Sosyal medyada dolaşırken Azerbaycan’da ara ara takip ettiğim haber sitesinde bir yazıya rastladım. Yazının başlığı dikkat çekiciydi:
“Türkiye’de Yalnızca Azerbaycan’a Değil, Türkiye’ye de İhanet Ediyorlar”
Merakla okumaya başladım.
Yazıda, Türkiye’de iktidara yakın bir medya organının Fransa ile Azerbaycan’ı kıyasladığı ve bu kıyas sonucunda Fransa’nın göklere çıkarılıp Azerbaycan’ın kötülenmesinden bahsediliyor. Yazı dikkat çekici olduğu için dilimin döndüğünce size de aktarmak istedim.
Yazar, Türkiye’de bazı medya kuruluşlarının Azerbaycan’ı, İsrail-Filistin ve İsrail-İran çatışmaları nedeniyle suçlayarak olayların faili gibi göstermeye çalıştığını vurguluyor. Bu tür yaklaşımların Türk Dünyası’nın birliğine karşı açık bir tehdit olduğunu belirtiyor.
Haberde, Fransa’nın Türkiye’ye karşı sadece diplomatik alanda değil; askeri, ekonomik, ideolojik, kültürel ve medya alanlarında da düşmanca tutumlar sergilediği anlatılıyor. Ayrıca Fransa’nın ASALA, PKK ve FETÖ gibi terör örgütlerine kucak açarak Türkiye’ye ciddi zararlar verdiği belirtiliyor. En önemlisi, Fransa'nın her zaman Ermenileri desteklemesi ve sözde "Ermeni Soykırımı" iddialarını savunarak Türkiye’ye baskı uygulaması da yazıda öne çıkarılıyor.
Yine Fransa’nın, Türkiye’nin Afrika’daki ve Güney Kafkasya’daki çıkarlarına karşı çıktığı ifade ediliyor. Ancak tüm bu gerçeklere rağmen, Fransa’nın “barış” adı altında İsrail’e karşı göstermelik tavrı, bazı Türk medya organlarında Azerbaycan ile kıyaslanıyor. Yazar, bunun iğrenç ve utanç verici bir durum olduğunu söylüyor.
Elnur Emirov, Azerbaycan’ı Fransa ile kıyaslamanın ve Azerbaycan’ı İsrail-Filistin, İsrail-İran meselelerinde “suçlu” gibi göstermenin açık bir Türk karşıtı hareket olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Çünkü Azerbaycan, her zaman Filistin meselesinde İsrail’i değil Filistin’i savunmuştur. Ayrıca Azerbaycan’ın tüm adımlarını Türkiye ile istişare içinde attığı da vurgulanıyor.
Yazar, bu tür yayınların Azerbaycan’dan çok Türkiye’ye ihanet anlamı taşıdığını ifade ediyor. Söz konusu medya organlarının, Türkiye’nin milli çıkarlarına da aykırı hareket ettiklerini belirtiyor. Bu çevrelerin, Şuşa Beyannamesi’ne, Türkiye-Azerbaycan askeri ittifakına, Türk Devletleri Teşkilatı’nın güçlenmesine ve Türk dünyasının birliğine karşı durduklarını söylüyor.
Haberde, bu medya organlarının Türkiye’de üst düzey çevrelerle olan yakınlıklarına dikkat çekilerek, bu durumun gelecekte oluşturabileceği tehlikelerin altı çiziliyor. Yazara göre bu yayınlar, sıradan köşe yazıları değil; devlet politikalarıyla bağdaşmayan, doğrudan propagandaya dönüşen içeriklerdir. İslam kisvesi altında, Fransa gibi açık bir düşmanı Azerbaycan’la kıyaslamak ve Azerbaycan’ı zan altında bırakmak, Türk milletinin geleceğine karşı bir ihanet ve alçaklıktır.
Yazının sonunda yazar Türkiye’ye açık bir çağrıda bulunuyor. Bu çağrıyla birlikte yazıyı da şu sözlerle bitiriyorum:
“Türkiye kamuoyu, medyası, aydınları, entelektüelleri ve devlet adamları bu meselede sessiz kalmamalıdır. Bu tür medya organlarına karşı açık bir duruş sergilenmeli; Azerbaycan-Türkiye kardeşliğine leke sürmek isteyenler ifşa edilmelidir.
Unutmayalım: Azerbaycan’a atılan taş Türkiye’ye, Türkiye’ye yönelen tehdit ise Azerbaycan’a yönelmiştir.”