Söyleşiler

Türkiye, Meselenin İnsani Yönüyle İlgilenmelidir Putin Hayranı Olduğu Sovyetler Birliği’nin Taktiğini Uyguluyor TÜRKMENLER, MUKAVEMET VE DİRENİŞ RUHUNU GÖSTERMELİDİR TÜRK MİLLETİ UYAN! DOĞU TÜRKİSTAN’DA SOYKIRIM VAR! İran Türklüğünün Esas Gayesi, Millî ve Siyâsî Kimliğimizin Yeniden İhyasıdır Olayların Sosyal, Siyasî ve Ekonomik Sebepleri Var ADI DEVLET OLSUN
Üniversitelerin bölünmesi bir garabettir

Üniversitelerin bölünmesi bir garabettir

Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tayfun Fındık ile Türkiye’de yükseköğretimin problemlerini ve üniversitelerin bölünmesini konuştuk.

Dünya Üniversite Sıralaması Merkezi geçtiğimiz günlerde dünyanın en iyi 1000 üniversitesi listesini yayınlandı. Maalesef Türkiye’den üst sıralarda çok fazla üniversitemiz yer alamadı. Dünya Üniversite Sıralaması Merkezi tarafından yapılan bu sıralama ölçütü nedir? Hangi kriterler göz önünde alınarak üniversiteler sıralanıyor?

Üniversitelerin değerlendirilmesinde birçok farklı sistem vardır. Bu sistemler uluslararası ve ulusal olabilmektedir. Uluslararası sistemlerden bazıları şunlardır:

1. Times Dergisi Yüksek Öğretim Sıralaması (The Times Higher Education - QS World University Rankings)

2. Shanghai Jiaotong Üniversitesi Dünya Üniversiteleri Akademik Sıralaması (Academic Ranking of World Universities)

3. Newsweek Dergisinin Dünyanın En İyi 100 Üniversitesi Sıralaması (Top 100 Global Universities)

4. Cybermetric Laboratuvarları Webometrics: Webde Dünya Üniversitelerinin Sıralaması (Webometrics: World Universities’ Ranking on the Web)

5. Google Search Uluslararası Üniversiteler Sıralaması (G-Factor International University Rankings)

6. MINES Taris Teknolojileri Dünya Üniversiteleri Meslek Sıralaması (Professional Ranking of World Universities)

7. HEETACT Dünya Üniversiteleri Bilimsel Çalışmalar Performans Sıralaması (Performance Ranking of Scientific Papers for World Universities)

8. Çin Wuhan Üniversitesi Küresel Üniversite Sıralaması (Global University Ranking).

Sizin bahsettiğiniz sıralama Times Dergisi Yüksek Öğretim Sıralaması (The Times Higher Education - QS World University Rankings)’ dır. Bu sıralamaya göre, Türkiye’de bulunan en iyi üniversiteler verilmektedir. QS Dünya Üniversiteleri Sıralaması için dünya genelinden yaklaşık 9 bin üniversite göz önünde bulundurularak, 3 bin üniversite değerlendirmeye alınır. İlk 400 üniversiteye özel bir yer verilir. Bu sıralama ilk olarak 2004 yılında yapılmıştır.

Times dergisi sıralama ölçütü olarak; bilimsel araştırma kalitesi, mezunların iş bulma oranları, uluslararası ün ve eğitim kalitesi olmak üzere dört temel kritere göre dünya üniversitelerini değerlendirmektedir. Her bir kriter için en iyi durumdaki üniversiteye 100 puan verilir ve bu puana göre diğer üniversitelerin puanları en yüksek puanın yüzdesi şeklinde hesaplanır. Her bir kriterde yer alan puanlar ise; ağırlıklara göre toplam puanın hesaplanacağı hale getirilerek belirlenir. Hesaplanan puanlar büyükten küçüğe doğru sıralanarak üniversite sıralamaları belirlenir.

