Sayın Başkanım öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Hafta sonu gazilerimize yapılan saldırıyı siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Taner Uran: Biz gazilerimize yapılan saldırıyı bilinçli bir saldırı olarak değerlendiriyoruz. Çünkü uzun zamandır gazilere karşı bir kötüleme ve karalama kampanyası olduğuna inanıyoruz. Bu olay olmadan önce Kasım ayının birinde Engin Ardıç, Sabah gazetesi yazarı, gazilerle ilgili bir yazı yayınladı. Gazileri aşağılayan, gazilere hakaret eden bir yazıydı. Bu yazıdan sonra bu tür şeylerin olması doğaldır. Bilinçli bir şekilde gazileri yıpratmaya yönelik bir çalışma var. Engin Ardıç yazısında gazileri 15 Temmuz gazileri ile mukayese edip 15 Temmuz gazisi olmayan gazileri şaklabanlıkla suçlayan cahilce bir yazı yazmıştı. Biz yazı ile ilgili hafta sonu Eskişehir’de şube başkanları ile bir toplantı yaptık. Yurt genelinde Engin Ardıç aleyhine hem ceza davası açılması hem de tazminat davası açılması ile ilgili kampanya başlattık. Şube başkanlarımız bulundukları illerde gazilerimizi organize ediyorlar.
İki gazimiz İbrahim Kızılkaş ve Muzaffer Oktay ile ilgili olay cumartesi günü oldu. Tabi biz olayı öğrendik. Konu ile ilgili bir arkadaşımızı görevlendirdik. Bir arkadaşımız da mahkemeyi yakından takip etti. Pazar günü toplantı bitimi gazileri ziyaret ettik. Yıpranmış bir halde idiler. Bırakın bir gaziye bizim örf ve geleneklerimize göre yanında çocuğu olan bir sağlam erkeğe bile bu tür sataşma yapılmaz. Gazilerimize vahşice saldırıyorlar. Gazi olduklarını söyledikleri halde saldırmaya devam ediyorlar. Bu saldırıdan önce bir süre takip ediyorlar. Bizim arkadaşlarımızın anlattığına göre 40-45 dakika takip etmişler. Gazilerimiz benzin istasyonuna sığınıyorlar. Benzin istasyonunda bu sefer saldırıyorlar. İki gazimizin de belinden aşağısı tutmuyor. Vahşice gazi ailelerimize saldırıyorlar. Olay olduktan sonra petrol ofisine geri dönüp çalışanlara da saldırıyorlar. Olaya karışan altı kişiden birisi serbest bırakılıyor. Ertesi gün beşi mahkemeye çıkıyor. Bu defa da üçü serbest bırakılıyor. İkisi tutuklanıyor. Serbest bırakılma nedeni on sekiz yaşından küçük olmaları. Basında yer alan bir haberi de düzeltmek lazım. Saldıranların hepsi Haymanalı değil. Sadece birisi Haymanalı.
Biz olayı sadece basit bir trafik magandalığı olarak görmüyoruz. Konuyu araştırdık. Aldığımız duyumlara göre PKK sempatizanı oldukları yönünde kuvvetli belirtiler var. Özellikle ailelerimizin gazi olduklarını öğrendikten sonra “biz gazilerden nefret ediyoruz” gibi söylemlerde bulunmaları, saldıranların örgüt sempatizanı olduklarının en önemli delili olarak görüyoruz. Araştırma yapılırsa bunların ortaya çıkacağını düşünüyoruz. Avukatlarımız aracılığı ile biz bu konunun üzerinde duracağız.
Olaydan sonra bakanlarımız ve jandarma genel komutanımız gazilerimizi ziyaret ettiler. Bu tür ziyaretler manevi yönden gazilerimiz için çok önemli. Böyle olayların bir daha yaşanmaması için yetkililerin gereken hassasiyeti göstermesi gerekiyor. Gazilerle ilgili sorunların çözülmesi gerekiyor. Gazinin yanına gidip siyasi nutuk atmak yerine, önlem almaları gerekiyor. Toplumda dejenere edilmeye çalışılan şehitliğin ve gaziliğin ne olduğunu, ne anlama geldiğini öğretmemiz gerekiyor. Şehitliğin ve gaziliğin sadece dini değer olmadığını aynı zamanda milli olduğunu, şehitliğe ve gaziliğe yapılan saldırının milli ve manevi değerlerimize yapılan saldırı olarak değerlendirilmesi gerektiğini topluma anlatmamız gerekiyor. Ceza kanununda da bu tür olaylarla ilgili düzenlemeler yapılması gerekmektedir.
Geçtiğimiz günlerde “Plan-Bütçe” görüşmelerinde ÖTV muafiyeti ile ilgili bir kanun tasarısı görüşmeleri vardı. Bu kanun görüşmesinde, gazilerin alacağı araçlarda parasal sınırlandırma getirildi. Geçen sene şehit ailelerine de bu hak verilmişti. Görüşme sırasında şehit aile ve gazilerin bu kapsam dışına çıkarılmasını talep ettiğimizde özellikle Maliye Bakanı şehit ailelerine ve gazilere daha önce verilen bir hakkın kısıtlanması konusunda milletvekilleri ile sözlü tartışmaya girdi. CHP, MHP ve tamamen dünya görüşü bizimle zıt HDP bile şehit ailelerine ve gazilere sağlanan bu hakkın korunmasına yönelik bizi destekledi. Hükümet sorumluları “lüks arabalara binilmesin” gibi bahaneler söylediler. Daha da ilginci komisyon görüşmeleri sırasında bir milletvekilimiz “biz bunlara maaş bağlıyoruz, bir de lüks arabalara binmek istiyorlar” gibi şeyler söyledi. Bu olaydan sonra Sabah gazetesi yazarı Ardıç’ın yazısı ve bu saldırının olması… Bunların sistematik, bilinçli bir şekilde yapıldığını gösteriyor.
