Söyleşiler

Türkiye, Meselenin İnsani Yönüyle İlgilenmelidir Putin Hayranı Olduğu Sovyetler Birliği’nin Taktiğini Uyguluyor TÜRKMENLER, MUKAVEMET VE DİRENİŞ RUHUNU GÖSTERMELİDİR TÜRK MİLLETİ UYAN! DOĞU TÜRKİSTAN’DA SOYKIRIM VAR! İran Türklüğünün Esas Gayesi, Millî ve Siyâsî Kimliğimizin Yeniden İhyasıdır Olayların Sosyal, Siyasî ve Ekonomik Sebepleri Var ADI DEVLET OLSUN
Seksen milyonun gönlünde yer etmiş bir şampiyondu

Seksen milyonun gönlünde yer etmiş bir şampiyondu

​​​​​​​18 Kasım 2017 tarihinde kaybettiğimiz efsane halterci Naim Süleymanoğlu’nu Türkiye Halter Federasyonu Başkanı Tamer Taşpınar ile konuştuk.

Naim Süleymanoğlu, şahsı ve kariyeriyle Türk sporu için ne ifade etmektedir?

Tabi önce Türk halteri daha sonra Türk sporu için çok şey ifade etmektedir. O, bir çığır açtı. Bir efsaneydi. Sporun her şeyi idi. Boyu küçüktü ama boyundan büyük işler yaptı. Kariyerine 3 olimpiyat şampiyonluğu, 7 dünya şampiyonluğu, 6 Avrupa şampiyonluğu sığdırdı ve bunlar çok büyük işlerdi. Çok az sayıda sporcuda bu başarılar görülür.

Naim, 23 Ocak 1967 doğumlu ve onu geçtiğimiz 18 Kasım günü kaybettik ve o bu elli yıla çok şey sığdırdı. Saydığım madalyalar dışında 46 tane de rekor kırdı. On altı yaşındayken gençlerde dünya şampiyonu oldu ve orda da rekor kırmıştı. Sonra Time’a kapak oldu.

‘Cep Herkülü’ydü. Ben bu ismi ona çok yakıştırıyordum, çok uyuyordu çünkü. ‘Tüm zamanların en iyi sporcusu’ydu. Tüm zamanların… Bu da çok büyük bir kariyeri beraberinde getirir. Herkese böyle bir unvan verilmez. Bir dönemde de Dünya Halter Federasyonu As Başkanlığını yapmıştı. Hayatı spordu. Kamplarla, madalya almakla, rekorlarla geçen bir ömür...

Karaciğerinden rahatsızlandı, hastaneye yattı. Karaciğerinin değişmesi gerekiyordu. Donör bulundu ve ameliyatı çok başarılı geçti. Fakat daha sonra bir beyin kanaması geçirdi. İşte ondan sonra düzelemedi. Bu hastalık döneminde Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan A’dan Z’ye her şeyi ile ilgilendi, ziyarette etti. Yine yıllar önce bir kere daha hastalanmıştı. Yine o zaman Cumhurbaşkanımız Başbakandı ve bende o dönem İstanbul İl Müdürüydüm ve beraber Naim’i ziyaret ettik.

Malum onu herkes bağrına basmıştı. Seksen milyonun gönlünde yer etmiş bir şampiyondu. Unutulmaz onun yaptıkları. O dönemlerde Bulgaristan’da Türklere asimilasyon uyguluyorlardı. Çeşitli baskılar, hapse atmalar vardı ve sudan sebeplerle dövüyorlardı. Artık en son Türklerin isimlerini değiştirmeye başladılar. Naim’in ismi ‘Naum’ olmuştu. Tabi artık ismi de değişince hiçbir insanın kabul edemeyeceği şeyler bunlar ve Naim de anavatana gelme kararı aldı. Gelişi de maceralı oldu. O dönemki Cumhurbaşkanımız rahmetli Turgut Özal çok emek harcadı. Türkiye’ye gelişi adeta bir casusluk filmi gibiydi. Türkiye’de başarılarına başarı kattı. O, halterin öncüsüydü.  O gelmeden önce Türkiye’de halter sporu pek bilinmiyordu. O geldikten sonra halterde patlama oldu. Sporcu sayısı arttı ve madalyalar alınmaya başlandı. Onun peşinden Halil Mutlu, Nurcan Taylan, Sibel Özkan, Taner Sağır geldi. Pek çok sporcu yetişti ve onlarda madalyalar aldılar. Çok güzel bir dönem yaşadık. Bir olimpiyattan 3 altın madalya aldığımız dönemler oldu. Hep bunların öncüsü Naim oldu.

Peki, Naim Süleymanoğlu’nun Avrupa ve Dünya Halterinde yeri ve önemi neydi? Neleri başarmıştı?

