Söyleşiler

Türkiye, Meselenin İnsani Yönüyle İlgilenmelidir Putin Hayranı Olduğu Sovyetler Birliği’nin Taktiğini Uyguluyor TÜRKMENLER, MUKAVEMET VE DİRENİŞ RUHUNU GÖSTERMELİDİR TÜRK MİLLETİ UYAN! DOĞU TÜRKİSTAN’DA SOYKIRIM VAR! İran Türklüğünün Esas Gayesi, Millî ve Siyâsî Kimliğimizin Yeniden İhyasıdır Olayların Sosyal, Siyasî ve Ekonomik Sebepleri Var ADI DEVLET OLSUN
Ne Amerika’nın ne de Türkiye’nin ilişkileri bitirme lüksleri yok

Ne Amerika’nın ne de Türkiye’nin ilişkileri bitirme lüksleri yok

Antalya Bilim Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tarık Oğuzlu ile Rahip Brunson meselesiyle had safhaya ulaşan Türkiye-ABD krizini konuştuk.

Bir süredir devam eden Türk-Amerikan ilişkilerindeki kriz hakkında ana hatlarıyla neler söylemek istersiniz? Devam eden günlerde öngörüleniz nelerdir?

İki ülke arasındaki ilişkilerde yaşanan kriz maalesef yapısal bir karakter kazanmışa benziyor. Rahip Brunson’un tutukluluk durumu nedeniyle yaşanan son kriz tarafların diplomatik çabaları neticesinde aşılsa da takip eden zamanlarda başka konulardaki görüş ayrılıkları yüzünden taraflar yeni krizler yaşayabilirler. İki ülkenin Suriye’nin geleceği, Türkiye’nin Rusya ve İran’la olan ilişkilerinin seyri, Trump Amerika’sının küresel siyasete yaklaşım tarzı, Orta Doğu’da İsrail’in politikalarına yönelik tavırları, Amerika’nın İran üzerine olan ekonomik ve siyasi yaptırımları vb. konulardaki görüş ayrılıkları ortadayken, ikili ilişkilerde kalıcı bir istikrar öngörmek pek mümkün değil.

ABD Büyükelçiliğinden yapılan açıklamada, “Mevcut gerginliklere rağmen ABD, Türkiye’nin sağlam bir dostu ve müttefiki olmayı sürdürmektedir. Ülkelerimiz, canlı bir ekonomik ilişkiye sahiptir.” denildi. Bu açıklamanın zamanlamasını ve içeriğini sizce nasıl değerlendirmeliyiz?

Ne Amerika’nın ne de Türkiye’nin bu ilişkiyi bitirme veya sürekli kriz ortamında tutma lüksleri yok. Önemli olan bütün görüş ayrılıklarına rağmen hem ikili düzeyde hem de NATO içinde ilişkileri sürdürülebilir ve yönetilebilir tutmak. ABD büyükelçiliğinden yapılan açıklama bu niyetin bir göstergesi olarak okunmalı. Türk yöneticilerin açıklamaları ve çabaları da bu yönde. Türkiye orta ölçekli bir güç olsa da uluslararası siyasette takınacağı tavır ve benimseyeceği stratejik tercihleri dolayısıyla bölgesel ve küresel dengeleri değiştirebilecek potansiyele sahip bir ülke. Uluslararası İlişkiler literatüründe Türkiye durumunda olan ülkeleri tarif etmek için ‘sarkaç ülke’ tabiri kullanılıyor. Amerika’nın gerek Rusya gerekse de Çin karsısındaki avantajlı konumunu koruyabilmesi için Türkiye gibi geleneksel müttefiklerini küstürmemesi gerekir. Son dönemde Amerika’nın Avrupalı ve uzak doğulu müttefikleriyle yaşadığı güven bunalımı dikkate alındığında Türkiye’nin küstürülmesi ve kaybedilmesi riski daha fazla önem kazanıyor.

İki ülke arasında daha önce yaşanılan krizlere bakıldığında Ankara-Washington hattının bu kadar gergin olduğu başka bir dönem var mıdır?

