Söyleşiler

Türkiye, Meselenin İnsani Yönüyle İlgilenmelidir Putin Hayranı Olduğu Sovyetler Birliği’nin Taktiğini Uyguluyor TÜRKMENLER, MUKAVEMET VE DİRENİŞ RUHUNU GÖSTERMELİDİR TÜRK MİLLETİ UYAN! DOĞU TÜRKİSTAN’DA SOYKIRIM VAR! İran Türklüğünün Esas Gayesi, Millî ve Siyâsî Kimliğimizin Yeniden İhyasıdır Olayların Sosyal, Siyasî ve Ekonomik Sebepleri Var ADI DEVLET OLSUN
Hukuk aslında bir gelenektir

Hukuk aslında bir gelenektir

Avukat Ömer Faruk Ebibli ile MHP’nin gündeme getirdiği af tasarısını konuştuk.

Yeni yasama döneminde Meclis gündemine taşınacağı kesinleşen af teklifinin kapsamı ne olacak?

Dilerseniz öncelikle sorunun cevabının sıhhati bakımından af kelimesi ile hukuk açısından ne kastedildiğini kısaca belirteyim. Türk Ceza Kanunu’na göre, genel af halinde mevcut kamu davaları düşer ve hükmolunan cezalar bütün neticeleri ile kalkar. Özel af halinde ise cezanın infaz kurumunda çektirilmesine son verilebilir veya süresi kısaltılabilir yahut da adli para cezasına çevrilebilir. Yani daha açık olması bakımından genel af halinde suçun sicilden silindiğini söyleyebiliriz. Özel afta ise sadece mevcut cezanın süresi veya infaz biçiminin değişmesi söz konusu olur.

Şimdi sorunuza dönersek, açıkçası Meclis yeni döneminde teklifi planlanan af hakkında henüz tam olarak somut bir bilgiye sahip olmadığımızı söylemeliyim. Bunun için teklifi görmemiz gerekmektedir. MHP tarafından yapılan açıklamalara baktığımızda, adam öldürme, cinsel istismar, terör gibi suçların affın kapsamının dışında bırakılacağı ifade ediliyor. Genel af için 360 milletvekilinin kabul oyu gerektiğinden özel affın söz konusu olacağı konuşuluyor. Affın hangi tarihleri kapsayacağı hakkında ise hiçbir bilgi yok. Bu durumda hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik gibi suçların da içinde bulunduğu 150 binin üzerinde tutuklu ve hükümlü affın kapsamına girebilir.

Affın hukuk disiplini açısından ne gibi zararları olabilir?

Öncelikle affın yeni ve bize has bir olgu olmadığını belirtmem gerekir. Hemen her hukukta affın kendisine yer bulduğunu biliyoruz. Dolayısıyla af, başta hukukçular tarafından olmak üzere uzun zamandır tartışılmaktadır. Aslında bunun bugüne bir katkısı millî ve insanî tecrübedir. Bu tecrübelerin göz ardı edilmemesi gerekir. Şimdi çok temel bir noktadan konuya yaklaşmak istiyorum. Hukukun korumaya çalıştığı, belki de insanlar için en temel olan bir duygu vardır: Güven. İnsanların toplum halinde yaşayabilmeleri için birbirlerine güvenebilmeleri gerekir. Bu ise bir bakıma geleceği öngörebilmek ile olur. Geleceğin öngörülemediği yani belirsizliğin olduğu yerde güven duygumuz sarsılır. Bu bakımdan basitçe söylersek hukuk bizim geleceği öngörmemizi sağlar. Yani şu fiil işlenirse şöyle sonuçlanır dememizi sağlar. Affın zararı ise tam da bu noktada açığa çıkabilir. Af ile mahkemelerce hüküm altına alınan cezalar kısaltılır veya toptan kaldırılır. Dolayısıyla yasama veya yürütme organının tasarrufuyla mahkemelerin verdiği hükümler neticesiz veya akim kalır. Bu normal şartlarda öngörülmeyen ve beklenmeyen bir haldir. Bunu yapıyorsanız ciddî ve olağanüstü şartların varlığı gerekmektedir. Ancak sadece bu da yetmez, vatandaşlara gerekli izahın gayet sarih, gayet açık bir şekilde yapılması gerekir. Böylece kimsenin aklında soru işareti kalmaz, toplumdaki adalet ve güven duygusu da zedelenmez. Eğer bu yapılmazsa vatandaş ile devlet arasındaki ilişkiyi zedelemiş olursunuz. Vatandaşın birilerinin kayırıldığı şeklinde düşünülmesine engel olamazsınız.

Bu gibi süreçlerin oluşturduğu belirsizlik insanları suça yöneltir mi? Yani nasıl olsa bir gün af çıkar diye insanlar suç işler mi?

