Söyleşiler

BU NÜFUS SAYIMI, BÜTÜN IRAK’IN HUZURUNU BOZACAK Türkiye, Meselenin İnsani Yönüyle İlgilenmelidir Putin Hayranı Olduğu Sovyetler Birliği’nin Taktiğini Uyguluyor TÜRKMENLER, MUKAVEMET VE DİRENİŞ RUHUNU GÖSTERMELİDİR TÜRK MİLLETİ UYAN! DOĞU TÜRKİSTAN’DA SOYKIRIM VAR! İran Türklüğünün Esas Gayesi, Millî ve Siyâsî Kimliğimizin Yeniden İhyasıdır Olayların Sosyal, Siyasî ve Ekonomik Sebepleri Var
Mahalli yerleştirme sistemi ne getirir ne götürür?

Mahalli yerleştirme sistemi ne getirir ne götürür?

“Mahalli Yerleştirme Sistemi”nin, Türk Milleti’nin gelecek nesilleri açısından ne gibi sonuçlar doğuracağını sorduk.

TEOG yerine getirilen “Mahalli Yerleştirme Sınavı” sistemi ile ilgili toplumda oluşan bilgi kargaşasını gidermek için konunun uzmanı olan Türk Eğitim-Sen Genel Sekreteri Musa Akkaş ile röportaj yaptık. Bizleri çok samimi ve sıcak bir ortamda karşıladılar. Gerek ikramları ile gerek de gösterdikleri ilgi ile Millî Devlet gazetesine Türk töresine yakışır bir ilgi ve alaka gösterdiler. Başta Türk Eğitim-Sen olmak üzere Musa Akkaş beyefendiye misafirperverliğinden dolayı teşekkür ederiz.

Öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. “TEOG” sistemi neden kaldırıldı? “Sınavsız Mahalli Yerleştirme Sınavı Sistemi’ni” nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hoş geldiniz. Gayet güzel yayınlarınız var. İnşallah önümüzdeki dönemde de bilimsel ve Türkiye gerçekleri ile dolu olan yayın hayatınız devam eder. Başarılar diliyorum.

Milli Eğitim Bakanlığı çok önemli bir bakanlıktır. Geçmişten günümüze baktığımızda cumhuriyetin ilk dönemleri hariç olmak üzere bilimsel bir eğitim sistemi için çaba harcandığını gerçekten söylemek çok zor bir şey. Hükümetler, eğitim sisteminde dayatma ve öç almaya yönelik bir düşünce içerisinde hareket ettiğinden dolayı ciddi sorunlarla, toplum ve öğrenciler karşı karşıya kalmıştır. Her siyasi iktidar kendi ideolojisini, eğitim sistemine uyarlamış ve sürekli değişen Milli Eğitim Bakanları bakımından da eğitim sisteminde süreklilik söz konusu olmamıştır. 4 Mayıs 1920 yılında Dr. Rıza Nur’un Milli Eğitim Bakanlığı ile bugüne kadar toplam 78 bakan görev yapmıştır. Her bir bakanın ömrü de maalesef ortalama 1 yıl 4 ayla sonuçlanmıştır. Yani bir bakanın ömrü 16 ay sürmüştür. 16 ayda bir bakanın eğitim politikasını sürekli hale getirmesi mümkün değildir. Bu hükümet döneminde de 6 tane Eğitim Bakanı görev yapmıştır. Her bir bakanın ömrü de sınırlı sürelerde kalmıştır. Bu bakanların mezuniyet durumlarına bakıldığı zaman eğitim kökenli olduklarını söylemek mümkün değildir. Hüseyin Çelik bir öğretim görevlisi, Nimet Çubukçu hukukçu, Ömer Dinçer İşletme Fakültesi mezunu, Nabi Avcı İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi mezunu, İsmet Yılmaz makine mühendisi aynı zamanda hukuk mezunu ve ilk bakan Erkan Mumcu da bir hukukçudur. Yani hal böyle olunca bilimsel bir eğitim sisteminden bahsetmek de maalesef söz konusu değildir.

