Söyleşiler

Türkiye, Meselenin İnsani Yönüyle İlgilenmelidir Putin Hayranı Olduğu Sovyetler Birliği’nin Taktiğini Uyguluyor TÜRKMENLER, MUKAVEMET VE DİRENİŞ RUHUNU GÖSTERMELİDİR TÜRK MİLLETİ UYAN! DOĞU TÜRKİSTAN’DA SOYKIRIM VAR! İran Türklüğünün Esas Gayesi, Millî ve Siyâsî Kimliğimizin Yeniden İhyasıdır Olayların Sosyal, Siyasî ve Ekonomik Sebepleri Var ADI DEVLET OLSUN
Bu krizden, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti olarak başarıyla çıkabiliriz

Bu krizden, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti olarak başarıyla çıkabiliriz

Dış politika uzmanı Doç Dr. Alihan Limoncuoğlu ile İslam İşbirliği Teşkilatı’nın aldığı Kudüs kararını ve olası etkilerini konuştuk.

İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Filistin kararını nasıl yorumlarsınız?

İslam İşbirliği Teşkilatı’nın aldığı karar Amerika Birleşik Devletleri’nin kararının karşısında alınmış sembolik bir karar olarak görünebilir, fakat bu tip deklarasyonların daha çok bölge halkına yani Filistinlilere moral motivasyon sağlaması açısından bir önem arz edeceği de muhakkak. Alınan bu karar ancak iktisadi yaptırımlarla desteklendiği takdirde bir anlam ifade edebilir. Bunun da geçmişte yaşanmış örnekleri mevcut. 1973’te yaşanan OPEC petrol krizi de bunun aslında en güzel örneği. Gene İsrail-Filistin meselesi nedeniyle yaşanan bu kriz o zaman dünya ekonomisini oldukça kötü etkilemişti. Böyle büyük bir olay olmasa da yapılacak birtakım düzenlemeler olmadıktan sonra moral destek hariç büyük bir destek olmayacaktır. Buna rağmen İsrail-Filistin arasında on yıllardan beri gelen düşük yoğunluğu bir savaş var ve moral savaş ortamındaki en önemli belirleyicilerden biridir. Ben de bu yüzden bunun çok da yabana atılmaması gerektiğini düşünüyorum. Elbette bu kararın kalıcı olması açısından İslam dünyasında kalıcı bir barış sağlanması gerekmektedir. Yoksa bu karar sadece kısa ya da iyimser olarak bakarsak orta vadede bir fayda sağlayabilir. Bölgede barış hâkim olmadıkça ilerleyen günlerde daha büyük problemler de olabilir. Kudüs’ün diğer Müslümanlar için çok büyük bir önem arz ettiğini söylemeye gerek dahi yok. Burada en azından sorunlu bir şekilde de olsa tek vücut gibi davranabilmek, tek ağızdan bir deklarasyon yayınlamak önemliydi. 

Türkiye bu kararın neresinde? Çok sık dile getirilen konu, İslam aleminin İsrail’i genellikle karşısına almak istemediği ve bu yükün Türkiye’ye kalması durumunun söz konusu olduğu söyleniyor. Bu durumu nasıl değerlendirirsiniz?

İslam İşbirliği Teşkilatı’nın dönem başkanlığının Türkiye Cumhuriyeti’nde olması ve de bu toplantının İstanbul’da yapılıyor olması, kanımca oldukça önemli bir durumdur. Bu durum hem Türkiye’nin bölgesel bir güç olduğunun altının çizilmesi açısından hem de bölgede Türkiye’nin ne kadar önemli bir unsur olduğunun bir defa daha vurgulanması açısından oldukça önemlidir. Biz Türkler, Ortadoğu’ya yerleştiğimizden beri Ortadoğu’da egemen güç olduk. Bu da ister istemez böyle bir kriz anında tüm Ortadoğu’nun ve İslam aleminin “Acaba Türkiye ne yapacak?" demesine sebebiyet veriyor. Özellikle tarihi olaylar Türkiye Selçukluları Devletinin Haçlılar ile olan mücadelesi, sonra Kudüs’ü kurtaran kumandanın bir Türk olması, daha sonra Kudüs’ün yıllar boyu Osmanlı İmparatorluğu -ki Sultanın aynı zamanda halife olduğu bir imparatorluktan bahsediyoruz- topraklarında olması gibi faktörler aslında Türkiye’nin ve Türklerin doğal olarak ne yapacağı konusunda merak uyandırıyor.

İslam İşbirliği Teşkilatı bu kararı aldığı dakikalarda Suudi Arabistan Yemeni vuruyordu. Bu durumu nasıl değerlendirirsiniz?