Türkiye’nin medarı iftiharı olduğu gibi, Türkiye’yi halterle dünyaya tanıttığı gibi Avrupa ve Dünyada da halteri sevdiren kişi odur. Sempatikliği ve o temiz yüzüyle Türkiye sınırlarını aşarak dünyaya halteri sevdirdi. Öyle ki onun döneminde çok kuvvetli Leonidis diye bir Yunanlı rakibi vardı, o da çok güçlü bir sporcuydu. Öyle bir yarışıyorlardı ki birbirlerini tetikliyorlardı ama yine en sonunda kazanan Naim oluyordu. Ve o Leonidis, Naim’in cenazesine geldi. Hatta Türk bayrağına sarılı tabutunu öptü diye Yunanistan biraz karıştı. Buna benzer birçok yarışmada Naim’in sempatikliği, tavırları, hareketleri o kadar hoştu ki hem Avrupa’da hem dünyada halteri sevdirdi.

Atatürk’ün “Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim.” sözü ışığında Naim Süleymanoğlu’nun kişiliği, karakteri ve hayatı hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Naim temelini çok sağlama almıştı. Çok disiplinliydi. Zaten tüm sporlarda olduğu gibi halterde de disiplinli çalışmazsanız, yaptığınız şeye inanmazsanız, çok hırslı ve azimli olamaz, başaramazsınız. Dünyanın en iyisi olduğuna göre hepsi Naim’de vardı. Çok çalışkan ve azimliydi. Peki neydi onu tetikleyen sebepler derseniz, inanç…  O disiplin için inanç gerekiyor. Eğer inanmazsanız İstiklal Marşı’nı çaldıracağım, bayrağı göndere çektireceğim diye, bunların hiçbirini yapamazsınız. Bir de bu fikrime katılanlar da var; Naim’in Bulgaristan’da yaşadığı sıkıntılar onun tetikleyicisi oldu. Olumlu yönde hırsını ve azmini geliştirdi. Tümü bir araya gelince de başarı geldi. Sporun hiç şakası yoktur. Hayatınıza, yemenize içmenize ve antrenmanlarınıza dikkat etmezseniz bitersiniz. Mesela bazı branşlarda antrenmanlara ara verilebilir ama halter çok farklıdır. Halterde birkaç günlük ara bile çok şey kaybettirir.

Naim, üç kere olimpiyat şampiyonu oldu. Üç kere olimpiyat şampiyonu olmak için yirmi yıla ihtiyaç var. Yani yirmi yıl zirvede kalmak, en iyi olmak… Dört yılda bir olimpiyatlar yapılıyor ve bu on iki yıl yapar. Bunun evveliyatı da var. Demek ki sporda şampiyon olmak için en iyi olmak için ne gerekiyorsa hepsini en iyi şekilde yaptı, o gücü, o iradeyi gösterebildi. Onun için Türkiye’de de dünyada da takdir edildi. ‘Cep Herkülü’ dendi ona, ‘tüm zamanların en iyi sporcusu’ dendi. Bunlar kolay elde edilen şeyler değil.

Sayın Başkan peki, Naim Süleymanoğlu’nun vefatından sonra Türk halkının gösterdiği ilgi ve duyarlılığı yeterli buluyor musunuz?

Gelişindeki ilgiyi de yeterli buluyorum, gidişindeki ilgiyi de… Gelirken İstanbul’da Taksim’de bir yürüyüş olmuştu, binlerce kişi yürümüştü.  Taksim’de arabanın üzerine çıkartıldı, halkı selamladı. Ankara’da aynı şekilde karşılandı. Türk halkı onu bağrına bastı. Milletimizin onu bu kadar sevmesi muhakkak onu etkileyen etkenlerden biri olmuştur. O da hakikaten bu sevginin karşılığını madalyalarla verdi. ‘Siz beni böyle seviyorsanız, işte benim de hediyem size bu madalyalar’ dedi.

Ölümünde de halk çok üzüldü. Çok fazla insan ağladı. Bazı televizyon programlarına çıkıyoruz, onun o olimpiyatlardaki halteri kaldırışını, madalya törenlerini seyrederken sunucular ağlıyor. Vatandaşta öyle. Şiir yazanlar, bana şiir gönderenler var. Fatih Camii’nin avlusuna vatandaşlarımız zor sığdı. Devlet erkânı, spor camiası ve tüm sevenleri oradaydı. Onun için maddi manevi ona karşı gereken yapıldı diyebiliriz. Soru şöyle sorulmuş olsa; acaba daha başka bir şeyler yapmak lazım mıydı? Muhakkak evet. Mesela, hayat hikâyesi bir film olabilirdi. Türkiye’ye gelişi resmen casusluk filmi gibi…

Kendisi siyasetçi değildi, sporcuydu ama o kadar büyük bir şampiyondu ki ve sporunda toplumlar üzerinde o kadar büyük bir etkisi var ki. O burada şampiyonluk aldıkça Bulgaristan sallandı. Orada bir buçuk milyon Türk vardı. Onların göğsü kabardı. Yıllarca sindirilmeye çalışılan Türk milleti göğsü kabararak gezdi. Almanya’da çalışan Türkler, Naim şampiyon olunca bize bakış değişti dediler. Sıradan bir sporcu değildi ve ses getiriyordu. Biliyorsunuz Bulgaristan’da komünist rejim vardı ve çok kötü bir dönemdi. Baskıların gevşetilmesinde biraz da Naim’in payı olduğunu düşünüyorum.