Milli Eğitim Bakanlığı’nda sistem değişikliğine gidilebilir. Değişen dünya ve gelişen Türkiye içerisinde mutlaka bir sistem değişikliği ihtiyacı hissedilebilir. Ancak sistem değişikliğinin çağın ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde olması gerekmektedir. Aynı zamanda dünya ülkeleri ile rekabet etmeye göz önünde alabiliyorsanız, dünya ölçekli sınavlarda başarılı olmayı düşünüyorsanız bir sistem değişikliğine gidilebilir. Yine yapılacak değişiklik ile Türk Milleti’nin temel ilkelerine, temel amaçlarına uygun, milli, çağdaş ve aynı zamanda insanı ötekileştirmeyen bir sistem getirilmelidir. Bu şekilde olursa insanları mağdur etmeyen bir sistem değişikliği yapabilirsiniz. Günübirlik kararlarla, ben yaptım oldu mantığıyla sistem değişikliği yapılmaz. Çünkü bu işin uzman tarafları olan kesimler vardır, akademisyenler vardır, üniversiteler vardır, basın vardır, STK’lar vardır, sivil toplum örgütleri vardır. Geniş bir konsensüs ile konular masaya yatırılmalı, tartışılmalı ve Milli Eğitim Bakanlığı başkanlığında çalıştaylar düzenlemek suretiyle bu konular tartışılırsa, toplumun kabul edebileceği kararlar alınabilir. Yani günübirlik kararlarla ideolojik dayatmalarla sistem değişikliği yapılamaz.

11 yılda 13 defa sistem değişikliğine gidilmiştir. Bunun ceremesini, zararını maalesef bizim insanlarımız, bizim evlatlarımız, bizim çocuklarımız çekecektir. İlginç olan da “Sistem geldi, çağ atladık.” diyorlar. Mevcut sistemden vazgeçip yeni bir sistem getirdiklerinde de “Türkiye'nin önü açılacak, çağ atlayacağız.” diyorlar. Bakanların konuşmalarını anlamak gerçekten çok zor bir şey. Sayın Cumhurbaşkanının bir yerde yapmış olduğu “Bizim dönemimizde TEOG mu vardı?” açıklaması ile Milli Eğitim Bakanlığı harekete geçiyor. Hâlbuki bu açıklamanın bir iki gün öncesinde Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz TEOG’u başarılı olarak gördüklerini, fırsat eşitliğini sağladıklarını, fırsat eşitsizliklerini ortadan kaldırdığını, bundan dolayı da TEOG ile ilgili yere göğe sığdıramayacak ifadelerde bulunduğunu yaptığı açıklamalarla gördük. Sayın cumhurbaşkanının yapmış olduğu TEOG'la ilgili açıklamaları ve Milli Eğitim Bakanının TEOG ile ilgili övgü dolu açıklamalarına bakınca demek ki bu kararlar herhalde Milli Eğitim Bakanlığı dışında bir yerlerde hazırlanıyor, çalışmalar yapılıyor, daha sonra da sayın Cumhurbaşkanı tarafından sistemi ile ilgili değişiklikler getirilmek suretiyle hayata geçiriliyor. Hâlbuki bunun tam tersi olması lazım. Eğer bir sistem değişikliği teklifi yapılacaksa bunun Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ortaya konulması, değişiklikle ilgili çalışmalar da yine Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılması gerekiyor. Dünyanın her tarafında ortaöğretim kurumlarına geçiş ile ilgili birtakım başarılı uygulamalar var. Başarılı olan ülkelerde bu sistem nasıl yürütülüyor bakılması gerekiyor, bunlardan da örnekler almak gerekir diye düşünüyorum.

Eğitim sistemi insanlara yön veren, toplumları her yönden geliştiren, milli kalkınmanın temelini oluşturan sistemidir. Çünkü eğitim bir milletin medeniyette, sanatta, hürriyette, kısacası her alanda ilerlemesini sağlayan çok önemli bir faktördür. Zira Atatürk eğitimle ilgili bir vecizesinde der ki “Eğitim ki bir milleti ya hür müstakil, şanlı, adil bir toplum yapar ya da bir milleti esarete ve sefalete terk eder.” Yani eğitim bu kadar önemli. Eğer bugün ülkede bir takım kaos bir takım sorunlar yaşanıyorsa bunun sebeplerinden birisi eğitim sistemindeki karmaşadır, eğitim sistemindeki sorunlardır. Milli Eğitim Bakanlığı'nda maalesef uzlaşı yok istişare yok görüşler alınmıyor, görüşler alınsa bile maalesef dikkate alınmadığından dolayı sürekli bir sistem değişikliği ile Türk toplumu ve çocuklar karşı karşıya kalıyor. Tek yapılacak şey bence işi ehline vermek. İdeolojik dayatmaları da bırakmak gerekiyor. Herkesin mutlu olacağı bir eğitim sistemini oluşturmak için kafa yormak gerekiyor. Her insanı bir değer görüp toplumun geneline dayalı bir eğitim sistemini oluşturmak da zor olmasa gerek diye düşünüyorum.

