Söyleşiler

Türkiye, Meselenin İnsani Yönüyle İlgilenmelidir Putin Hayranı Olduğu Sovyetler Birliği’nin Taktiğini Uyguluyor TÜRKMENLER, MUKAVEMET VE DİRENİŞ RUHUNU GÖSTERMELİDİR TÜRK MİLLETİ UYAN! DOĞU TÜRKİSTAN’DA SOYKIRIM VAR! İran Türklüğünün Esas Gayesi, Millî ve Siyâsî Kimliğimizin Yeniden İhyasıdır Olayların Sosyal, Siyasî ve Ekonomik Sebepleri Var ADI DEVLET OLSUN
Türkiye bir kur krizi yaşıyor

Türkiye bir kur krizi yaşıyor

Yeni Ekonomi Derneği Başkanı Mustafa Çetinkaya ile çok hızlı artan dolar kurunu ve ekonominin durumunu konuştuk.

Doların yükselişinin ana sebebi nedir? Siyasilerimizin hep söylediği gibi bir dış operasyon mu var yoksa başka iç etkenler de söz konusu mu?

Dolar bir süredir diğer paralara karşı değer kazanıyor. Ancak Türk Lirasının değer kaybı diğer paralara oranla daha fazla. İç ve dış etkenlere baktığımızda kur artışı ile ilgili üç temel konu var.

Birincisi, Türkiye kontrolsüz şekilde borçlandı. Eğer borçlanıyorsanız iş, istihdam ve katma değer üretmeniz gerekir ki borçlarınızı rahat şekilde ödeyebilin. Türkiye’de hem hane halkları hem de özel şirketler bunu yapmadı, tüketim ve ranta yöneldi. Halen de üretim temelli olmayan tüketim ve rantı artıracak çözümler aranıyor. Sorunun nedeni çözüm olamaz.

İkincisi, bireyler ve yatırımcılar Türkiye’ye karşı güven sorunu yaşıyor. Türkiye’nin hukukun üstünlüğünü güçlendirmesi, adil rekabet ortamını sağlaması, TCMB’nin bağımsızlığını artırması ve yatırımları güvence altına alması gerekiyor. Ekonomi yönetiminin güçlendirilmesi adına, çözüm önerisinde bulunan akademisyen ve eski bürokratlara kulak verilebilir.

Üçüncüsü, Türkiye birçok ülke ve uluslararası kuruluş ile sorun yaşıyor. Dış operasyon söylentilerinin temelinde de bu sorunlar var. Türkiye büyük bir ülke ve hiç kimse Türkiye’yi tamamen kaybetmek istemez. Denge politikası çerçevesinde hiçbir yer ile bağlarımızı koparmadan karşılıklı çıkarları dikkate alan yeni bir dış politika konsepti geliştirilmeli. Görüşmelere bakılırsa, sorunların duygusal ve tepkisel çözülmediğinin görüldüğünü düşünüyorum.

Dolar daha ne kadar yükselebilir? Yılsonunda ekonomik görünüm ne olur?

Türkiye bir kur krizi yaşıyor. Bunun artçı etkileri olacak. Özel sektörün döviz talebi, piyasadaki döviz miktarı artırılmazsa kuru yukarı doğru itecek. Kurun yükselmesi eş zamanlı olarak şirketlerin borçlarını artıracak ve şirketlerin ödemeler dengesi bozulacak. Şirketlerin özellikle banka borçlarını ödeyemeyecek duruma gelmesi banka bilançolarını olumsuz etkileyecek. Ayrıca, TCMB’nin net döviz rezervi eriyor, yani barutu tükeniyor. Bu nedenle faiz artışları ile yapılacak müdahaleler yatırımları olumsuz etkileyebilir.

Albert Einstein’ın fizik kuramı olarak ortaya koyduğu her şeyin birbirine bağlı olması durumu, ekonomi ve toplum hayatı için de geçerli. Bir sarmalın içine girdik ama süreci en az zarar ile atlatabilme imkân ve kabiliyetimiz var.

Yılsonundaki ekonomik görünüm atılacak adımlara bağlı. TCMB ve finansal kuruluşlar tahminlerini revize ediyorlar. Tek öngörülebilir şey, bu şekilde gider ve gerekli önlemleri almazsak sonraki adım şirketlerin ödemelerde güçlükler yaşaması olur.

Türkiye’nin kısa ve uzun vadede alması gereken tedbirler nelerdir?

Bilgi teknolojileri ve hizmet sektörünün ön planda olduğu yeni bir ekonomik ve toplumsal döneme giriliyor. 1970’lerde bilgisayarların kişisel ve kurumsal kullanıma açılması ile başlayan bu dönem, sanayi ekonomisi döneminden ciddi farklılıklar içeriyor.

