Söyleşiler

Türkiye, Meselenin İnsani Yönüyle İlgilenmelidir Putin Hayranı Olduğu Sovyetler Birliği’nin Taktiğini Uyguluyor TÜRKMENLER, MUKAVEMET VE DİRENİŞ RUHUNU GÖSTERMELİDİR TÜRK MİLLETİ UYAN! DOĞU TÜRKİSTAN’DA SOYKIRIM VAR! İran Türklüğünün Esas Gayesi, Millî ve Siyâsî Kimliğimizin Yeniden İhyasıdır Olayların Sosyal, Siyasî ve Ekonomik Sebepleri Var ADI DEVLET OLSUN
ADI BAŞKA, AMACI BAŞKA, YAPTIĞI İŞ BAŞKA

ADI BAŞKA, AMACI BAŞKA, YAPTIĞI İŞ BAŞKA

KÜBAK Baş Ekonomisti Halil İbrahim Bayrakçı ile Türkiye Varlık Fonu tartışmalarını ve yapılan atamaları konuştuk.

Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketi, ilk başta hangi amaç doğrultusunda kuruldu? Kapsamı nedir?

Türkiye Varlık Fonu altında kurulan yapı, amaçları ve yöntemleri itibariyle dünyada başarılı örneklerine şahit olduğumuz bir varlık fonu değil. Çünkü egemen varlık fonu dediğimiz yapılar ülkelerin milli varlıklarından elde ettikleri gelirlerin bir kısmını istikrarlı yatırımlarla değerlendirerek bu gelirlerin ileriye doğru aktarılmalarını ve gelecek nesillerin de bu gelirlerden pay almalarını amaçlar.

Dünyada bu fonlar nasıl çalışır, biraz anlatayım: Gelirleri cinsinden varlık fonları iki kategoriye ayrılır. Ülkelerin doğal kaynaklarından elde ettikleri gelirlere bağlı olanlar veya herhangi bir emtiaya bağlı olmayan gelirlerle çalışanlar. Yani Norveç’in petrol gelirlerinin bir kısmını değerlendiren GPF veya ADIA (Abu Dhabi Investment Authority) birinci kategoriye girerken, Singapur’un Temasek adındaki veya Çin’in yatırım kurumu fonları ikinci kategoriye girer.

Dikkat edelim, bu fonların hepsi dünya ölçeğinde yatırım yapmak için kurulmuş ve elde ettikleri gelirleri ülkelerinin gelecekte yaşayabilecekleri zor günlerde kullanmak için kurgulanmış yapılardır.

Gelelim bizim, dünyada benzeri olmayan varlık fonumuza. Öncelikle varlık fonunun bir varlığa ihtiyacı olması gerekir ki bununla uzun vadeli dünya çapında yatırım yapsın değil mi? Maalesef bizimkinde böyle bir varlık yok. Yapılan iş, kamunun sahip olduğu şirket hisselerinden elde edilecek temettü gelirlerini (dağıtılacak şirket karlarını) varlık fonunun istifadesine sunmaktı. Bu şirketlerin sağlam ve istikrarlı bir geliri yok ki neyiyle yatırım yapılacaktı? Zira Boru Hatları ile Petrol Taşıma Anonim Şirketi (BOTAŞ), Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) gibi karlı bazı şirketler olduğu gibi PTT gibi şirketler de var. Ayrıca bu şirketlerin halka açık olmalarına rağmen doğru dürüst temettü dağıttıkları görülmemiştir.

Özetle: Türkiye Varlık Fonu’na imtiyaz hakları KHK’larla aktarılan KİT’lerin hiçbirisi gelir üretebilir nitelikte değil. Aşağı yukarı hepsi her sene zarar açıklıyor. Kamu bankları var ya!.. Halkbank ve Ziraat diyeceksiniz, her yıl 5-10 milyar TL kâr açıklıyor. İyi de bu bankaların taşıdıkları finansal riskler devasa. Öz sermayelerinin kaç katı aslında batmış ama fiilen hala suni teneffüsle bilançolarında yaşatılan kredileri taşıyorlar. KİT’lerin güya gözdesi, dünya çapında markamız Türk Hava Yolları, ne kadar zarar etti 2016’da mesela? PTT ne kazanıyor bilen var mı?O halde ilk tespitimiz; Türkiye Varlık Fonu (TVF)’nun içini dolduran varlıklar (asset) gelir yaratıcı değil aksine gider yaratıcı mali varlıklardır.

