Söyleşiler

Türkiye, Meselenin İnsani Yönüyle İlgilenmelidir Putin Hayranı Olduğu Sovyetler Birliği’nin Taktiğini Uyguluyor TÜRKMENLER, MUKAVEMET VE DİRENİŞ RUHUNU GÖSTERMELİDİR TÜRK MİLLETİ UYAN! DOĞU TÜRKİSTAN’DA SOYKIRIM VAR! İran Türklüğünün Esas Gayesi, Millî ve Siyâsî Kimliğimizin Yeniden İhyasıdır Olayların Sosyal, Siyasî ve Ekonomik Sebepleri Var ADI DEVLET OLSUN
Benim inandığım güvendiğim bir devlet var, o da Türk devletidir

Benim inandığım güvendiğim bir devlet var, o da Türk devletidir

Bir süredir Van Geri Gönderme Merkezinde tutulan, geçtiğimiz günlerde serbest bırakılan Rahim Cavadbeyli ile gözaltı sürecinde yaşadıklarını ve İran Türklüğünün durumunu konuştuk.

Rahim Bey, öncelikle geçmiş olsun. Yaklaşık altı ay önce gözaltına alındınız. Gözaltına alınmanızın sebebi nedir?

Henüz kesin bir gerekçe yok. Bu konuyla alakalı çeşitli algılar var, söylentiler var. Bizim de bilgimiz bu algı ve söylentilerden fazla değil. Nasıl alındığım konusundaki teferruatı hepiniz biliyorsunuz, oraya değinmemiz zaman kaybı olur. Ama mesele çok derin bir mesele. Bu yalnız İran istihbaratının veya Türkiyemizin arasındaki ilişkilerle ilgili bir olay değil. Olayın bu görünen noktasından daha derin ve daha farklı olduğunu hissediyorum. Biz İran’da İran Türklüğünü savunan bir insanız. Ben ömrümün 30 yılını Türk milletinin davasına adamış bir adamım. Ben Türkiye’ye gelmeden önce bile benim mümessilim olarak saydığım devlet Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir, Türk devletidir. Ben Türk devletini her zaman arkamda görmek istemişimdir. Türk devletinin en azından ileri gelen şahsiyetleri kadar hizmetim geçmiştir. Bu devletin savunulmasında, korunmasında, benimsenilmesinde kendi açımdan elimden geldiğince davamızın gerekliliği olarak mücadele ettik. Görünen İran’da Türklüğün bir bütün olarak ele alınması ve onu siyasi seviyeye taşınması için çalıştık. Bunu istemeyenler bizi büyük bir darbeyle sıkıntıyla yüz yüze getirdiler. Darbe diyorum ama gerçekten bizi indirmek istediler. Rahim Cevadbeyli Türk devletleri için sıkıntılı eylemlerde bulunacak bir adam mı sanki? Yani böyle bir iddiayı ileri sürmek benim için çok ağır bir iddia ve beni Türk devletinin bayrağı altında bununla itham ettiler. Ben devletin aklına inanan bir insanım. Türk devletinin bu konuyu adil bir biçimde çözeceğini biliyorum. Tam olarak atlatamasak da büyük bir olay yaşadık. Biraz dikkatli olmamız lazım; işin bir görünen tarafı var ama görünmeyen tarafı ağır bir süreç. Ben 30 yıldır İran Türklüğünü savunan onun uğrunda her şeyini veren bir adamım. Ben 15 yılımı İran’da sokaklarda mitinglerle geçirdim, kurmuş olduğum teşkilatlarla geçirdim, Türk dilini öğreten yasa dışı kurslar kurdum, dernekler kurdum, dergiler çıkardım bunların hepsi yasa dışı faaliyetlerdir. 15 yılım bu şekilde geçti. Sonra da bildiğiniz gibi İran’dan kaçmak zorunda kaldık. Kaçtıktan sonra da 15 yılım bu gibi faaliyetlerle geçti. İster Azerbaycan’da olsun ister Gürcistan’da olsun ister kendi öz devletim bildiğim Türkiye’de olsun. 5 yıldır Türkiye’deyim, anlattığım gibi bizim durumumuz budur. Bizi Azerbaycan’da da rahat bırakmadılar, bizi Gürcistan’da da rahat bırakmadılar sonunda güvendiğimiz Türkiye’de de rahat bırakmadılar. 15 yıllık yurt dışı hayatım, sürgün hayatım bu şekilde. Ben 2006’da Amerika’nın yardımını reddeden bir adamım. Niye? Ben bu bölgeden gitmek istemiyorum. Bu bölgede kalıp daha çok faydalı olabileceğime inanıyorum. Türk milleti için bu bölgede mücadele etmeyi tercih ediyorum. İran’a dönmem mümkün değil ama en azından Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye benim öz toprağım. Ama olmadı. Azerbaycan’da benim bulunduğum yeri ateşe verdiler, kundakladılar ben 3 ay hastanede kaldım. 15 yıl İran devleti bana pasaport vermedi. 15 yıl pasaportsuz gezdim. Bu konuyla ilgili ileri gelen hukukçunun bir ifadesi şu şekilde; “Vatansızlığın ne olduğunu anlamak istiyorsanız bir gün vatansız olun o zaman vatansızlığın ne olduğunu anlarsınız.” Ben 15 yıldır böyleyim. Türkiye’de 2011 yılında da benim dosyamı gene Amerika aldı lakin ben gene gitmek istemedim. Bütün ağır koşullara rağmen Türk milletine olan bağlılığımı, Türk milletinin davasını ileri götürebilmek için bu bölgede kalmak istiyorum. Bu bölgede daha faydalı olabileceğimi düşünüyorum ve bunun için elimden geleni yapmaya hazırım. Çünkü bu benim davam, benim hayatım bu davayla bir anlam kazanıyor. Eğer ben hayatımı bu dava olmadan yaşamak isteseydim tercihlerim farklı yönde olurdu. Ben bu davanın ne kadar ağır olduğunu iyi biliyorum. 4-5 kez ölümün gözüne dimdik bakmış bir adamım. Allah-u Teala’nın izniyle hiçbir zaman geri adım atan bir Cavadbeyli olmadım. Geri adım atan her zaman ölüm oldu. İran Türklüğünü siyasi seviyeye taşıma ülküsünün kefen giyip sokaklarda dolaşmak kadar tehlikeli olduğunu biliyoruz. Taraftarımızın çok az olacağını her zaman biliyorduk. Çünkü bu dava ağır bir davadır.