Türkiye için ilk adım, rant ekonomisini terk etmek, yeni ekonomik ve toplumsal döneme uygun modern bir üretim ekonomisine dönüşmek olmalı. Türkiye araştırma ve geliştirme çalışmalarını patente dönüştürmeli. Uluslararası rekabete açık şirket yapıları oluşturmalı ve uluslararası markalama üzerine yoğunlaşmalı. Türkiye entelektüel sermayesini güçlendirmeli ve bilgi teknolojisi alanındaki yatırımları teşvik etmeli.

Ekonominin temel girdilerinden biri de enerji sistemleri. Türkiye’nin cari açığının en temel gerekçesi petrol ürünleri ithalatı. Türkiye eğer yenilenebilir enerji sistemlerine, özellikle de güneş ve rüzgâr enerjisine yatırım yaparsa cari açığını ve enerjide dışa bağımlılığını azaltabilir.

İyi uluslararası ilişkiler, uluslararası ticaretin gelişmesi, yani daha fazla ürün ve hizmet satabilmek, ihtiyaç duyulan ürün ve hizmetleri en uygun maliyet, en uygun zaman ve yüksek kalitede tedarik edebilmek için gerekli. Lobi faaliyetlerini güçlendirmek için dış işleri bürokratlarının sayı ve niteliklerinin artırılması, şirketlere kolaylıklar sağlanması, sivil toplumun desteklenmesi ve akademik ilişkilerin geliştirilmesi faydalı olacaktır.

Birleşmiş Milletlerde veto yetkisine sahip olan beş ülke var. Dünya yönetiminde Sanayi Ekonomi Döneminde ulus devletle birlikle sınırları net çizilen devletlerin yerini yavaş yavaş sınırları esnek şirketler alıyor. Bilginin girdi olarak kullanıldığı bir ekonomik dönemde, bilgiye sahip olan Amazon, Apple, Facebook, Google, Microsoft gibi büyük ölçekli şirketlerin yeni bir beşli oluşturabileceği ve dünyaya yön verebileceği görülüyor. Bu nedenle, Türkiye yalnızca ülkelerle değil, bilgi üreten kurumlarla iyi diyalog ve iş birliği geliştirmeli.

Ülkeler arası göç hareketleri geçiş noktasında bulunan Türkiye’yi doğrudan etkiliyor. Bölgemizde huzur ve güven ortamının sağlanması üzerimizdeki yükü hafifletecek. Suriye’deki savaş ve istikrarsızlık ortamı nedeniyle Türkiye’ye gelen sığınmacıların bir kısmı Suriye’de sorunlar çözülse dahi ülkelerine dönmeyecek. Bu nedenle, Türkiye sığınmacıların uyumu, eğitimi ve yaşamı gibi birçok konuyu planlamak üzere Göç Bakanlığı kurmalı.

Temel girdisi bilgi olan bir ekonomide Türkiye bilgiye ulaşmada (basın özgürlüğü temelli) 180 ülke arasında 154. sırada. Hükümet bilgiye ulaşmanın önündeki engelleri kaldırmalı ve özgür düşünce ortamını sağlamalı. Hukukun üstünlüğü ile kalkınma arasında doğrudan ilişki var. Hukukun üstünlüğünde 113 ülke arasında 99. sıradayız. Hukukun üstünlüğü yoksa insanlar birbirine ve hukuka güvenmez, ekonomi bundan doğrudan etkilenir. Bu nedenle mahkemeler herhangi bir siyasi parti, cemaat, tarikat, kurum, kuruluş veya şirketin yönetimi altında olmamalı. Mahkeme üyeleri de dâhil olmak üzere kamuya seçilen tüm bürokratlarda liyakat aranmalı. Liyakat olursa herhangi bir grup herhangi bir kuruma sızamaz, ele geçiremez. Adil rekabet olmazsa, insanlar ve şirketler rekabet edemez. Adil rekabet, ilerleme için şart.

Uzun vadede modern kaliteli eğitime erişim ve kapsayıcılığın artırılması gerekiyor. Yeni ekonominin üç temel eğitim alanı yazılım, tasarım ve veri bilimi olacak. İş ilanlarına baktığımızda bu alanlarla ilgili ilanların çokluğu dünya genelinde dikkat çekiyor. Neye yönelmemiz gerektiği gayet açık.

Türkiye yetenek kıtlığında dünyada dördüncü sırada. Yetenek kıtlığı, iş dünyasının talepleri ile mevcut mezunların yetkinlik ve yeterliliklerinin eşleşmemesi demek. Türkiye’deki bazı üniversite bölümleri ve eğitimlerinin iş dünyasının talepleri ile bağı zayıf. Güncel alanlara dair bölümlere önem verilmesi gerekiyor. Yetenek kıtlığı sorununu aşabilmek için Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı Yetenek Geliştirme Kurumu kurulması gerekiyor. Bu birim, mevcut işsizleri iş dünyasının taleplerine göre eğiterek işe yerleştirecek ve dünya genelinden uygun çalışanların bulunması için tarama yapacak.

