Söyleşiler

Türkiye, Meselenin İnsani Yönüyle İlgilenmelidir Putin Hayranı Olduğu Sovyetler Birliği’nin Taktiğini Uyguluyor TÜRKMENLER, MUKAVEMET VE DİRENİŞ RUHUNU GÖSTERMELİDİR TÜRK MİLLETİ UYAN! DOĞU TÜRKİSTAN’DA SOYKIRIM VAR! İran Türklüğünün Esas Gayesi, Millî ve Siyâsî Kimliğimizin Yeniden İhyasıdır Olayların Sosyal, Siyasî ve Ekonomik Sebepleri Var ADI DEVLET OLSUN
ENERJİDE DIŞA BAĞIMLILIĞI AZALTMALIYIZ

ENERJİDE DIŞA BAĞIMLILIĞI AZALTMALIYIZ

Mersin Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Azime Telli ile son günlerde sanayilerde yaşanan elektrik kesintilerini, enerji krizini ve bu krizleri yaşamamak için neler yapılması gerektiğini konuştuk.

Geçtiğimiz günlerde Boru Hatları İle Petrol Taşıma Anonim Şirketi (BOTAŞ) tarafından yapılan açıklamada, Gürbulak-Ağrı Giriş noktasından sağlanan doğalgazın İran tarafındaki iletim hattında yaşanan arıza nedeniyle 10 gün süreyle doğalgazın tedarik edilemeyeceği ve bu sebeple elektrik-doğalgaz dengesinin korunması amacıyla yüksek tüketimi olan sanayi tesisleri ve elektrik santrallerinin tüketiminde kısıtlamalar yapılacağı açıklanmıştı. Sanayi üretimini etkileyecek olan kesintinin ülke ekonomisine olumsuz etki yapmasından endişe ediliyor.

Yaşanan enerji sıkıntısı beraberinde birçok iddiaları beraberinde getiriyor. Kesintinin sebebi nedir?

Türkiye’nin son dönemde karşı karşıya olduğu enerji kesintisi ve bunun yarattığı panik ortamının arkasında aslında İran’ın uzun süredir her yıl yaptığı belirli miktar gaz kesintisi var. Lakin biz bunun günlük hayatımızda etkilerini görmüyorduk. Bu kesintileri BOTAŞ tolere edebiliyordu. Tolere etmesini sağlayan da sistemdeki esnekliklerdi fakat şu anda gelinen nokta itibariyle mevcut doğalgaz piyasasında esneklik çok azalmış durumda. BOTAŞ oldukça sert bir piyasa yapısı içerisinde. Bu nedenle BOTAŞ, doğalgaz akışındaki kesintileri artık yansıtmaya başladı. Son kriz yani İran’ın doğalgaz akışında teknik arıza gerekçesi ile kesintiye gitmesi ki bu tür kesintiler 2008’den bu yana özellikle kış aylarında sıklıkla oluyordu. Bunun gerekçesi aslında İran’ın da kışın doğalgaz talebinin tavan yapması. Bu talebi karşılayabilmek için de bir miktar gazı kendine ayırmak istemesi etkili oluyor.

Yıllar içerisinde Türkiye’nin talebinin sürekli artmış olması bu kesintilerin daha fazla tüketiciye yansımasına neden oldu. Yine 2022 yılı özelinde konuşursak salgın sonrası dönemdeyiz. Enerji talebinin artmış olduğu bir ortamdayız, ekonomik olarak toparlanmanın yavaş yavaş başladığı, tam kapasite çalışma dönemine geçildiği bir dönem var. Bu durum enerji talebinde artış anlamına geliyor ve olağanüstü kış koşulları yani Türkiye’nin ortalama kış seyrinden daha farklı bir tablo ile karşı karşıyayız. Doğalgaz talebi de diğer pek çok yakıt gibi mevsimsel gelişmelerden etkileniyor. Bu sert kış koşullarına bağlı olarak konutlarda talebin artmış olması BOTAŞ’ı bir tercih yapmaya itti. Bunu ağır sanayi kuruluşlarından yana kullandı. Bu tür kuruluşların üretim maliyetleri üzerinde elbette bunun ciddi sonuçları var.