“TVF’nin amacı nedir?” sorusunu sormuştunuz.  İlgili kanunun ilk maddesi bir amaç tanımı yapmış: “Bu Kanunun amacı sermaye piyasalarında araç çeşitliliği ve derinliğine katkı sağlamak, yurt içinde kamuya ait olan varlıkları ekonomiye kazandırmak, dış kaynak temin etmek, stratejik, büyük ölçekli yatırımlara iştirak etmek için Türkiye Varlık Fonu ve bu fona bağlı alt fonları kurmak ve yönetmek...”

İlk bakışta fark edeceğiniz üzere bir sürü süslü lafların arasında tek gerçekçi amaç var: Dış kaynak temin etmek. Dünyadaki varlık fonları teorisine ve kısmen pratiğine biraz göz attık, hangisinde dış kaynak temin etmek amacı vardı? Aksine kaynağın kendisi fondu.

TVF’nin yöntemleri nelerdir? Onu da ilgili kanunun 2. Maddesi (ç) bendinde görüyoruz “Her türlü proje geliştirme, projeye dayalı kaynak yaratma, dış proje kredisi sağlama ve diğer yöntemlerle kaynak temini işlemlerini…”

TVF ile alakalı hiç uzatmadan şunları söyleyebiliriz:

- Türkiye Varlık Fonu altında kurulan yapı amaçları ve yöntemleri itibariyle dünyada başarılı örneklerine şahit olduğumuz bir varlık fonu değildir.

- Bu yapı, tıkanmış mega proje ve alt yapı işlerine dış kaynak temin etme amacıyla kurulmuş kamu ipotek kasasıdır.

Demek ki, ortada yatırım yapılacak bir varlığın, fon sermayesinin olmadığı en başta belliydi. Peki, bu TVF niçin kuruldu? Bu soruya 6 Şubat 2017’de şu cevabı vermişim ve hala aynı kanaatteyim: “Bu yapı, tıkanmış mega proje ve alt yapı işlerine dış kaynak temin etme amacıyla kurulmuş kamu ipotek kasasıdır, bir KİT havuzudur. Global Varlık Fonları net yatırımcıyken, TVF net yatırımcı, finansman aramaktadır.”

Şirket bugüne kadar hangi kararları aldı? Hangi faaliyetleri yürüttü?

TVF’nin aldığı en büyük karar, 5 Şubat 2017’de yayınlanan Bakanlar Kurulu kararıyla, Türk milletinin ordusuna bağışlarıyla oluşmuş Mehmetçik Vakfı ve Savunma Sanayini Destekleme Fonu’ndan 3 ay sonra ödemek üzere aldığı 3 Milyar TL. Hala bu parayı geri ödemediler diye biliyorum…

Yürüttüğü faaliyetlere gelince uluslararası bankerlerle elinde bulundurduğu hisseleri ipotek ederek tahvil ihracı yoluyla borçlanmaya çalıştılar. TVF üyelerinin defalarca Londra’ya bu amaçla gittiğini biliyorum. Ama tahvil ihracı hususunda başarısız oldular. Çünkü borçlanma imkânları hazineden çok daha azdı. Yani hazine çok daha düşük faizle borçlanabiliyordu, ayrıca varlık fonuyla borçlanmanın anlamı kalmadı.

Bu hafta yapılan düzenleme neyi amaçlamaktadır?

