Konuk Kalemler

Tüm yazıları
...

Tarihte Türk-İtalyan Savaşları

Okan Balkan

Bazı kitapların insanlar gibi nev’i şahsına münhasır hikâyeleri vardır. Mesela 20. yüzyılda pek çok düşünüre yol gösteren Dava, daha notlar halindeyken Franz Kafka tarafından arkadaşına emanet edilerek yok edilmesi istenmiş bir kitap olmasına rağmen bugün hala baskıları yapılan bir kült eserdir. Tarihte Türk-İtalyan Savaşları(1) da böyle dikkate şayan bir öyküye sahiptir. Nejdet Sançar, çalışmalarını tamamlayıp kitabın ilk baskısını yaptığında yıl 1942’dir. Kitapta genelde Türklerin İtalyanlara karşı aldığı zaferler işlendiği için II. Dünya Savaşı’nda taraf olmak istemeyen dönemin muktedirleri, bunun o sıralarda Nazilerle beraber Avrupa’yı kasıp kavuran Mussolini İtalyası’nı kızdıracağını düşünür. Bu nedenle kitap toplatılır ve yasaklanır. Nejdet Sançar, Hüseyin Nihal Atsız merhumun öz kardeşidir. Soyadlarının farklı olmasının sebebi, Soyadı Kanunu çıktığı sırada birbirlerinden uzak yerlerde bulunmalarından kaynaklı iletişimsizliktir. Sançar, abisi gibi iftira, mahpusluk, işkence, sürgün gibi türlü ızdıraba katlanırken belki de bunların hepsine bedel evlat acısını da yaşamıştır.

Yarın için yaşayan her insan gibi inandığı yoldan sapmadan yürümeye devam eden Nejdet Sançar, Tarihte Türk-İtalyan Savaşları’nın ikinci baskısını yapmak için kolları sıvar. Toplatılan ilk baskının üzerinden 33 sene geçmiştir. Yeni bilgiler ve belgelerle daha kapsamlı olarak basılacak bu eserin üzerinde çalışan yazar, 23 Şubat 1975’te kalbine yenik düşer. Üzücü haberi alıp eve gelerek elem verici manzarayla karşılaşanlar, daktilosunda bir kâğıdın takılı olduğunu görür. Bu kâğıt, ikinci baskıya hazırlanan Tarihte Türk-İtalyan Savaşları’nın bir sayfasıdır. Kader, Nejdet Sançar’a yine fırsat vermemiştir. O günün şartlarında nasıl oldu bilemiyorum ama bu sayfalar, sonrasında sahaflara kadar düşmüş. Bozkurt Yayınları’nın sahibi Serkan Akgöz, tesadüfen bir sahafta bulduğu notları düzenler ve yayımlamaya karar verir. Böylece Nejdet Sançar’ın ölümünden 45 sene sonra kitabı sağ salim basılmış olur. Benim buraya kadar aktardıklarımı Ahmet Bican Ercilasun Hoca dönemin tanıklarından biri olarak daha ayrıntılı biçimde “Sunuş” bölümünde anlatıyor.

Yazar, Türklerle İtalyanlar arasındaki savaşların en önemlileri Osmanlılar döneminde olduğu için kitabın ikinci ve büyük bölümünü buna ayırmış. İlk bölümdeyse “Osmanlılar Çağına Kadar Olan Savaşlar” anlatılmış. Atilla’nın Roma Seferi, Göktürk-Doğu Roma Savaşı, Umur Bey önderliğinde Aydınoğulları-Haçlı çarpışmaları ilk bölümün temel konularıydı. Osmanlılar çağında ise 15 tane Türk-İtalyan savaşı vardır. Yazar, kaynakçada belirttiği tarihî kaynaklardan yararlanarak aktardığı muharebeleri yorumlarken Türkçü bakış açısına sahiptir. Girit açıklarında geçen bir çarpışma için şöyle der: “Üç geminin koca donanmayla çarpışmayı göze alışı ancak Türk tarihinde rastlanacak kahramanlık destanlarındandır. Bu vaka Türk kahramanlığının ve savaşçılığının bir örneği olduğu kadar İtalyan kabiliyetsizliğine de bir delildir.” (s.124). Aslında bu kuru hamaset değildir. Olayları Hristiyanların gözünden aktaran namlı tarihçi Hammer bile yeri geldiğinde Sançar’ın savunduğu önermeyi itiraf etmiş, yazar bunu da paylaşmıştır (s.113).

Türklerin talihi Ruslara nasıl tutmuyorsa İtalyanlara da tam tersi olacak şekilde yaver gitmiştir. Gerçi bunu talihle açıklamak pek de doğru olmaz. Neticede İtalyanlarla yapılan on beş savaşın üçte biri Hazreti Fatih devrinde yapılmış; Karadeniz’deki İtalyan İmparatorluğu onun eliyle ortadan kaldırılırken bir diğer imparatorlukları da en ağır darbeyi yine Fatih’ten almıştır. Hatta İtalya ovalarına onun zamanında ayak basılmıştır. Atsız’ın Davetiye(2) şiirindeki “... Biraz daha yaşasaydı Hazreti Fatih/ Ne Venedik kalacaktı ne de Floransa/ Hoş geldiniz diyecekti bize Fransa...” dizelerinin dayanağı da böylece anlaşılmış oluyor.

Yapılan on beş büyük savaşın on birini Türkler kazanırken iki harp sonuçsuz kalmıştır. İtalyanlar yalnızca Kutsal İttifak kurdukları ve Karlofça Antlaşması ile sonuçlanan 16 yıllık savaşla Balkan Harbi’nin patlamasıyla barış istemek zorunda kaldığımız Trablusgarp Savaşı’nda galip gelebilmiştir. İki savaş ise sonuçsuz kalmıştır. İnebahtı ya da diğer adıyla Sıngın gibi bir bozgunumuz vardır ancak bu ayrı bir harp değil, bir savaşın içindeki bir muharebedir. Bu tarz muharebeler hem karada hem de denizde çok defa yaşanmıştır. Editör, bu kadar savaşın gerçekleştiği coğrafyalar daha net anlaşılabilsin diye esere bir de harita eklemiş. 33 farklı konumu gösteren bu harita Türk denizcileri Akdeniz’de çarpışırken okuyucunun onları takip edebilmesi açısından gayet faydalı olmuş. Türk ordusuna ithaf edilen eserin sonunda Sançar’ın öldüğü gün yazı makinesinde takılı kalan sayfanın kopyası da eklenmiş. Hem merhum Sançar hem de onun emanetini edebiyat dünyasına kazandırarak ruhunu şad eden Serkan Akgöz saygı duyulacak iş çıkartmışlar. Bize de istifade etmek düşüyor.

 

(1) Nejdet Sançar, Bozkurt Yayınları, 202 Sayfa, İstanbul, 2020.

(2) https://www.antoloji.com/davetiye-siiri/ Erişim Tarihi: 15.02.2021