Bu kesinti sadece 3 günlük mü olacak? Akıllardaki sorulardan biri bu. İran 10 gün içerisinde gaz akışını normale döndürmezse BOTAŞ ne yapabilir? Şu anda BOTAŞ’ın elindeki Tuz Gölü doğalgaz deposunda gaz miktarı azalmış durumda. Tam dolu değil yani oradan bu eksikliği tolere etme şansınız yok. Bu akışın normal seyrine dönmesi şu anda Türkiye açısından oldukça kıymetli. Mevsim koşulları bu durumu belirleyecek husustur. Sıcaklıklar artarsa İran da gaz akışını yavaş yavaş kademeli olarak normalleştirecektir yani birdenbire bir gün içerisinde kestiği gazı geri yükleme şansı olmasa bile kademeli olarak normale dönme söz konusu olacaktır. Bu tür krizler elbette Türkiye’nin enerji politikası açısından alarm zilleridir. Biz daha önce bunun benzerini Suriye krizinde Rus jetinin vurulmasında yaşamıştık. Rusya ya gazı keserse -ki yine böyle bir kış aylarında söz konusuydu- Türkiye gaz kesintisine ne kadar dayanabilir diye matematik hesapları yapmıştık. Elbette aktör olarak Rusya, Türkiye’nin enerji arz güvenliğinde İran’dan çok daha önemli bir aktör. Orada tehdidin ciddiyeti çok daha büyüktü. İran ile yaşadığımız sorun, dediğimiz gibi aslında rutin bir sorun ve bu rutin sorun bugüne kadar yönetildi. 2021 yılından bu yana Türkiye’nin doğalgaz talebinde çok ciddi bir artış var. Yani yıllık ortalama 55 milyar m³ olan talebin bu sene 60 milyar m³ bulması hatta bunu bir miktar aşması bekleniyor ama bu artışı karşılayabilecek piyasa koşulları yok. Doğalgaz fiyatları yukarı çıktı. Spot piyasadan doğalgaz alımı, maliyetleri çok ciddi derecede artırıyor. Mevcut doğalgaz sözleşmelerinde, uzun vadeli sözleşmelerde gelecek olan miktarlar belli. Onlarda da İran üzerinde yaşadığımız gibi teknik sorunlardan bir kesinti olduğunda spot piyasaya dönmek gerekiyor. Şu anda bir de diğer tarafta Ukrayna krizi var.

Ukrayna krizinin ısınması durumunda Türkiye burada bir gaz kesintisi sorunuyla karşılaşır mı? Evet, artık Ukrayna bizim için transfer ülkesi değil ama oradaki sıcak gelişmeler ve Türkiye’nin bu krizde alacağı tavırlar Rusya’nın doğal gaz silahını kullanıp kullanmayacağını belirleyebilir. Bu noktada doğalgaza aşırı bağımlılığımızın çözümlerinin bulunması gerekiyor. Az önce de belirttiğim gibi aslında Rus jet krizinden bu yana 2015’ten sonra Türkiye'nin enerji politikasında bir dönüşüm söz konusu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın millî enerji politikası olarak açıkladığı bir politika var; gaza olan bağımlılığı azaltmak için tekrar kömüre dönülmesi gibi ki bunu savunmak ya da savunmamak konusunda çeşitli endişelerimiz var ama bir zorunluluk olarak yeniden kömür santrallerine öncelik verildi. Nükleer konusunda da bir yatırım söz konusu. Bu politikanın tabii ki en önemli ayağı yenilenebilir enerji kaynaklarıdır. Türkiye’nin bu konuda çok ciddi yatırımları var. Son yıllarda yenilenebilir enerji konusunda çok mesafe aldık ama mevcut talebi birdenbire yenilenebilir enerji kaynakları ile karşılanması mümkün değil. Enerji dönüşümünün sonuçlarını 2030’lardan sonra ancak net olarak görmeye başlayacağız. Anlık krizlerde birdenbire madem oradan gaz gelmiyor hemen yenilenebilir enerji kaynakları ile bunu çözebiliriz demek mümkün değil. Umuyorum ki bu kriz, iklim şartlarının düzelmesine bağlı olarak önümüzdeki hafta konjonktürel bir kriz olarak tarihteki yerini almış olur çünkü devamı konusunda BOTAŞ’ın da elinde kesinti yapmak dışında çok da fazla seçenek yok.