Büyük umutlarla kurulan Varlık Fonu, iki senelik faaliyetinde kuruluş amaçlarının hiçbirisini gerçekleştirmek şöyle dursun nasıl gerçekleştireceğine dair bir vizyon dahi ortaya koyamadı. Bu eylemsizlik halindeki vizyonsuzluğun temel sebebi; kuruluştaki hedeflerle, tasarlanan yapıyla araçların uyuşmamasıdır. Adını Varlık Fonu koymuşsunuz, içini ipotek kasası gibi dizayn ederseniz olacağı buydu. Tabi Varlık Fonu’nun kurucu yönetim kurulunun vizyonsuzlukları, kalitesizlikleri, kifayetsizlikleri de bu Varlık Fonu’nun bu hale gelmesinin baş sorumlusudur. Zira bu kurguyu onlar yaptılar…

Haklı olarak bu garip ve kangren olmuş yapıya müdahale edilmesi gerekiyordu. Zira Varlık Fonu hiçbir iş yapmamasına rağmen kâğıt üstünde her şeyi yapabilecek Türkiye’nin en büyük holdingi pozisyonunda. Siyasi irade de buna müdahale etti. Ve Erdoğan bizzat dümenin başına geçerek, Varlık Fonu’nun artık varlık fonu olmadığını fiilen kabul etti. Varlık Fonu artık Sayıştay denetimine tabi olmayan, direk Erdoğan’a bağlı Türkiye’nin en büyük KİT’idir. Becerebilirlerse gene ‘dış kaynak’ yaratma adı altında borçlanmaya çalışırlar. Ama ben başarılı olacaklarını pek sanmıyorum.

Şirketin denetlenmesi yapılabilecek mi?

Maalesef hayır. Çünkü fiilen Varlık Fonu Türkiye’nin en büyük kamu iktisadi teşekkülü olmasına rağmen Sayıştay denetimine kapalı. Varlık Fonu’nun kendi yaptırdığı faaliyet raporlarından artık takip edeceğiz gelişmeleri…

Ama şunu da söylemekte fayda var. Varlık Fonu THY ve TPAO gibi halka açık şirketlerin de hisselerine sahip olduğu için, bunlar da nihayetinde devasa yapılar, yapılacak işlemlerin bir şekilde halka açık olması zorunlu hale gelecektir. Kamu denetimine kapalı olmasına rağmen eğer bir faaliyette bulunurlarsa kamuoyunun muhakkak haberi olur.

Cumhuriyet tarihinde bir örneği var mı?

Açıkçası adı başka, amacı başka, yaptığı iş başka, böylesi garabet bir kurumun dünyada eşi benzeri yok ki nasıl Cumhuriyet tarihinde örneği olsun?.. Olması gereken neydi? diye sormamız gerekiyor aslında.

Her iyi ve güzel kavramın içini boşaltmakta mahir entelektüel kapasiteleri sınırlı ülkemiz, aslında çok önemli bir mali silah olabilecek Varlık Fonu’nu da kavramsal ve işlevsel olarak yok etmek üzere. Veya yok ettik bile…  Böylesi bir fon dünyadaki iyi örneklerinde olduğu üzere doğru kurgulanıp işletilseydi fevkalade faydalı olacaktı. Zira kamunun kontrolündeki tüm varlıkların, kamunun pekiştirilmiş mali tablolarına doğru yansımasına ve bu vesileyle güçlendirilmiş yeni mali tablolarla gerek ülkemizde gerekse küresel finansal piyasalarda daha düşük maliyetlerle yatırımların finansmanı sağlanabilirdi.

Dünyadaki iyi uygulama örneklerindeki gibi hem fonun yönetim usulleri için hem de fonda yer alacak kamu sermayeli kuruluşlar için sıkı kurumsal yönetim standartları belirlenmeliydi. Performans göstergeleri, raporlama standartları, fonun hangi şirketlere ve varlıklara yatırım yapabileceği ayrıntılı olarak tanzim edilmiş ve sürekli bağımsız denetime tabii tutulmalıydı. Fonun, yatırımların finansmanı amacına ilave olarak ülkenin kurumsal yönetim standartlarını yükseltme hedefi en önemli fayda olarak belirlenmeliydi. Oluşturulacak fonun gücüyle ülkedeki finansal ve konjonktürel dalgalanmaların bertaraf edilmesi hedeflenmeliydi. Tüm bunların yapılabilmesi için yukarıda kısmen arz ettiğim iyi uygulama örnekleri benzeri bir yapı kurgulanması şart iken mevcut durum bunun tam tersidir.

Diğer Söyleşiler