Söyleşiler

Türkiye, Meselenin İnsani Yönüyle İlgilenmelidir Putin Hayranı Olduğu Sovyetler Birliği’nin Taktiğini Uyguluyor TÜRKMENLER, MUKAVEMET VE DİRENİŞ RUHUNU GÖSTERMELİDİR TÜRK MİLLETİ UYAN! DOĞU TÜRKİSTAN’DA SOYKIRIM VAR! İran Türklüğünün Esas Gayesi, Millî ve Siyâsî Kimliğimizin Yeniden İhyasıdır Olayların Sosyal, Siyasî ve Ekonomik Sebepleri Var ADI DEVLET OLSUN
Biz askeriz, bu vatanı savunurken bu meziyetlerin hepsine ihtiyacımız olabilir

Biz askeriz, bu vatanı savunurken bu meziyetlerin hepsine ihtiyacımız olabilir

Kurt-Ar Derneği Başkanı Çağrı Koçyiğit ile şehidimiz Musa Özalkan ile ilgili bilinmeyenleri konuştuk.

Şehidimiz Musa Özalkan 2008 yılından itibaren ordumuz içerisinde görev yapmaktaydı ve yılın dokuz ayını operasyon ile geçiriyordu. Geri kalan dönemde ise yine memleket meseleleri ile ilgileniyordu. Bize askerliği dışındaki bu hayatından bahsedebilir misiniz?

“Biz askeriz, bu vatanı savunurken bu meziyetlerin hepsine ihtiyacımız olabilir.”

Rahmetli Musa, ülkücü bir askerdi. Neden öyle diyorum? Sadece görevini en iyi şekilde yapmakla ilgilenmiyordu, aynı zamanda görevinin dışındaki zamanlarda da vatanı, milleti için faaliyet göstermeye çalışıyordu. Bilindiği gibi derneğimizin gönüllüsüdür. Afrin’de şehit olmadan önce El-Bab’da, Fırat Kalkanı operasyonunda görevliydi. O yüzden de nadiren Ankara’ya gelebiliyordu. Yeni evliydi, daha iki yıllık evliydi. Beş aylık da bir kızı var. Kızını ömrü hayatı boyunca toplam sadece bir hafta görebildi. Bir keresinde dört gün, bir keresinde de üç gün gördü. Ona rağmen bir hafta içerisinde çocuk uyuduğu zaman derneğe geliyordu. Gün içinde kaçıp gelip koli taşıyordu, paketleme yapıyordu. Yani vatanına, milletine hizmet için sürekli çalışma gayreti içerisindeydi. İlginç bir şey daha ekleyeyim; kendisi El-Bab’da, Fırat Kalkanı operasyonunda savaşıyorken bize kurban kestiriyordu Türkmen tugayı için. Yani aynı bölgede olan başka bir Türkmen tugayında bize parasını gönderip kurban kestiriyordu. İzin için geldiği zaman arkadaşlarından gıda topluyordu, kamuflaj malzemeleri topluyordu. Bunları onun olduğu bölgedeki Türkmen savaşçılara götürmemizi istiyordu. Bu tarz şeylerle ilgileniyordu. İnanılmaz aktif bir arkadaştı, yerinde hiç duramazdı rahmetli gerçekten. Askerlik görevi yoğundu;  Gabar’da görev yaptı, doğuda da birçok yerde görev yaptı ama buna rağmen bulabildiği her an her türlü kursa katılıyordu. Paraşütle atlama, dalış gibi aklınıza gelebilecek enteresan ne varsa yapıyordu. Avcılık yapıyordu, kayıyordu; sürekli kendisini geliştirmeye çalışıyordu. Bunu da “Biz askeriz. Bu vatanı savunurken bu meziyetlerin hepsine ihtiyacımız olabilir.” diyerek izah ediyordu. Bir taraftan da çok şen şakrak bir arkadaştı. Yani onun gülmediği bir anı gördüğümüz pek olmuyordu. Sürekli yüzünde bir gülümseme vardı. Devamlı gülerdi, espri yapardı. Burada çok arkadaşa takılmıştır, herkesin Musa’yı gülümseyerek andığı sohbetleri vardır. Ruhu şad olsun, farklı bir insandı.

