Mustafa E. Erkal

Tüm yazıları
...

İşgal Altındaki Komşunun Hezeyanları

Mustafa E. Erkal

Haziran seçimleri yaklaşıyor ama biz siyasetteki çelişkiler yumağını bir türlü çözemedik. Bazıları sanki başka bir dünyada ve başka bir ülkede yaşıyor gibi… Oysa Türkiye’miz başta sözde dost ve müttefiklerimiz tarafında kuşatılıyor ve yeniden millî mücadele vermeye zorlanıyor. Ülkemizin beka sorunu bütün hızıyla sürüyor. Olup bitenler karşısında çok yukarı mevkilere aday olanların bir kısmının sesi dahi çıkmıyor. Bir siyasi itişmedir sürüyor.

Demokrasimizin defosu olan, bölücü teröristleri temsil eden malum parti yeni gelin adayı gibi ortada… Demokrasi ve vatan düşmanı olan bunlarla utanmadan ve sıkılmadan sadece iktidara gelebilmek uğruna iş birliğine gidenler, demokratik anlayışla da çelişiyor. Bu gibi gurup ve partiler, rejimi yıkıcı ve bölücü bir rol oynuyor ve Türkiye partisi de olamıyorlar. Bu tip partiler ve guruplar, Batı’da devre dışı bırakılıyor ve demokratik rejim korunuyor. Nitekim, İspanya’da da böyle oldu. Batasuna Partisi terörle ilişkisi dolayısıyla kapatıldı. AİHM Mahkemesine itiraza gittiler. Bu gibi ülkelerde terörü ve teröristi methedenlerin bile üstüne gidiliyor. Kapatma geliyor. AİHM Mahkemesine yapılan müracaat reddediliyor. Sebep olarak, terör yolunu tercih eden ve hoş gören bir partinin demokratik hakları kullanma lüksü de olamaz deniyor. Orası Batı, burası ise Türkiye. Burada zaman zaman iktidara gelebilmek ve kamu kaynaklarını istismar edebilmek için çeşmenin başına geçmek gerekiyor. Bunun için maalesef olmadık yollara bazı siyasetçiler başvuruyor. Demokratik rejime de kan kaybettiriyorlar. Kutsal değerleri istismardan çekinmiyorlar. İç yapısına bakmadan, Atatürk’e rağmen ve Atatürksüz Atatürkçülük yapmaya çalışanlar var. Malum parti ile iş birliği yapıp ona bakanlık bile verilebileceğinden bahsediyorlar. Bir tarafta yıllardır vatanın birlik ve bütünlüğü için müttefik destekli terör örgütüyle mücadele eden şehitlik veya gazilik mertebesine ulaşan aziz vatan evlatları var; diğer tarafta ise bazı kendine oynayan siyaset hastaları, yalan dolan zirveleri ortada dolaşıyor. Polis katili terörist, mağdur ve özgürlüğü elinden alınmış gazeteci olarak raporlarda gösteriliyor. Bunları koruyanlar, Atatürk’ten çok uzağa düşmüşlerdir. Yazık şu aziz vatana! Aziz şehitlerimizin ruhlarını bile rahatsız ediyoruz.

Yanlış yolda olanların bir kısmı Osmanlı, bir kısmı da Cumhuriyet düşmanlığı ile uğraşıyorlar. Oysa Osmanlı’ya hakaret ile Cumhuriyet yüceltilemez. Aynı şekilde Millî Mücadeleyi ve onun tacı olan Cumhuriyetimizi dışlayarak ve hakaret ederek de Osmanlı’yı ayağa kaldıramazsınız. Eloğlu ve sözde dostlarımız ise, yeni 15 Temmuzların yerine çok kültürlülük telkinleri peşinde koşuyorlar, etnik ve mezhep çatıştırmalarını tahrik ediyorlar. Sözde dostumuz ABD, “Türkiye çok zamandır laf dinlemiyor” şeklinde Libya, Akdeniz, Ege, Irak ve Suriye, Azerbaycan-Türkiye ilişkileri, S-400’ler, İHA’lar ve SİHA’lar bunları çok rahatsız ediyor. Daha önce yaptıkları gibi Ergenekon hikayeleri uydurup halkımızı artık yanıltmaya çalışamıyorlar. Devlet olmaktan çok uzak sözde AB üyesi Yunanistan’ı aynen İstiklal Savaşında olduğu gibi bize karşı tahrik ediyorlar. Emperyal ülkelerin yeni çorba karıştırma kaşığı etnik ayrıştırma, mezhepçilik ve millî devlet düşmanlığıdır. Dış politikada olup bitenler iç politikada gerekli tepkiyi bulamıyor ve ilgisizlik sürüyor. 