Biz yapılan saldırıyı kınıyoruz. Bu saldırıyı sadece iki kardeşimize ve ailesine yapılmış olarak görmüyoruz. Bütün gazilere yapılmış saldırı olarak görüyoruz. Konunun sonuna kadar takipçisi olacağız. Gereken her türlü desteği gazilerimize vereceğiz.
Türk toplumunun ve Türk Devleti’nin gazilerimiz için yeterli değeri, önemi verdiğini düşünüyor musunuz?
Taner Uran: Anayasamızın 10.maddesinde şehit aileleri ve gaziler özel korunması gereken kişiler olarak geçiyor. Yine anayasanın 61.maddesinde de “Devlet harp ve vazife şehitlerini, malul ve gazilerini korur. Toplumda kendine yaraşır hayat seviyesi sağlar.” maddesi yer almaktadır. Şehitlik ve gazilik bizim hem milli hem de manevi değerimizdir. Türk toplumunun içindeki bazı hainler halâ şehitlerimize ve gazilerimize verilen imkânların olmasını istemiyorlar. Çünkü bizi düşman olarak görüyorlar. Türk Milletinin geneline baktığımız zaman gerçekten Türk Milleti şehidine ve gazisine sahip çıkıyor, yürekten saygı duyuyor, gereken ilgiyi gösteriyor. Devletimiz de imkânlarını zorluyor. Mümkün olan neyse yapmaya çalışıyor. Yeterli mi? Tabi ki hayır. Eksiklikler halâ var. Bunların tamamlanması için yetkililerle ortak hareket etmeye çalışıyoruz.
Gazilerimizin, özellikle bu son olay göz önünde bulundurularak, Türk toplumundan istekleri nelerdir?
Taner Uran: Gazilerimiz bu olaydan sonra bizlere “Bu olayı yaşayacağıma şehit olsaydım” dedi. Türk toplumunun sahip çıkmasını, saygı göstermesini istiyoruz. “Şehit ailelerimizin ve gazilerimizin duygu durumları nedir, hayatla ilgili sıkıntıları nelerdir?” Bunların tespit edilmesi ve bunlarla ilgili şehit ailelerimizin ve gazilerimizin hayata sımsıkı sarılmalarını sağlayacak projeler geliştirilmesini istiyoruz. Bizim temel beklentimiz budur. Devletimiz bizlere sahip çıkıyor ama manevi olarak bir boşluk var. Bu boşluğun doldurulması gerekiyor. Özlük hakları ile ilgili eksiklikler var. Onlarla da ilgili çalışmalar yapılıyor. Bu çalışmaların bir an önce bitirilmesini bekliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bakanı, Maliye Bakanı, şehit ailelerimize ve gazilerimize verilen hakla ilgili kavga etmemeli, “Ayırım yapmıyoruz” diye konuşmamalı.
Biz şehitliğin ve gaziliğin siyaset üstü olduğuna inanıyoruz. Gazilerimizin tek bir ortak noktası var: Vatanları için kan vermek. Türk Milletinin de bunu idrak etmesi ve bunu unutturmaması gerekiyor. Bizim beklentilerimiz bunlardır.
Konuşmanız sırasında gaziler arasında “Ayırımcılık” yapıldığını söylediniz. Bu konuyu biraz açabilir misiniz?
Taner Uran: En basitinden bizim kimlik kartlarımızda “şehit yakını, gazi, gazi yakını, vazife malulü, yakını” yazıyor. Ben hangisiyim? 6 seçenekten biri. 15 Temmuz’da bir gün içerisinde gazi diye kart verdiler. Üç yıldır kartları düzelteceğiz dedikleri halde hâlâ düzeltmediler. Benim kanunda gazi olduğum açıkça yazmasına rağmen hâlâ bu kartlar düzeltilmedi. Bu bakış açısının değişmesi lazım. Devletin gazilere sahip çıkması kanunen zorunludur. Yetkililerin bizimle ilgilenmeleri bir lütuf değil, zorunluluktur. Yetkililerin görevlerini yapmasını istiyoruz. Biz eksikliklerin tespiti konusunda her türlü desteği vermeye hazırız. Şehitler ve gaziler bu devletin evladı. Sadece üzücü bir olay olduğunda kapısı çalınmamalı. Her zaman yanlarında olunduğu hissettirilmeli.
Hem Türkiye Harp Malulü Gaziler Şehit Dul ve Yetimler Derneği Genel Başkanı hem de bir gazi olarak Türk toplumuna ne söylemek istersiniz?
Taner Uran: Türk milleti şehidine ve gazisine sahip çıkıyor. Türk milletinden, şehitlere ve gazilere sahip çıkmayanlara, hakaret edenlere ve saldıranlara karşı gereken tepkiyi soğukkanlılıkla hukuk çerçevesi içerisinde göstermelerini istiyoruz.