Bu soru aslında çok önemli, çünkü dışarıdan bakan birisi rahatlıkla İslam İşbirliği Teşkilatı’nın aldığı bu kararı sadece bu sebepten bile ciddiye almayabilir. Bu da aslında gelecek için çok önemli bir gösterge. Eğer Ortadoğu’daki Müslümanlar kendi aralarında kavga etmeye devam ederlerse hiçbir zaman ciddiye alınmazlar. Amerika Birleşik Devletleri, Rusya ve Birleşik Krallık gibi bölgede etki sahibi olmak isteyen ülkelerin ekmeklerine de yağ sürerler. Bu tip olaylar doğal olarak İslam’ın demokrasiyle uyumlu olmadığı ve demokrasiye engel teşkil edebilecek özellikler barındırdığının ileri sürülüp, yine İslam’ın aşırı ve şiddet eğilimi özellikleriyle antidemokratik bir değerler sistemi olarak resmedilmesine ya da klişeleşmiş Oryantalist kalıplar içerisinde bu durumun anlaşılmasına sebebiyet vermektedir. Bölgede mezhepçi emellerle ilerleyenler maalesef genel manada Müslümanlara zarar verdiğinin farkında değil gibi görünmektedirler. Bunun önüne geçmek için bölge insanlarının sivil alanda özgürce örgütlenebildiği, özgür medyasının bulunduğu, toplumun siyaset kurumlarını kendi rızalarına dönük olarak yönlendirilebildiği bir durumun tesis edilmesi gerekmektedir. Ancak nispi bir demokratikleşmenin neticesinde bölge dış etkileri seyreltmeyi becerebilir.

Trump, bölgeyi karıştıracak böyle kritik bir kararı neden vermiş olabilir? Bu kararda ABD neyi amaçlamaktadır?

Bu kararın alınmasında üç temel faktör vardır. Birincisi Donald Trump yönetiminin Amerika Birleşik Devletleri’nde neredeyse bir çıkmaza sürüklenmiş olması. İkincisi Amerika’da güçlü olan seküler ve ulusçu Yahudilerin gücü. Üçüncüsü ise Amerika Birleşik Devletleri Başkan Yardımcısı Mike Pence’in bu lobiyle olan iyi ilişkileri. Siyasi açıdan baktığımızda uluslararası hukuku hiçe sayan, hukuk kurallarını tamamen göz ardı ederek güçlü olma mağrurluğu tavrı günümüz dünyası ve geleceğimiz için de çok tehlikeli bir durum. Bu durum ABD Başkanı Trump’ın yönetim yetisiyle de alakalı. Biraz daha itidalli davranabilirdi. Bu hareketin sonucunun bu kadar büyük bir tepki zinciriyle karşılaşacağını öngörememiş olma ihtimali bile şaşırtıcı. Bundan dolayı da aslında devlet tecrübesi daha engin olan bir kişinin yapmayacağı bir hatayı yapmış oldu ama neticede özellikle ABD medyasında güçlü olan bir kesimin desteğini almış oldu ve en azından iç siyasette uğradığı medya linçinin biraz da olsa önüne geçmeyi başardı. Sonuç olarak dikkatleri de iç politikadan dış politikaya çevirmiş oldu.

ABD’nin bu kararı bundan sonra İsrail ve Türkiye ilişkilerinin seyrini sizce nasıl etkiler?

Türkiye İsrail ilişkileri, aslında, geleneksel olarak hep iyi olmuştur. Türkiye İsrail ilişkileri Mavi Marmara krizi gibi büyük bir diplomatik krizden sonra bile hızlı bir toparlanma evresine girmişti. Şimdi yaşanan bu son gelişmeler ise kısa bir süreliğine ilişkileri gerse de çabuk toparlanma ihtimali her zaman olası. İsrail’in yaşamını sürmesi için bölgede müttefiklere ihtiyacı var ve ‘Kürdistan’ projesi de en azından şimdilik rafa kalktığına göre İsrail de kartlarını buna göre oynayacaktır. O kadar Arap ülkesinin etrafında Arap olmayan bir müttefike ihtiyaç duyduğu muhakkak. Bundan sonra şu anda ön görülemeyen bir yakınlaşma bile olabilir. Elbette ki bu durum ülkelerdeki kamuoylarını rahatsız etmemek adına kapalı kapılar ardında yaşanmak zorunda, en azından kısa vadede. Şunu da eklemek isterim, Uluslararası siyasette ve de özellikle Ortadoğu gibi şiddetin eksik olmadığı coğrafyalarda realist politikalar üreten ve uygulayan devletler her zaman galip gelmiştir ve gelecektir. O yüzden de bu krizden en realist dış politika hamleleriyle Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti olarak başarıyla çıkabiliriz.

Diğer Söyleşiler