TEOG'la ilgili olarak da Türk Eğitim-Sen olarak biz düşüncelerimizi toplumun değişik kesimleri ile paylaştık. Bu konuda açıklamalar da yaptık. Özellikle sayın genel başkanımız İsmail Koncuk Milli Eğitim Bakanlığı'ndaki yetkili şahıslarla da görüşmeler yaptı. TEOG'la ilgili eleştirilerimizi, tekliflerimizi ortaya koyduk. Yeni uygulamaya baktığımız zaman ciddi anlamda bir kafa karışıklığı söz konusudur.

Öğrenciler yeni gelen sistem ile 5 okul tercih etme hakkına sahip. 5 tercihten herhangi biri ile okullara giremedikleri takdirde hangi okullara yerleşecek? Bunun tedbirleri önümüzdeki günlerde alınmaz ise diyebiliriz ki binlerce, on binlerce öğrenci açıkta kalacaktır. 5 tercihle yerleşmede ortaöğretim başarı notu esas alınacağından, evine en yakın Anadolu Lisesi’ne yerleşemezse Milli Eğitim Bakanlığı nasıl bir yol takip edecektir? Puanı yeten öğrenci Anadolu Lisesi’ne yerleşeceğinden seçkinci sistem yine bir şekilde devam edecektir. “Ben yaptım, oldu” mantığı ile bir sistem değişikliği yapmanın hiçbir anlamı yoktur. Bir çamaşır makinasının bile garanti süresi 5 yıl olmasına rağmen maalesef biz sistemi sürekli hale getiremiyoruz. Bir çamaşır makinası kadar bir ömür biçemiyoruz maalesef. Yine TEOG ile genel liseler, nitelikli okullar olacağı söylenerek Anadolu Liseleri’ne çevrilmişti. TEOG sistemi hayata geçtiği zaman sayın bakanların açıklaması bu yöndeydi. Şimdi ise TEOG sisteminin bu yönlerinin yanlış olduğu söyleniyor. Bu karar yanlış ise o gün neden böyle bir karar verildi. Bunun da tartışılması gerekiyor.

Belirsiz konulardan birisi de sınıf mevcutlarının kaç kişiyle sınırlı olacağıdır. Sayıyla ilgili bir sınırlama gelecek mi? Bir sınırlama gelmesi halinde çocukların 5 okul dışında herhangi bir okula yerleşememesi halinde bu öğrenciler nereye yerleşecek. Bu da ciddi anlamda bir kaosu beraberinde getirecektir.

Adrese dayalı sistem ise hem sahteciliği hem de kast sistemini beraberinde getirecektir. Çünkü biz bunu geçmişte de gördük. Diyebiliriz ki bu sistem geçmişteki uygulamalarının bir benzeri olacak. Çünkü geçmişteki uygulamalarda Anadolu Liseleri vardı. Bu liseler sınavla başarı sağlamaları halinde kayıt alıyordu. Diğer öğrencilerin de oturduğu yerlerdeki okullara kayıtları yapılıyordu. O dönemde de çok iyi hatırlarız sahte ikamet almak sureti ile siyasi partiler araya konularak öğrenci kayıtları yaptırılıyordu. Önümüzdeki dönemde de buna benzer olumsuzluklarla karşı karşıya kalacağız.

Fen, Sosyal Bilimler Liseleri ile Proje Okulları sınavlı olacağından okul dışı kaynak ihtiyacı daha da artacak ve bu durum öğrenciler arasındaki yarışı hızlandıracak. Her ne kadar Milli Eğitim Bakanı yeni sistem ile “Temel Liselere öğrencilerin gidişini önleyeceğiz, özel ders alınmasını önleyeceğiz, dershane faktörü böylelikle ortadan kalkacak.” dese de şu da bir gerçek ki Fen Liseleri olacak mı? Evet olacak. Sosyal Liseler ve Proje Okulları eğitimini sürdürecek mi? Evet sürdürecek. Bu okullara öğrenciler nasıl alınacak? Sınav ile alınacak. Bunların dışında bir de Milli Eğitim Bakanlığı’nın her ilde belirleyeceği geçmişte “Anadolu Liseleri” gibi “Akademik Liselere” benzer okullara da sınavla öğrenci alınacak. Durum böyle olunca çocuklar bir yarış içerisine girecek ve özel ders alacak dershaneler de daha yoğun talep görecektir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın “Akademik Lise” ihtiyacını tam anlamıyla sağlayacağını düşünmüyorum. Bu sistemle birlikte özel okullara duyulan ihtiyaç daha da artacak. Buradan şu sonuç çıkıyor: “Milli Eğitim Bakanlığı özel okullara daha büyük bir önem veriyor. Devlet okullarını gözden çıkarma gibi bir durumla maalesef karşı karşıyayız.” Fakir, mağdur olan insanlar devlet okullarına gidecek. Varlıklı aile çocukları da özel okullara gidecek. Böylelikle toplumda bir dengesizlik de söz konusu olacak. Fen, Sosyal Bilimler Liseleri ve Proje Okulları için yapılacak sınavda 60 soru sorulması çok yetersiz ve 6, 7, 8.sınıf müfredatını karşılamaktan uzaktır. Bu 60 soru neye göre belirlenecek? Bunun da sorgulanması gerekiyor.

