Osman Kepenek

Tüm yazıları
...

Rusya’da Yeni Dönem: Putin İmparatorluğu

1991 yılında Eskişehir’de dünyaya gelmiştir. İlköğretim, lise ve üniversite öğrenimini bu şehirde tamamlamıştır. Türkiye’nin önemli düşünce kuruluşlarında uzun dönem stajyer olarak bulunmuş, çeşitli proje çalışmalarına dâhil olmuştur. 2013 yılında farklı üniversitelerde öğrenim gören öğrencilerle birlikte Akademik Araştırma Enstitüsünü kurmuş ve başkanlığını üstlenmiştir. Eskişehir Yenigün gazetesinde 3 yıl boyunca düzenli olarak köşe yazarlığı yapmıştır. Yazılarının genel muhtevası ihtisas alanı olan dış politika üzerine olmakla birlikte, Türk Dünyasındaki mühim gelişmelere ve Türk tefekkür hayatına dair görüşlerine de bu köşede yer vermiştir. Türk Dünyasının ihtiyaç duyduğu yetişmiş insan kaynağını sağlamak üzere kurulan Avrasya Eğitim Merkezinin temsilciliğini üstlenmiştir. Yurtiçi ve yurtdışında pek çok kongre ve sempozyumlara katılmış olan Kepenek’in ulusal basında ve muhtelif dergilerde yayınlanmış çok sayıda yazısı mevcuttur. Akademik çalışmalarına başkanı olduğu Enstitü bünyesinde devam etmektedir.

İletişim: osmankepenek26@gmail.com

Osman Kepenek

Vladimir Putin, dünya siyasetinde, Soğuk Savaşı kaybeden Sovyetlerin çöküntüsü üzerine güçlü bir federasyonu inşa eden adam olarak tanımlanıyor. Sovyetler yıkıldıktan sonra önce Başbakanlık ardından da Devlet Başkanlığı koltuğuna oturan Putin, eski Sovyet ülkeleri ile yeniden ilişkiler kurarak evvela bölgedeki sonra da dünyadaki nüfuzunu arttırmanın yollarını aradı. Sovyetlerin yıkılmasını “20. Yüzyılın en büyük trajedisi” olarak gören Putin, Sovyetler sonrası dibe vuran ekonomiyi hızla ayağa kaldırması, Rusya’nın otoritesini güçlendirerek orduyu modernize etmesi gibi hamlelerle Rus halkında karşılık buldu. Devlet Başkanlığı koltuğuna oturduğu 2000 yılından bu yana ülkeyi tek adam olarak yöneten ve demokrasi konusunda zaman zaman eleştirilerin odağında olan Putin’in her despot lider gibi bu eleştirilere kulak asmadığını söylemek mümkün. Öte yandan bakıldığında Çarlık Rusya, Rus İmparatorluğu ve devamında Komünist Parti ile idare edilen Rus halkının demokrasiden yana pek nasiplerinin olmadığı da bir hakikat. Bugün itibariyle halkın büyük kısmının demokrasi hususunda bir talebinin olup olmadığı da soru işaretidir. Yönetim şeklinden bağımsız olmak üzere Rusya’da mühim olan olgu devletin güçlü bir şekilde varlığını devam ettirebilmesi meselesidir. Putin de yönetim anlayışındaki esasları buna göre düzenlemekte ve sürekli olarak Rusya’nın güçlü devlet kimliğine vurgu yapmaktadır. 2008 yılında yaşanan Güney Osetya Savaşı, Moskova tarafından Kırım’ın hukuksuz bir şekilde ilhak edilmesi ve Rusya’nın Suriye meselesinde ortaya koymuş olduğu net tavır Putin yönetiminin en büyük siyasi argümanını oluşturan “Güçlü Rusya” söyleminin bir parçasıdır. Ne var ki “gücünün zirvesinde” olan Putin’in 2024 yılında görev süresi dolacak ve mevcut anayasa hükümlerince üst üste iki dönemden fazla başkanlık yapılamayacağı için yeniden aday olamayacaktı.

Hatırlanacağı üzere Putin daha önce de benzer bir sorunla karşılaşmış ve bir dönem Başbakanlık görevini yürüterek daha sonra tekrar Başkanlık koltuğunu devralmıştı. Putin’in siyasi geleceği hakkında yapılan yorumlarda 2024 sonrasında yine benzer bir uygulamanın gündeme gelip gelmeyeceği merak konusuydu. Putin’in bu kez farklı bir yol deneyeceği ve şahsî iktidarını ebedîleştirerek seçime ihtiyaç duymadan ülkeyi yönetmeye devam edeceği yorumları da yapıldı. Putin’in yetkileri daha da genişletilmiş bir başbakanlık sistemi oluşturarak bu görevi yeniden üstlenmesi ya da Devlet Konseyi başkanı olarak siyasî hayatına devam etmesi de dâhil farklı şıklar ortaya konuldu.

Geçtiğimiz yıl Kazakistan’ın kurucu Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev hiçbir zorunluluk olmadan görevini kendi isteği ile bırakmıştı. Nazarbayev, Cumhurbaşkanlığını bırakmasının ardından ülkenin Güvenlik Konseyine ömür boyu başkan olarak seçildi. Görevi bırakmadan önce cumhurbaşkanının belli yetkilerini yürütmeye devreden, parlamentonun hükümet üzerindeki denetim mekanizmasını daha da kuvvetlendiren Nazarbayev’in bu adımları demokratikleşme yolundaki gayretler olarak değerlendirilip dünya kamuoyu tarafından takdir edilmişti. Putin’in de benzer bir geçiş sürecini tasarladığı iddia edildi. Nazarbayev ya da Kazakistan modeli olarak anılan bu yöntem hakkında Putin herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştı.