Bir sporcunun neleri başardığını sizden dinledik ve son durum itibariyle ülkemizde gençlerin halter sporuna ve diğer atletizm dallarına gösterdiği ilgiyi yeterli buluyor musunuz?

Kesinlikle yeterli değil. Yirmi milyondan fazla genç nüfusumuz var ve üç buçuk milyon nüfusu olan ülkeler de spor yapan gençlerin sayısı bizimkinden daha fazla. Türkiye’deki 56 branştan 54’üne ne yazık ki ilgi çok az. Oysa spor yapan kişi çevresiyle daha uyumlu olabiliyor sivri köşelerini törpüleyebiliyor. Eğitimin en önemli paydaşı spordur. Kişileri kötü alışkanlıklardan korur, topluma kazandırır ve sağlıklı nesillere olanak sağlar. O bakımdan gençlere sesleniyoruz; bakın önünüzde Naim örnekleri var, çocuklarımızın böyle bir şampiyon olmasını, yurtdışında İstiklal Marşı’nı çaldırmasını, bayrağımızı göndere çektirmesini istemez misiniz? Kabiliyeti varsa, elit sporcu olabiliyorsa federasyonlar onları yetiştirir. Devlet her türlü imkânı, maddi manevi her şeyi sağlıyor. Hangi ebeveyn evladının sporcu olmasını istemez? Olamıyorsa ne olur ne zararı olur? Hiçbir zararı olmaz, spor yapmış, sağlıklı olmuş, çevresiyle uyumlu bir genç olmuş olur. Nereden bakarsanız bakın sporun faydaları saymakla bitmez. Onun için gençleri spora davet ediyoruz. Veliler de evlatlarını spor yapmaya teşvik etsinler isteriz.

Türkiye Halter Federasyonu olarak önümüzdeki şampiyonalarda ve 2020 Tokyo Olimpiyatlarında beklentileriniz nelerdir? Bu kapsamda yaptığınız çalışmalar hakkında bilgi verir misiniz?

Ben göreve geldiğimde 1200 tane lisanslı sporcu vardı, şimdi 3500 lisanslı sporcu var ve bu çok önemli bir rakam. 32 ilde halter yapılıyordu, şu anda 57 ilde yapılıyor. Malzemelerimiz ve halter yapılan salonlarımız, mekânlarımız çok kötüydü. Şu anda lüks denilebilecek evsafta. Malzemesiz hiçbir spor kulübümüz kalmadı gibi. Her yönüyle gelişiyoruz. Sürekli Milli Takım kampları yapıyoruz. Naimlerin döneminden, altınçağ diyorum ben o döneme, Halillerin, Taner Sağırların olduğu dönem, on iki yıl madalya almamışız halterde. Ben beş yıllık başkanım, beş yıldır Halter Federasyonu Başkanlığı yapıyorum on iki yıl aradan sonra olimpiyatlarda gümüş madalya aldık. Bu önemli ve büyük bir başarıdır. En son 80 civarındaydı tüm uluslararası yarışmalarda aldığımız madalya sayısı. Şimdi 150’yi bulduk. Yıldızlarda, gençlerde Avrupa şampiyonalarında madalya alırdık ama dünya şampiyonalarında madalya alamazdık. Şimdi dünya şampiyonları çıkartıyoruz. Bu demektir ki önümüzdeki Tokyo’da ve daha sonraki olimpiyatlarda madalyaya aday sporcularımız var. Onlar yetişiyor demektir. Onun için geleceğe umutla bakıyoruz. Nesil yetişiyor ama bana sorarsanız bu yeterli midir diye, değildir asla değildir, daha yolun başındayız. Çok çalışmamız lazım bütün başarıları elde ettik. Olimpiyatta on iki yıl sonra madalya aldık, madalyaların sayısını ikiye katladık ama yeterli değil. Daha çok çalışmamız lazım. Çünkü bir halterci veya bir sporcu olimpiyatlarda veya yurt dışında bir madalya aldığı zaman seksen milyon seviniyor. Bu da değil sadece tüm İslam ülkeleri, tüm Türk devletleri seviniyor. Onlar da bizle gurur duyuyorlar, çünkü onların da umuduyuz.

Başta Cumhurbaşkanımıza, bakanımıza ve spor camiasına cenaze merasimine gelen tüm devlet yetkililerine ve sevenlerine, Türk milletine, Naim’e gösterdiği vefadan dolayı teşekkür ediyorum.

Diğer Söyleşiler