Hukuk aslında bir gelenektir. Geleneğin oluşması insanlarda hukuka dair inancın oluşmasına sebebiyet verir. Bu bakımdan belki on yıllar belki asırlar içerisinde oluşabilen gelenekler bir günde yıkılabilir. Az evvel değindiğim hususlar dikkate alınmazsa insanımızda zaten iyi durumda olmayan adalet anlayışı büyük zarar görür. Cezaların caydırıcılığını kaybetmiş oluruz. Suça temayülü olan kişilerin suç işlemesi kolaylaşır. Bir taraftan cezaların caydırıcı olması için idamı konuşurken öte taraftan cezaların affını konuşmak büyük bir çelişkidir. Bunların önlenmesi için siyasilerimizin bize şu anın şartlarında affın neden elzem olduğunu açıklaması gerekir. Hangi şartların değiştiğini ifade etmeleri gerekir. Ben bu zorunluluğu bir avukat olarak şu an göremiyorum. Türk halkının da gördüğünü zannetmiyorum. Yeri gelmişken burada bir tenkitte bulunmak istiyorum. Bazı siyasilerimiz tarafından affın toplumsal barışa katkıda bulunması şartından bahsediliyor. Toplumsal barış ifadesi çok yanlış. Sıradan bir vatandaşın böyle bir hatası mazur görülebilir ama siyasilerimizin kelime seçimlerinde böyle bir lüksü yoktur. Barışın olmadığı yerde savaş vardır ve bir toplumda savaştan bahsediyorsanız orada iki farklı siyasi irade yani iki farklı toplum bulunuyor demektir. Bir toplumda ancak çatışmalar olabilir. Aynı hatayı imar barışı ifadesinde de görüyoruz. Bu ifade, devlet ile vatandaşı arasında bir savaşın olduğunu da zımnen içermektedir ki çok tehlikeli bir ifadedir. Devlet ancak affedebilir.

Af çıkması halinde mağdur insanlarda adalete karşı güvensizlik oluşur mu?

Devletin ancak devlete karşı işlenen suçları affetmesi gerektiğine dair görüşler vardır ki bence çok haksız sayılmazlar. Basit düşünelim, bir suçun mağdurunun olurunu almadan affın çıkması halinde toplumsal mutabakat nasıl sağlanmış olacak? Belki tekrar etmiş olacağım ama affın çıkması için hangi şartlar nasıl değişti, bunun cevabının mağdurlara verilmesi gerek. Aksi takdirde mağdurların adalete dair inançlarını kaybedeceği açıktır.

Cezaevlerindeki doluluk oranlarının yüksek olması af için geçerli bir sebep olabilir mi?

Yakın tarihimizde bununla ilgili tecrübemiz bulunmaktadır. Halk arasında Rahşan Affı olarak bilinen kanunla cezaevlerinin doluluk oranlarının üçte bir oranından fazla olarak boşaldığını biliyoruz. Oysa 2-3 sene içerisinde bu boşalan alan neredeyse tamamiyle dolmuştur. Af ile birlikte suç oranları yükselmiştir. Kanaatimce, cezaevlerinin doluluk oranı sebebiyle af çıkarmak, esasında devletin güç durumda olduğunun göstergesidir. Ceza bir neticedir. Suç oranları tahmin edilmeyen bir şekilde yükseldiyse o toplumda bir şeylerin doğru gitmediği açıktır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihine baktığımız zaman afların faydaları nelerdir?

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde 60’tan fazla affın çıktığını biliyoruz. Esasında her bir affın kendi döneminin şartları bakımından özel bir incelemeye tabi tutulması gerekmektedir. Hukukçular arasında ağırlıklı olarak siyasi suçluların afların kapsamına girmesi olumlu karşılanmaktadır. Siyasi suçların tanımına doğrudan kanunlarımızda rastlamamaktayız. Devletin ve milletin güvenliği, bütünlüğü ile ilgili durumlar siyasi suçlar içerisinde değerlendirebiliriz. Siyasi suçlarda genellikle fiilin işlendiği sırada suç tam olarak belli değildir. Suçun tanımı daha sonra siyasi irade tarafından belirlenmektedir. Bu gibi durumlarda, devletin ve toplumun içerisinde bulunduğu şartların da değişmesi dolayısıyla af durumu söz konusu olabilmektedir. Yine düşünce suçlarını da bu kapsamda değerlendirebiliriz. Mesela hemen ilk aklıma gelen Nihal Atsız’ın, dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk tarafından affedilmesidir. Fakat burada bir hususa dikkat çekmek gerekmektedir. Özellikle, maalesef bizim gibi bölünük durum arz eden toplumlarda, demokrasi, hürriyet, düşünce gibi kavramlar çok kolay istismar edilebilmekte, romantizme düşülebilmektedir. Dolayısıyla af söz konusu olduğunda her zaman ihtiyatla yaklaşılması elzemdir.

Diğer Söyleşiler