Şehidimiz göreve gitmeden önce sizinle bir konuşma yapmış. Bize bu konuşma ile ilgili bilgi verebilir misiniz?

Afrin’e gideceğini öğrendiği zaman direkt şehit olacağını söylemeye başladı.

Bu konuşmada bir vasiyet vardı. Tabi vasiyet kamuoyuna mal oldu. Duyuldu. Ben size o sürecin nasıl olduğunu tekrar anlatayım. Rahmetli Musa, dediğim gibi El-Bab’da görev aldı. El-Bab’a giderken de dernekten ayrıldı, buradan gitti. Bizimle normal vedalaştı, “Gidiyoruz.” dedi gitti. Orada da, Suriye tarafında görüştük birkaç kere. Ne zaman ki Afrin’e gideceğini öğrendi, işte o an direkt şehit olacağını söylemeye başladı. Bunu birkaç kez telaffuz etti. Ailesine de söyledi bunu. Ve en son dernekten çıkarken hepimize tek tek sarıldı, helalleşti. Şehit olacağını en az altı yedi kez burada söyledi. Biz de kızdık, espriye vurduk hadi git başımızdan dedik. Bütün arkadaşlar aynı tavırdaydı. Tabi kimse böyle bir şey olabileceğini düşünmüyordu. Cumartesi günü bana o mesajı attı. Vasiyetini gönderdi. Fark etmişsinizdir ben de alaycı bir dille cevap verdim. Konduramıyor insan ve mesajı tekrar bir daha satır satır okudum. Orada inanılmaz bir ruh gördüm hakikaten. Düşünün bir asker, ben kendi adıma söyleyeyim devlet adına savaşan bir asker olsam en azından şöyle düşünürüm: “Ben şehit olsam aileme devlet bakacak.” o zaman şehadete koşarım; bu rahatlık olur insanın kafasında. O yüzden Musa’nın ruhunu, fikriyatını iyi algılamak lazım. Bu adam şehadete koşarken bile devletten en ufak bir beklentisi yok. Yani devletin ona vereceği tazminatın eşine verilmesini istemesi çok doğal, çocuğunun eğitimi için kullanılmasını istemesi çok doğal, kimse yadırgamaz bunu. Onu da geçtim;  köyü, Ayaş’ın Bayat köyü, çok fakir bir köy burası. Dese ki köyüme bir kültür evi yapılsın, bir okul yapılsın o da inanılmaz muazzam bir şekilde karşılanır. Ya da aileme bir şey yapılsın, Türkiye’de benim adıma bir okul yapılsın dese bile inanılmaz bir duygu seliyle karşılanır. Ama bunların hepsinden vazgeçiyor ve hiç alakası olmadığı bir yeri, Telafer’i hedef gösteriyor bize. Telafer bir Türkmen şehridir. Telafer’de savaştan önce Türk nüfus dışında kimse yoktu. Tamamı Türk olan bir şehirdir ve ihmal edilmiş bir yerdir orası. IŞİD’ten daha yeni kurtarıldı ama devletimizin henüz orada bir adımı, faaliyeti yok. Henüz orada bir yatırım yapmış değil, bir yardım göndermiş değil Telafer’e. Böyle bir ortamda rahmetlinin bize orayı hedef göstermesi beni o anda cidden kendime getirdi ve bunu insanlar görmeli diye düşündüm. Mesajı aldıktan yarım saat, bir saat sonra ismini karaladım ve bizim sosyal medya kanalından yayınladım. O anda çok ciddi tepkiler aldık. İnsanlar bu konuşmayı okuyunca çok duygulandılar ki yazışmadan iki gün sonra da şehadet haberi geldi. Musa arkadaşımız bütünüyle şehadete koştu. Cephedeki silah arkadaşları ile de görüştük. Hepsinin görüşü aynı. O şehit olacağını bilerek gitti, bunu hissetti.