Başkomutanlık Meydan Muhârebesi ve 9 Eylül’de İzmir’in kurtarılması bazılarını nedense rahatsız ediyor. Millî Mücadeleden ve kurtuluştan hoşlanmayanlar, maalesef dün Yunan’ın zaferini bekleyen zavallılardı. Bunların devamları 2000’li yıllarda da aramızda birer mayın olarak dolaşmaktadırlar. Efendim, düşman mermi sıkmadan İzmir’i terk etmiş… Bunu söyleyen zatı, bir ara yüce Meclis’in başkanlığını da yaptırmıştık. Esir alınan düşmanın sıkacak kurşunu mu kaldı da sıkmadılar? Kurşun sıkmak yerine Ege’de yaşlılara, kadınlara ve çocuklara saldırdılar, insanlarımızı katlettiler. Mehmetçiğe mermi sıksalar memnun mu olacaktınız? Millî Mücadeleyi sözde küçümsemeye çalışmak ve yıpratmak değişik bir siyasî sapıklıktır. Unutmayalım ki, dün Osmanlı’ya düşman olanlar bugün de Cumhuriyet Türkiye’sinin düşmanıdırlar ve altını oymaya yerli işbirlikçilerle birlikte çalışıyorlar. Bizim bazı sözde üstün zekalı ekran işgalcileri ise; dünkü ve bugünkü düşmanlarımızı mutlu edecek şekilde Osmanlı mı, Cumhuriyet mi tartışmasını ısrarla sürdürüyorlar!

ABD taşeronu, henüz devlet dahi olamamış, Ege’yi sığınmacı mezarlığına çeviren Yunanistan’ın Batı Trakya’da yaptığı insan hakları ihlalleri Lozan’ı paspas yapma çabaları ortada iken, bazılarının buna tepki göstermelerini beklemek en tabii hakkımızdır. Bir dönem Almanya’nın ekonomik işgali altındaki Yunanistan, şimdi ABD işgali altına girmiştir. ABD, PKK gibi Yunan’ı da kullanmaktadır. Yunanistan’da dokuz yeni Amerikan üssü ortaya çıkmıştır; ama Yunan solu ABD karşıtı bir eyleme şimdiye kadar girmemiştir. İtalya ve diğer bazı Batı ülkelerinden de sol ve aşırı sol tepkisi yoktur. Çünkü solu da sağı da millî idealleri olan Megalo İdea’ya bağlıdırlar. Türkiye’de olduğu gibi kendi devletiyle başkaları adına kavga bir marifet değildir. Okul kitaplarımız ortadadır. Yakın zamana kadar hedef ve ülküden bahsettiğiniz zaman faşist ve ırkçı oluyordunuz. Çünkü; Yunan’dan farklı olarak biz eğitim ve öğretimde hala günü kurtarıyoruz.

Askerden arındırılması gereken adalara ABD silah ve zırhlı araç çıkarıyor. Sisam ve Midilli ile birlikte Ege’yi bir Yunan gölüne çevirme peşindeler. Oysa bu adalar Anadolu kara parçasının devamıdır. Ege’de sıcak çatışma zor gibi gözüküyor ancak, Türkiye’ye enerjisini yanlış bir alanda kullandırtmak istiyorlar. Yunan’ın amacı ABD güdümünde Türkiye’yi zora sokmak ve Türkiye karşıtlığını arttırmaktır. Maalesef geçmişteki yanlış iç ve dış politika beyanlarımız Batı’yı düşman hale getirmiş, Hristiyan ittifakının kurulmasına sebep de olmuştur. Ülkeyi yönetenler şurası muhakkak ki, ülke yararına ellerinden geleni yapıyorlar.