İran, 1920’den beri fikren ve aklen işgal edilen bir Türk yurdudur. İran, Pers düşüncesi, Pers fikri, Pers dünya görüşü, Pers tarihi adı altında işgal edilmiş, işgale uğramıştır. İran’ın bağımsızlığı uyduruk Avrupa tarih tezinin esasını oluşturan İran’ın Pers kimliğidir. İran’ın Persliği kadar yalan bir şeyi tarih boyunca bulamazsınız. İran öz be öz Türk’ün yurdudur. Bunu ben, otuz bin sayfalık arşiv çalışması yapmış olan biri olarak söylüyorum. Ben Osmanlı-Kazak, Osmanlı-Avşar, Osmanlı-Safevi dönemini çalışmış bir insanım. Bildiğiniz gibi benim alanım tarih. Ne kadar lisansım hukuk, yüksek lisansın uluslararası hukuk, ikinci yüksek lisansım uluslararası ilişkiler olsa da… 20 yıldır siyasi tarih üzerine okumalar, çalışmalar yapıyorum. Özellikle çalışmalarım son iki yüz yılın siyasi olayları üzerinedir. Son iki yüzyıl benim için hayati önem taşıyor çünkü Avrasya’da Türk egemenliğinin ortadan kaldırılması sürecini iyi bilmemiz lazım. Osmanlı Türk İmparatorluğu ile Kazak Türk İmparatorluğu’nun ortadan kaldırılması süreci Avrasya’da Türk egemenliğinin ortadan kaldırılması demektir. Bizler o süreci çok iyi bilmeliyiz. Ben bunun için yirmi yılımı alana koydum. Bütün tarihçilere bunu söylüyorum eğer benim yanlış düşündüğümü söylüyorlarsa onlarla televizyona çıkmaya hazırım. İran’ın Persliği kadar yalan bir tarihi anlayış bulamazsınız. Tarihte en büyük yalan İran Persliğidir. Biz büyük Nasreddin Şah’ın büyük Osmanlı İmparatoru Sultan Abdülaziz’e ittifak teklifini çok iyi biliyoruz. Defalarca bu tekrarlanmıştır. İran’ın Persliği konusu Avrupa tarih tezinin bize en büyük dayatmasıdır. Bununla ilgili benim bir çalışmam da var. Yayınlamak isterseniz onu sizlere verebilirim.