Yeni dönemde en kârlı çıkacak okullar “Özel Okullar” olacak. Çünkü Anadolu Liseleri nitelikli okul kavramı dışına çıktığından dolayı özel okullara ister istemez bir rağbet oluşacak. Zengin olan insanlar çocuklarını böylelikle özel okullara gönderecek. Herkese uygun bir eğitim modeli oluşturulabilir miydi? Aslında TEOG bu açıdan daha uygun bir sistemdi. Dünyanın her tarafında buna benzer sınavla öğrenci alan ülkeler var. Belki TEOG’un eksiklikleri olabilir. Çözüm bu eksikliklerin telafi edilmesiyle TEOG’un daha kaliteli bir sistem haline getirilmesiydi.

Musa Bey, yeni sınav sisteminde öğrencilere 60 soru sorulması öğrencinin bilgi düzeyini ölçmede yeterli midir? Ne kadar güvenilirdir?

Soru sayısının az olması yetersizdir. Bir sınavla öğrencinin başarılı olup olmayacağını ölçmek yeterli olamayacaktır. Nitelikli okullara 60 soru ile yerleştirmeyi de doğru bulmuyorum. Soru sayısının mutlaka arttırılması lazım.

Bu sistemin uygulanabilir olacağına da ben inanmıyorum. Çok ciddi sorunlarla karşı karşıya kalacağız. Eğer ortaya konulan teklifler ciddiye alınmazsa önümüzdeki dönemlerde öğrenciler çok ciddi mağduriyetler yaşayacak. Dilerim bir sonraki öğretim yılına kadar önerilen teklifler dikkate alınarak daha sağlıklı bir yol bulunur. Böylece çocuklarımız ciddi sorunlarla, mağduriyetlerle karşı karşıya kalmazlar.

Yeni gelen sistem ile ülkenin “Eğitim Bölgeleri ”ne ayrıldığını görüyoruz. Ülkenin eğitim bölgelerine ayrılması doğru mu yanlış mı? İleride ne gibi sonuçlar doğurur?

 “Eğitim Bölgeleri” içerisinde çocukların her istediği okul türü bulunacak mı? Eğitim bölgeleri içerisinde eğer Mesleki Okullar, Anadolu Liseleri, Nitelikli Okullar bölge içerisinde yer almıyorsa ciddi anlamda bir kaosu da ister istemez beraberinde getirecektir. Bu şekilde biz öğrencileri bu okulların olduğu bölgeye yönlendirmiş olacağız. Eğitim bölgesinde çocukların talebi dışında okullar varsa çocuklar bu okulları tercih etmek zorunda kalacak. Ciddi anlamda bir kaosu ve sorunu ortaya getirecek diye düşünüyorum.

Ülkenin “Eğitim Bölgeleri “ne ayrılması, öğrencilerin “İmam Hatip Liseleri’ni tercihi için bir teşvik olarak değerlendiriliyor. Bunu siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Eğitim denilince akla yalnızca “İmam Hatip Liseleri” gelmemeli. Devletin tüm okulları değerli ve kıymetlidir. Ama “İmam Hatip Liseleri” üzerinden maalesef bir tartışma yaratılmıştır. Çocuklar istediği okula gidebilmeli, istediği okulu tercih edebilmeli. Bir dayatma içerisinde olmamalı, dayatma olursa toplum sorunlarla karşı karşıya kalabilir. Eğer vatandaş, veliler, çocuklar İmam Hatip Liseleri’ni tercih ediyorsa kimse buna da engel olmamalı. İmam Hatip Liseleri açığı varsa elbette açılmalı. İhtiyaç yok ise açılmamalı. Çocukların belli okullara kanalize edilmesi ileride çok ciddi sorunları da beraberinde getirecektir.

Yabancı Okulların ve Özel Okulların istedikleri takdirde kendi sınavlarını yapabilmesi eğitimde bir ikiliğe neden olur mu?