Bu sıralamaya göre ülkemizden on üniversite, ilk 1000’de yer almıştır. Bunlar;

421 - Bilkent Üniversitesi,

431 - Koç Üniversitesi,

461 - Sabancı Üniversitesi,

491 – Boğaziçi Üniversitesi,

601 – İstanbul Teknik Üniversitesi,

751 – Hacettepe Üniversitesi,

801 – Ankara Üniversitesi,

801 – Gazi Üniversitesi,

801 – İstanbul Üniversitesi,

801 – Çukurova Üniversitesi.

Türkiye’de sadece dört vakıf üniversitesinin ilk 500’de yer alması ve sadece 6 devlet üniversitesinin ilk 1000’de yer almasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tabi bu tablo istenen bir tablo değildir. Türkiye’de 129 devlet, 72 vakıf ve 5 vakıf MYO olmak üzere toplam 206 yükseköğrenim veren kurum bulunmaktadır. 206 yükseköğrenim kurumları içerisinden sadece 10 üniversitenin ilk 1000’de yer alması en iyi sırlamadaki üniversitenin 421. olması kabul edilebilir bir durum değildir. Bu Türk üniversitelerinin sınıfta kaldığını göstermektedir.

Bu sonucu tek bir neden bağlamak da doğru değildir. Bu sonucun çok çeşitli nedenleri vardır. Son 10 yılda yükseköğrenim niceliksel olarak oldukça ciddi bir büyüme göstermiştir. Ancak niceliksel büyüme niteliğe yansımamıştır.

Türk üniversiteleri yükseköğrenimden tek sorumlu kuruluş olan Yükseköğrenim Kurulu’na (YÖK) bağlıdır. YÖK aldığı kararlarla üniversitelerinin işleyişini doğrudan etkilemektedir. Maalesef zaman zaman alınan kararlar yükseköğrenim kurumları ve personeli üzerinde olumsuz etki oluşturmaktadır. Bunlara rektör atama, doçentlik sınavı, yardımcı doçentlik sisteminin değiştirilmesi, ÖYP programının başlama, yürütme ve sonlandırma sürecinde alınan kararlar, üniversitelerin bölünmesi, üniversitelerin kontenjanlarının belirlenmesi gibi birçok faktör sıralanabilir.

Rektör atama süreci, maalesef üniversiteyi tanımayan hatta farklı üniversiteden rektör atanmasına imkân vermiştir. Bu durum üniversite yönetimi ile üniversite personeli ve öğrenci arasında bir ciddi uyum problemlerine neden olmaktadır. Bu durum büyük üniversitelerde daha büyük sorunlara yol açmaktadır.

Doçentlik kriterlerinin belirlenmesinde üniversitelerden görüş alınmış, ancak sendikalar ve diğer sivil toplum örgütlerinden ve diğer paydaşlardan görüş alınmamıştır. Alınan görüşler de kamuoyu ile paylaşılmadan bir karar verilmiştir. Benzer durum Yrd. Doç. Dr. kadrosunun Dr. Öğretim Üyesi kadrosuna dönüştürülmesinde görülmektedir.

ÖYP kapsamında görev yapan araştırma görevlileri için alınan kararlar ise ciddi mağduriyetler oluşturmuştur.

Üniversitelerin bölünmesi ise ayrı bir garabettir. Üniversitelerin haberi olmadan bölünen üniversite olur mu? Maalesef Türkiye’de olmaktadır. Hatta bazen bu bölünme fiziki mekâna göre bile yapılabilmektedir. Bunların üzerinde ciddi olarak düşünülmesi tartışılması gereken konulardır. Esasında bunların böyle olamaması gerektiğini üst yöneticiler de gayet farkındadır. Ancak neden yapıldığı konusu bir türlü açıklanamamaktadır.

Ankara Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Erciyes Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Gebze Teknik Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, İzmir Yüksek Teknoloji Üniversitesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi bir kanunla araştırma üniversitesi olarak belirlendi. Ancak ne hazindir ki bu üniversitelerden İstanbul, Gazi ve Erciyes üniversiteleri daha sonra bölündü. Buradan kısa orta ve uzun vadeli bir program olmadığı anlaşılmaktadır. Aynı yıl içerisinde bir üniversitede nasıl iki büyük değişiklik olabilir. Bu üniversiteler nasıl başarılı olsun. Yarın nasıl bir durum ile karşılaşılacağı belirsiz olan bir ortamda, nasıl bir nitelik beklenebilir!