Geçtiğimiz yıllarda benzer durumlarda elektrik santrallerini ve elektrik tedarikini etkileyecek derecede bir kesintisiyle karşılaşılmışmıydı? Bu tür durumlar enerji politikalarında (elektriğin üretimi) Türkiye'yi alternatif enerji kaynaklarını (güneş, rüzgar vb.) kuvvetlendirmesi anlamında neler öğütlüyor? Sizin değerlendirmeleriniz nasıl?

Türkiye’nin mevcut ekonomisi ve nüfusu Türkiye’nin enerji talebinin sürekli artacağı anlamına geliyor. Biz aynı zamanda enerji fakiri bir ülkeyiz. Özellikler fosil yakıtlar söz konusu olduğunda, Türkiye’nin kendi ihtiyacını karşılayacak rezervleri yok. Bu nedenle biz, dışa bağımlı ülkeler konumunda yer alıyoruz. Enerji ihtiyacımızı dışarıdan ithalat yoluyla karşılamamız gerekiyor. Bu noktada şu anda Türkiye’nin birincil enerji karmasına baktığımızda ithalata bağımlılık oranı ortalama %75 ve bu bağımlılık oranı içerisindeki en yüksek paylar doğalgaz ve petrole ait. Mesela doğalgaza bağımlılık oranı %99. Çünkü Türkiye’deki doğalgaz rezervleri ihtiyacının ancak %1’ini karşılayabiliyor. Buradaki karşılama oranında kısa ve orta vadede ciddi bir artış beklenmemekte. Bu durum ancak yeni rezervlerin keşfedilmesiyle söz konusu olabilecek bir durum. Örneğin Karadeniz’de bulunan rezerv. Bu rezervler Türkiye’nin ihtiyacı açısından okyanusta bir damla.

Türkiye’nin doğalgaz talebi oldukça yüksek. Bu durum, 1980’li yıllardan sonra Türkiye’nin yapmış olduğu bir tercih. Yani Türkiye’nin doğalgaz tüketimini birincil öncelik olarak görmesi, doğalgazdan elektrik üretimini teşvik eden politikalar izlemesi, 81 ilde doğalgaz alt yapısının kurulmasına bağlı olarak talep yıllar içerisinde sürekli olarak arttı. Bu noktada şu anda bir kriz yaşıyoruz. Örneğin Karadeniz’deki rezervler geliştirilmiş olsaydı İran krizini daha yumuşak geçiştirebilirdik. Ama Türkiye’nin mevcut doğalgaz talebi açısından oradaki rezervler dışa bağımlılıkta ciddi bir görünüm değişikliği yaratma gücüne sahip değil. Belki Doğu Akdeniz’de yeni rezervlerin bulunması söz konusu olursa bu anlamda avantajlı duruma geçeriz. Biz tabii ki mevcut üzerinden konuşuyoruz.

Türkiye’deki enerji ihtiyacının karşılanmasında doğalgazın yeri nedir? Ülkemizin doğalgaz ihtiyacı hangi ülkelerden temin ediliyor?