Putin’in siyasi geleceği ve 2024 sonrasında yapacağı politik hamleler üzerine ortaya konulan görüşlerin hemen hepsinin havada kaldığını söyleyebiliriz. Putin, kendisini bir anlamda ömür boyu ülkesinin liderlik koltuğunda tutacak formülü anayasa değişikliğinde buldu. Konuyu ilk olarak 15 Ocak’ta Federal Meclisin gündemine getirdi. Söz konusu anayasa değişikliği yargı, siyaset, istihbarat kurumu, devlet memurluğu, devlet konseyi gibi Rusya için önem arz eden pek çok başlıkta değişikliğe gidilmesini öngörüyor. 22 Nisan’da yapılması planlanan halk oylaması Korona salgını sebebiyle ileri bir tarihe ertelendi.

Anayasa değişikliği neleri öngörüyor?

Söz konusu anayasa değişikliği taslağı devletin işleyişini doğrudan etkileyen pek çok başlıkta düzenlemeler getiriyor. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi bu değişikliklerin temelinde de yine “devleti güçlendirmek ve dış tehditlere kapalı hale getirmek” kaygısı ön planda. Öyle ki mevcut anayasada devlet başkanlığına aday olmak için on yıl boyunca Rusya’da ikamet ediyor olma şartı aranırken yapılacak düzenleme ile bu sürenin yirmi beş yıla çıkarılması öngörülüyor. Ayrıca devlet başkanlığına aday olacak kişinin hayatının hiçbir döneminde başka bir ülkeden oturma izni ya da vatandaşlık hakkı elde etmemiş olması da tasarıda yer verilen maddeler içinde bulunuyor. Bu sayede Batı’nın Rusya siyasetine müdahalesinin önüne geçilmesi hedefleniyor. Yabancı ülke vatandaşlığı ve oturma izni konuları sadece Devlet Başkanı için değil Başbakan ve Başbakan Yardımcıları başta olmak üzere bürokraside görev alacak pek çok kişi için geçerli olacak. Tasarıda ele alınan bir diğer önemli başlık da uluslararası hukuk normlarıyla ilgili. Mevcut anayasada uluslararası hukuk kuralları ile Rusya anayasasının hükümleri karşı karşıya geldiğinde uluslararası hukuk prensiplerinin uygulanmasına müsaade edilirken söz konusu tasarı kabul edildiğinde anayasa hükümleri bütün uluslararası hukuk kurallarının üzerinde kabul edilecek. Uluslararası mahkemelerin Rusya aleyhine verdiği bir karar da yine devlet yönetimi tarafından yok sayılabilecek. Hukuk alanında yapılacak olan bu radikal değişiklikle birlikte Rusya’nın Batılı ülkeler tarafından daha çok eleştirileceği, demokrasi ve insan hakları ihlalleri konusunda da notunun giderek düşeceğine kesin gözüyle bakılıyor. Anayasa taslağında göze çarpan bir diğer önemli başlık da Rusya’nın toprak bütünlüğüyle ilgili. “Rusya Federasyonu’nun topraklarının yabancılaştırılmasını amaçlayan eylemlere ve bu tür eylemlere çağrı yapılmasına izin verilemez” ifadesi ile Rusya’nın bugüne kadar yaptığı yasadışı ilhakların meşrulaştırılması hedefleniyor. Özellikle Türkiye’nin de kabul etmediği Kırım’ın yasadışı ilhakı meselesi Putin’in ajandasının en önemli satırbaşlarından biri olarak gündemdeki yerini koruyor. Putin anayasadaki yeni düzenlemelerle birlikte Kırım hakkındaki karşı propagandalara da son vermiş olacak. Özellikle uluslararası hukuk kurallarını tanımayacak olan bir Rusya’nın bugüne kadar Kırım’da işlediği insan hakları ihlallerine yenilerini eklememesi çağımızın en büyük mucizesi olacaktır.

Ülkenin resmi dilinin tartışmasız bir şekilde Rusça olmasına rağmen yeni tasarıda bu konu da gündeme alınarak dil üzerinden bir millet vurgusu yapılıyor. Kabul edilmesine kesin gözüyle bakılan tasarıda Rusçanın devleti kuran halkın dili olduğunun altı çiziliyor. Anayasa değişikliği görüşmelerinde Putin’e ömür boyu başkanlık yolunu açacak olan teklif uzaya giden ilk kadın kozmonot olması sebebiyle Rus basınında oldukça meşhur bir isim olan ve aynı zamanda milletvekilliği görevini de sürdüren Valentina Tereşkova tarafından meclise sunulmuş ve büyük bir çoğunlukla kabul edilmiştir. Kabul edilen bu madde ile birlikte Rusya Federasyonunda bugüne kadar başkanlık yapan isimler adaylık için yeniden başvurduğunda daha önce hiç görev yapmamış kabul edilecekler. Bu sayede Putin’e de iki dönem daha başkanlık koltuğunun önü açılmış olacak. Bugün itibariyle 67 yaşında olan Putin, 2024 ve 2030’daki seçimleri de kazanması halinde 83 yaşına kadar Rusya’daki hâkimiyetini sürdürebilecek.