Üniversitelerin kontenjanı belirlenirken maalesef çoğu zaman üniversitelerin imkânları dikkate alınmadan daha fazla öğrenciyi üniversiteye yerleştirmek adına kontenjan arttırıldığı görülmektedir. Bu durum üniversitelerin fiziki imkânlarını zorlamanın yanı sıra öğretim elemanlarını ders yükünü ve öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısını arttırmaktadır. Netice itibarı eğitim öğretim kalitesi azalmaktadır. Öğrencileri üniversiteye almak yetmemektedir. Bu öğrencilere nitelikli eğitim verme imkânlarının da sağlanması gerekmektedir. Öğretim elemanları; üniversitelerin asli görevi olan ve üniversite sıralaması değerlendirme kriterleri başında gelen bilimsel aktivite faaliyetlerine yeterli zamanı ayıramamaktadır.

YÖK’ün üniversitelerin üzerinde bir baskı unsuru olarak değil, bir planlama ve koordinasyon kurulu olarak yapılandırılması gerekmektedir.

Bunlara ilaveten üniversitelerin uluslararasılaşması için yurt dışı program ve faaliyetlere katılımı son derece önemlidir. Ülkemizden yurt dışına öğrenim görmeye giden ciddi sayıda öğrencimiz vardır. Ancak yurt dışından ülkemizi tercih eden öğrenci sayısı oldukça yetersizdir. Aysa ve Afrika ülkelerinden belirli sayıda da olsa öğrenciler gelirken, Avrupa ve Amerika ülkelerinden yok denecek kadar az sayıda öğrenci ülkemizi tercih etmektedir. Bunun nedenlerinin etraflıca araştırılması gerekmektedir. Erasmus programları başta olmak üzere Mevlana gibi yurt dışı hareketlilik programları etkin olarak kullanılmalıdır. Uluslararası öğrenci ve personel değişimi olmadan uluslararası ün de olamayacaktır.

Mezun öğrenci takibi maalesef doğru bir zeminde yapılamamaktadır. Bugün üniversitelere mezunlarının durumu sorulsa sanıyorum sağlıklı bilgi alınamayacaktır.

Türk üniversitelerinin daha iyi yerlerde olabilmesi için neler yapılmalıdır?

Yükseköğrenim sorunları sadece yükseköğrenimle sınırlı değildir. Türkiye’deki eğitimin anaokulundan yükseköğrenime kadar olan bütün süreçleri birlikte değerlendirmek ve birlikte çözüm üretmek en doğru olanıdır.

Yükseköğrenim açısından bir genel değerlendirme yapılacak olur ise;

Öncelikle güven ve huzur ve gelecek kaygısının olmadığı bir ortam oluşturulmalıdır.

Özellikle genç araştırmacıların doktora sonrası nasıl bir durum ile karşılaşacakları netlik kazandırılmalıdır.

Öğretim üyeleri açısından benzer durum söz konusudur. Öğretim üyeleri özlük hakları konusunda bir endişe duymamalıdır. Adil, şeffaf, uygulanabilir kurallar konulmalı ve herkese eşit uygulanmalıdır.

Öğretim elemanları araştırma çalışmalarını ve eğitim faaliyetlerini yeterli zaman verilerek huzur içerisinde yapabilmeleri sağlanmalıdır. Bu sayede öğretim elemanlarının uluslararası projelere katılımı arttırılabilir.

İdari kadroda görev yapan personellere değer verilme idari baskı olmadan çalışmaları temin edilmelidir.

Öğrencilere yeterli fiziki imkânın ötesinde laboratuvar, laboratuvar ekipmanı 24 saat çalışma imkânları ve sosyal ortamlar sağlanmalıdır. Öğrencilerin yurt için ve yurt dışı eğitim- öğretim ve diğer akademik ve sosyal faaliyetlere katılmaları sağlanmalıdır.

Üniversitelerdeki siyasi baskı kaldırılmalıdır.

Diğer Söyleşiler