Bunun ilahi bir süreç olduğuna inanıyoruz.

Bize de çok önemli bir hedef gösterdi. Musa derneğimizin faaliyetlerini çok iyi bilir. Yanlış yazmış olması söz konusu olamaz. Bizim Çobanbey’de bir kültür evi açma planımızın olduğunu biliyordu. Biz kültür evi için yeri bile bulmuştuk. Sadece teslim almamıştık. Telafer için de okul tadilat etme projemiz vardı. Bununla ilgili resmi başvurularımızı yapmıştık. Bu projelerden haberi olduğu için bize “Devletin vereceği parayı Çobanbey’deki kültür evi için kullanın.” demesi gerekirken o, bize “Gidin Telafer’de kültür evi açın.”dedi. İlk başta acaba yanlış mı yazdı? diye geçmedi değil içimizden. Çünkü kültür evinin Çobanbey’de olacağını biliyordu. Aylarca o bölgede görev yaptı. Bölgedeki köyleri biliyor, insanları tanıyor, bizden çok iyi biliyordu. Çobanbey ile Telafer’i karıştırması mümkün değil. Bunun ilahi bir müdahale olduğuna inanıyorum. Bana o mesajı atmadan önce dernekten bazı arkadaşlarla görüşmüş. Onlara da “Şehit olursam, verilecek parayı bizim kültür evi için harcayın.” diye görüşmüşler. Yönetimden bir arkadaş da “Başkana mesaj at. Telefonda kayıtlı kalsın.”demiş. O, mesajı atarken Telafer diye atıyor. Netice itibari ile hatalı yazmış olma ihtimali yok. Burada ilahi bir müdahale olduğunu düşünüyoruz. Demek ki Telafer’de bir şeyler yapmamız nasip olacakmış. Allah’ın izniyle üstümüzdeki sorumluluğu yerine getireceğiz inşallah.

Vasiyeti ile ilgili çalışmalarınız başladı mı? Ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Biz vasiyeti için resmi başvurularımızı yaptık. Sonucunu bekliyoruz. İki ayrı yerde, Allah izin verirse rahmetlinin adına kurum açacağız. Telafer’de ya bir anaokulu ya da bir kültür evi açmayı düşünüyoruz. Son görev yaptığı yer olan Suriye’de de onun adına bir kültür evi açacağız. Zaten daha öncesinden de çalışmamız vardı. Bu kültür evine şehidimizin adını vermeyi düşünüyoruz. Kültür evi için yeri dün teslim aldık. İnşallah yakında tadilatına başlayacağız. İki üç ay gibi bir sürede bitirmeyi düşünüyoruz. Bu kültür evi büyük bir proje olacak. Tiyatro ve sinema salonu, derslikler, aynı zamanda bölgedeki Türkmenlere meslek eğitimi verilmesi için özel çalışma alanları oluşturacağız ve eğitim verilmesini sağlayacağız. Irak Telafer için de izin çıktığı an gideceğiz. Yerel yetkililer ile de irtibat halindeyiz. Orada yapacağımız çalışmayı Irak’a gidince göreceğiz. Umuyorum ki en geç beş-altı ay gibi bir sürede iki taraftaki kurumu da faaliyete geçirmiş oluruz inşallah. Kardeşimiz Musa’nın ismi, gönlünden zihninden geçtiği ve dilinden döküldüğü gibi Telafer’de, Çobanbey’de açacağımız anaokulu ve kültür evlerinde yaşayarak Türk kültür dünyasına nakşolacaktır.

Diğer Söyleşiler