Söyleşiler

Türkiye, Meselenin İnsani Yönüyle İlgilenmelidir Putin Hayranı Olduğu Sovyetler Birliği’nin Taktiğini Uyguluyor TÜRKMENLER, MUKAVEMET VE DİRENİŞ RUHUNU GÖSTERMELİDİR TÜRK MİLLETİ UYAN! DOĞU TÜRKİSTAN’DA SOYKIRIM VAR! İran Türklüğünün Esas Gayesi, Millî ve Siyâsî Kimliğimizin Yeniden İhyasıdır Olayların Sosyal, Siyasî ve Ekonomik Sebepleri Var ADI DEVLET OLSUN
Bizler Türkmeneli’nde Türklük ve Türkçülük bekçiliği yapan Türkleriz

Bizler Türkmeneli’nde Türklük ve Türkçülük bekçiliği yapan Türkleriz

Gazeteci Reşat Salihi ile Türkmen aydın ve siyasetçilerine yönelik uzun süredir devam eden saldırıları ve yaklaşan seçim sürecini konuştuk.

Uzun zamandır devam eden Türkmen milliyetçi aydınlara ve siyasetçilere yönelik suikastlar devam ediyor. Bu saldırıların sebebi nedir ve bu konu hakkında neler söylersiniz?

Irak’taki Türk varlığı, Osmanlı hanedanlığının bu bölgeden çekilmesinin ardından rahata ermemiştir. Her zaman katliam işkence ve saldırılara maruz kalan Türkmen milleti esaret altında kalmayı ve zulmü, asla kabul etmemiş ve her zaman zalime başkaldırmıştır. 1920 yılında Kerkük kalesi etrafında İngiliz askerleri, Türkmenleri kışkırtmak için girişimlerde bulunmuş ve sivil silahsız halka saldırı gerçekleştirmiştir. Kerkük kalesi etrafında bulunan Türkmen esnafların dükkânları dağıtılmış, silahsız Türkmenler ile donanımlı İngiliz askerleri arasında kargaşa çıkmış ve ardından ‘Levi’ olarak adlandırılan katliam düzenlenmiştir. Bu başkaldırılar sadece Kerkük’te değil. Türkmeneli’nin en kuzeyi Telafer’de de gerçekleşmiştir. Orada İngiliz hükmünü istemeyen Türkmenler Osmanlı’nın tekrar geri gelmesi ve coğrafi açıdan Türkiye’ye çok yakın olmasından dolayı kendilerini Türkiye devleti sınırları içinde olmak istemiş ve Kaçakaç adlı direnişi başlatmışlardır. Bu direnişi de bastırmak için yine İngiliz askerleri o bölgedeki Türkmen halkına büyük bir katliam düzenlemiş. Direnişe destek veren soylu Türkmen ailelerinden birçok kişileri vahşice katletmişlerdir. Bunların ardından 1946 Kerkük’teki Gâvurbağı katliamı, Türkmen milletinin en acı ve en büyük katliamı olan 14 Temmuz 1959 Kerkük katliamı. Irak Cumhuriyeti 14 Temmuz 1958 yılında kurulmasına ilaveten tam 1 yıl sonrası kutlamaların yapılacağı alana Türkmenler gelmiş ve şehirde sokağa çıkma yasağı, günümüzde PKK olarak adlandırılan Komünist Kızıl Kürtler Irak devletinin de desteği ile şehre yerleşmiş, adeta Türkmenlere kan kusturtmuştur. Sadece kutlama törenlerine katılmak için dışarıda olan Türkmenlere bir anda saldırılmış. Türkmen lider ve aydın kişilerin bulunduğu listede herkes vahşice katledilmiştir. İçlerinde 12 yaşında Türkmen kız çocuğunun bile bulunduğu listedeki herkese en büyük işkenceler işlenmiş, gözleri oyularak şehit edilmiş, araçlara bağlanıp Kerkük caddelerinde süründürülmüşlerdir.

Türkmen mahallelerinde diğer herkese korku salmak için ellerinde bulunan cesetleri doğramış, sokaklarda bağırarak “Turancıların etinin kilosu bir kuruşa, almak isteyenler gelsin.” nidalarını her yerde söylemişlerdir.

Bu olayların olduğu sırada Türkiye Cumhuriyetinden hiçbir ses çıkmadığını söylememiz çok anlamsız olur.

Dönemin Cumhurbaşkanı Celâl Bayar resmi bir belgeyle duyurduğu, “14 Temmuz 1959 tarihinde Kerkük’te vuku bulan hadiselerle ilgili doküman resim vs. belgelerin dağıtılması ve gösterilmesi men edilmiştir.” sözleri, katliamdan daha dirilmeyen Türkmenler için ikinci ve daha büyük bir katliam ile eşit haldedir.

