Mustafa E. Erkal

Tüm yazıları
...

TÜRK MİLLETİ OLABİLMEK…

Mustafa E. Erkal

Değerli okurlarım hepimizin ve yüce Türk milletinin başı sağ olsun. Yüzyılın en acı felaketi ile karşı karşıyayız. Öyle bir deprem ki Mısır’dan, İsrail’den ve Trabzon’dan bile duyulabiliyor. Maalesef bedeli de büyük oldu. Binlerce kardeşimiz, sosyal akrabalık bağı ile bağlı olduğumuz vatandaşlarımız artık bizimle beraber değil. Allah rahmet eylesin. Maddi yıkım ile beraber mânevi yıkım ve tahrîbata rağmen, toplum yeniden şekillenecek ve hayat devam edecektir.

Depremler sosyal yapı üzerinde önemli değişikliklere sebep olurlar. Sadece maddi yapı çökmez; aileler parçalanır, kimsesiz çocuklar ortaya çıkar. Bazen de aile bütünüyle kaybedilir. Kayıpların doğurduğu boşluk, yalnızlaşma, sahipsizlik, psikolojik sorunlar insanlarla beraber devam eder. Kolay kolay unutulamazlar. Depremden kurtulanlar daha çok hassaslaşır, alıngan olurlar. Kötümserlik artar. İyi rehberlere ihtiyaç duyulur. Dayanışma ihtiyacı büyür. Aileye mensubiyet duygusu kadar, topluma aidiyet şuuru da deprem geçirir. Fert ve toplum ilişkilerini canlandırmak ve güçlendirebilmek zaman alır. Bu bakımdan, toplum liderlerine, yönetenlere, siyâsetçilere yeni görevler düşer. Siyâsîler kısır çatışmaları bir tarafa bırakmak durumundadırlar. Aksi halde toplum yıpranır, bunalır ve geleceğe güven sarsılır. Umut varsa gelecek vardır. İç ve ülke dışı göç hareketlerine daha çok şahit olunur.

Türk milleti 6 Şubat 2023 depremleri ile sürü veya kalabalık olmadığını tekrar ispat etmiştir. 15 Temmuz 2016’da FETÖ terör örgütü ile ABD güdümlü işgal ve darbe hareketine direnip şehit ve gazi olanlarımız dışarıya ve içerideki işbirlikçilerine ders vermişlerdir. Vefalı, fedakâr, cefakâr ve vatanına yürekten bağlı, ölüme meydan okuyan bu şehitlerimizi saygı ve rahmetle anarız. Ortaya çıkan gerçek Türkiye’nin basit bir Ortadoğu ülkesi olmadığıdır. Türk milleti burada da kendisini ispat etmiştir. Sınırlarımızı, millî birlik ve beraberliğimizi korumak maçıyla yaptığımız harekatlarda askerimize kilometrelerce uzaktan yiyecek getiren annelerimiz, atkı ve yün çorap ören kadınlarımız unutulabilir mi? Bu örnek de millet olmanın ispatıdır ve bir göstergesidir.

Nitekim, milletleşmede; boy, kabile, aşiret, etnisite, mezhep, hemşehrilik, bölge asabiyetinin aşılarak millî seviyede ortak irade ve mensubiyet şuurunun ortaya çıkmasıdır. Ne mutlu bu biz duygusunu hissedebilenlere… Birbirimizi tamamlayıcı olduğumuz, rakip gibi görmediğimiz sürece birlikte biz duygusunu yaşatırız. Aklıselimle hareket etmeliyiz. Kaybettiğimiz canlarımız daha ortada iken hiç olmazsa iktidar veya muhalefet gözlüklerimizi takarak şey yarışını sürdürmemeliyiz. Az da olsa arızalı ve defolu kişiler olabilir. Bunlar devlet kurumlarını hedef alarak devletin itibarını sarsmaya çalışabilirler. Zaten bunlar millî devlet ve üniter yapıdan yana değillerdir. Türk milletinin insani değerleri bize yeter. Depremzedelere şefkatle sarılıp onları kurtarmak için çırpınan çok farklı yörelerden gelmiş askerimiz, AFAD’ımız, Kızılay’ımız, kurtarma timlerimiz ve yabancı ülkelerden gelen personelle birlikte ortaya koydukları hizmet çok büyüktür. Yeter ki bazıları birbirine düşman ve rakip gibi davranmasın. Türk ve ordu düşmanlığı, unutulmasın ki başka ordu ve milletlere hizmettir.

Beklenen İstanbul depreminden Allah, Türk milletini korusun. İnsan akılla donatılmıştır. Akılı kullanabilecek, ilimden yararlanılabilecek seviyede olunmalıdır. Depremden korunmak için belediyeler ve AFAD gibi örgütler bölge ve mahalle seviyesinde kurtarma ekiplerini belirlemeli, bu ekipler belirli aralıklarla eğitime tabi tutulmalıdır. Kurtarılacak vatandaşlarımızı şefkatle kucaklayanlar onlara tedavi öncesi fazlaca su vermemelidirler. Sığınacak evi yıkıldığı için arabalarında sabahlayanlar pencerelerini az da olsa açarak oksijen girişini sağlamalıdırlar. Kahramanmaraş merkezli depremde de görüldüğü gibi, mobil tuvaletlere ihtiyaç büyüktür. Teknolojinin imkânlarından azami ölçüde faydalanılmalıdır. Kentsel dönüşüm gibi olumlu tedbirler şahsi kapris ve menfaat oyunları ile rezil edilmemelidir. Deprem bölgelerinde 14-15 katlı gökdelenleri görmek herkesi üzmüş ve düşündürmüştür. Gökdelenlerde oturmaya mecbur değiliz. Şatafatı ve gösterişi bir tarafa bırakmalıyız. Müteahhitler belgeli olmalıdır. Cebi dolu olan, bilgisi olmayan müteahhit olursa üzücü manzaralar artar. Daha fazla bilgi vermek bizim alanımızı aşar. Ülkemizde bu gibi konularda bilgi ve tecrübe sahibi yetkililer gerektiği kadar vardır.