İçerde olduğum dönemde Van Geri Gönderme Merkezi’nde çalıştım. Türk Dünyası’nın gerçekten var olmasını istiyorsak Türk Dünyası’nın birlikteliğini, birliğini, yakınlaşmasını istiyorsak onun en büyük yolu İran Türklüğü üzerinden geçmektedir. İran Türklüğü üzerine dikkatle çalışmamız lazım. İran’daki Türklüğü bir bütün olarak ele aldığımızda ve onu başarıya ulaştırdığımızda biz Türk Dünyası’na yol açabiliriz. Ben Türkiye’ye bütün Türkçülere bunu vadediyorum. Kim Turan istiyorsa bizim davamızı desteklemesi gerekiyor. Kim gerçekten Türk milletini seviyorsa Cevadbeyli’nin ileri sürmüş olduğu, siyasi seviyeye taşımakta olduğu İran Türklüğünün bütünlüğünü savunması lazımdır. İran Türklüğünün bütünlüğü hayati önem taşımaktadır. Samimiyetle Türkçülüğü ileri götürmek isteyen insanlara sesleniyorum. Cevadbeyli’nin ileri sürmüş olduğu İran Türklüğünün bütünlüğünün savunulması gerekiyor. Turan’ın yolu buradan geçmektedir. Turan uçarak kurulmaz, Turan’ı kuracak olanların ayağı yere basmalıdır. Bu, bu gün mevcut şartlar altında mümkündür. Bu bugünün işi değil, bu bir dava bu bir ömür boyunca sürecek bir dava. En doğru yol, en optimal verimli yol bu yol. İran’da Türklüğü bir bütün olarak ele almak, İran’da Türklerin layık oldukları yerleri elde etmelerine yardım etmek ve bunun üzerinden Türk Dünyası’na yaklaşmak. Hayati önem taşıyan şey budur. İran’da Türkler Persliği tam olarak yenemediği takdirde Türk Dünyası’nın birliğinin kurulma ihtimali yoktur. İran’a dayatılmış Pers kimliğinin ortadan kaldırılması gerekmektedir. En önemli mesele budur. Bunun hiçbir tarihi esası yok, hiçbir bilimsel yanı yok. Bu en büyük siyasi yalandır. Tüm bedenimle buna inanıyorum. İran’daki Türklüğün bir bütün olarak büyük başarılara imza atacağına iman ediyorum. Bizlere zaman lazım.

1920’den 1990’a kadar 70 yıl boyunca Türklük orada mahvedilmeye çalışılmaktadır. Kimse onlara destek vermedi. 70 yıl Türklükle ilgili bir şey bulamazsınız. Her şey Türk’ün Türklüğün aleyhine olmuştur. 1980’lerden itibaren bölgesel ve global değişimler neticesinde İran’daki Türklerin Türklüğünü ifade edebilmesi mümkün hale geldi. Sovyetlerin dağılması faktörü İran’daki devrim, devrim sonrası İran, İran savaşı ve ardından bölgesel ve global değişimler neticesinde İran’daki Türklerin Türklüğünü hissetmesi mümkün hale geldi. Biz o neslin ürünüyüz. Biz bunu başlatan insanlarız. 30 yıl böyle geçti bu davada. Onun için ben bütün Turancılara İran üzerinden Turan’ı vadediyorum. Bunun için yapılması gereken basittir, İran’daki Türklerin birliği sağlanmalıdır. İran’da Türk’ün birine Kaşgar, birine Sungur, birine Azeri, birine Türkmen, birine Horasanlı, birine Afşar deyip de onları minimize etmek Pers yanlılarının egemenliğini garanti altına almaktır. Ben Büyük Ortadoğu Projesi’nin karşısında duran bir adamım. Çünkü BOP projesi İran Türklerini görmezden gelmektedir. Bu bölgede dayatılmak istenen yeni Sykes Picot’u kabul edemem. İran’da kırk, kırk beş milyon Türk’ün talihini hiçe sayan bir projeyi ben nasıl kabul edebilirim? Ben İran’da var olan kırk, kırk beş milyon Türk’e ihanet etmem. Bölgede adil bir süreç yürütülmesi gerekmektedir.