Türkiye Cumhuriyetinin tavrı değişti mi? Evet değişti şu anda Irak’ın veya dünyanın daha doğrusu herhangi bölgesinde bir zulüm olursa hemen oraya koşar oradaki halkı kucaklar. Bu katliamdan sonra Türkmen İntikam Tugayı kurulmuş ve Türkmenlere uygulanan bu katliamın intikamı alınmaya başlamıştır. Bu dönemden sonra Saddam’ın çöküşü 2003 yılından günümüze kadar ise her dönem başka sıkıntılara maruz kalmışızdır. Tabi Saddam döneminde de olanları söylememe gerek yok. O dönemde bizleri Türkiye uşağı ve Osmanlı kalıntısı gibi söylemler ile kışkırtmasını yok saymamız imkânsızdır. Saddam’ın çöküşünden sonra ise Türkmen lider, aydın ve milliyetçi kişilere suikastlar düzenleyerek geriye kalan tabakayı korkutma ve asırlardır Türk yurdu olan Türkmeneli’nden asıl halkı püskürtmek gayesine başvurmuşlardır.  Bu suikastlara karşı önlem olarak her ne kadar düzenli bir ordu kurmak istesek de ancak çeşitli engeller önümüze koyulmuş, bizleri Irak Polis Gücü, Irak Ordusu ve hatta Peşmerge’nin bizi koruduğuna dair sözler söylenmiş ve düzenli bir ordu kurmamız engellenmiştir. Herkese karşı elit davranacak olan Türkmen ordumuz, Kerkük’ün içinde sadece petrol gayesi ile bulunanların işine gelmemiş ve bunu engellemişlerdir. Hâlâ bunun için uğraşmamıza rağmen, maalesef kesin bir yanıt almamış durumdayız.

Çok yakın geçmişte ise Kürt halkına sözde özgürlük vaat eden Mesut Barzani, referandum yapmak için büyük hazırlıklara başlamış, içinde Kerkük ve Tuzhurmatu gibi tam tamına Türkmen, Türk yurdu olan bu bölgeleri de bu devlet kurma hayaline alet etmiştir. Birçok bölgeden Kürtleri buralara yerleştirmiş, Türkmenlere korku salma, Türkmenleri korkutma gibi girişimlerde bulunmuşlardır. Her gün Türkmen mahallelerine saldırılar olması, referandumdan bir gün önce Türkmen mahallelerinde cirit atmaları Türkmenlere çok büyük bir darbe olmuştu. Türkmen milleti asla bu kadar esaret altında kalmamış, asla bu kadar zulmü görmemiştir. O dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden çıkan tezkere kararının ardından büyük bir sevinç duymuştuk. Ancak maalesef ki sevinicimiz de kursağımızda kaldı. Referandum günü ‘şanlı Türk ordusu Türkmeneli’ne girecek, bizleri bu esaretten kurtaracaktır’ diye büyük bir umuda erişmiştik. Maalesef ki olaylar başka türlü yol aldı ve 16 Ekim 2017 tarihinin ardından Irak ordusunun Kerkük gibi önemli bir bölgede tekrar gücünü fark etmesi bizim için başka bir kapı açmış oldu. Referandum sonucundan geri çekilmeyen Barzani, ateşe körükle gitmekte olduğu dönemde olayları daha çok fitillemekteydi. Sonuç olarak ise iki Kürt partisi KYB ve KDP’nin arasındaki anlaşmazlık Kerkük gibi bir yerde ortaya çıktı ve Peşmergeler öz içlerinde bulunan çatışmayı gün yüzüne çıkardı ve birbirlerine ihanet edip Kerkük’ten çekildiler. O günden beridir Türkmenlere karşı suikast girişimleri daha fazla oldu ve kendi hükmettikleri sürede böyle şeylerin olmadığını Türkmen milletine empoze etmek amacına başvurdular. Ancak olay tam tersi şekilde idi o dönemlerde. Türkmenler öz yurtlarında esareti kabul etmemek için her zaman çırpındılar ve Irak ordusunun bu bölgeye gelmesini Türkmen siyasetçilerimiz sağladılar.

Irak, İran ve Anavatan Türkiye ile sürekli irtibat halinde olan Türkmen siyasetçiler büyük çırpınışların ardından Şii-Sünni gözetmeksizin birleşti ve herkes ile masaya oturdu. Nitekim bu masaya oturmaların da sonucu bizim için önemli Türkmen şahsiyetlerini kaybetmemize neden oldu. Ancak davadan zerrece taviz verilmeden devam etti ve 14 yıldır Kerkük’te hüküm süren Kürtler bir gün ve hatta iki saatin içinde tamamen şehri terk ettiler. Bunların böyle olmasında Türkiye’nin rolünü de unutmamak lazımdır. Irak ordusuna Habur Sınır Kapısı’nda tatbikat yaptırması, Kürtlerde büyük bir düşüşe neden oldu. Çünkü “burada savaş, medya savaşıdır ve medyada gücü olan zafere erişmiştir.”

