına dâhil olmuştur. 2013 yılında farklı üniversitelerde öğrenim gören öğrencilerle birlikte Akademik Araştırma Enstitüsünü kurmuş ve başkanlığını üstlenmiştir. Eskişehir Yenigün gazetesinde 3 yıl boyunca düzenli olarak köşe yazarlığı yapmıştır. Yazılarının genel muhtevası ihtisas alanı olan dış politika üzerine olmakla birlikte, Türk Dünyasındaki mühim gelişmelere ve Türk tefekkür hayatına dair görüşlerine de bu köşede yer vermiştir. Türk Dünyasının ihtiyaç duyduğu yetişmiş insan kaynağını sağlamak üzere kurulan Avrasya Eğitim Merkezinin temsilciliğini üstlenmiştir. Yurtiçi ve yurtdışında pek çok kongre ve sempozyumlara katılmış olan Kepenek’in ulusal basında ve muhtelif dergilerde yayınlanmış çok sayıda yazısı mevcuttur. Akademik çalışmalarına başkanı olduğu Enstitü bünyesinde devam etmektedir.

İletişim: osmankepenek26@gmail.com

Osman Kepenek

Birleşmiş Milletler (BM)’in yıllık olağan toplantısı New York’ta gerçekleşti. Toplantıda ülkemizi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlığındaki kalabalık bir heyet temsil etti. Bütün uluslararası toplantılarda olduğu gibi bu zirvede de yapılan ikili görüşmeler ve dünya kamuoyuna verilen/verilmek istenen mesajlar hem ulusal hem de uluslararası basın tarafından yakından takip edildi.

Uzun bir süredir Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM’nin yapısına dair dile getirdiği eleştirilerin ne derece yerinde olduğu da tekrar müşahede edilmiş oldu. Esasında BM’nin yapısından dünya ülkelerinin pek çoğunun memnun olmadığı biliniyor. Bu memnuniyetsizliklerin farklı farklı sebeplerinin olmasından dolayı konu tam anlamıyla dünya gündeminde yer alamıyor.

Türkiye’nin bu konudaki tavrı ise çok net. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Dünya beşten büyüktür” ifadesiyle sembolize ettiği, BM Güvenlik Konseyinin beş daimi üyesinin dünyadaki bütün kritik kararlara doğrudan etki etmesini sağlayan yapının ortadan kalkması. Muhakkak ki, dünyadaki hiçbir denge BM’nin kurulduğu yıllardaki (1945) gibi değil. Yaşanılan pek çok değişim ve dönüşümden BM de payına düşeni almalı ve köklü bir reforma gidilmelidir. Son yıllarda bilhassa ABD’nin, BM’nin işlevsizliği ile alakalı yapmış olduğu eleştirilere kulak verilmelidir. BM’nin maddi külfetinin çok büyük bir bölümünün Beyaz Saray’ın kasasından çıkması, ABD’nin bu eleştirilerini itibarsız ya da hükümsüz kılmamaktadır. BM Güvenlik Konseyinin asli görevi “dünyadaki barış ve güvenliği sağlamak” şeklinde ifade edilmiştir. Ancak geriye doğru bakıldığında dünya üzerinde yaşanılan krizlerin neredeyse hiçbirinde BM’nin “kalıcı barış ve güvenliği tesis edici” bir müdahalesi olmamıştır. Avrupa’nın göbeğinde, on binlerin katledildiği bir Bosna örneği ve BM’nin bu katliam karşısındaki “çaresizliği” ilk akla gelen örnekler arasındadır. BM’nin günün şartlarına uygun bir şekilde yeniden düzenlenmesi konusunda bütün dünya devletleri hem fikir olsa da, “günün şartlarının” ne olduğu sorusu her ülke için farklılık göstermektedir. Güvenlik Konseyinin beş daimi üyesi kendi mevzilerini koruma kaygısı güderken, diğer ülkeler ise yeni yapılanma içinde dünya siyasetine ve ekonomisine daha da etki edebilecek bir konumda olmayı en doğal hak olarak görmektedirler. Japonya, Brezilya, Almanya ve Hindistan’ın Güvenlik Konseyinin daimi üyeliği için yürütmüş oldukları çalışmalar bazı ülkeleri rahatsız etmekte ve farklı ittifaklara itmektedir. Söz konusu ülkelerin bölgesel rakipleri BM’nin yapısından şikâyetçi olmalarına rağmen olası bir değişiklikte rekabet içerisinde bulundukları ülkenin daha da etkin rol alması ihtimaline karşı sessiz kalmayı tercih etmektedirler. Türkiye ise temel olarak dünyanın hep birlikte yönetilmesi gerektiği fikrini ortaya koymakta, imtiyazlı ülkelerin keyfi uygulamalarının son bulması gerektiğini ifade etmektedir. 

BM’nin etkisi her alanda tartışılıyor

Uluslararası politikanın en önemli kuruluşu konumunda bulunan BM’nin sadece güvenlik başlığı altında değerlendirilmesi de yanlış bir yaklaşımdır. BM, bünyesinde onlarca çatı kuruluşu barındırmaktadır. Çevreden sağlığa, kalkınmadan turizme, enerji hamlelerinden savunma politikalarına kadar pek çok noktada varlık göstermekte, uluslararası toplumda denge unsuru olarak görev yapmaktadır. Güvenlik başlığı haricinde çok fazla başlık altında çalışmalarını yürüten BM’nin bu alanlardaki başarısı da son yıllarda tartışmaya açılmış durumda. Küresel ekonomik krizlerin aşılması, Kuzey Kore’nin nükleer denemelerinin BM çatısı haricinde neticeye kavuşturulması, Ortadoğu’daki barış görüşmelerinde sadece belli ülkelerin aktif rol alması BM’nin hesabına eksi olarak yazıldı. Suriye krizinin çözümü noktasında da hiçbir başarı sağlayamayan BM’nin tam anlamıyla en son hangi konuyu çözüme kavuşturduğu sorusu havada kalmış durumda.

Bu yılki iklim zirvesinde ise büyük taahhütler verilip, hedefler anlatıldı. Dünyaca ünlü genç aktivistlerin yer aldığı zirvede 77 ülkenin lideri 2050 yılına kadar sera gazı emisyonunu sıfırlamayı vaat etti. Zirvede konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan ise ülkemizin çevre duyarlılığı ve geri dönüşüm noktasında geldiği seviyeyi izah etti. 2023 hedefleri doğrultusunda Türkiye’nin yenilenebilir enerji, sıfır atık projeleri, orman alanlarının ve bisiklet yollarının artırılması gibi farklı başlıklarda atmış olduğu adımların muhtemel sonuçları dile getirildi. Pek çok ülke liderinin bilhassa iklim zirvesi esnasında ortaya koymuş olduğu hedefleri hayata geçirip geçiremeyeceği ise şimdiden merak konusu. Dünya her geçen gün yeni sorunlar ile karşı karşıya kalmaya devam ediyor. Çözüm arayışları ise her zaman olduğu gibi ağır aksak birkaç göstermelik adımdan ibaret...