Osman Kepenek

Tüm yazıları
...

Yunanistan seçimleri sonrası Doğu Akdeniz

1991 yılında Eskişehir’de dünyaya gelmiştir. İlköğretim, lise ve üniversite öğrenimini bu şehirde tamamlamıştır. Türkiye’nin önemli düşünce kuruluşlarında uzun dönem stajyer olarak bulunmuş, çeşitli proje çalışmalarına dâhil olmuştur. 2013 yılında farklı üniversitelerde öğrenim gören öğrencilerle birlikte Akademik Araştırma Enstitüsünü kurmuş ve başkanlığını üstlenmiştir. Eskişehir Yenigün gazetesinde 3 yıl boyunca düzenli olarak köşe yazarlığı yapmıştır. Yazılarının genel muhtevası ihtisas alanı olan dış politika üzerine olmakla birlikte, Türk Dünyasındaki mühim gelişmelere ve Türk tefekkür hayatına dair görüşlerine de bu köşede yer vermiştir. Türk Dünyasının ihtiyaç duyduğu yetişmiş insan kaynağını sağlamak üzere kurulan Avrasya Eğitim Merkezinin temsilciliğini üstlenmiştir. Yurtiçi ve yurtdışında pek çok kongre ve sempozyumlara katılmış olan Kepenek’in ulusal basında ve muhtelif dergilerde yayınlanmış çok sayıda yazısı mevcuttur. Akademik çalışmalarına başkanı olduğu Enstitü bünyesinde devam etmektedir.

İletişim: osmankepenek26@gmail.com

Osman Kepenek

Yunanistan’da gerçekleşen erken genel seçimler iktidarın el değiştirmesiyle neticelendi ve büyük bir gürültü patırtı ile iktidara gelen Çipras koltuğu devretti. Yerel seçimlerde güç kaybeden Çipras, genel seçimlerin bir an önce yapılmasını sağlayarak iktidarını korumayı hedeflese de mutlak son değişmedi.

300 sandalyeli Yunan parlamentosunda 250 vekil için seçim yapılıyor ve seçimlerden birinci olarak çıkan partiye 50 vekil daha veriliyor. Bu uygulama ülkedeki tek parti ile yönetilme arzusu ve koalisyonlara sıcak bakmama eğiliminin bir neticesi. Mevcut iktidar partisi de bu sayede 158 vekili tamamlayarak hükümet kurmaya muvaffak olabildi. Yunanistan’da var olan %3’lük seçim barajı sebebiyle Batı Trakya Türkleri parlamentoya Türk partisinin çatısı altında girmeyi henüz başaramasa da 3 vekille mecliste temsil edilecek. Temennimiz Yunanistan’daki Türk varlığının daha güçlü bir irade ile parlamentoda temsil edilmesi ve Yunan hükümetlerinin Türk toplumuna karşı ortaya koyduğu hasmane politikalarına son vermesidir.

10 yılı aşkın süredir ciddi bir ekonomik krizin içinde olan Yunanistan, Avrupa’nın tüm müdahalelerine rağmen tam anlamıyla bu darboğazdan kurtulabilmiş değil. Hükümet kanadından yapılan açıklamalar, devletin aldığı ekonomik tedbirlerin gidişatının olumlu olduğunu ve ekonominin kısa sürede düzlüğe çıkacağının vaat etse de henüz vatandaşa yansıyan bir şeyin olmadığını da söylememiz gerekir. Çipras’ın liderliğini yaptığı SYRIZA partisi ülke siyasetinde yeni bir hareket olması ve daha önce devlet yönetiminde söz sahibi olmaması dolayısıyla ekonomik krize sebep olan siyasileri cezalandırmak için iş başına getirilen bir hükümetti. Ancak SYRIZA hareketinin özellikle AB ve IMF’nin kabul edilemez yaptırımlarını ikiletmeden yerine getirmesi halkın öfkesine sebep oldu. Bu acı reçetelerin uygulamaya konulmasına rağmen çözülemeyen ekonomik krizin giderek ağırlaşan bilançosu da geçen seçimlerde kurtarıcı olarak görünen Çipras’a kesilmiş oldu. Çipras yönetimi, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz meselelerinde de çözüm odaklı davranmayarak özellikle Rum yönetiminin krizi tırmandırmasına zemin hazırladı.

Ankara-Atina arasında uzun yıllardır var olan Ege Denizi’nin paylaşılması meselesi masadaki yerini korurken, konunun bir adım daha öteye taşınarak uluslararası bir kriz şeklinde Doğu Akdeniz’e sıçradığı görülmektedir.  Yeni Yunan hükümetinin Türkiye’nin meşru haklarını kullanma yönünde attığı adımları önceki hükümetler farklı olarak değerlendirmesini beklemek gerçekçi olmayacaktır. Ege’yi ‘Yunan Gölü’ olarak gören, Akdeniz’deki enerji kaynaklarını tamamen kendi tekelinde tutma gayreti gösteren bir Yunan hükümeti ile ne derece iyi ilişkiler tesis edilebileceği de ortadadır. Ayrıca, Yunanistan’a kaçan darbeci askerlerin Türkiye’ye iadesi, uluslararası hukuku çiğneyerek işgal edilen Türk adalarının durumu gibi başlıklarda ikili ilişkilerimizin seyrini etkileyecektir. Öteden beri Yunan siyasetinin en temel argümanlarından olan Türk düşmanlığı, yeni dönemde de etkisini korumaya devam edecektir. Hele ki Doğu Akdeniz’deki gelişmelere dünyanın dikkat kesildiği bir dönemde Yunan hükümetinin daha şımarık tavırlarla hareket edeceği öngörüsünde bulunmak abartı olmayacaktır. S-400 konusunda ABD ile sürekli bir gerilimin yaşandığı şu dönemde, ABD’nin Rum yönetimine uyguladığı silah ambargosunu kaldırması da göz ardı edilmemelidir. ABD bu adımıyla, hem Türkiye’ye hem de Rusya’ya Doğu Akdeniz’e sessiz kalmayacağı mesajını vermektedir. Rum yönetiminin bu şekilde taltif edilmesi,  Yunanistan’ın da iştahını kabartmakta ve AB ile beraber arkasında duracak yeni bir güce sahip olacağını düşünmektedir. Nitekim yeni Yunan hükümetinin Dış İşleri Bakanının ABD’li mevkidaşını ziyaret etmesi malumun ilanı niteliği taşımaktadır. ABD Dış İşleri Bakanı Pompeo; “Yunanistan’ı Doğu Akdeniz ve Balkanlar’daki istikrarın direği” olarak gördüklerini belirtmiştir.

Türkiye’nin bölgede ciddiyetle attığı adımlar meselenin oldubitti ile hallolacak bir hadise olamadığını da bütün taraflara göstermiştir. Barbaros, Fatih ve Yavuz sondaj gemilerimiz Akdeniz’in üç tarafında konuşlandırılarak Türkiye ve Kıbrıs Türk’ünün her hakkını cansiperane bir şekilde müdafaa etmeye devam etmektedir.