Türkiye’nin birincil enerji karmasında doğalgaz şu anda yaklaşık %25’lerde (bu değerler sürekli değişmekle birlikte bazen %30’lara kadar çıkabiliyor) ama doğalgazda bizim çifte bağımlılık sarmalı dediğimiz bir sorunumuz var. Bu durum da doğalgazın aynı zamanda elektrik enerjisi üretiminde kullanılıyor olmasından kaynaklanıyor. Türkiye’de bir dönem doğalgazdan elektrik üretim santrallerinin kurulması konusunda çok ciddi teşvikler verildi. Mantar gibi her yerde doğalgaz santralleri inşa edildi. Şu anda onların büyük bir kısmı kullanılmıyor. Buna bağlı olarak da ikincil enerji karmasında doğalgaz santrallerinin kurulu güç oranı %45’leri buldu. Yukarıda ifade ettiğimiz gibi doğalgaz bizde mevcut değil, zaten %99’unu dışarıdan satın almak zorundayız; bir de bunun içerisinde elektrik enerjisi üretiminde aşırı bağımlılık döngüsüne girilmesi, Türkiye’nin aslında dış politikası için de enerji politikası için de çok kritik bir noktaydı. Nitekim Rus jeti krizinde Türkiye, enerji politikasında en azından elektrik enerjisinin üretiminde ciddi bir değişiklik yapması gerektiğini gördü ve bu konuda harekete geçti. Şu anda doğalgazın elektrik enerjisi üretimindeki payı %20-25 dolaylarında seyrediyor. Yani %45 gibi bir orandan kısa sürede %20-25 dolaylarına çekildi. Böylece olası doğalgaz kesintilerinden etkilenme oranını daha düşük hale getirdik ama tabii ki sıfırlama şansımız maalesef yok. Lakin artan enerji talebinin kısa vadede karşılanması gerekmektedir. Şu anda doğalgazdan elektrik üretimini sıfırlayabilecek bir yapımız mevcut değil. Yine bu süre içerisinde bu oran azaltılırken kömür ve yenilenebilir enerji epeyce yatırım aldı. Bu alanda çok ciddi gelişmeler elde edildi ama yine de dediğimiz gibi kısa ve orta vadede doğalgazın yerini alabilecek bir çözüm yok.

Biz şu anda doğalgaz tedariği konusunda komşu ülkelerimizle çalışıyoruz. En temel doğalgaz tedarik ülkemiz olan Rusya ile mevcut iki anlaşmamız var. Şimdiye kadar Rusya ile olan ilişkilerimize doğalgaz kesintisi bir etki yapmadı. Yani bu anlamda güvenilir bir arz ülkesi diyebiliriz. TANAP projesiyle birlikte Azerbaycan’dan almış olduğumuz doğalgazda bir artış var. Bu durum, Türkiye’nin enerji arz güvenliği açısında olumlu bir gelişmedir. Doğalgaz aldığımız diğer bir ülkeyse İran. Türkiye, bu ülkelerden doğalgaz boru hatları vesilesiyle enerji ihtiyacını karşılamaktadır. Zaten Türkiye’nin aynı zamanda doğalgaz boru hatlarına bağımlılığı da söz konusu. Geri kalan ihtiyacımızı da ya uzun vadeli LNG sözleşmeleriyle ya da spot LNG sözleşmeleriyle piyasadan karşılıyoruz. LNG alımlarımız, özellikler spot alımlar konjonktürel olarak değişebiliyor. Şu anda yaşanılan krizde, dediğimiz gibi Korona virüsü salgını sonrası dönemde dünya genelinde enerji maliyetlerinde çok ciddi bir artış var. Aynı zamanda bu durumu etkileyen Rusya’nın Avrupa Birliği ile yaşadığı jeopolitik bir kriz olan Kuzey Akım-2 sorunu da var. Yine aynı şekilde Rusya’nın NATO ve ABD ile yaşadığı Ukrayna sorunu da son günlerde yaşanan fiyat artışını iyice artırmakta, aynı zamanda spot alımları da güçleştirmektedir. Piyasadaki maliyetin yükselmiş olması o fiyatlardan alınacak doğalgaz ile elektrik üretimini giderek güçleştiriyor. Elektrik üretim maliyetlerinin neden yükseldiğinin diğer bir gerekçesi de yaşanan bu hadiselerdir. Tüm enerji kalemlerinde enflasyonist bir durumla karşı karşıyayız. Bu durum dünya genelinde kısa vadede yani 2-3 yıl boyunca yüksek fiyatlar döneminin başlamış olduğunu bizlere göstermektedir. Çünkü fiyatlar bir kere yükselmeye başladığında çok hızlı bir şekilde aşağı doğru çekilemeyecek. Bu durumlar da önümüzdeki dönemlerde yaşadığımız krizler gibi birtakım krizlerle karşılaşabileceğimiz anlamına geliyor. Bu da Türkiye’nin doğalgaz gibi bir yakıta bağımlılığını yönetmesi açısından kendi rezervlerini bulma hususunda çok daha fazla araştırma geliştirme çalışması yapması ve bu konuda daha kararlı olması gerekiyor. Veyahut yurt dışındaki sahaları satın alarak ya da kiralayarak oradaki sahaları geliştirip kendi ihtiyacını güvence altına alması gerekiyor. Bu söylediğimiz geleceğe yönelik yapılabilecek bir proje olabilir.