Türkiye’nin Türkmenlere desteği nasıl bu konuda? Davutoğlu sonrası bir değişiklik oldu mu?

Türkiye Cumhuriyeti bütün Iraklı vatandaşlara, Arap, Kürt, Türkmen ve diğer herkese aynı gözde bakmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de de geçtiği gibi “Akrabalar evlâdır.” sözü uygulanmış hale gelse idi, bizim için burada daha çok varlığımızı ispat etme imkânları bulunurdu. Ozan Arif’in de dediği gibi “Senin ile aynı soy, aynı necip ırkım ben.” sözleri, bizim uğradığımız haksızlıkları açıklamaktadır. Bizler bu bölgede Türklük bekçiliğini, Türkçülük bekçiliğini yapan Türkleriz. Türkiye Cumhuriyeti herkese eşit gözde baksa da Türk milletinin gözünde başka olduğumuzdan da eminiz. Türk milletinin bizlere, o dönemde vermiş olduğu manevi desteği yok saymak vefasızlıktır. Ulu Türk milletine ait bir parça olduğumuzdan her zaman gurur duymuş ve Türkmenler olarak her zaman ardımızda koskocaman bir Türkiye Cumhuriyeti ve yüce Türk milletinin olduğunu da asla unutmamışızdır. Türk milletinin bir parçası olmaktan her zaman gurur duyan biz, Irak’taki Türkler, Türkiye devletinin görünmeyen sınırı Kerkük’te Türkiye’yi korumak ile görevli askerleriz.

Erşat Salihi’nin güvenliği konusunda bir endişe var mı, gerekli önlemler alınıyor mu?

Irak Türkmen Cephesi Başkanı ve Türkmeneli liderimiz Erşat Salihi’ye karşı bugüne kadar sayısız suikast girişimleri olmuştur. Bunların sebebini ve Türkçülüğün faturasının ne kadar ağır olduğunu sizler daha iyi bilmektesiniz. Hz. Ali’nin de Irak’ı tanımlarken dediği gibi “Beled el nifak vel şikak.” cümlesinin anlamı ise “İkiyüzlülüğün ve düşmanca ayrılığın diyarı” olarak tanımlaması ne kadar doğru bir tespittir.

Bu bölgede Türkmenleri bir yandan Araplaştırmak diğer yandan ise Kürtleştirmek istemelerine karşı duran Türkmeneli lideri Erşat Salihi’nin evinin üzerine bomba yerleştirilmesi, konvoyuna saldırılar yapılması ve daha nice başarısız suikast girişimlerinin gerçekleşmesi, kendisini asla bu yoldan alıkoymadı ve daha güçlü daha ağır bir şekilde üzerlerine bastırmasına güç verdi. Kürt güçlerinin bu bölgeden püskürtülmesinde büyük rol alan Erşat Salihi’yi, bunlara karşı gönüllü olarak Türkmen gençlerinden oluşan bir grup genç korumaktadır.

Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarının Irak’taki duruma etkisi oldu mu?

Metehan’ın ordusu Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı harekâtı ile birlikte bu bölgelere girmesi, biz Türkmenler için büyük bir umut oldu. “Geçtiğimiz gün Hatay, dün Kıbrıs, bugün Afrin, El- Bab, Arap Gözü ve diğer bölgeler. Yarın ise neden Türkmeneli olmasın?”

Mücadelemizin bu yönde olmasından dolayı bizi çok sevindiren bu harekâtlar, düşmanlarımıza ise büyük bir endişe ve korku sağladı. Kendi evlerinde bile rahat yaşamayanlar, öçlerini masum Türkmen halkından almak için intikamlara başladılar.

Irak seçime hazırlanıyor. Seçimlerde Türkmenlerin tavrı ve durumu nedir?

12 Mayıs tarihinde yapılacak olan seçimlerde Türkmenleri susturmak, Türkmen halkını seçimlere katılmaktan korkutmak için suikastlar, bombalar ve kişi kaçırma vakaları çok sayıda artmış durumdadır.

Irak’taki Türkler olarak Şii-Sünni gözetmeksizin tek bir çatı altında Kerkük Türkmen Cephesi adındaki listede birleşmiş olmamız ve Türkmen milletini, Millet Meclisi’nde en iyi ve en kalabalık şekilde temsil etmeye and içmemiz, karşımızda bulunanlara çok dokunmuş olacak ki sadece bu seçim kampanyası döneminde bile iki adayımıza suikast girişimi gerçekleştirdiler. Ammar Kahya ve Enver Fahri beylere başarısız saldırılar gerçekleşti.

Bizleri her ne kadar bu yoldan geri çevirmeye kalkışsalar da ancak Türkmen milletinin sahip olduğu milli ruh ve milli benlik asla azalmayacak, tam tersi bu girişimlerin sayesinde daha da güçlenmiş olacaktır.

Diğer Söyleşiler