Özel Okulların açılması ile birlikte devlet okulları ile mukayese ettiğin zaman arada çok büyük uçurumları görmek mümkündür. Devlet okulları içerisinde fiziki altyapı sorunları, öğretmen ihtiyacı sorunları mevcuttur. Milli Eğitim Bakanlığı’nın açıklamasına göre yüz bin tane öğretmen ihtiyacı var. Bu ihtiyacını genel olarak ücretli öğretmen ile karşılıyor. Bu ücretli öğretmen ihtiyacı lisans ve ön lisans mezunları ile giderilmeye çalışılmaktadır. Örneğin işletme, ziraat, aşçılık bölümü mezunu bir genç tarih, coğrafya, matematik dersine girebiliyor. Ama bu uygulamayı özel okullarda ve yabancı okullarda görmek mümkün değildir. Devlet olarak özel okullarla rekabet etmeyi düşünüyorsak fiziki altyapı sorununu çözmek ve öğretmen ihtiyacını karşılamak zorundayız. Aksi takdirde özel okullarla devlet okulları arasında büyük bir uçurum devam edecek demektir.

Yeni gelen sistem ile 600 adet “Nitelikli okul” tespit edilecek. Nitelikli okulları tespit etme kriterleri nelerdir? Sizin önerdiğiniz kriterler var mıdır?

Bununla ilgili kriterler henüz belli değil. Ama nitelikli okul belirlenirken öğrencilerin oturduğu ikametin de göz önüne alınması lazım. “Nitelikli okul-niteliksiz okul”, “nitelikli öğrenci-niteliksiz öğrenci” ayrımını da ben devlet okulları içerisinde kabul etmiyorum. Devletin tüm okullarının nitelikli olması lazım. Nitelikli okulları belirlerken fiziki altyapı planlamasını, insan durumunu, çalışan durumunu gözetmek suretiyle bir okul tespiti yapılabilir.

Bu 600 okulun içerisinde Fen, Sosyal Bilimler, Anadolu ve İmam Hatip Liseleri olacak mı?

Fen, Sosyal Bilimler gibi liseler varlığını devam ettirecek. Millî Eğitim Bakanlığı’nın belirleyeceği okullar ile bu liseler farklı olabilir. Bu konu ile ilgili Millî Eğitim Bakanlığı’ndan bir açıklama henüz gelmedi. Bu konu bizim de üzerinde durduğumuz bir konudur. Ama maalesef bunun gibi konulara Millî Eğitim Bakanlığı henüz bir açıklama getirmedi. Önümüzdeki günlerde bu soruları aydınlatacak birtakım açıklamalar Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yapılacaktır.

Nitelikli okula girmek isteyen öğrenciler sınava girecek. Nitelikli okula girmek istemeyen öğrenciler ise sınava girmeden tercihte bulunacak. Yaptıkları 5 tercih sonunda öğrenci bir okula giremezse bu durum ne gibi sonuçlar doğurur?

Adrese dayalı bir uygulama geçmiş dönemde görüldü. Binlerce öğrenci bir dönemi okulsuz geçirdiler. Bu sistem içerisinde de bu tür sorunlarla karşı karşıya kalacağız. “Hiçbir öğrenci istemediği okula yerleştirilmeyecek” sözünü Millî Eğitim Bakanlığı büyük bir iddia olarak ortaya koydu ama ifade ettiğiniz şekilde birçok öğrenci 5 tercih ile bir okula yerleşemediği takdirde birçok sorunlarla karşı karşıya kalacak. Öğrenciler okulsuz bir dönem geçirme ihtimaliyle karşı karşı kalacaktır. Bu konuyla ilgili mutlak surette tedbirlerin alınması gerekmektedir.

Son soru olarak yeni gelen sistem TEOG’un yerini doldurabilir mi?

TEOG aslında bugüne kadar uygulanan bir sistemler içerisinde eksiklikleri ile beraber iyi bir sistemdi. TEOG ile ilgili karşılaşılan sorunların çözümüne yönelik çalışmalar yapılmış olsaydı herkes bundan memnun olurdu. Ancak bu yeni sistem ciddi anlamda sorunları da beraberinde getirecektir. Başından sonuna kadar çok yanlış bir sistemdir. Mutlaka sistem üzerinde bir çalışmaya ihtiyaç vardır. Dileriz çocukların zarar görmeyeceği şekilde Milli Eğitim Bakanlığı önümüzdeki günlerde bir çalışma yapar ve hem öğrencilerimizin hem de öğrenci velilerimizin sistemle ilgili kaygıları giderilir.

Kıymetli dakikalarınızı bize ayırdığınız için teşekkür ederiz.

Ben teşekkür ediyorum.

                  

Diğer Söyleşiler