Yeni kesintiler yaşanacak mıdır? Gaz kesintilerinin meskenlere kadar ulaşma ihtimali nedir? Yaşanacaksa ne gibi önlemler alınmalıdır?

Önümüzdeki günlerde muhtemelen yeni kesintiler yaşanacaktır. Bu, tabii ki kesinlikle yaşanacak demek değildir. Mevsim koşullarının böyle ağır bir şekilde devam etmesi, enerji talebindeki artış eğiliminin de sürecek olması durumunda tedarikçi ülkeler kendi ulusal çıkarlarını düşünerek ihraç ettikleri miktarları bir miktar azaltmak isteyebilirler. Bu da doğal olarak bizim gibi talepkâr ve tüketici ülkeler için günlük akışı sağlamakta güçlük anlamına gelir. Şu anda BOTAŞ’ın yaşamış olduğu sorun, günlük ihtiyacı sağlayacak doğalgazın olmamasıdır. Yoksa yıl geneli ile ilgili bir sorun yok. Yıl geneli için enerji arz güvenliğini sağlamış olabilir ama kış koşullarına bağlı olarak günlük ihtiyaç çok yüksek seviyelere geldi ve mevcut akışta İran kesinti yapınca bunu dengeleyemedi. Henüz ocak ayındayız, kışın başında sayılırız. Önümüzdeki şubat ve mart aylarında hava koşulları böyle devam ederse bu hava koşulları İran’da da ağır geçerse İran yine gaz akışında birtakım kesintiler yapabilir. Anlaşma yaptığımız ülkeler bize taahhüt ettikleri gazı ulaştırsalar bile ülkemizde sanayiden de kaynaklanan bir talep artışı mevcut. BOTAŞ bunu dengelemekte zorluk çekerse bununla ilgili birtakım müdahaleleri söz konusu olabilir. Umuyorum ki bütün bunlar küçük hasarlarla atlatılsın ve büyük bir enerji krizine yol açmasın.

Geçen yılın şubat ayında ABD’nin Teksas eyaletinde de çok ciddi kesintiler olmuştu. Şu anda hala Avrupa’da kesintiler mevcut. Bu yaşanılan kriz sadece Türkiye’ye mahsus bir kriz değil. Dünya genelinde Korona virüsü salgını sonrası toparlanma sürecinden kaynaklanan normalleşmenin getirdiği birtakım sıkıntılar. 2022 yılı özelinde bunları daha yoğun yaşayabiliriz. 2023 yılında Korona virüsü ile ilgili kalıcı çözümler bulunmuş olursa, piyasa daha normal bir seyir içerisine girmeye başlayabilir. Daha sağlıklı talep tahminleri yapılıp buna göre altyapı oluşturulabilir.

Şu anda yaşanan sorunun bitmesini sağlayacak şey İran’ın bu teknik arızayı gidermesi ve süreyi daha da uzun tutmaması. Bu arada tabii ki İran’da gerçekten teknik bir arıza var mı yok mu bilmiyoruz. Bu doğrulanabilir bir bilgi de değil. İran böyle bir gerekçe sunduğu için bunu veri olarak kabul ediyoruz. İran’ın bunu her yıl böyle yaptığı düşünülürse bu aslında mevsim koşulları ile ilgili bir sorundur. Daha sonraları bu kesinti miktarını Türkiye’ye teslim ediyor ama şu anki sorun Türkiye’de geçtiğimiz yıllara göre daha ağır geçen bir kış var, sanayi kuruluşlarını da etkileyen bir durum. Halkımız tabii ki konutlara yönelik de bir kısıtlama olacak mı diye endişeyle bekliyor. Evlere gelen elektrik enerjisi ya da gaz kesilecek mi? Evet, günlük hayat için bu durum bir tehdittir. Her şey açıklanan ve olağan seyirde giderse bu noktaya gelinmeden bu sorun çözülecektir. Ekstra gelişmeler ve ekstra konjonktürel sorunlar ortaya çıkarsa tabii ki daha ciddi kesintilerle karşılaşabiliriz.

Diğer Söyleşiler