Soğuk Savaş yıllarında dahi iki ülke ciddi krizler yaşamıştı. 1960’lı yılların başında yaşanan Jüpiter füze krizi ve 1970’li yıllarda Kıbrıs sorunu yüzünden çıkan kriz ve Amerika’nın Türkiye üzerine ambargo koyması ilk akla gelenler. Sovyet tehdidinin yaşamsal karakteri yüzünden taraflar ilişkileri stratejik müttefiklik düzeyinde tutabilmişlerdi. Soğuk Savaşın sonuyla birlikte ortak düşman ve tehdit tanımlamaları değişmeye başladı. Orta Doğu bölgesinde yaşanan gelişmeler Türkiye’nin güvenliği açısından daha önemli olmaya başladı. Türkiye’nin dış politikasındaki manevra alanı hem bölgesel hem de küresel güç kaymaları yüzünden daha da genişledi. Diğer yandan Amerika’nın küresel hâkimiyet odaklı stratejisi hem içeriden yöneltilen eleştiriler hem de başta Çin olmak üzere Batı dışı güçlerin palazlanmasıyla aşınmaya başladı. Bu dinamikler Türk-Amerikan ilişkilerinin daha fazla gerilmesine ve kriz odaklı seyretmesine zemin hazırladı. Amerika’nın Irak’a müdahale ettiği 2003 yılından bu yana ilişkiler bir krizden diğerine eviriliyor. Artık bu durum yapısal bir nitelik kazanmaya başladı. İki ülke liderleri kriz yönetimi konusundaki becerilerini geliştirmek zorundalar.

Son yıllarda Türkiye’nin bilhassa savunma ihtiyaçlarını karşılamak üzere NATO dışındaki alternatifleri devreye sokması ABD’yi rahatsız eden bir durum. Bu noktada Türkiye’nin olası bir geri adım atma ihtimali sizce söz konusu mudur ve hâli hazırda NATO üyesi olan bir ülkenin bu yönelimi uluslararası toplumda nasıl değerlendirilmektedir?

NATO üyeliği Türkiye’nin güvenliği açısından hala çok önemli. Ulusal savunma sanayisini geliştirme yönündeki çabalarına rağmen Türkiye’nin Amerikan askeri endüstrisine olan bağımlılığı devam ediyor. Diğer taraftan Türk yöneticiler Türkiye’nin NATO üyeliğini önemsiyorlar ve bunun devamından yanalar. Ama endişe yaratan gelişme Türkiye’nin güvenlik hassasiyetlerinin ve çıkar tanımlamalarının başta ABD olmak üzere diğer NATO üyeleri tarafından ikna edici düzeyde paylaşılmaması. Böyle bir durumda Türkiye’nin ulusal güvenliğini garanti altına almak adına NATO dışı alternatiflere yönelmesi çok doğal. Çin ve Rusya’yla yapılan askeri işbirlikleri not edilmeli. Türkiye NATO’dan almayı umduğu desteği alamadıkça bu durum devam eder. Burada bizim için önemli olan şu: Gerek Rusya gerekse de Çin Türkiye’nin NATO içinde bir çatlak yaratmasından sadece memnun olurlar. Hâlbuki Türkiye’nin Çin ve Rusya nezdindeki önemi ve pazarlık gücü onun NATO üyeliğinden ve Batının diğer uluslararası örgütleriyle geliştirmiş olduğu tarihsel ilişkilerden kaynaklanıyor. Bunun bilincinde olmamız gerekir. Batı içinde ne kadar güçlüysek doğu nezdinde o kadar itibar sahibi oluruz. Yoksa arada kalma ve küresel aktörler arasındaki güç mücadelesinin yaşandığı bir oyun alanına dönüşme riski hep var.

Malumunuz olduğu üzere iki ülke arasındaki krizi çözüme kavuşturmak amacıyla ABD’ye giden Türk heyetinin çalışmaları devam ediyor. Türk heyetin ABD’ye yaptığı bu ziyareti bir geri adım olarak değerlendirmek mümkün müdür? Bu görüşmelerden bir neticeye ulaşılabileceğini düşünüyor musunuz?

Diplomasinin sağlıklı işletilmesi ve krizlerin diplomatik müzakereler yoluyla çözülmesine çalışılması her zaman değerlidir. Unutmamak gerekir ki Trump Amerikası’nda Türkiye ile olan ilişkilerin önemine inanan ciddi bir kesim var. Bunların kazanılması değerlidir.

Diğer Söyleşiler