İran Türklerinin bütünlüğünün savunulması Türk Devletinin en önemli stratejisi olmalıdır. Perspektif itibariyle bu Türkiye’nin menfaatine olan bir meseledir. Aynı zamanda İran Türklerinin menfaatine olan bir meseledir. Bizlerin menfaatine olan Amerika’nın menfaatine olmayabilir, Rusya’nın menfaatine olmayabilir, İngiltere’nin menfaatine olmayabilir, ama bu toprakların asıl sahipleri bizleriz. Bizler Turan coğrafyasını Birinci Dünya Savaşı ile birlikte tamamen kaybettik. Biz ne zaman kendimize çeki düzen vereceğiz? Toparlanıp tekrar ayağa kalkmayacak mıyız? Mezhepsel ihtilafları ortaya atmak en büyük ihanettir. Bu şii-sünni ihtilafları bizi ölüme götürür. En azından bu ihtilaflar Türk büyükleri arasında olmaması gerekir, inşallah olmayacaktır.

6 ay boyunca Van Geri Gönderme Merkezindeydiniz bu süreç içinde ne gibi şeylerle karşılaştınız? Neler yaşadınız?

6 ay boyunca orada ağır şartlar altında kaldım. Az önce diş doktorumun yanından geliyorum. Yemekten taş çıkmıştı dişimi kırmıştım. Şu an onu tedavi ettiriyorum. Bir takım hastalıklar bende zuhur etti midemde sorunum var, romatizmam var vs. vs. Şartlar ağır yapacak bir şey yok. 6 ay boş durmadım. Birçok okumalar gerçekleştirdim. Arapçamı geliştirmeye çalıştım. Bir takım şeyler yazmaya çalıştım.

Geçtiğimiz günlerde sizi serbest bıraktılar. Serbest bırakmada gerekçe olarak size ne söylediler?

Şu an benim altı ayım doldu, bir altı aylık daha süreç gelebilirdi, sonrası da deport olma süreci zaten. İkinci altı ay gelmedi denetimli serbestlik şartıyla serbest bırakıldım. Anayasa Mahkemesi tarafında elimde geçici deport durdurma kararım var. Anaya Mahkemesi Göç idaresinin hakkımda deport kararını geçici olarak durdurmuş bulunmaktadır. Avukatlarımızla gerekli görüşmeleri yaptık, bu geçici kararı inşallah daimi hale getireceğiz. Ama malumunuzdur ki bunlar bizim asıl meselemizi aksatıyor.

Son olarak neler söylemek istersiniz?

Benim inandığım güvendiğim bir devlet var, o da Türk devletidir. Benim bazı ileri sürmüş olduğum fikirlerle bazılarının fikirleriyle uyuşmayabilir. Bu da gayet normaldir. Bizler bu meseleler hakkında tartışabiliriz. Ama söz konusu Türk milletinin menfaatleri ise Rahim bütün bedeniyle Türk milletinin menfaatlerinin müdafisidir. Benim hayatım bununla tarif edilir. Benim hayatım bununla anlam buluyor. İran’da kırk, kırk beş milyon Türk’ün ölüm kalım davası mevcuttur. Beni, Türk milletini, Türk devletini de sevdiren temel yürütücü faktör bu davadır. Bu davanın adamı olmasaydım farklı bir adam olurdum. Bu davaya olan bağlılığım beni Türk devletine olan bağlılığa sürüklemiştir. Güttüğümüz dava yalnızca devlet ile değil STK’lar tarafından da destek görmesi gerekmektedir. Ben bütün Türk milletini yücelmesini isteyen ve büyük Türk Dünyasına adım atmak isteyenlere, Turan’ın yolunu vadediyorum. Rahim Cevadbeyli Turan’ın kapısını açar. Bu ağır bir davadır. Bu davada ben bütün milliyetçilerin Türkçülerin bizim yanımızda olmasını umarım.

Bu geçen altı aylık süreçte Milli Düşünce Merkezi başta olmak üzere Millî Devlet gazetesine, Milliyetçi Hareket Partisi tabanına ve yetkililerine, Yeniçağ Gazetesi’ne, 21. Yüzyıl Entitüsüne, İYİ Parti Milletvekillerine, konuyla ilgilenen AKP yetkililerine yani Türk milletinin menfaatine çalışanlara çok teşekkür ederim.

Diğer Söyleşiler