Yetişecek yeni nesillerin akılcı ve iş ahlakına sahip şekilde yetiştirilmesi gerekiyor. Eğitim reformu ile eğitim müfredatları, öğretim yöntemleri ve öğretmenlik anlayışının değiştirilmesi gerekiyor. Avustralya ve Fin modellerinin incelenmesi, merkezi kitap ve müfredata dayanmayan yaşayarak öğrenme anlayışının yerleştirilmesi faydalı olacaktır.

Güncel hayata dair ekonomi, hukuk, sanat gibi konuların eğitim müfredatlarına alınması ile düşünsel yönü güçlü nesiller yetiştirilebilir. Eğitim müfredatları ile birlikte eğitim ortamları da değiştirilmeli. Örneğin, Avustralya’da kodlama derslerinin anaokulundan itibaren zorunlu ders olması ile eğitim ortamları buna göre güncelleniyor. Finlandiya yeni geçtiği her sistemden sonra sisteme bağlı değişiklikleri de ivedi şekilde yapıyor.

Türkiye’de toplum ve şirketler dışlayıcı bir tavır içindeler. Kendisinden olmayan hiçbir şeye tahammül edemeyen, gergin ve kırılmalar nedeniyle sorunlar yaşayan bir ülkeye dönüştük. Daha fazla güven ve kapsayıcılığa ihtiyacımız var. Kalkınmanın öncüsü ülkeler yönetimsel evre olarak demokratik yönetişim evresine geçmiş bulunuyorlar. Demokratik yönetişim evresinde kimse kurtarıcı beklemiyor; kurumların kararlarına katılıyor, sorumluluk üstleniyor, açıklık ve hesap vermeyi bir sorun olarak görmüyor ve kapsayıcılık inşa ediyor.

Kapsayıcı bireyler, rekabetten ve bilgi paylaşmaktan çekinmeyen, ilerlemesini başkalarının geri kalmasında değil sinerjilerde arayan, yaşam boyu eğitim ve ilerlemeye inanan, insan yetiştiren ve onlara yeni yollar açan bireylerdir. Kapsayıcı kurumlar, hakların korunduğu, eşit rekabet imkânı sağlayan ancak üreten, araştıran ve sorgulayana pozitif ayrımcılık uygulayan, rekabeti tetikleyen, engelleyici değil, katkı sağlayıcı kurumlardır. Yeni ekonomide başarı için bireyler, kurumlar, şirketler ve sivil toplum kuruluşları kapsayıcı hale gelmeli.

Makro ölçekte, bilgiye ulaşmanın önünü açan, fikri ve ticari hakları koruyan, hukukun üstünlüğüne dayanan, küresel rekabete açık, sorun çözen, katma değer üreten, insanı ve doğayı koruyan, güven inşa eden, insanların mutluluk ve refahına önem veren, liyakate dayanan bir düşünsel yapının hem devlet hem de vatandaşlar tarafından benimsenmesi gerekiyor. Ekonomi hayatın her alanı ile bağlantılı. Herkesin konuştuğu yapısal reforma dair benim görüş ve önerilerim bunlar.

2023 yılında nasıl bir Türk ekonomisi tahayyül ediyorsunuz?

Türkiye 2023 hedefleri açıklandığında dünyanın 17. büyük ekonomisiydi, 18. sıraya geriledik. Ancak bu durum başlı başına bir anlam ifade etmiyor. Türkiye’de toplumun sadece %8’i birbirine güveniyor. Güvenin olmadığı yerde iş, iş birliği, birlikte üretim ve paylaşım olmaz. Güven, içsel gelişir veya sistemlerle inşa edilir. Bizim her ikisine de ihtiyacımız var. Dünya Mutluluk Raporuna göre Türkiye 157 ülke arasında 78. sırada. İnsanları mutlu olmayan bir ülkenin güzel bir gelecek inşa etmesi zor. Bu nedenle yaşam şartlarını iyileştirerek insanlarımızın refah, huzur ve mutluluğunu inşa etmeliyiz. OECD İnsani Gelişme Endeksine göre Türkiye 188 ülke arasında 72. sırada. Başka birçok kalkınma endeksine baktığımızda iyi sıralarda yer tutamıyoruz, hiçbirisi de 18. sıraya yaklaşmıyor. Büyüme önemli evet ama kalkınma bir toplumun gelişimi için daha önemlidir.

Türkiye ekonomisi önümüzdeki yıllarda ekonomik ve toplumsal dönüşüm ile kalkınmaya odaklanmalı. 2023 için bir dönüm noktası olarak değerli, hedeflerin bazılarına ulaşılacağı, bazılarına ulaşılamayacağı görülüyor. Ülke olarak yeni bir nokta belirleyebilir, yeni hedefler koyabiliriz. Türkiye dinamikleri ile bunun için her türlü imkâna sahip. Tablo karamsar görünebilir ama ben karamsar değilim. Türkiye yanıyor, yıkılıyor diyenlere de katılmıyorum. Çabamızla sorunların üstesinden geleceğimizi düşünüyorum. Çözüm önerilerimi de sundum, herkesin de çözüm odaklı olmasını bekliyorum.

Diğer Söyleşiler