Mustafa E. Erkal

Tüm yazıları
...

UKRAYNA ÖRNEĞİ VE ÖĞRETMENLERİMİZE DÜŞEN GÖREV

Mustafa E. Erkal

Ukrayna-Rusya savaşı ve işgal olayı bir ders niteliğindedir. Ukrayna’da millî şuur ile yetiştirilenler, yetişenler ölümü göze alıp düşmanla vatanı için savaşıyor. Bizde de Çanakkale Zaferi ve Millî Mücâdele’de millî şuurlu ve imanlı vatansever insanlarımızın cephelere koşmaları unutulamaz. Aslında Ukraynalılar, Ruslar hakkında da bir fikre sahipti. Bizde bazıları ise; İstanbul’da eğlenmeyi tercih ediyordu.

Önü açılmış millî devletleri uyuşturarak aldatma ve yönlendirme peşine düşüldüğü sık sık görülmüştür. Bu uyuşturucu haplardan birisi de küreselleşme ve aslında küreselleştirme çabalarıdır. Bugün millî devletlere karşı kullanılan küreselleştirme oldukça kan kaybetmiştir. Ancak, bir dönem durumu idrak etmekten uzak bazı siyasetçilerimiz parti sözcüsü olarak çıktıkları ekranlarda milliyetçilik artık geçerli değil, dünya küreselleşme çağında gibi hezeyan ifadelerle açıklamalarda bulunmuşlardı. Ortaya çıkan somut olaylar her blokun ve ülkenin kendi çıkarlarından ve menfaatlerinden vazgeçmediğini ortaya koymaktadır. Nitekim, ABD’nin patronu olduğu NATO’yu Doğu Avrupa’ya karşı genişletmek peşinde olduğu gibi, Rusya da bağımlı bağımsızlık verdiği Rusça konuşan Orta Asya ülkelerine doğru genişleme ve onların liderliğine yükselme peşindedir. Rusya, Rusça konuşan hiçbir ülkeyi şemsiyesi altından çıkarmak peşinde değildir. Ukrayna’da ve diğer bazı bölgelerde ABD ile Rusya bilek güreşine girmiştir. Kimse millî menfaatlerinden ve siyasi varlığından taviz vermemekte; yeni soğuk savaş dönemi hızla yükselmektedir. Bu ortamda Rusya, Türkiye ile ilişkilerini yumuşak politika şeklinde sürdürmektedir. Bu durum Türkiye’yi tarafsız arabulucu bir konuma sokmuştur. Bu ülkemizin aleyhine de değildir.

Bu durum İstanbul Kanalı açısından da değerlendirme yapmayı gerektirmektedir. Acaba Boğazlardaki geçiş yasağı bu kanalda uygulanmayacak mıdır? Aslında İstanbul Kanalı her bakımdan bir lüks ve önceliği olmayan bir yatırımdır. Boğazların alternatifi olarak sadece yabancıları ve bu bölgede toprak sahibi olmuş yerli ve yabancıları sevindirmektedir.

Bizlere düşen görev genç kuşakları yeterli bilgi ile donatmak ve millî şuurla yetiştirmektir; onları uyuşturmak sadece teknoloji esaretine sürüklemek değil. Bilhassa eğitim kurumlarımız sadece öğretimle yetinmemeli, yakın tarihi bilen ve geleceği bugünden düşünen nesiller yetiştirmek zorundayız. Kim ne derse desin; dünyamızda ve bölgemizdeki gelişmeler milliyetçiliği öcü olmaktan kurtarmıştır. Milliyetçi olunmadan ne sınırlar ne de ekonomi korunabilir ve güçlendirilebilir. Bu bakımdan, suya sabuna dokunmayan, ülke çıkarlarından habersiz bir insan gücü yetiştirmek beyin göçünü de artırmaktır. Birtakım siyasi endişelerden ve partiler arası itişmelerden uzaklaşarak gençlerimize iyi rehber olmalıyız. Yağsız, tuzsuz, salçasız tarih kitaplarından kurtularak insanlarımızı beka sorununda hazır hale getirmeliyiz. Millî eğitimdeki ve kültür politikalarındaki başarısızlık yabancılarla iyi pazarlık yapılmasını ve ülke çıkarlarının korunmasını da zorlaştırmaktadır. Mutabakat noktalarını geliştirmeye de mecburuz. Gençleri ve aydınları kamplaştırmaktan, siyasi malzeme yapmaktan uzaklaşmalıyız. Cumhuriyet mi, Osmanlı mı; Atatürk mü, başkaları mı; laiklik mi, antilaiklik mi kısır tartışmaları bugünün gündemi değildir. Eğitim kurumlarımızda aydınlatıcı ders saatleri koyularak Türkiye’yi Türkiye yapan değerlere bağlı iç siyaset üstü bilgileri gençlere kazandırmalıyız.